Sinema eleştirmeni ve yazar Burak Göral moderatörlüğünde
film söyleşisi yapıldı. Söyleşide filmin Yönetmeni Mehmet Ali Konar, “Yaklaşık
iki yıl oldu filmi çekeli. Genelde bu tarz filmler yapıyorum. Hisler, insanlar,
aileler genelde bu tür konuları işlemeyi seviyorum. Beni sinemaya iten şey bu…
Oyuncu arkadaşlarıma da bunun bir yas filmi olduğunu, bu dilde nadir bir örnek
olacağını anlattım. Bunu yaparken de temel yolumun fantastik öğelerle, bu yas
fikrini hikayesini belgelemek istediğimi söyledim. Bana göre çok hassas olan
bir mevzuya girmek istedim. Böyle şeylerden kendi kendime korkmadığımı ispat
etmek istedim ve böyle bir film çıktı” diye konuştu.
Erdem Tepegöz’den Distopik
Bir Film: Gölgeler İçinde
Yönetmen Erdem Tepegöz’ün sınırları aşan filmi Gölgeler
İçinde, Festivalin Ulusal Yarışma başlığı altında gösterildi. Film zamansız ve mekânız distopik bir hikayeden
oluşuyor. Bilim-kurgu türündeki filmde, ilkel bir teknolojiyle yönetilen bir
fabrikada çalışan maden işçisi, çalıştığı makinenin sorun çıkarmasıyla içinde
bulunduğu sistemi sorgulamaya başlar ve fabrikanın bilmediği derinlikleriyle
yüzleşir.
Film gösteriminin ardından Sinema eleştirmeni ve yazar Burak
Göral moderatörlüğünde film söyleşisi yapıldı. Söyleşide Erdem Tepegöz, “Bende
bir İzmirli olarak bu salonda filmi göstermekten çok müteşekkirim. Filmin
hikayesi aslında benim pandemiden önce temel olarak sorduğum bir soru vardı
kendime; Neyin içindeyiz? sorusu. Biraz onu anlatmak istedim. Alegorik olarak
anlatmak istedim. Bir ‘’kapalı sistemde ya yalnızsak! ve duvarın arkasında ne
olduğunu sorguluyorsak’’ düşünceleriyle çıkmıştı film. Cevabını bulmakta biraz
zorlanıyordum ve soruyu da izleyicilerle birlikte sormak istediğim için bu film
ortaya çıktı” diye konuştu.
Bitmeyen Bir Masalı
Yaşamaktan Bıkmayanların Hikayesi
Tayfun Belet’in yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği,
belgesel filmi Unkapanı: Bitmeyen Masal izleyicisi ile buluştu. Tayfun Belet,
Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nın yeni yüzünü belgesel haline getirdi. Kaset ve CD
piyasasının çöküş yaşaması, yerini tamamen dijitalleşmeye bırakması sonucu bir
zamanların şöhret kapısı olarak görülen Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nın
koridorlarının boşalmasını anlatan film, bitti denilen masalı hayalleri uğruna
terk etmeyen insanların trajikomik hikayesini anlatıyor.
Vecdi Sayar moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide Tayfun
Belet; “ Çok heyecanlıyım çünkü çocukken ilk sinemaya geldiğim yerdeyim.
İnşallah filmi çok beğenirsiniz. Belgesel benim hep aşkım olarak devam ediyor.
Gerçekten inanarak bir film yapmak için elimizden geleni yapıyoruz. İstanbul'da
yaşamaya başladığımdan beri Unkapanı Plakçılar çarşısı hep aklımdaydı. Kaset
yok, CD yok. Dijitalleşti her şey. Ama bu insanlar ne yapıyor? Sorusu
belgeselci içgüdüsüyle ortaya çıktığında bir gidip bakalım dedik. Ve böyle bir
süreç gerçekleşti. Film biraz zorlu oldu ama bitirdik” dedi.
İşçi Göçünün Tarihini
Müzikal Açıdan Anlatan Film: Aşk Mark ve Ölüm
Aşk Mark ve Ölüm belgesel filmin yönetmeni Cem Kaya ile Film
söyleşisi yapıldı. Film, Almanya'ya 1961 yılında başlayan işçi göçünün tarihini
müzikal açıdan anlatıyor.
Film, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden başlayan göç
dalgasıyla birlikte, Almanya’nın en büyük yeraltı müzik sahnesinin anlatılmamış
hikâyesini gözler önüne seriyor. Cem Kaya söyleşide, “Filmin konusu Almanya’da
gurbetçilerin müzikleri ama aynı zamanda da Almanya’ya göçün tema olarak
hikayesi. Onu harmanlayarak anlatmaya çalıştık, filmi üçe böldük; Aşk Mark ve Ölüm.
Bir aşk bölümü var ilk jenerasyonu anlatan. Bir mark bölümü var orada ekonomik
durumu anlatıyoruz. Hem paralar nasıl kazanılıyor? Nasıl harcanıyor? Eğlence
kültürü, gazino; Bir de ölüm bölümü var. Onu biz farklı yorumladık. Çünkü
Almanya'daki doksanlı yıllardaki yabancılara karşı saldırılar sonucu çok fazla
insan öldü. Oradan da yeni bir müzik kültürü, ikinci ve üçüncü jenerasyonun
yaptığı rap müzikler ortaya çıktı. Özellikle doksanlı yıllarda bu Türkiye'ye de
yansıdı. Filmi bu üç bölüme böldük. Şimdi de festivallerde geziyor” diye
konuştu.
Cazın Gücünün Irk
Ayrımcılığa Karşı Mücadelesi
Ümran Safter’in yönetmenliğini yaptığı belgesel filmi Kapıyı
Açık Bırak sanatseverler ile buluştu. Belgesel film, ırk ayrımcılığının yoğun
olduğu dönemde, Amerika'ya giden iki gencin (Ahmet ve Nesuhi) müziğin
yardımıyla ırk ayrımcılığına karşı mücadelesini anlatıyor. Filmden sonra
yönetmen Ümran Safter ile söyleşi yapıldı. Ümran Safter konuşmasında, “ 2018
yılında bir Amerikan gazetesinde Ahmet Ertegün ile ilgili küçük bir haber
okumuştum. Hepimiz Ahmet Ertegün’ü biliyoruz; Çok önemli bir müzik adamı. Onun
1930 ve 1940’larda Amerika’da ırk ayrımcılığının çok yoğun olarak yaşandığı
dönemde müziğin gücüyle ırk ayrımcılığına karşı nasıl mücadele ettiğine ilişkin
çok bilgim yoktu. Haberde, bunu anlatıyordu. Çok ilgimi çekti. Bu müthiş bir
belgesel olur dedim. Kısa sürede aile ile irtibat kurdum hem de Amerika’da ki
cazla ilgili çalışan prodüktörlerle, yazarlarla, gazetecilerle konuştum ondan
sonra da çekim süreci başladı” dedi.
2. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali hakkında detaylı bilgi için lütfen tıklayınız.