Bir basın mensubu olarak kentte olup bitenlerden haberdar olmak için belediye meclislerini iyi takip etmek gerekiyor.
Çünkü bir ilçenin kaderini belirleyen hemen hemen her konu bu meclislere gelir ve görüşülür.
Ben de mümkün mertebe ilçe meclislerini takip ediyorum.
Birçoğu aynı güne denk geldiği için de her hafta başka bir ilçe meclisine giderim.
Geçen Cuma günü Karşıyaka Belediyesinin Aralık ayı meclis toplantısı vardı.
Orada Başkan Hüseyin Mutlu Akpınar, uzun bir sunum yaptı. Karşıyaka’ya ilişkin hizmetlerini anlattı.
Bir nevi icraatın içinden türünden bir sunum gerçekleştirdi.
Elbette o sunumda çok önemli konular vardı ama benim dikkatimi bir şey çekti.
Benim daha önce de birkaç duayen insandan duyduğun bir sitem vardı.
Derlerdi ki ‘ya bu kentlere neden hiç meyve ağacı dikilmez, hep çam gibi, palmiye gibi meyve vermeyen ağaçlar tercih edilir’.
O zaman düşündüğümde ben de hak vermiştim.
Örneğin İzmir’in herhangi bir ilçesine dikilecek bir meyve ağacının ne zararı olabilirdi ki?
Hani hiç olmazsa kurda kuşa yem olurdu.
İşte Başkan Akpınar ilginç bir kararla Karşıyaka’ya meyve ağaçları dikilmesi talimatı vermiş.
İnan çok mutlu oldum. Başkan son 3 yılda 50 bin fidanı Karşıyaka’yı yeşillendirmek için toprakla buluşturduklarını söyledi.
Bunlar yapılan parklarda, yol düzenlemelerinde dikilmiş fidanlar.
Ama daha da önemlisi son dönemde meyve ağacı tercih edilmeye başlanmış. Hatta Başkan Akpınar Nar dikilmesini söylemiş. Çok da yakışır, hani Karşıyaka’da deniz kokusu nar çiçeği kokusu ile karışsa hiç de fena olmaz.
Tabi başkan güzel bir hatırlatmada da bulunarak orada bulunan pek çok insanı adeta çocukluğuna götürdü.
Dedi ki, “Çocukken bahçesinde meyve ağacı olan komşularımızın bahçesine girer, ağacından meyve koparırdık. Karşıyakalı çocuklar yine bunu yapabilsinler, elleriyle uzanıp bir ağaçtan meyve koparma ayrıcalığını yaşasınlar”.
O yüzden şimdi Karşıyaka’nın birçok yerine nar ağaçları dikiliyor.
Geçekten de birçoğumuzun çocukluk anısıdır, komşunun ağacından meyve koparmak. Bence de bırakın İzmir’in her yerinde meyve ağaçları olsun. Çocuklar kendi elleriyle bir meyve koparıp yeme keyfi yaşasın.
Çocukların yetişemediği yüksek dallardaki meyvelerde kuşlara yem olsun.
Büyük şehirlerimiz betona doydu.
Gelecek nesilleri bu beton hayatlara mahkum etmeye hakkımız yok.
O yüzden kendi adıma bu kararından dolayı Başkan Hüseyin Mutlu Akpınar’ı tebrik ediyorum.
Karşıyaka’da denizden esen lodosu karada nar kokusu karşılamalı, yosun kokuları nar kokuları ile harmanlanmalı…
Ve çocuklar bereketin sembolü narı dalından koparabilmelidir.
Bence bu iş narla da kalmamalı; limonu, eriği, inciri, kirazı, yenidünyası bütün meyveler İzmir’e yakışır.
Başkan Akpınar’ın sunumunda dikkatimi çeken bir şey daha oldu.
Başkan kentler yüksek binalarla değil, anıtlarla anılmalı dedi. Belli ki Başkan da sadece temennide bulunabiliyor…
Malum Karşıyaka’nın simgesi Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı yıkıldı şimdi aynısının çok daha görkemlisi yapılıyor.
Anıtın inşaatı hızla devam ediyor. Bu anıt yapılırken karşıdan bakıldığında Karşıyaka’yı temsil eden en görünür eser olsun diye düşünülmüştü.
Maalesef karşıdan bakınca artık gözünüze ok gibi batan başka bir anıt(!) var.
O anıtı yakın zamanda yazacağım.
Ve maalesef o anıt orada durdukça artık hiç kimse Karşıyaka’nın başka bir anıtını uzaktan fark edemez.
Maalesef Karşıyaka’ya bakınca tüm gözler o hayalet gibi duran anıta çevrilecek.
Başkan Akpınar’ın daha görünür olsun diye Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı’nın yıkıp 42 metre yüksekliğinde yeniden inşaa etmesi de kar etmeyecek.
Karşıyaka o diğer anıtın (!) gölgesinde yaşamayı sürdürecek.