Bütçe görüşmelerinde söz alan CHP Grup Başkanvekili Murat Aydın, “Siyaset dediğimiz şey temelde tercihler yapma ve bu tercihlerin gereğini yerine getirme işidir. Siyasi bakış açımız, ideolojilerimiz, hayattan beklentilerimiz bize tercihlerimizi yapmada yön verir. İzmir Büyükşehir Belediyesinin misyonu yani kendine biçtiği görev tanımı; “halktan aldığı gücü, şehrin müşterek menfaatlerini ve sürdürülebilir gelişimini gözetecek şekilde kullanan, yenilikçi bir belediye hizmeti sunmaktır.” Bu görev tanımında öne çıkan hususları vurgulamak isterim; Bu şehrin belediyesi gücünü halktan alır. Demokratik yol ve yöntemlerle seçilmiş bir yönetim tarafından yönetilir. Bu belediyeyi; kayyumlar, bir emirle gelip bir emirle istifa edenler, hatta istifa etme hakkı ve yeteneği olmayanlar, merkezden atanan memurlar, çıkar odakları değil halkın doğrudan seçtiği yöneticileri yönetir. Gücünü halktan alan İzmir Büyükşehir Belediyesi bu gücü; şehrin ve toplumun ortak yararının hizmetine sunar. Belli bir çıkar odağının, sermayenin, ranta dayalı ekonomi sahiplerinin değil halkın çıkarını gözetir. Gücünü halktan alan bu belediye; toplumun ortak çıkarı için kalkınmayı sağlamayı hedefler ancak hedeflediği kalkınma; bugünü kurtaran, yarını düşünmeyen, vahşi kapitalizmin dayattığı kalkınma değil, sürdürülebilir kalkınmadır. Sürdürülebilir kalkınmayı amaçlayan bu belediye, bu kalkınmayı; klasik belediye faaliyetlerinin yanı sıra yenilikçi hizmetler oluşturarak gerçekleştirir” dedi.“BÖYLE BİR BAKIŞ İZMİR’İN RUHUNA DA GEÇMİŞİNE DE AYKIRIDIR”İzBB’nin vizyonunu anlatan Aydın, “İzmir Büyükşehir Belediyesinin ulaşmak istediği şehir ideali, ülküsü vizyon beyanıyla ortaya konulmuştur. Bu vizyon; “gücünü, farklılıkların ahenk içinde bir arada yaşamasından alan, dünyadan öğrenen ve dünyaya ilham kaynağı olan, refahın, adaletin ve doğayla uyumun yaşamın her anıyla bütünleştiği bir şehir olmaktır.” Görüldüğü gibi İzmir Büyükşehir Belediyesinin hayal ettiği kent; gücünü farklılıkların ahenginden alan bir kenttir. Bu nedenle; kimseyi ötekileştirmez, ayrıştırmaz. Kimseyi diğerinden daha değerli veya daha makbul görmez. Her farklılığın bu şehrin bir parçası olduğunu, hemşehri olmanın ortak paydasında var olduğumuzu kabul eder. İzmir’in içine kapanmış, dünyadan uzak, kendi yağıyla kavrulan bir şehir olmasını istemez. Esasen böyle bir bakış İzmir’in ruhuna da geçmişine de aykırıdır. Doğunun en batıdaki batının en doğudaki limanı olan İzmir, dünyadan öğrenen, dünyaya ilham veren, dünya ile birlikte nefes alıp veren bir şehir olmalıdır” diye konuştu. “BÜTÇENİN YÜZDE 41’İNİ YATIRIMA AYIRMIŞ DURUMDA”2023 bütçesinin yüzde 41’ini yatırıma ayrıldığını ifade eden Aydın, “İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir’in refahı hakça bölüştüren bir şehir olmasını hedefler. Hayallerimizin İzmir’i; birlikte üreten, refah içinde, ürettiği refahı hakça bölüşen, içinde bulunduğu doğa ile uyumlu, dünya ile iç içe bir şehir olmasıdır. İzmir Büyükşehir belediyesi tüm bunları başarabilmek, hedefine bir adım daha yaklaşabilmek için 2023 yılı için yaklaşık 26 milyar liralık bir bütçeyle karşımızda. Büyükşehir belediyesi bu yıl da yüksek bir yatırım bütçesi öngörüyor. Yaşanan ekonomik krize, hatta ekonomik şiddete, yoksullaşmaya, tüm idari mekanizmalardaki bozulmaya rağmen, bütçesinin yüzde 41’ini yatırıma ayırmış durumda. Bu oran halen Türkiye’de kamu bütçelerinde yatırım ayrılan kısım bakımından en yüksek oranlardan birisi. Devletin açıkladığı rakamlara göre İzmir’e yapılan tüm kamusal yatırımların yaklaşık üçte ikisini belediyeler yapıyor” ifadelerini kullandı. “MERKEZİ YÖNETİMİN YAPMASI GEREKEN YATIRIMLAR BU ŞEHRE YAPILMIYOR”Merkezi yönetiminin İzmir’e yaptığı doğrudan yatırım miktarının düşük olduğunu ifade eden Aydın, “Son on yılda merkezin yönetim bütçesinden İzmir’e yapılan doğrudan yatırım miktarı oldukça düşük. İzmir en çok vergi veren üçüncü il durumundayken, merkezi yönetim tarafından yapılan kamusal yatırımlar sıralamasında 71. Sırada. Merkezi yönetimin yapması gereken yatırımlar bu şehre yapılmıyor. Mesela bu şehrin ihtiyaca yetecek adliyesi yok. Kimden kaça kiralandığı belli olmayan, iş merkezinden bozma yapılarda, belediye hizmet binalarında adalet hizmetleri verilmeye çalışılıyor. Yıkılan okulları yapılmıyor. Bitmeyen şehir hastanesi, bitmeyen büyük camisi, bitmeyen hızlı tren yatırımı, hiç başlanılmayan spor tesisleri…” şeklinde konuştu. “RAKAMLARIN ALIM GÜCÜ GİDEREK AZALIYOR”Dolar kurları üzerinden bütçe hakkında değerlendirme yapan Aydın, “2023 yılı bütçesinin öngördüğü belli başlı harcama kalemleri hakkında bilgi vereceğim ancak önce bütçe büyüklükleri hakkında genel bir değerlendirme yapmak isterim. 