Kanlı FETÖ darbe girişiminin üzerinden iki hafta geçti.
Devlet daha önceden devam eden soruşturmaların da yardımıyla çok kısa sürede yeniden bir kalkışmaya yeltenebilecek ordu, yargı ve emniyet içindeki hainlerin önemli bir bölümünü ayıkladı.
Ancak bu hain ve sinsi yapının bunlardan ibaret olmadığı gün gibi ortada... Dolayısıyla tehlikenin tam manasıyla geçtiğini söylemek pek mümkün görünmüyor.
Terör örgütü elebaşısı Fettullah Gülen'in yanısıra terör örgütünün yüzlerce üst düzey yöneticisinin hala yurt dışında olduğunu, ordu, emniyet, yargı ve devlet bürokrasisinde gizlenmiş ve takkiye yapan önemli bir taban da olduğunu tahmin etmek güç değil.
Bunlar kimsenin gözünü korkutmasın, Türkiye 79 milyon nüfustan oluşuyor. Eminim bu ülkede FETÖ çetesine karşı her türlü mücadeleyi verebilecek en az 78.5 milyon insan çıkar...
Ancak; beni endişelendiren bir çok gelişmeyi de sizlerle paylaşmayı bir görev biliyorum.
Evet benim korktuğum şeyler var;
Birincisi başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere darbeye karşı net bir duruş göremiyorum.
Hatta darbeciyi değil de Türkiye'yi dövmeye çalışan açıklamalara akıl sır erdirmek mümkün değil.
İkincisi darbeyi planlayan büyük aklın, Türkiye'de bir yönetim değişikliğini değil; bir iç savaş startını verdiğini görüyorum.
Öyle ya FETÖ çetesinin ülke yönetimine çökmesini bu ülkenin sindirmeyeceği ortada, öyle ya da böyle darbenin gerçekleşmiş olması ile cunta yönetimine karşı büyük bir tepki doğacak, başta PKK, DAEŞ ve diğer taşeron örgütlerin de devreye girmesi ile Türkiye iç savaşa sürüklenecekti.
Siz buna inanmıyor musunuz?
Peki dünyayı sömürmeyi kendine hak bilen üst akıl için Türkiye'nin Irak veya Suriye'den ne farkı var. Onlar için biçilen gömlek neden bize de layık görülmesin?
Darbe ile esas hedef alınan; dünya egemenlerine artık hayır diyebilecek güçteki bir Türkiye'dir. Yoksa bazı at gözlüklü insanların düşündüğü gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan değildir.
Adım gibi eminim dünya egemenlerinin gözüne batan, onları rahatsız eden şey Cumhurbaşkanı Erdoğan değil; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsında vücut bulmuş güçlü, özgüvenli Türkiye'dir. Dolayısıyla o Türkiye'yi temsil edecek kişinin adı Kemal Kılıçdaroğlu'da olsa, aynı darbe girişimine, aynı hain saldırılara hedef olacaktır.
Bunu herkesin çok iyi düşünmesini istiyorum. Dünyanın egemen güçleri için kişi kimliklerinin önemi yoktur.
Onların tahammül edemediği şey; İslam dünyasına model olan, yarın öbürgün diğer İslam ülkelerine de özgüven ve cesaret kazandıracak, 'dünya 5'ten büyüktür' diyecek bir Türkiye'dir. Tayyip, Kemal, Devlet veya herhangi bir isim değildir. Hatta mesele sadece İslam ülkeleri de değil, sömürülen, boyunduruk altına alınmış olan bütün ülkelerdir.
Egemen güçler içen gereken şey; iç savaşlarla tükenmiş, yeri geldinde 100 milyon dolar için dahi onlara el açıp, arzuladıkları her anlaşmaya, her sömürü tuzağına imza atacak ülkeler ve hükümetlerdir.
Özellikle Atatürkçü, Cumhuriyetçi veya bir şekilde kendini çizginin solunda tanımlayan bazı dostlarımız; darbenin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a veya siyasi İslam'a yapılmak istendiği saplantısından çıkamıyorlar.
Ben biliyorum ki, bu darbe girişimi artık boyunduruk kabul etmeyecek seviyede güçlenmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ne yapılmıştır.
Bu nedenle hangi ideoloji de olursa olsun, bu ülkeyi seven, kendi kaderinin bu ülkenin kaderi ile ortak gören herkesin bu tehlikeyi fark etmesi gerekiyor.
Bu ülkeyi seven hiç kimse, hangi ideolojide olursa olsun, bir diğerinin düşmanı değildir. Esas tuzak da zaten budur. Bu ülkeyi seven insanları bir birine düşman gösterip, Allah göstermesin yarın öbür gün bir kaos olduğunda bu insanları bir biri ile savaştırmaktır.
Bunun örnekleri burnumuzun dibinde yaşanıyor.
İşte tam da bu noktada hükümetin ve devlet erklerinin darbecilere karşı giriştikleri bu hayati mücadelede çok dikkatli olmaya ihtiyacı var.
FETÖ ve ya akıl hocaları saklandıkları yerde; devletimizin darbecilerin operasyonel gücünü kırmak yerine, daha geniş bir kesimle mücadeleye girişmesini, düşman hattını arttırmasını ve tabiri caizse karanlığa yumruk atarak enerjisini tüketmesini beklemektedir. Ki enerjisi tükenmiş, düşman hattı büyümüş bir ülkeyi teslim almaları daha da kolay olsun.
Türkiye'den başka gidecek bir ülkesi olmayan herkesin, birlik olmaya, birbirine yaklaşmaya, birbirini anlamaya ihtiyacı var. Yoksa tehlike geçmiş falan değil...