CHP Konya Milletvekili ve eski Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif Şener, dün Artı TV Ankara Temsilcisi Sibel Hürtaş'ın sorularını
yanıtladı.
Şener’in açıklamaları ise şöyle;
“AKP’den
ayrıldığımdan bu yana hiç pişman olduğum bir nokta yok. Ayrıldığımdan bugüne
kadar ki çizgimin çok doğru olduğuna inanıyorum. Çünkü kamuoyu benim
bildiklerimi bilmiyor. Benim yaşadıklarımı yaşamamış, hissettiklerimi, kurduğum
empatileri bilmiyor. Ama AKP’nin ilk döneminde her şey güllük gülistanlık
gözükürken içten içe ana dinamiklerin bu ülkeye zarar verebileceğini ben gördüm
ve 5 yıllık Başbakan Yardımcılığım döneminde Sayın Erdoğan’ın birçok kararına
itiraz ettim. Bunlar basında yayınlandı ve kamuoyunda tartışıldı. …Bu çizgide
Partinin, kuruluş ilkelerine aykırı bir rotaya girmiş olduğunu gördüğüm için
bıraktım.”
“Türkiye krizde, iç barış tahrip oldu”
“2007 seçimlerine katılmayacağımı söyleyince Sayın Erdoğan
ile Gül birlikte gece 2’de Başbakanlık Konutu’nda bana ısrar ettiler. Benim
siyaset anlayışımla, dünyaya bakışımla Erdoğan’ın bakış açısı farklı.
Benmerkezli bakış açısıyla devletin yönetilmeyeceğini biliyordum.
Etrafındakileri de karanlık şeylere bulaştıracak birinin yanında siyaset yapmam
mümkün değildi. Geldiğimiz nokta ortada… Sürekli herşey benim olsun, saraylar
uçan saraylar yazlık saraylar benim olsun, bütün yetkiler benim olsun,
Başbakanlık yetmiyor Cumhurbaşkanlığı yetmiyor tek başıma Hükümet olayım,
yargıda da benim sözüm geçmeli dedi. Yasama organı Parlamento beni denetlemesin
dedi. Parlamento’nun ana görevi yasa çıkarmaktır ama bütün yasaları o
çıkarmasın benim de yetkim olsun dedi. Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle
Parlamento’nun yetkilerine el koydu. Bütün bu düzenlemeleri yaptı ve Türkiye
batağın içine saplandı. Türkiye krizde, iç barış tahrip oldu, ağır dış
sorunlarla boğuşmaktayız. Korktuğum endişe ettiğim şeyler ortaya çıktı. Bu
sürecin sorumlusu olmak istemedim.”
“Bak gördün mü şu halini. Nedir bu hal?”
“Erdoğan, 'Şener gibi olursunuz' diyor. Ben iyi bir şey
yaptım. Sizin frenlenmenize ihtiyaç varsa bunu frenlemenin en büyük
mekanizmanın ana muhalefet partisi olduğunu gördüm, bağımsız da mücadele ettim.
Hükümeti kinden nefretten dolayı değil ülkeye zarar vermeyin diye
eleştirirsiniz. Ben AKP’den ayrıldığımdan beri ‘Bu yanlıştır’ diye bağırdım. Bu
mücadeleyi yaptım. Benim geldiğim noktayı küçümsemek yerine öyle sanıyorum
Erdoğan tek başına kaldığında 'Keşke Abdüllatif Şener gibi olsaydım' diyordur.
Onun için alnım açık, kararlılığım net. 4 senede iki kez dava açtılar,
mesleğimi icra etmemek için üniversitelerde hocalık yapmam dahi engellendi buna
dahi pes etmedim, ülke için mücadele etmem gerektiğine inandım ve kendim
yokluğa, yoksunluğa mahkum da olsam hatta aç ve ekmeksiz kalsaydım dahi ben
yapmayı düşündüğüm, doğru olduğuna inandığım mücadeleyi bugün de sürdürdüm. O
yüzden benim örneğimi ‘Bak gördün mü’ diye veriyorsa ben de şöyle derim:
Bak gördün mü şu halini. Nedir bu hal? Bu ne kadar
eleştirilecek bir şeydir. Ne kadar sıkılması gereken bir durum bir insan için.