2019 yılında bütçemizin o tarihteki ortalama dolar kuruna göre karşılığı 1 milyar 57 milyon dolardı. 2023 yılı bütçemizin dolar karşılığı yaklaşık 1 milyar 400 milyon doları buldu. Bu rakamsal değişim ve büyüme doğrusu bizi sevindirmiyor. Zira, dolar kuru üzerinden oluşan bu artış mal ve hizmetleri karşılamaktan çok uzak. Döviz kurları üzerindeki merkezin yönetimin siyasi saiklerle yaptığı baskı, doların kendisinin de enflasyon nedeniyle değer kaybına uğraması bize karşılaştırmayı mal ve hizmetler üzerinden yani alım gücü üzerinden yapmayı gerektiriyor. Çünkü bütçedeki rakamların gerçek değeri burada yer alan rakamlarla ne kadar mal ve hizmet alabileceğiniz ile ortaya çıkıyor. Mal ve hizmetlere 3 yıl içinde özellikle de son bir yılda yapılan artış bizim harcama ve yatırımlarımızı karşılamamızı güçleştiriyor. Tıpkı her yurttaşın yaşadığı gibi, harcayacağı bütçenin rakamı büyüse de bu büyüyen rakamla alabileceği malın miktarı azalıyor. Birkaç örnek vereyim: Asgari ücret Ocak 2021’de 2 bin 825 liraydı ve bu ücretle 376 kilo ekmek alınabiliyordu. Bugün asgari ücret 5 bin 500 lira ve alınabilen ekmek miktarı sadece 294 kilo. Otobüslerde kullandığımız lastiklerin fiyatındaki 3 yıllık artış yüzde 400. Otobüs demişken şunu da hatırlatayım; ESHOT 2019 yılında tanesini 1 milyon 929 bin liradan 160 tane körüklü otobüs aldı. Bugün bu otobüslerin tanesi 6 milyon 900 bin lira. Artış oranı yüzde 257. Yani o tarihte 2,5 otobüs aldığınız parayla bugün 1 otobüs alabiliyorsunuz. Son bir yılda akaryakıt fiyatlarındaki artış yaklaşık yüzde 180. İnşaat ve imalat sektörlerinin girdi kalemlerindeki artışlar yüzde 300 ile yüzde 600 oranlarında değişmekte. Görüldüğü gibi ülkenin içinde olduğu ekonomik kriz ve enflasyon, rakamları büyütse de bu rakamların alım gücü giderek azalıyor” dedi. “METRO TAMAMLANDIĞINDA BELEDİYEMİZ YILDA 48 MİLYON EURO TASARRUF EDECEK”Bütçede ulaşıma ayrılan bütçe hakkında konuşan Aydın, “Ulaşım hizmetlerinin verilmesi büyükşehirler bakımından en önemli ve en zorlu görevlerin başında geliyor. İzmir BB ulaşım hizmetlerinin verilmesinden temel tercih olarak toplu ulaşımı geliştirme ve özendirmeyi, toplu ulaşımı mümkün olan en yüksek oranda demir tekerli araçlarla vermeyi benimsedi. Bu kapsamda en büyük yatırım harcamalarını raylı sistemlerin kurulmasına ayırıyor. Raylı sistemlerle ilgili yatırımların bir kısmını bütçe içi imkânlar ve öz kaynaklarla yaparken bir kısmını uluslararası yatırım kredileriyle gerçekleştiriyor. Bu kapsamda yapılacak en büyük yatırım olan Buca metrosundan özellikle bahsetmek isterim. Trenleriyle beraber 765 Milyon Euro’ya mâl olacak Buca Metrosundan elde edilmesi beklenen yıllık işletme geliri yaklaşık 45 milyon Euro. Metro inşaatı dört yıl ödemesiz dönemde tamamlanacak ve hat işletmeye açıldığında elde edilecek işletme geliri ile finansmanın geri ödemesi yapılacak. Ayrıca Buca Metrosu’nun taşıyacağı 400 bin yolcuyu şu anda otobüs ve minibüslerle taşıyoruz. Metro tamamlandığında Belediyemiz yılda 48 milyon Euro tasarruf edecek” diye konuştu. “ESHOT TARİHİNİN EN KAZANÇLI YATIRIMINI YAPARAK…”Otobüslere de değinen Aydın, “Temel ulaşım tercihimiz raylı sistemler olmakla birlikte tüm ulaşımın raylı sistemle yapılması elbette mümkün değil. Bu nedenle lastik tekerli ulaşım dediğimiz otobüs alt yapımızın da güçlü olması gerekiyor. Küresel salgın boyunca toplu ulaşım kuruluşlarımızdaki hasılat kaybı yüksek oranlara çıktı. Buna rağmen yatırımlarımızı durdurmadık. 652 Milyon TL bedel ile ESHOT tarihinin en kazançlı yatırımını yaparak 473 yeni otobüsü filomuza kattık. Bu alım sayesinde bugün ESHOT’un kullandığı 1.769 otobüsün 473’ü yani yaklaşık dört otobüsten birisi 4 yaşından küçük durumda. Halen sefere çıkan otobüslerimizin yaş ortalaması 6.46 olup bu rakamla Avrupa’nın en genç otobüs filolarından birini sahip olduk. Otobüs filomuzun tamamının engelli erişimine uygun olması ise en büyük gurur kaynaklarımızdan. Filomuzdaki 126 otobüsümüzde revizyona giderek aynı anda iki adet tekerlekli sandalyeyi bulundurma olanağı sağladık. Toplu ulaşımda engelleri ortadan kaldıran bir mobil uygulamayı öz kaynaklarımızla geliştirdik ve görme engelli vatandaşlarımızın