Bir ülkeyi yıkacak darbe; günümüz dünyasında, hiç bir zaman dışarıdan gelmez.
İçeriden gelir!
Bunu bir yere yazın, yazmakla kalmayın, son 10-15 yıldır ateş içinde kavrulan ülkelere iyice bir bakın!
Elbette fitne dışarıdan planlanır, ama uygulaması ancak içeridekilerin eliyle hayata geçirilebilir.
Şimdi adına ABD deyin yada üst akıl deyin, yada İsrail veya başka bir ülke deyin;
Birileri Türkiye'nin fazla güçlendiğini ve dünyadaki hakim güçlerin çıkarlarını tehdit ettiğini düşünüyor.
Dolayısıyla 2007 yılında dışa vuran bir asimetrik saldırıyı başlattılar.
Bugün artık her taraftan saldırı altındayız. İçerden ve dışarıdan adını bildiğimiz veya bilmediğimiz, tarafını tahmin ettiğimiz veya edemediğimiz bir sürü düşmanla savaş halindeyiz.
Maalesef bu saldırılar artık olgunlaşmış ve içerideki dinamikleri ateşleme noktasına kadar gelmişler.
Artık eksik kalan tek şey, Türkiye'nin içinden bu ateşe odun hatta benzin taşıyacak kitleleri bulmaktır.
İçerideki taşeronlardan söz etmiyorum, o safhayı başarıyla geçtiler. İhtiyaç duydukları iç taşeronları buldular, onları harekete geçirdiler.
Şimdi sıra bilinçsiz kitleleri harekete geçirme safhası... Bilinçsiz diyorum çünkü bu kez hedef; ülkesini en çok seven insanların eliyle ülkeye en büyük darbeyi indirmek.
Sizi delirtecek ihanetler, katliamlar yapıyorlar, bütün sinir sisteminizi bloke edecek, akıl, izan ve idrak kabiliyetinizi bir süreliğine işlemez hale getirecek kadar sinir uçlarınızla oynuyorlar, oynayacaklar.
Sizin canınızı, canlarınızı, en kutsal atfettiklerinizi vahşice öldürecekler, yetmeyecek yakacaklar veya yakmış gibi gösterecekler. Size ihanet üstüne ihanet yaşatacaklar, şok üstüne şok...
Siz ilkinde kızacaksınız, ayağa kalkacaksınız ama sonra akıl ve idrağınız devreye girecek, oyuna gelmemeliyim diyerek oturacaksınız.
Yetmeyecek, bir dahikinde sizi daha da delirtecek ihanetler yapacaklar, bu sefer hışımla kalkıp kendinizi sokağa atacaksınız; size suçlu olarak gösterilenlerin tam gırtlağına yapışmışken, 'tövbe' diyeceksiniz, şeytana uyuyorum galiba diyerek, elinizi indireceksiniz.
Gırtlağını sıkmak üzere olduğunuz kişinin yakasını düzeltip, git kardeşim yoluna, diyeceksiniz.
Ama onlar durmayacak; o ihanet ettiğini düşündüğünüz kişilerin gırtlağını sıkana kadar size, sinir uçlarınızı tahrip edecek olaylar yaşatacaklar.
Sonra kendinizi kaybetmiş şekilde sokağa atacaksınız, önce hain olduğundan en emin olduğunuz kişilerle ölümüne kavgaya tutuşacaksınız, sonra ortalık toz duman olduğunda ise karşınızda kim varsa, artık ayıklama şansınız olmayacağı için, saldıracaksınız.
Siz o kavgada tek olmayacaksınız, karşınızdakiler de tek olmayacak. Kavga büyüdükçe daha çok acı çektirecek ve daha çok acılar çekeceksiniz.
Acı çektikçe öfkeniz daha da kabaracak, öfke kabardıkça gözünüzün düşman gördükleri daha da artacak...
Siz daha büyük güçler örgütleyip, karşınızdaki düşmanlara ölümüne saldıracaksınız.
O kaos içinde; çocukluk arkadaşınızı, aynı takımı tutup birlikte maç izlediğiniz, takımız gol atınca sevinçten sarıldığınız arkadaşınızı da öldüreceksiniz. Tanımadığınız uzak akrabanızı, tanıdığınız ama tesadüfen karşı cehpede gördüğünüz akrabanızı da öldüreceksiniz.
Aynı düğünde birlikte halaya durduğunuz kişileri, aynı otobüste hergün birlikte işe gittiğiniz insanları....
......
Çok saçma mı geldi yazdıklarım... O zaman dönüp Suriye'ye, Irak'a, Libya'ya bakın...
Türkiyeyi yeniden o ezik ülke psikolojisine çekme projesinin hedefinde işte bu iç savaş senaryosu var.
Çünkü açık savaşlara girmeyecek kadar canlarını çok seviyorlar.
Çünkü başkalarının canları üzerinden hedeflerine ulaşma konusunda çok uzmanlar... İlk kez yapmıyorlar...
İki Türk askerinin cayır cayır yandığını size seyrettiler. Görüntüler doğru mu yanlış mı, gerçekten onlar kaçırılan askerlerimiz diye doğrulama ihtiyacı duymadan, yüz binlerce tweet attınız, facebookta yüzbinlerce paylaşım yaptınız.
Hepsi de çok keskin, çok can yakan, çok düşman yaratacak sertlikte duygu ve düşüncelerdi.
Ama o paylaşımların çok azı o vahşeti işlediği görülen DEAŞ'e karşıydı; yüzde 90'ı içerde düşman bellediğiniz kişilere yönelikti.
Tuzağı anladınız mı?
O görüntüler sonradan yalanlandı hala da tartışmalı bir konu, ancak doğru varsaysak bile, siz o vahşeti yapan DEAŞ'e kızmadınız, öfkenizi doğrudan, ülkenizin içindeki bir kesime ya da birilerine yönelttiniz.
Tam da bunu yapan teröristlerle işbirliği yaptınız, vahşetlerinin amacına ulaşmasına aracılık ettiniz.
Size sorulsa, en doğal haliyle 'öfkemizi dile getirdik' diyeceksiniz, hatta biraz daha kendini cesur sananlar, 'böyle bir olayı muhalefet için kullanmayacaksam, neyin üzerinden muhalefet edeyim' diyecek.
Yok yok, sizin niyetiniz ne olursa olsun, siz tam olarak Türkiye Cumhuriyeti'ni bir iç savaşa sürüklemek isteyenlerin ekmeğine yağ sürdünüz, onların amaçları doğrultusunda bir adım daha attınız.
Siyaset yapabilirdiniz, eleştiri yapabilirdiniz, önerilerde bulunabilirdiniz ama siz öfkenizi doğrudan ülkenin içinde bir yerlere odakladınız. Oklarınızı sınır ötesine değil, sınır içine attınız.
Bugünlerde yaşanan acılara dayanmak gerçekten insan üstü bir kabiliyet gerektiriyor, farkındayım. Ama o acılara yenilmek, o acıların beslediği öfkeleri yanlış adreslere yöneltmek, inanın o acıların değil 1-2 kat, binlerce kat büyümesine kapı açacaktır.
Daha da acısı o öfke fırtınası dindiğinde, artık sizin dinebileceğiniz, dönüp nefeslenebileceğiniz bir ülkeniz kalmamış olacak.
Gerçekten amaç ülkemizi korumaksa, yapılacak tek şey, düşmanın nefesini htiğimiz kadar dibimize girdiği bir zamanda devletimize tam olarak sahip çıkmak, yanında yer almaktır.