ÖNCÜŞEHİR - 25. ve 26. Dönem İzmir Milletvekili Zeynep Altıok Akatlı, “Öncüşehir TV’de canlı yayın konuğu oldu. Av. İpek Kul’un sorularını yanıtlayan Altıok, Urla’da yaşanan gelişmeler ve tartışmalara neden olan Çeşme Projesi hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.
“İZMİR’İN KANAL
İSTANBUL’U DİYEBİLECEĞİMİZ ÇEŞME PROJESİ…”
Cumhuriyet Halk Partisi olarak Urla’da yapılan çalışmalar kapsamında gözlemlerini ileten Altıok, “Urla’da çok şey olur, çok güzel bir ilçemiz. Bugüne kadar imar anlamında yasalarla korunmuş bir ilçemiz. Turizme, arkeolojiye, sanata, kültüre, tarıma üretime kucak açan özel bir ilçe. Bir yanıyla da çok göç alıyor. İzmir zaten popülaritesi artmış bir kent, beyaz yakalı göç alıyor. İktidarın yanlış politikaları nedeniyle birçok anlamda yaşamsal özgürlükleri, hakların kısıtlandığı, eğitim hakkının sıkıştığı, İstanbul’da yaşamanın güçleştiği bir ortamda herkes bir anlamda biraz daha nefes alabileceği daha hoşgörülü ve özgür bir kentte yaşamak, çocuğunun gelecek anlamındaki ihtiyaçlarını düşünerek İzmir’e göç ediyor. Bu göçün olumlu tarafları olduğu gibi olumsuz tarafları da var, özellikler Urla’da. Son dönemlerde İzmir’de, İzmir’in Kanal İstanbul’u diyebileceğimiz Çeşme Projesi iktidarın gündeminde. Burada Çeşme’de tamamı kamu arazisi olan bütün bir alanın kamulaştırması ve golf sahalarından tutun da rezidanslara, otellere kadar her şey var. Sözde turizm kalkındırmak için gündeme alına ama bütün olumsuzluğuyla planlanmış bir proje. Hem Çeşme’nin alt yapısını çok zorlayacak, hem de turizmin kalkınması için gerekli olan doğal zenginlikleri ve güzellikleri talan edecek. İktidarın bu yaklaşımı sadece Çeşme’yi değil, Yarımada’nın tamamını tehdit ediyor. Oradaki planın doğrultusunda özellikle Yarımada’da iyi korunmuş bölgelerden olan Urla’da da birçok imar değişikliği görüyoruz. Bu nedenle gelen göçün bir kısmı da yandaş müteahhit göçü haline dönüştü” dedi.
“URLA’DA DENİZE
GİRDİĞİMİZ YERLER YOK EDİLDİ”
Tarım arazileri ve zeytinliklerinin sitelere dönüştüğünü ifade eden Altıok, “Çılgın imar hedefi halindeyiz. Diğer yanıyla doğayı korumak için yürüttüğümüz çalışmalar var. balık çiftlikleri taş ocakları gibi şeyler yine benzeri bir anlayışla Çeşme Projesiyle paralel giderek geliyor. Çok yakında İçmeler’de çok büyük arazilerin satıldığı haberlerini duyuyorsunuz. Urla’nın en kıymetli koylarının vakıflara bina bedel devri gündemde. Birçok yerde imar yasakları tanınmayarak oransız bir şekilde değerli toprakların inşaata teslim oluşuna tanık oluyoruz ve bunu korumaya çalışıyoruz. Öte yandan da yine aynı şekilde sistemle bir dönüştürme politikası var. Kenti tanımayan atanmış bir kayyumun, daha önce yaşamadığı bir kentin kenti alışkanlıklarını ve varlıklarını deneyimlemeden keyfi kararları sebebiyle Urla’da denize girdiğimiz yerler yok edildi. Zaten denize girmek için kısıtlı alanı olan bir ilçe Urla’nın yerel esnafının 40 yıldır işlettiği, ruhsatı da bulunan cafeler yıkıldı, yok edildi. Yürüyüş yolu yapacağız denildi, şimdi de proje alanı diye tabela asıldı. Takibinde olduğumuz ve bozulmasından endişe duymamızdan öte bozulduğuna tanık olduğumuz vahşi bir yapılaşma ve iktidar odağında değişim projesin tanıklık ediyor ve direnmeye çalışıyoruz. İktidarın tek imzalı yöntemleri gibi ne yazık ki kayyuma aktarılan yönetimle beraber bir günlük imzalarla sit derecelerinin düşürülmesi, 2B’lerin imara açılması gibi durumlar yaşanıyor” ifadelerini kullandı.