otobüslerimize sorunsuz binmesini sağladık. Genişleyen hat ağını iyileştirme çalışmaları ile birlikte 23 yeni hattı daha hizmete sunduk ve 2021’de toplam hat sayımızı 363’e yükselttik” ifadelerini kullandı. “ESHOT BU HATLARI TAŞIMA KOOPERATİFLERİNE BIRAKTI”Bireysel Taşımacılığın Toplu Ulaşım Sistemine Entegrasyonu Projesi hakkında konuşan Aydın, “Elbette lastik tekerli toplu ulaşımın amiral gemisi ESHOT ise de tüm hizmetin sadece ESHOT üzerinden verilmesi mümkün değil. Uzun zamandır ulaşıma katkı sağlayan İZULAŞ’ın yanı sıra yeni bir hizmet modeli geliştirdik. Bu model ile üretenin kendi kendini yönetebildiği kooperatifçilik modelini tarım ve kentsel dönüşümle birlikte toplu ulaşıma da taşıdık. Kısaca İZTAŞIT dediğimiz, Bireysel Taşımacılığın Toplu Ulaşım Sistemine Entegrasyonu Projesi’ni geliştirdik. Dağınık yapılar halinde bulunan bu hizmetin denetimli, güvenli ve düzenli olarak verilmesi için kooperatifçiliği destekledik. ESHOT bu hatları taşıma kooperatiflerine bıraktı. Bunun için dört koşul öne sürdük: Birincisi bizim istediğimiz standartta araçlarla taşıma yapmaları, ikincisi bizim fiyat tarifemizi uygulamaları, üçüncüsü belediyemizin belirlediği duraklarda durmaları ve son olarak bizim istediğimiz kalitede hizmet vermeleri” şeklinde konuştu. “VERİLEN BU KARARIN KANUNA AYKIRI OLDUĞU KANISINDAYIM”UKOME ve bütçe hakkı ile ilgili görüşlerini dile getiren Aydın, “Bütçe hakkı, halkın seçtiği temsilciler vasıtasıyla kamunun gelir ve giderlerini belirlemesi hakkıdır. Merkezi yönetim bütçesi TBMM, yerel yönetimlerin bütçesi ile belediye meclisleri tarafından oluşturulmakta, bu bütçelerin harcamaları Sayıştay ve TBMM ve belediye meclisleri tarafından denetlenmektedir. Ülkede yaşayan insanların paralarından oluşan bütçenin gelir kalemlerinin ne olacağının da gider kalemlerinin ne olacağının da meclisler tarafından belirlenmesi gerekir. İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi, saydığım mevzuata dayalı olarak toplu taşıma ve su bedellerini belirlemekteydi. Büyükşehir Belediye Meclisi önceki yıllarda olduğu gibi 14/08/2020 tarihli kararıyla ulaşım ücretlerini belirlemişti. Bu kararın iptali için TCDD tarafından dava açılmış, bu davaya bakan İzmir 4. İdare Mahkemesi, Büyükşehir Koordinasyon Merkezleri Yönetmeliğinin 7/1-ç maddesine dayanarak, ulaşım ücret tarifelerini belirleme yetkisinin UKOME’de olduğundan bahisle işlemi iptal etmiştir. Söz konusu kararın yargı süreci devam etmekte olup dosya halen Danıştay incelemesindedir. Verilen bu kararın kanuna aykırı olduğu kanısındayım. Zira; 5216 sayılı Kanunun 9/2 maddesi uyarınca; “büyükşehir belediyesine verilen trafik hizmetlerini plânlama, koordinasyon ve güzergâh belirlemesi ile taksi, dolmuş ve servis araçlarının durak ve araç park yerleri ile sayısının tespitine ilişkin yetkiler ile büyükşehir sınırları dâhilinde il trafik komisyonunun yetkileri ulaşım koordinasyon merkezi tarafından kullanılır.” Görüldüğü gibi, bu maddeyle UKOME’ye verilen yetkiler arasında ulaşım ücretlerini belirleme yetkisi yoktur. Ancak Bakanlıklar tarafından çıkarılan Koordinasyon Merkezleri Yönetmeliğinin 18/1-ç maddesinde yer alan “kara, deniz, göl, nehir, kanal ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek” hükmüyle bilet tarifelerini belirleme yetkisi Kanuna aykırı şekilde ve idari bir karar olan yönetmelik hükmüyle UKOME’ye verilmiştir. UKOME’nin görev ve yetkilerini düzenleyen Kanunda bilet ücret ve tarifelerini belirleme görevi sayılmamışken Yönetmelikle bu görevin UKOME’de olduğunu söylemek normlar hiyerarşisi olarak bilinen yönetmelik hükmünün kanuna aykırı olamayacağı kuralının ihlali anlamına gelmektedir. “SİYASİ İKTİDAR, BELEDİYELERİN UKOME’DEKİ ETKİNLİĞİNİ KIRMAK İÇİN…”UKOME’de bulunan üyelerin görev yerleri itibarıyla belediyenin çoğunluğu bulunmaktaydı ve kararlar genellikle oybirliğiyle alınıyordu. Siyasi iktidar, belediyelerin UKOME’deki etkinliğini kırmak için 19/02/2020 tarihinde yönetmelik değişikliği yaptı. Yapılan bu değişiklik sonrasında yerel hizmetlere dair kararlar veren UKOME’nin çoğunluğu, yerel hizmetler ve yerel yönetim bakımından doğrudan sorumluluğu olmayan merkezi iktidar tarafından atanan bürokratlara geçti. Oysa UKOME büyükşehir belediyeleri bünyesinde bulunan bir birimdir ve yasaya dayanarak ulaşım ve trafiği düzenlemekle, toplu taşıma hatlarının güzergâhlarını planlamakla ilgili kararlar almaktadır. Yani İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde bir birim olan, başkanı, büyükşehir belediye başkanı olan UKOME’nin çoğunluğu büyükşehir belediyesi bünyesinde çalışmayan, merkezi yönetim tarafından atanan bürokratlara verilmiştir. Toplu taşıma hizmetlerinin verilmesine ilişkin görev ve sorumluluk, yani davul, büyükşehir belediyesinin boynunda bırakılmış bu işin yapılmasına ilişkin fiyat belirleme başta olmak üzere birçok karar merkezi yönetimin insafına bırakılarak tokmak ellerine verilmiştir. “SİYASİ SAİKLERE DAYALI OLARAK KARŞI OY KULLANMIŞLARDIR”UKOME’nin oluşumuna ilişkin Yönetmeliğin 17/1-j maddesi uyarınca; ilçe belediyelerini ilgilendiren konular bakımından ilçe belediye başkanlarının da UKOME toplantılarına katılma ve oy verme hakkı vardır. Büyükşehir sınırları içinde yapılacak ulaşımın planlanması, güzergâhların belirlenmesi, aynı ilçede başlayıp bitecek güzergâhların oluşturulması, durak yerlerinin belirlenmesi gibi konular ilçelerde yaşayan halkı ilgilendiren konular olduğundan ve bu konularda ilçelerin talep ve isteklerinin dile getirilmesi gerektiğinden bu konuların konuşulduğu UKOME toplantılarına ilçe belediye başkanları da katılmıştır. Danıştay’ın 2010 yılına ilişkin kararları da bu yönde işlem yapılması gerektiğini doğrulamaktadır. 14 Nisan 2021 tarihinde toplanan UKOME, belirtilen bu düzenlemeler uyarınca ilçe belediye başkanlarının da katılımıyla gerçekleştirilmiş ve toplu taşıma fiyatlarında artış kararı vermiş, bu karara merkezi hükümet tarafından atanan bürokratlar maddi gerçeklerle, girdi maliyetlerindeki artışla hiçbir ilgisi olmayan, siyasi saiklere dayalı olarak karşı oy kullanmışlardır. UKOME aynı gün dolmuş ve taksi ücretlerinin arttırılması kararını oybirliğiyle alırken, yani dolmuş ve taksi ücretlerinin arttırılmasına merkezi yönetimin atadığı bürokratlar olumlu oy verirken ESHOT, İZBAN, Metro ve Tramvayla yapılacak taşıma için yapılacak zamma karşı oy kullanmışlardır. Konunun hukuki süreci bu şekildedir” dedi. “KAZANAMADIĞI BELEDİYELERİ İŞ YAPAMAZ HALE GETİRMEYE ÇALIŞIYOR”Verilen karar hukuka aykırı olduğunu söyleyen Aydın, “O halde siyasi iktidar ne yapmak istiyor ona da bakmak gerekir. 2019 yılında yapılan yerel seçimleri büyük illerde kaybeden merkezi iktidar, Ankara ve İstanbul gibi belediye meclis çoğunluğuna sahip olduğu yerlerde meclis çoğunluğuna, İzmir gibi meclis çoğunluğu bulunmayan yerlerde ise UKOME çoğunluğuna dayanarak belediyeleri su ve ulaşım birimleri eliyle batırmaya, kazanamadığı belediyeleri iş yapamaz hale getirmeye çalışıyor. İğneden ipliğe her şeye zaman yapan, halkı düşünmeyen, ücretliye, emekliye zam yapmamak için TÜİK rakamlarını manipüle eden iktidar, konu belediyelere gelince kendi sorumluğunu bir kenara bırakıp popülist söylemlere girebiliyor. Bu ülkenin ekonomisini batıran siyasi iktidardır. Bütün üretim maliyetlerini yükselten, insanları üretim yapamaz hale getiren, gıda almanın, barınmanın bile zora girdiği günler yaşatan kendileridir. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin verdiği ulaşım hizmetinin maliyetlerinin korkunç boyutlarda artmasına neden olan da siyasi iktidarın kendisidir. İzmir Büyükşehir Belediyesi taşıma maliyetlerindeki artışı uzun süre bilet fiyatlarına yansıtmamış ve oluşan maliyet farkını üstlenmiştir” diye konuştu. “HANGİ HUKUK TANIMAZ KAMU GÖREVLİSİNİ ÜSTÜMÜZE SALARLARSA SALSINLAR…”Salgın nedeniyle azalan yolcu sayısı hakkında konuşan Aydın, “Ulaşım maliyetlerindeki bu artışa karşı bilet fiyatlarının artmamasından, küresel salgın nedeniyle azalan yolcu sayılarından kaynaklanan maliyeti karşılamak için İzmir Büyükşehir Belediyesi yani İzmir halkı ulaşım maliyetinin sübvanse edilmesi için İBB Bütçesinin; 2019 yılında yüzde 16.08’ini, 2020 yılında yüzde 13’ünü, 2021 yılında yüzde 22’sini, 2022 yılının ilk 10 ayında yüzde 18.4’ünü aktardı. 