Dün Ak Parti İzmir Milletvekili Necip Nasır’ın kentsel dönüşüme ilişkin basın toplantısına katıldım. Toplantı başlamadan önce Sayın Nasır, 2014 yılından bugüne deprem ve kentsel dönüşüm konusunda yaptığı uyarıların basın yansımalarını bir video sunumu olarak bizlere izletti.
İnanılacak gibi değil! Elbette bu uyarıları yapan sadece Nasır değil. Yüzlerce bilim insanı da her Allah’ın günü İzmir’e, İstanbul’a veya ülkemizin 1. Derece deprem kuşağında yer alan illeri hakkında uyarılarda bulunuyorlar.
Hatta uyarmakla kalmıyor, avaz avaz bağırıyorlar.
Peki ne oluyor?
Nasır’ın o yüzlerce uyarısına rağmen ne olduysa, yine aynı şeyler oluyor. Yani aslında hiçbir şey olmuyor.
Nasır, kentsel dönüşüm konusunda önemli bir isim… Yıllarca İzmir Ticaret Odası Meclis Üyeliği yaptı, Müteahhitler Derneği Başkanlığı yaptı. İnşaat Yüksek Mühendisi olarak da bu konularda söz söylemeye en yetkin kişilerden biri…
Aynı zamanda bir siyasetçi… Ancak, 2014’ten bugüne yüzlerce gazete haberinde ‘deprem geliyor’, ‘İzmir hazırlıklı değil’ diye avaz avaz bağırmasına rağmen hiçbir şey olmamış. Olmuyor da…
30 Ekim depreminde neler olduğunu hep birlikte yaşadık. Kaldı ki kırılan fay da uzmanları en çok korkutan İzmir faylarından biri değildi.
Yani bütün uzmanlar söylüyor, bu işin içinde olan insanlar söylüyor, tehlikeyi sezenler söylüyor ama sonuçta değişen bir şey yok.
Her zaman ki gibi kulağımızın üzerine uyuyor ve bir sonraki felaket patlayana, o evler, binalar millet olarak hepimizin üzerine yıkılana kadar bekliyoruz.
30 Ekim’in üzerinden neredeyse bir yıl geçti. Acil yaralar sarıldı sarılmasına ama asıl büyük yaralar hala kanıyor. On binlerce insanın mağduriyeti hala sürüyor.
Olası bir depreme karşı on binlerce İzmirli hala tabut gibi duran evlerin, binaların çatısı altına yaşamaya devam ediyor.
Çare nedir derseniz, benim söylememe gerek yok; uzmanları da söylüyor, işte Ak Parti İzmir Milletvekili Necip Nasır da söylüyor, yüzlerce, binlerce başka insan da söylüyor: Kentler dönüşecek, yapılar depreme dayanıklı tekniklerle yeniden yapılacak.
Kamu bu işin halen çok uzağında kalıyor. İzmir’de özellikle son depremden hasar alan binaların sahiplerine denildi ki, binanızı ya güçlendirin ya da yıkıp yeniden yapın!
Söylemesi kolay, peki nasıl olacak o iş?
Ak Parti ile Cumhuriyet Halk Partisi, dönüşüme küçük bir katkısı olur diye mevcut emsallerin korunarak binaların yeniden yapılması için bir düzenleme yaptı.
Ki bu bile bana göre çok yetersiz, bu bile o binaların dönüşümüne imkan verecek bir düzenleme değil.
Ama ona rağmen Şehir Plancıları Odası, İzmir’deki depremzedelerin tepkisinden korkmuş olacak ki, hoop koşup Ankara’dan bu düzenlemeye karşı dava açtı.
İki gün sonra bir fay daha çaaat diye kırıldığında binlerce İzmirli nasıl yapacak? Nereye kaçacak? Yaşanacak yüzlerce can kaybı için yine oturup sadece göz yaşı mı dökeceğiz.
Nasır, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan Deprem Araştırma Komisyonunun da üyesiydi. Komisyon nihai raporunu hazırlayıp Meclis Başkanlığına sundu.
Rapor diyor ki, ülkemizde 1. Derece deprem kuşağında olan 45 ilimizde, bunlara İzmir ve İstanbul da dahildir, 6.7 milyon adet bağımsız bölüm, yani daire depreme dayanıksızdır.
Yıkılıp yeniden yapılmalıdır.