Bu ülkede 80 milyon insan var, ekonomi okumuş binlerce insan var. Damada
ekonomiyi teslim edersiniz, kamu işletmelerini Varlık Fonu’na bağlarsınız ve
ülkenin tüm parasını damat kayınpeder idare edersiniz. Ben onurlu bir mücadele
verdim. Babacan’a bak Şener’i gördünüz, Başbakan Yardımcısıydı elinden gitti,
sonunda CHP’den milletvekili oldu diyorsa bu kurgu yanlıştır. Benim çizgim CHP’de
olduğum nokta itibariyle de doğru ve onurlu bir çizgidir.”
“Davutoğlu’nun parti kurmaktan vazgeçeceği ihtimali
üzerinde duruyorum”
“Yeni iki partiden söz ediliyor, Babacan ve Davutoğlu iki
ayrı parti kuracak deniyor. Fakat bu ikisinin birlikte parti kurmasının
birbirlerini aşındırmaktan başka sonuç vermeyeceğini düşünmek lazım.
Davutoğlu’nun parti kurmaktan vazgeçeceği ihtimali üzerinde duruyorum. Yoksa
balon patlamış olur, bunu gördüklerini sanıyorum. Beklentiler de Davutoğlu’ndan
yana değil bunun için Davutoğlu’nun parti kurma girişiminden vazgeçme
ihtimalini gündemde görüyorum.”
“Babacan parti kurarsa ne olur?”
“Babacan parti kurarsa ne olur? Şu an net bir resim çizmekte
zorluk var. Aylardır Türkiye bu partiden bahsediyor fakat parti ile ilgili
konuşulan kişiler ise hatta Partinin genel başkanı olacağı söylenen kişilerden
net bir açıklama çıkmıyor. İşin sahibinin net duruşunun olması lazım. Bana kalırsa AKP’nin kuruluşu sırasında
beraber olduğumuz arkadaşların biraz daha kararlı olmaları, açıklama yapmaktan,
net tavır sergilemekten, Hükümetin yanlışlarını söylemekten kaçınmamaları
lazım. Umarım önümüzdeki süreçte bu netliği göreceğiz.”
“AKP’nin büyüsünü bozmuştur”
“Güçlü yeni bir parti kurulacaksa bunun Parlamento’da
ayağının olması lazım. Bu da en azından bir gruplarının olması lazım. Yeterli
sayıda milletvekili ile bir grup oluşturmaları gerekir, Meclis faaliyetlerine
aktif katılmaları gerekir, Meclis çalışmalarında Partilerinin görüşlerini
kamuoyuna iletmeliler. Grupları olmazsa başlarken zorlukla karşılaşabilirler.”
Burada da nereden bir milletvekili bulacaklar? Büyük ihtimalle AKP milletvekillerinden oluşan bir grup oluşabilir diyorum. Mümkün mü? Mümkün olmadığını söyleyemem. Özellikle 31 Mart’tan sonra peşinden İstanbul’da ikinci bir hezimet yaşanmış olması AKP’nin büyüsünü bozmuştur. Sürekli seçim almaya alışan ve bu anlayış kapsamında geleceklerini garanti altına alan milletvekillerinde bir değişiklik var. Eskiden her şeyin sahibi olarak kendilerini gören AKP milletvekilleri daha nezakete doğru yelken açmış durumdalar. Mağlubiyetin büyük kazanımı vardır AKP üzerinde. Böyle bir tabloda bu gruptan bazı milletvekilleri yen çıkışı da destekleyebilir. Ancak hangi milletvekillerinin bu yeni oluşuma katılabileceği yönünde hiçbir bilgiye sahip değilim. Böyle bir bilgiyi yeni Parti kurmaya hazırlananlardan da duymadım.”