2023 yılında aktarılması öngörülen paranın 3 milyar lirayı geçeceği düşünülmektedir. Bu rakam Karşıyaka, Çiğli ve Bayraklı ilçelerinin 1 yıllık bütçelerinin toplamına eşit. İBB üç ilçenin bütçesine denk gelen bu parayı siyasi iktidarın açık tavrı nedeniyle İzmir halkının yararlanacağı yatırım kalemlerine aktaramamaktadır. Ödenen bu para, tüm İzmir halkının parasıdır ve yapılması gereken yatırımlardan ve diğer harcamalardan kesinti yapılarak ödenmiştir. Siyasi iktidar, devlet kurumlarını kullanarak, yasaları hiçe sayarak, halkın oylarıyla seçilen yerel yönetimleri çalışamaz, işleyemez hale getirmek için elinden geleni yapıyor. Buraya kadar söylediklerimiz konuyu halkın bilgisine sunmak içindir. O bakımdan ne bir bahanedir ne de yılgınlık ifadesidir. Siyasi iktidarın İzmir halkının siyasi tercihleri nedeniyle uyguladığı politikaların ne ilk ne de sonuncusudur. Öyle olmadığı içindir ki; ne yaparlarsa yapsınlar, hangi hukuk dışı yöntemi, hangi hukuk tanımaz kamu görevlisini üstümüze salarlarsa salsınlar, İzmir halkının oylarıyla seçilen İzmir Büyükşehir Belediyesi, başkanıyla, meclisiyle, bürokratlarıyla ve tüm çalışanlarıyla İzmir halkına hizmet etmek için canla, başla çalışmaya devam edecektir. Hiçbir engelleme bizim tavrımızı değiştirmeyecek, İzmir Büyükşehir Belediyesinin, kurum ve kuruluşlarının ve İzmir halkının haklarını savunmaya devam edeceğiz” dedi. “DERİNLEŞEN YOKSULLUĞUN ETKİLERİNİN AZALTILMASI İÇİN İBB…”
Sosyal yardımların arttırıldığını belirten Aydın, “Ülkemizin temel meselesi, ekonominin çöküşü ve yoksulluktur. Bu nedenle ekonomi stratejik amacımız, içinden geçtiğimiz bu dönemde daha ayrıcalıklı bir yer tutuyor. Yoksunluğun giderek yayın hale geldiği ve derinleştiği hepimizin bildiği bir gerçek. Derinleşen yoksulluğun etkilerinin azaltılması için İBB üç yıl, sosyal yardımları giderek arttırdı. Elimizdeki bir sayı bunun en açık göstergelerinden birisi. 2019 yılında 23 bin haneye sosyal yardım yaparken derinleşen yoksulluk nedeniyle yardım yaptığımız hane sayısı 78 bina yükseldi. Şehrin ekonomik hayatının canlanması için gereken çalışmaları 2023 yılında da sürdüreceğiz. Bu faaliyetler arasında önemli olan birisine fuarcılığa değinmek isterim” şeklinde konuştu.“ORTAYA ÇIKAN KOKUYLA İLGİLİ ÜÇ ANA NEDEN SAYABİLİRİZ”Körfez’de yaşanan gelişmeleri de aktaran Aydın, “İzmir’de ekolojik demokrasiyi çalışmalarımızın temel ayaklarından biri kabul ediyoruz. İzmir’de doğayla uyum deyince önümüzdeki en büyük meselelerden birinin Körfez temizliği olduğunu biliyoruz. Öncelikle Körfezden kaynaklanan koku sorunu üzerinde bir değerlendirme yapmak isterim. Ortaya çıkan kokuyla ilgili üç ana neden sayabiliriz: Birincisi, İzmir’in yağmur suyu ayrıştırma altyapısının çok eksik olması. Kanalizasyon ve yağmursuyu hatlarının birleşik sisteme sahip olması. İkincisi, tüm İzmir’in arıtmasını yapması beklenen oldukça eskimiş Büyük Kanal Projesi’ndeki tasarım hataları. Son olarak, Çiğli Arıtma Tesisinden çıkan suyun Körfez’in en dar ve sığ noktalarından birine deşarj ediliyor olması. Çok uzun sürede biriken, biriktikçe de içinden çıkılamaz hale gelen bu sorunların hızlıca çözülmesi gerekiyor. Çok boyutlu, çok paydaşlı, uzun yılların birikiminden kaynaklanan bu sorunun kısa sürede ve sadece belediye çalışmalarıyla giderilmesi mümkün değil. Ancak biz yine de belediye olarak üzerimize düşenleri yapma kararındayız. Bugün elimizde Körfez’in nasıl temizleneceğine dair çok net, bilimsel bir yol haritası var. Bu planı sabırla ve tam bir kararlılıkla uyguluyoruz” şeklinde konuştu. “İZMİR’İN YAĞMUR SUYU KANALLARI ELLİ YILDIR İHMAL EDİLMİŞ”“Körfezle ilgili sorunlara paralel olarak bu stratejinin de üç ayağı var” diyen Aydın, “Birincisi, İzmir’de birlikte akan kanalizasyon ve yağmur suyu hatlarını ayrıştırmak. Büyük bir metropol olmasına rağmen İzmir’in yağmur suyu kanalları elli yıldır ihmal edilmiş. İzmir’e yağan yağmurun önemli bir kısmı kanalizasyon ağına karışarak arıtma sistemine gidiyor. Oysa yağmur suyunun arıtmaya gitmesine ve ileri biyolojik arıtma sistemlerinin kapasitesini kullanmasına gerek yok. Yağmur suları kanalizasyona karışıp birlikte arıtma tesisine gidince tesisin günlük işleme kapasitesi aşılmış hale geliyor ve bu aşan kısmın deşarj edilmesi gerekiyor. Körfezdeki koku ve kirliliğin ana kaynağı iddia edildiği gibi düşük sirkülasyon değil, yüksek kontaminasyon. Daha basit bir dille söylemek gerekirse, yağmurlu günlerde yağmur sularının atık sularla birlikte arıtmaya gitmesi ve arıtmanın kapasitesini aşan kısmının bu nedenle deşarj edilmesi. Bu sorunun tek kalıcı çözümü, tüm zorluğuna rağmen caddeleri kazarak İzmir’e çağdaş bir yağmur suyu altyapısı kazandırmak. Yani yağmur sularının kanalizasyon sistemine karışıp arıtma sistemine girişini engellemek. Yolları kazıp ayrıştırma işlemi yapılması İzmir halkının günlük yaşamını zorluyor. İZSU ile ilgili kazı şikayetlerinin önemli bir nedeni bu. Ancak bunu yapmak zorundayız ve bu işi başardığımız takdirde körfezin temizlenmesinde önemli ölçüde yol almış olacağız.