Bu dönüşümün maliyeti ise tahmini olarak 2,3 trilyon liradır… Rakam o kadar büyük ki, benim kafam karıştı, eski parayla yeni para arasında gidip geldi.
Türkiye’nin 2021 yılı gelir bütçesi 1 trilyon 101,1 milyar liradır. Hadi bu rakamdan yola çıkarak bir kıyaslama yapın…
Bu rakamlar bize ne diyor?
Diyor ki siz kamunun kaynağı ile bu dönüşümü 200 senede bile yapamazsınız!
E peki sonuç ne?
Sonuç şu, kentsel dönüşümü, kendi doğuracağı kaynakla finanse edeceksiniz.
Sihirli gibi bir sözcük değil mi?
Hayır sihir falan yok.
Kentsel rant diye bir kavram var. Mesela benim arsama yerel yönetimlerin 2 kat, x holdingin arsasına 60 kat imar vermesi gibi… Ben kendi imkanlarımla arsamı yapacaksam, yaklaşık 500 bin lira harcayıp 2 daire sahibi olabilirim.
Ama x holding o arsaya 60 kat çıktığı zaman muazzam bir servet sahibi oluyor.
Buna imar rantı deniyor.
Ya da benim 200 bin lira etmeyen bir dönüm arsamı, x holding alıp, imara açtırdığında değerinin 20 milyon liraya fırlaması gibi…
İmar düzenlemelerinden doğan bu rantlar, büyük kentlerin doğasında var. Yani dağıtımı adaletli ya da ataletsiz yaparsınız bilemem ama kentler geliştikçe, büyüdükçe, dönüştükçe bu rantlar hep doğmaya devam edecek.
Sorunun özü şurada; kenti yönetenler, siyasiler bu rantı dar ya da orta gelirli vatandaşla paylaşmak istemiyor. İşte bu istememe, bütün kentsel dönüşüm projelerinin de önünü tıkıyor.
Basit bir örnek, Yeşilyurt Basın Sitesinde bir bina depremde hasar gördü. Orada bir dairesi olan vatandaş, binanın yıkılıp yeniden yapılması ve dairesinin yeniden kendisine sağlıklı bir şekilde verilmesi için 487 bin liraya müteahhitle anlaşmış… Düşünün zaten bir daireniz vardı, şimdi aynı daireye sahip olmak için 487 bin lira ödeme yapacaksınız. Tabi imkanınız varsa…
Ya o imkan yoksa…
Sayın Nasır da dün benim yıllardır savunduğum şeyi söyledi. Deprem Araştırma Komisyonu bu devasa dönüşümün yapılabilmesi için kentin bütüncül olarak yeniden tasarlanması şartı ile ada bazında emsal artışı öneriyor.
Özeti çok basit; Sizin 5 katlı binanız hasar gördü ve yıkılacak. Müteahhit geldi, dedi ki daire başına bana 487 bin lira ödeyin, binanızı yıkıp yeniden yapayım.
İşte o noktada yerel yönetim devreye girdi, dedi ki ‘biz buranın imarını yeniden düzenledik, parselleri birleştirdik, kentin sosyal donatı alanlarını ayırdık, sizin binaya da 10 kat imar verdik. Sizler bir kuruş para harcamadan yeni yönetmelik ve tekniklerle depreme dayanıklı dairenize kavuşacaksınız.
Artan katlardan elde edilen ranttan müteahhidin inşaat maliyeti karşılanacak. Artı olarak da belediye daha geniş yollar, parklar kazanacak, mahalle nefes alacak, eski kötü kentsel tasarımı da iyileştirmiş olacağız.
İşte imar rantı budur. Vatandaş ile paylaşılmak istenmeyen kentsel rant budur.
İzmir’in bir birinden alakasız bölgelerinde ucube gibi yükselen gökdelenleri görünce, bu imar düzenlemelerinin kentin ihtiyacına göre değil de, güçlü lobilerin ihtiyacına göre yapıldığını da pekala anlıyorsunuz.
Vatandaşın çarpık ve sağlıksız binalarda yaşamasının nedeni kentleri yönetenler olduğuna göre gelin bu hatayı sadece vatandaşın sırtına yüklemeyelim. Bir kerelik de olsa bu rantı zenginlerle değil, halkla paylaşalım ve bu 6.7 milyon adet dairenin dönüşümünü bu dinamikleri kullanarak yapalım.
Yoksa, ne olacağını hepimiz biliyoruz. Unutanlara da faylar her yıl defalarca hatırlatıyor maalesef….