Malum bütün dünyada pandeminin tetiklediği bir gıda enflasyonu var. Hatta gıda enflasyonunun 2022’de daha büyük bir tehdide dönüşeceği yönünde de ciddiye alınması gereken görüşler var.
Ama ülke olarak biz zaten kur krizinden kaynaklı katlamalı bir enflasyon yaşıyoruz. Bugünlerde marketleri ziyaret edip, raflara göz gezdirenler, gıda ürünlerindeki enflasyonun açıklanan enflasyonun da, artan kurların da çok çok üzerinde olduğunu göreceklerdir.
Konumuz zeytin ağacı ama öncesinde gıda meselesinin tüm dünya için ne denli stratejik bir konuya dönüştüğünü anlatmam lazımdı.
Hadi lafı dağıtıp kafa karıştırmayalım…
Türkiye 190 milyonu bulan ağaç sayısı ile aslında dünyanın bir numarası… Lakin bu ağaçlar ne işe yarar sorgulamak lazım. Birazdan bazı veriler paylaşacağım, göreceksiniz bizim zeytin üretim rakamlarımız, zeytinyağı üretim rakamlarımız, zeytin yağı ihracat rakamlarımız ve hatta zeytin yağı tüketim rakamlarımız, bu 190 milyona yaklaşan ağaç varlığı gerçeğinin yakınından bile geçmiyor.
Türkiye’nin verilere yansıyan son bitkisel yağ ithalat rakamı 760 milyon dolardı… Haliyle bu rakam her dakika artıyor. Dikkatinizi çekerim, biz bu bitkisel yağı Türk lirası ile değil, bugünlerde ülkeyi büyük bir çıkmaza sokan dolarla alıyoruz.
Bu önemli bir konu…. Tarımsal desteklere getireceğim sözü…
Hani ‘dışarıdan daha ucuza alabiliyoruz, neden yerli üretimi destekleyelim’ diye bir bürokrasi matematiği var ya...
Bir çok üründe bu hatalı matematiğin yansımalarını gördük. ‘Bizde olmadığı için değil, dışardan daha ucuza alabildiğimiz için ithal ediyoruz’ denildi çoğu kez…
Doğru diyorsunuz, dolar 5-6 lira civarındayken biz üç kuruş daha ucuz diye birçok ürünü yurt dışından aldık. Ancak siz daha ucuza aldığınız ürünün borcunu kapatmadan dolar çıktı 13 liraya… Nasıl, ucuza mı ithal ettik?
Şimdi soruyorum; bizim çiftçimizin üretim maliyeti, yurt dışı fiyatlarının üzerinde dahi olsa, başka ülke çiftçilerini zengin edeceğimize ve ülkemizi bu döviz krizine sokacağımıza, kendi üreticimizi destekleseydik, yüreklendirseydik, devlet destekleriyle de o yüksek maliyetli kendi ürünlerimizi son tüketiciye dünya fiyatlarından ulaştırsaydık, bugün daha karlı çıkmaz mıydık???
Türk üreticisini, her türlü hesap kitabı bir kenara bırakıp, koşulsuz destekleseydik; onlarca üründe dünyanın en güçlü üretimini yapar hale gelirdik. Bugün 13 lirayı aşan dolarla o ürünleri ithal edeceğimize, bir liraya mal ettiğimizi 13 liraya dünyaya satardık.
Yüksek kurları; bu ülkeyi soyup soğana çeviren, fakirleştiren bir etken olmaktan çıkarıp, ülkemize zenginlik katan bir araç haline getirirdik.
Tekrar dönüyorum 190 milyon zeytin ağacımıza…
Bunların yaklaşık 30 milyon adedi meyve vermeyen ağaç olarak kayıtlara geçmiş. 160 milyon adet meyve veren zeytin ağacın var; zeytinyağı dünyanın en sağlıklı gıdası ama sen liranın 13 katı değerli dolarla veya Euro ile dünyanın bir çok ülkesinden bitkisel yağ ithal ediyorsun.