Böylelikle yağmur suları hiç kirlenmeden Körfez’e, kanalizasyon suları ise kendi kapalı sistemi içinde doğrudan arıtma tesislerimize ulaşacak. Yağmur suyu hatlarımızın yapımı ve dere temizliği çalışmalarımızla Körfez’in tüm kirlilik kaynakları sıfırlanacak” dedi. “İZMİR ARITMA TESİSLERİ AÇISINDAN TÜRKİYE LİDERİ”Körfez temizliğinin ikinci ayağını ise Çiğli Arıtma’nın revizyonu ve Körfez çevresine yeni arıtmalar kurulması olarak tanımlandıran Aydın, “Bunun için 2022 yılında yapılanları faaliyet raporunda, 2023 yılında yapılacakları ise gündemimizde bulunan bütçede görüyoruz. Üçüncü ayağı ise Çiğli Arıtmadan çıkan yıllık 73 milyon metreküp tatlı suyun çıkış noktasını değiştiriyoruz. Birçok bilim insanının katkılarıyla tasarlanan ve burada maketi bulunan tarihi öneme sahip bir projeyle arıtmanın iç körfeze ulaşan deşarj noktasını orta körfeze taşıyacağız. Tüm bunlara rağmen, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayınlanan son verilere göre İzmir arıtma tesisleri açısından Türkiye lideri. Günlük 951 bin 971 metreküp kapasiteye sahip 69 arıtma tesisine sahip şehrimizde, bu hizmetten yararlanan kişi oranını yüzde 98,6’ya ulaştırdık ve bununla gurur duyuyoruz” açıklamalarında bulundu.
“İZBB KULLANDIĞI KREDİLERİN ÖNEMLİ KISMINI ULAŞIMA HARCIYOR”
İzBB’nin mali yapısına da değinen Aydın, “Mali yapımızdan bahsetmek gerekirse, istikrarlı mali ve finansal yapımız sayesinde uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından yüksek kredi derecelendirme notları alıyoruz. Yatırım yapılabilir seviyesindeki kredi derecelendirme notumuz sayesinde birçok farklı yabancı finans kuruluşundan kredi kullanabilme imkânı sağlayan nadir belediyelerden biriyiz. Aldığı uluslararası krediler ve üst derece notlar bunun en büyük kanıtıdır. Güçlü finansal yapımızı ve dinamik ekonomimiz sayesinde Fitch Ratings, İBB’nin kredi notunu dördüncü kez en yüksek kredi notu olan AAA olarak belirledi. İzmir Büyükşehir Belediyesi kullandığı kredilerin önemli bir kısmını yatırıma özellikle de metro gibi büyük ulaşım yatırımlarına harcıyor” şeklinde konuştu.“SON ÜÇ YILLIK DÖNEMDE ALINAN BORÇ MİKTARI ÖDENEN BORÇ MİKTARININ ALTINDA”Mart 2019 ile Ekim 2022 tarihleri arasını kapsayan döneme dair bazı rakamları aktaran Aydın, “İzBB’nin 2019 yılı toplam borcu 4 milyar liraydı. Bugün bu borç 12 milyar lira civarında. İBB’nin üç yılda aldığı yeni borç 4 milyar 900 milyon lira olup, aynı dönemde ödediği borç 5 milyar 200 milyon lira civarında. Buna göre son üç yıllık dönemde alınan borç miktarı ödenen borç miktarının altında. Üç yıllık dönemde avro kuru yaklaşık üç kat artmış durumdu. Eğer kur artışı hiç olmasaydı 2019 yılında 4 milyar lira olan borcumuz bugün 3 milyar 700 milyon liraya düşmüş olacaktı. Bu rakamı borcun avro cinsinden hesaplanmasına dair rakamlar da teyit ediyor. 2019 yılındaki borcumuzun 649 milyon avroyken bugün bu rakam 643 milyon avro civarındadır. Borçlanmanın ne durumda olduğunu anlamak için bütçedeki yerine ve borçlanma kapasitesine de bakmak gerekli. Önceki yılların bütçe gerçekleşmelerine göre ve yasaların öngördüğü biçimde yapılan borçlanma kapasitesi hesabına göre İBB halen borçlanma kapasitesinin sadece yüzde 30’unu kullanmaktadır” dedi.“HİÇBİR BASKI BİZİ YOLUMUZDAN ALIKOYAMAYACAK”Aydın sözlerini ise şöyle sonlandırdı;
“Baştan beri söylediğim üzere; gerek kişilerin gerek kurumların bütçeleri, kişilerin ve kurumların tercihlerini yansıtır. Tercihlerimizi siyasi düşüncelerimiz, hayata bakış açımız belirler. Büyük Atatürk’ün kurduğu, sosyal demokrasi ilkelerini benimsemiş CHP tarafından yönetilen İzmir Büyükşehir Belediyesinin bütçesi de, Büyük Atatürk’ün çizdiği yolun, sosyal demokrasinin belirlediği hedef ve ilkelerin hayata geçmesi için oluşturulmuş bir bütçedir. Ancak bu bütçe bunca iyi şeyine rağmen yine de yeterli değildir. Çünkü bizim hayallerimiz, bizim ideallerimiz bütçelere sığmayacak kadar büyüktür. Her getirdiğimiz bütçede ortaya koyduğumuz hedef ve ülkülerimize biraz daha yaklaşacağız. Ama hiçbir zaman onlara varamayacağız. Çünkü biz her ilerlediğimizde hedeflerimizi de biraz daha ileriye koyacağız. Onlara varmak için biraz daha çalışacağız. İzmir halkının desteği olduğu sürece; önümüze konulan hiçbir engel, oluşturulan hiçbir baskı bizi yolumuzdan alıkoyamayacak. Nerede olursak olalım, ne yaparsak yapalım her zorluğa dayanacağız; dayanacağız kitap ile, dayanacağız iş ile dayanacağız diş ile, umut ile, sevda ile düş ile.”
