Türkiye, son iki yıldır yoğun bir şekilde idam cezasını tartışıyor.
Gerçekten de bazı suçların işleniş şekline, kurbanların masumiyetine ve cinayeti işleyenin zihin yapısına baktığınızda idamdan başka vicdanları rahatlatacak 'evet adalet yerini buldu' dedirtecek başka alternatif bir ceza şekli bulunmuyor.
Ancak, idam cezasına iyi niyetle hayır diyenlerin de haklı bir tarafı var.
Türk adalet sistemi, bazen öyle defolar veriyor ki, idam gibi dünyadaki en ağır cezalandırma yöntemini, gözünüz kapalı bir şekilde, bu adalet sistemine teslim edemiyorsunuz.
Malum, hepimizin hala içini acıtan; bir başbakan ve iki bakan idam etmişliği olan bir ülkeyiz. Yaşını büyüterek çocuk asmışlığımız var maalesef...
Keşke biri çıkıp dese ki, bunlar tarihin tozlu raflarında kaldı. Artık bu tür adalet kazaları meydana gelmez...
Lakin öyle değli.
Ben de idamın bir ceza yöntemi olara kesinlikle her ülkenin adalet sisteminde olması gerektiğine inananlardan biriyim ama daha yakın zamanda 8. cinayetini işleyen Hamdi Kayapınar, bize bir ders verdi:
Dedi ki, adalet sisteminiz elinde idam gibi sert ceza yöntemleri olmadığı için değil, başka sorunlardan kaynaklı olarak defo veriyor.
Yada en azından idam cezasından önce tartışmanız gereken daha öncelikli sorunlarınız var...
Tamı tamamına 7 cinayet işlemiş, 7 günahsız insanın kanına girmiş bir seri katili, adalet sistemimiz hala cezaevinde tutamıyorsa, af edip sokağa salıyorsa, 8. cinayeti işlemesine olanak tanıyorsa, bence gelin şu idam tartışmasını, başka bir Türkiye'ye bırakalım.
Belli ki bugünkü Türkiye'de eğer getirilirse, idam cezasını da elimize yüzümüze bulaştıracağız.
İşte idama hayır diyenlerin en başlıca endişesi bu...
Yoksa, başta da söylediğim gibi idamdan başka hiç bir cezanın vicdanları rahatlatamayacağı olaylar yaşıyoruz.
Bir kez daha soruyorum, biz idamı getirdiğimizde gerçekten bu vicdanları tarumar eden, bizi insanlığımızdan utandıran, canice cinayet ve katliamların sahiplerine mi uygulayacağız, yoksa başka mevzulara da mı karıştıracağız.
Bence Hamdi Kayapınar vakası, bütün hukuk fakültelerinde ders olarak okutulmalıdır. Ama hukuk fakülteleri ile kalmamalı, ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olan siyasetçilere de ders olarak verilmelidir.
Buyrun size Hamdi Kayapınar hikayesi:
Hamdi Kayapınar, Kayseri'de yakın zamanda bir villanın güvenlik noktasında av tüfeğiyle öldürülen özel güvenlik görevlisinin katil zanlısı olarak yakalandı.
Peki kim bu zanlı, tanıyor muyuz? Elbette, bütün Türkiye tanıyor.
Zanlı; 2001'e kadar 7 kişiyi öldüren ve 2017'de cezaevinden tahliye olan seri katil Hamdi Kayapınar...
Hamdi Kayapınar ilk cinayetini 1994'te işledi. Anne ve babasının kendisinden daha çok sevdiğini düşündüğü 13 yaşındaki erkek kardeşini iple boğarak öldürdü. Daha sonra 4 yıl cezaevinde yattı ve şartlı tahliye oldu.
Cezaevinden çıktıktan sonra 1998-2001 yılları arasında 6 kişiyi daha öldürdü.
Kayapınar, bir defasında inşaatta kıstırıldı. Ancak kendisini yakalamak üzere olan polisi de bacağından vurarak kaçtı.
2002'de yeniden yakalandı.
Zannedersiniz ki bu seri katil, dünyanın en üst düzey güvenlikli hapishanesinde ömrünü tamamlayacak değil mi?
Hayır o seri katil, 16 yıl hapis yattıktan sonra yine bir birini tetikleyen aflarla yeniden toplumun içine salındı.
O seri katil de; çürümüş, yapısı değişmiş ve artık insanlıktan çıkmış o kişiliğinin gereğini yaptı ve gidip bir villada özel güvenlik görevlisi olan emekli uzman çavuş Sami Yılmaz'ı öldürdü.
Ve maalesef adalet sistemimiz, o kişilik yapısının değişmeyeceğini, düzelmeyeceğini, iyileşmeyeceğini, rehabilite olamayacağını görmedi, göremedi ve 8. cinayet öylece işlenmiş oldu.
O yüzden bir kez daha söylüyorum, bu olaydan başta siyaset ardından da adalet sistemimiz, büyük bir ders çıkarmalıdır.