Marketlerdeki fiyatıyla da sosyal medyanın ana komedi unsuru oluyorsun…
Bütün bunları birisini yada birilerini suçlamak, eleştirmek için yazmıyorum.
Ülke olarak biz bu hataları hep yapageldik.
Geçen hafta Ekonomi Muhabirleri Derneği İzmir Şube Yönetimi olarak Akhisar Ticaret Borsasına konuk olduk. Borsa Başkanı Alper Alhat anlattıkça, ben kahroldum.
Elbette güzel şeyler de anlattı, haksızlık etmeyelim. Bir kere artık Türkiye’de zeytinciliği Akhisar’ın sırtlamaya başladığını gördük. Yani zeytinin ve zeytinyağının artık bir sahibi var. Çünkü hiçbir sektör bir sahibi, bir lideri olmadan parlayamaz. Akhisar temaslarımız, zeytin ve zeytinyağı konusunda bizi umutlandırdı.
Ancak bu işte ülkemizin hak ettiği yere gelmesi sadece Akhisar’ın çabası ile olmaz.
En başta destekleme mekanizmasını, az önce yazdığım mantıkla tamamen değiştirip, maliyeti ne olursa olsun kendi üreticini sınırsız desteklemelisin. O zaman 190 milyon zeytin ağacınla dünyaya meydan okuyabilirsin…
O yüzden şimdilik 190 milyon ağaçtan oluşan bir peyzaj ormanımız var desem, inan çok abartıya kaçmaz.
Ben zeytini yazdım, siz bu yazdıklarımı onlarca tarımsal ürünümüz için geçerli sayabilirsiniz. Yani Türkiye, sadece devletin üreticiye bakış açısını değiştirerek ve destekleme sisteminde devrim yaparak, kendine yeten ve dünyayı besleyen ülke olabilir… Ben inanıyorum, devlet bu sistemi doğru kurduğunda Türk özel sektörü geri durmayacaktır.
İŞTE BAZI RAKAMLAR
+ Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre: Türkiye genelinde; toplam 159 milyon 352 bin 393 adet meyve veren, 29 milyon 397 bin 654 adet meyve vermeyen ağaç mevcut.
Son rekolte çalışmasına göre 2021 yılında ağaç başına ortalama üretim 8,3 kg olacak ve Türkiye’nin toplam zeytin üretimi 1 milyon 316 bin 850 ton olacağı tahmin ediliyor.
+Toplam dane üretiminin yüzde 66’sı yani 866 bin 524 tonu yağlığa ayrılacak, ortalama 1/5,1 randıman ve %20 azalma ile 172.813 ton zeytinyağı elde edilecek.
+Son dönemde yurt içinde fiyat artışları ile sıkça gündeme gelen ve 760 milyon dolarlık ithalat ile 2020’de en fazla ithal edilen üçüncü ürün olan ayçiçek yağında ithalat trendi devam ediyor. Ayçiçek ve ayçiçek yağı 2021 yılında da en çok ithal edilen ürünler arasında yer aldı.
+ Uluslararası Zeytin Konseyi verilerine göre zeytin üretiminde 2018-2019 döneminde İspanya 613 bin ton ile ilk sırada yer alırken onu 450 bin ton ile Mısır, 420 bin ton ile Türkiye izliyor.
Ancak bu sayılar sizi yanıltmasın; zeytin ihracatında İspanya 816 milyon dolar ile ilk sırada yer alırken 4’üncü olan Türkiye ancak 115,6 milyon dolar elde ediyor.
+ İspanya dünya zeytin ihracatının yüzde 37’sini, Türkiye ise yüzde 5’ini gerçekleştiriyor. İspanya dünya zeytinyağı ihracatının yüzde 43,2’sini tek başına gerçekleştirirken Türkiye ise yüzde 2,9’unu üstleniyor.