Sosyal yardımların arttırıldığını belirten Aydın, “Ülkemizin temel meselesi, ekonominin çöküşü ve yoksulluktur. Bu nedenle ekonomi stratejik amacımız, içinden geçtiğimiz bu dönemde daha ayrıcalıklı bir yer tutuyor. Yoksunluğun giderek yayın hale geldiği ve derinleştiği hepimizin bildiği bir gerçek. Derinleşen yoksulluğun etkilerinin azaltılması için İBB üç yıl, sosyal yardımları giderek arttırdı. Elimizdeki bir sayı bunun en açık göstergelerinden birisi. 2019 yılında 23 bin haneye sosyal yardım yaparken derinleşen yoksulluk nedeniyle yardım yaptığımız hane sayısı 78 bina yükseldi. Şehrin ekonomik hayatının canlanması için gereken çalışmaları 2023 yılında da sürdüreceğiz. Bu faaliyetler arasında önemli olan birisine fuarcılığa değinmek isterim” şeklinde konuştu.“ORTAYA ÇIKAN KOKUYLA İLGİLİ ÜÇ ANA NEDEN SAYABİLİRİZ”Körfez’de yaşanan gelişmeleri de aktaran Aydın, “İzmir’de ekolojik demokrasiyi çalışmalarımızın temel ayaklarından biri kabul ediyoruz. İzmir’de doğayla uyum deyince önümüzdeki en büyük meselelerden birinin Körfez temizliği olduğunu biliyoruz. Öncelikle Körfezden kaynaklanan koku sorunu üzerinde bir değerlendirme yapmak isterim. Ortaya çıkan kokuyla ilgili üç ana neden sayabiliriz: Birincisi, İzmir’in yağmur suyu ayrıştırma altyapısının çok eksik olması. Kanalizasyon ve yağmursuyu hatlarının birleşik sisteme sahip olması. İkincisi, tüm İzmir’in arıtmasını yapması beklenen oldukça eskimiş Büyük Kanal Projesi’ndeki tasarım hataları. Son olarak, Çiğli Arıtma Tesisinden çıkan suyun Körfez’in en dar ve sığ noktalarından birine deşarj ediliyor olması. Çok uzun sürede biriken, biriktikçe de içinden çıkılamaz hale gelen bu sorunların hızlıca çözülmesi gerekiyor. Çok boyutlu, çok paydaşlı, uzun yılların birikiminden kaynaklanan bu sorunun kısa sürede ve sadece belediye çalışmalarıyla giderilmesi mümkün değil. Ancak biz yine de belediye olarak üzerimize düşenleri yapma kararındayız. Bugün elimizde Körfez’in nasıl temizleneceğine dair çok net, bilimsel bir yol haritası var. Bu planı sabırla ve tam bir kararlılıkla uyguluyoruz” şeklinde konuştu. “İZMİR’İN YAĞMUR SUYU KANALLARI ELLİ YILDIR İHMAL EDİLMİŞ”“Körfezle ilgili sorunlara paralel olarak bu stratejinin de üç ayağı var” diyen Aydın, “Birincisi, İzmir’de birlikte akan kanalizasyon ve yağmur suyu hatlarını ayrıştırmak. Büyük bir metropol olmasına rağmen İzmir’in yağmur suyu kanalları elli yıldır ihmal edilmiş. İzmir’e yağan yağmurun önemli bir kısmı kanalizasyon ağına karışarak arıtma sistemine gidiyor. Oysa yağmur suyunun arıtmaya gitmesine ve ileri biyolojik arıtma sistemlerinin kapasitesini kullanmasına gerek yok. Yağmur suları kanalizasyona karışıp birlikte arıtma tesisine gidince tesisin günlük işleme kapasitesi aşılmış hale geliyor ve bu aşan kısmın deşarj edilmesi gerekiyor. Körfezdeki koku ve kirliliğin ana kaynağı iddia edildiği gibi düşük sirkülasyon değil, yüksek kontaminasyon. Daha basit bir dille söylemek gerekirse, yağmurlu günlerde yağmur sularının atık sularla birlikte arıtmaya gitmesi ve arıtmanın kapasitesini aşan kısmının bu nedenle deşarj edilmesi. Bu sorunun tek kalıcı çözümü, tüm zorluğuna rağmen caddeleri kazarak İzmir’e çağdaş bir yağmur suyu altyapısı kazandırmak. Yani yağmur sularının kanalizasyon sistemine karışıp arıtma sistemine girişini engellemek. Yolları kazıp ayrıştırma işlemi yapılması İzmir halkının günlük yaşamını zorluyor. İZSU ile ilgili kazı şikayetlerinin önemli bir nedeni bu. Ancak bunu yapmak zorundayız ve bu işi başardığımız takdirde körfezin temizlenmesinde önemli ölçüde yol almış olacağız.