“HERKESİ KENDİLERİ
GİBİ ZANNEDİYORLAR”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve aile bireylerinin yurt dışına kaçmak için hazırlık yaptığını, bu hazırlık kapsamında iki vakıf aracılığıyla ABD'ye para transferi yapıldığı iddiaları hakkında konuşan Altıok, “Man Adası’yla ilgili iddiaların tamamen yanlış olduğu söylendi, birçok karşı dava açıldı. Eldeki belgelerin sahte olduğu söylendi ama bunların hukuk karşısında sahte olmadığı kanıtlandı. Bir kez daha aynı şekilde bir durum yapılmaya çalışılıyor. Genel Başkanımızın açıklamalarından bu yana belgelerin sahte olduğu, tamamen siyasi Saiklerle gündeme başka türlü bir saldırganlıkla yaklaştığı iddia ediliyor. Ama zaman içerisinde göreceğiz ki bunlar da Man Adası belgeleri gibi gerçekliği kanıtlanan belgeler haline gelecek. Herkesi kendileri gibi zannediyorlar. Bizim genel başkanımızın da siyasete göre bir gün önce söylediğini bir gün sonra değiştireceğini düşünüyorlar. Çünkü şu an Türkiye’de siyaset bu şekilde yapılıyor. Bu ülkeyi yöneten en baştaki kişinin 3 gün bazen 3 saat arayla yan yana koyulmuş videolarını sosyal medyada görebiliyoruz. Bunlara montaj bile diyemiyorlar. Ama kendileri kalkıp kocaman bir Maltepe mitinginde, ‘her yer taksim her yer direniş’ sloganı montajlayarak hızlı bir şekilde algıyı değiştirmek için servis edebiliyorlar. Çok enteresan bir şey var; dünyada bir ülkede 10 yıllar içerisinde gerçekleşebilecek bir sürü skandal, yolsuzluk, usulsüzlük, hukuksuzluk, haksız Türkiye’de bir gün içerisinde gündeme gelebiliyor. Bütün bunlar gündem sıcakken konuşuluyor, bir gün sonrada unutuluyor. Varlık fonlarının gizli hale getirilmesi ve neye kullanıldığını açıklanmıyor olmasıyla, merkez bankasından sözde finansla bir istikrara sağlamak için kullanıldığı iddia edilen 128 milyar doların nereye gittiğini konudan bağımsız düşünemeyiz. Ayakkabı kutuları, para transferlerini unutarak konuşamayız. İşte burada sözü edilen bazı vakıflar üzerinden para aktarılması konusunu yıllar önceki deniz feneri meselesinden bağımsız düşünemeyiz. Aslında bir adım geriye dönüp baktığımızda görüyoruz ki; bizim ülkemizde üretimin tamamen yok edildiği, ekonominin yandaş müteahhitler üzerinden beton ekonomisine, finansın tek bir sektöre kilitlenmesiyle dara düştük. Dara düştükçe de rezerv bozarak, toprak satarak, para aktararak, sıcak para servis ederek pansuman niteliği taşıyan ama her biri bir öncekinden daha derin yaralar açan bir takım eylemlilikler ile günü kurtarma planı güdüldüğünü görüyoruz” dedi.
“İKTİDARIN
KİRLETİLMİŞ BİR DİL İLE HEDEF ALAN BİR YAKLAŞIMI VAR”
Türkiye’de sistemli olarak yaratılan bir nefret kültürü olduğunu öne süren Altıok, “Cumhurbaşkanının genel başkanımızı nefret iklimini körüklemekle suçladığı ama genel başkanımızın ağzından kimseye incitici bir sözün çıkmadığının da her türlü belgeyle manipüle edilen yandaş basın tarafından bile bulunup da bir hedef gösterilmesi için bir örnek dahi getirilmediği bir gerçeklik durumu var. kemal Kılıçdaroğu’nun yapıcı kişiliği, bir sürü benzemez partiyi bir arada tutup ittifakı sürdürülebilir kılan sağduyusu, sabrı, hoşgörüsü, karşıya verdiği güven, akılcı siyasi tercihleri ile çizdiği bir profil var. Bu profilin yıpratılabilmesi içine sürekli karşıdan gelen, doğrudan kimliğini, ailesini, geçmişteki görevlerini hedef alan ve sürekli olarak kirletilmiş bir dil ile hedef alan bir yaklaşım var. Bu yaklaşım tıp ki Canan Hanımı böyle ithamlarla yıldıramayacağı gibi namusu, mal varlığı, şeffaflığı, hesap verebilirliği ve ahlakıyla açıkça kendisini ortaya koyan Genel Başkanımızı da yıldıramaz” diye konuştu.