Böylelikle yağmur suları hiç kirlenmeden Körfez’e, kanalizasyon suları ise kendi kapalı sistemi içinde doğrudan arıtma tesislerimize ulaşacak. Yağmur suyu hatlarımızın yapımı ve dere temizliği çalışmalarımızla Körfez’in tüm kirlilik kaynakları sıfırlanacak” dedi. “İZMİR ARITMA TESİSLERİ AÇISINDAN TÜRKİYE LİDERİ”Körfez temizliğinin ikinci ayağını ise Çiğli Arıtma’nın revizyonu ve Körfez çevresine yeni arıtmalar kurulması olarak tanımlandıran Aydın, “Bunun için 2022 yılında yapılanları faaliyet raporunda, 2023 yılında yapılacakları ise gündemimizde bulunan bütçede görüyoruz. Üçüncü ayağı ise Çiğli Arıtmadan çıkan yıllık 73 milyon metreküp tatlı suyun çıkış noktasını değiştiriyoruz. Birçok bilim insanının katkılarıyla tasarlanan ve burada maketi bulunan tarihi öneme sahip bir projeyle arıtmanın iç körfeze ulaşan deşarj noktasını orta körfeze taşıyacağız. Tüm bunlara rağmen, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayınlanan son verilere göre İzmir arıtma tesisleri açısından Türkiye lideri. Günlük 951 bin 971 metreküp kapasiteye sahip 69 arıtma tesisine sahip şehrimizde, bu hizmetten yararlanan kişi oranını yüzde 98,6’ya ulaştırdık ve bununla gurur duyuyoruz” açıklamalarında bulundu.
“İZBB KULLANDIĞI KREDİLERİN ÖNEMLİ KISMINI ULAŞIMA HARCIYOR”
İzBB’nin mali yapısına da değinen Aydın, “Mali yapımızdan bahsetmek gerekirse, istikrarlı mali ve finansal yapımız sayesinde uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından yüksek kredi derecelendirme notları alıyoruz. Yatırım yapılabilir seviyesindeki kredi derecelendirme notumuz sayesinde birçok farklı yabancı finans kuruluşundan kredi kullanabilme imkânı sağlayan nadir belediyelerden biriyiz. Aldığı uluslararası krediler ve üst derece notlar bunun en büyük kanıtıdır. Güçlü finansal yapımızı ve dinamik ekonomimiz sayesinde Fitch Ratings, İBB’nin kredi notunu dördüncü kez en yüksek kredi notu olan AAA olarak belirledi. İzmir Büyükşehir Belediyesi kullandığı kredilerin önemli bir kısmını yatırıma özellikle de metro gibi büyük ulaşım yatırımlarına harcıyor” şeklinde konuştu.“SON ÜÇ YILLIK DÖNEMDE ALINAN BORÇ MİKTARI ÖDENEN BORÇ MİKTARININ ALTINDA”Mart 2019 ile Ekim 2022 tarihleri arasını kapsayan döneme dair bazı rakamları aktaran Aydın, “İzBB’nin 2019 yılı toplam borcu 4 milyar liraydı. Bugün bu borç 12 milyar lira civarında. İBB’nin üç yılda aldığı yeni borç 4 milyar 900 milyon lira olup, aynı dönemde ödediği borç 5 milyar 200 milyon lira civarında. Buna göre son üç yıllık dönemde alınan borç miktarı ödenen borç miktarının altında. Üç yıllık dönemde avro kuru yaklaşık üç kat artmış durumdu. Eğer kur artışı hiç olmasaydı 2019 yılında 4 milyar lira olan borcumuz bugün 3 milyar 700 milyon liraya düşmüş olacaktı. Bu rakamı borcun avro cinsinden hesaplanmasına dair rakamlar da teyit ediyor. 2019 yılındaki borcumuzun 649 milyon avroyken bugün bu rakam 643 milyon avro civarındadır. Borçlanmanın ne durumda olduğunu anlamak için bütçedeki yerine ve borçlanma kapasitesine de bakmak gerekli. Önceki yılların bütçe gerçekleşmelerine göre ve yasaların öngördüğü biçimde yapılan borçlanma kapasitesi hesabına göre İBB halen borçlanma kapasitesinin sadece yüzde 30’unu kullanmaktadır” dedi.“HİÇBİR BASKI BİZİ YOLUMUZDAN ALIKOYAMAYACAK”Aydın sözlerini ise şöyle sonlandırdı;
“Baştan beri söylediğim üzere; gerek kişilerin gerek kurumların bütçeleri, kişilerin ve kurumların tercihlerini yansıtır. Tercihlerimizi siyasi düşüncelerimiz, hayata bakış açımız belirler. Büyük Atatürk’ün kurduğu, sosyal demokrasi ilkelerini benimsemiş CHP tarafından yönetilen İzmir Büyükşehir Belediyesinin bütçesi de, Büyük Atatürk’ün çizdiği yolun, sosyal demokrasinin belirlediği hedef ve ilkelerin hayata geçmesi için oluşturulmuş bir bütçedir. Ancak bu bütçe bunca iyi şeyine rağmen yine de yeterli değildir. Çünkü bizim hayallerimiz, bizim ideallerimiz bütçelere sığmayacak kadar büyüktür. Her getirdiğimiz bütçede ortaya koyduğumuz hedef ve ülkülerimize biraz daha yaklaşacağız. Ama hiçbir zaman onlara varamayacağız. Çünkü biz her ilerlediğimizde hedeflerimizi de biraz daha ileriye koyacağız. Onlara varmak için biraz daha çalışacağız. İzmir halkının desteği olduğu sürece; önümüze konulan hiçbir engel, oluşturulan hiçbir baskı bizi yolumuzdan alıkoyamayacak. Nerede olursak olalım, ne yaparsak yapalım her zorluğa dayanacağız; dayanacağız kitap ile, dayanacağız iş ile dayanacağız diş ile, umut ile, sevda ile düş ile.”