Başsağlığı ve diğer
Geçtiğimiz toplantıdan bu yana ülkemiz ve dünya ülkeleri
devam eden virüs vakalarına karşı artan önlemlerle başa çıkmaya çalışıyor. Bir
yandan her ülke kendi kararlarına göre aşı uygulamasına başladı.
Ülkemizde de ulaşan aşıların hızla riskli gruptan başlayarak
uygulaması yapılmakta. Aşıların toplumun büyük çoğunluğuna uygulanmasıyla
virüsün etkisinin azalması tek umudumuz. Alınan son önlemler ve ülkemizde
azalan vaka sayıları önümüzdeki mart’a doğru ekonomik ve sosyal hayatımızın
normale dönme umutlarını yeşertiyor.
Değerli arkadaşlarım,
Görev değişikliği nedeniyle meclis ve yönetim kurulu üyemiz
tayfur akın bey bizlere veda ediyor. Yerine ise kütaş agro genel müdürü sayın
hüseyin akdemir meclisimize katıldı. Sayın akdemir’e hoşgeldiniz diyoruz.
Meclis üyemiz sonnur kırmızıoğlu da tayfur beyin ardından önümüzdeki dönemde
yönetim kurulu üyeliği görevini devralıyor. Sonnur arkadaşımıza da başarılı bir
görev dönemi dilerken, her 2 arkadaşımıza bu yeni görevlerinin mutluklar
getirmesini umuyoruz. Değerli arkadaşımız tayfur beye de bunca yıl meclisimize
ve borsamıza vermiş olduğu tüm hizmetler için meclisimiz adına teşekkür ederim.
Bu maddede tayfur beyin meclisimize vedası öncesi sizlere sesleneceği
konuşmasını da dinleyeceğiz.
Sevgili meclis üyesi
arkadaşlarım,
Bundan 3 ay önce kuraklık tehlikesiyle ilgili meclis
konuşmalarımızda dikkat çekmeye çalışmıştık. Nitekim; gerek dünyada gerekse
ülkemizde ve hatta şehrimiz özelinde tüm kamuoyuna bu konuda yoğun çağrılar
yapılmaya başlandı. Bu anlamda farkındalığın arttırılması güzel, ancak bu
olumsuzluk kısa vadede oluşan bir durum değil. Geçtiğimiz yıl yağışların
noksanlığına bu yılki kurak rejim eklenince tehlike çanları çalmaya başladı.
Diğer taraftan, nasa’nın uzaydan yaptığı uydu çalışması ile
11 ocak 2021 tarihinde açıkladığı yeraltı suyu ile kuraklık rakamları ve
haritası oldukça dikkat çekiciydi. Yeni yıla girdiğimiz şu günlerde,
türkiye’nin çoğu yerinde şiddetli kuraklık yaşandığı ortaya konulmaktaydı.
Ülkenin en kalabalık şehri olan istanbul çevresindeki çok sayıda rezervin, son
15 yılın en düşük su depolama seviyelerinde olduğu açıkça ortaya kondu.
Bu koşullar devam ederse, mahsul üretiminin de tehdit
altında olabileceği vurgulanırken, kuru koşulların, birkaç mevsim düşük
yağıştan sonra meydana geldiği anlatılmaktaydı.
Söz konusu çalışmada, 2019’da yaz ve sonbahar aylarının
çoğunlukla yağmurdan mahrum kaldığı ve rezervlerdeki su seviyelerinin de bu
yüzden azaldığı göze çarpan bir diğer nokta. Ayrıca, 2020’nin ikinci yarısında
yağışın çok az olması dolayısıyla bu dönemin son beş yılın en kurak ayları
olduğu söyleniyor.
Temmuz 2020’den bu yana, türkiye’deki hemen hemen tüm
illerin neredeyse her ay ortalamanın altında yağış aldığı kesin. Ekim’den
aralık’a kadar, ülke genelinde yağış miktarının 1981-2010 ortalamasından yüzde
48 daha düşük olduğu raporlandı. Son 10 gündür aldığımız güzel yağışlar ise
umut verici. Dileriz, ara kapanır ve yeraltı sularımızdaki bu noksanlık bir
nebze olsun düzelir. Ancak, yer üstü ve yer altındaki bu parlak görünmeyen
duruma karşı tedbiri elden bırakmamalıyız. Bu gelişmelerin etkilerinin yazın
sulama mevsiminde ortaya çıkabileceği açık. Bu nedenle, su kullanımını çok
tasarruflu yaparken, üretim topraklarımızı mümkün olduğunca tesviye edilmiş,
olanak olan alanlarda damla sulamayla desteklenmiş olarak kullanmalı ve bu sezon
susuzluğa dayanıklılığı fazla olan ürünleri seçerek ekmeliyiz.
Değerli üyeler,
Organik tarım ürünleri pazarı dünyada yıldan yıla
gelişmektedir. Virüs krizi ve pandemi, sağlığın ne denli önemli olduğunu birkez
daha ortaya koymuştur. Bu nedenle insanlık almış olduğu gıdaların daha doğal
olmasıyla ilgili gelecekte daha titiz olacaktır. İşte bu gibi nedenlerle de
özellikle organik gıda ürünlerinin önleri açık olacaktır ve sürekli gelişen bir
pazar olması beklenmektedir.
Ülkemiz tarımının ise dünyada öne çıktığı önemli bir özellik
de organik tarıma uygun koşulları olmasıdır.
Bir çok üründe dünya organik üretiminde iyi bir konumda
olmamıza rağmen organik üretimimizi hak ettiği daha yüksek noktaya getirmek
için doğru planlamayı ortaya koymamız gerek. Ancak tarım bakanlığımızın organik
tarımda vermiş olduğu desteklemelerde yanlış bir uygulama dikkat çekiyor. O da
organik üretime ilk 3 sene destek verilmeyip sonraki 5 sene desteklenen
tarlanın daha sonraki üretim senelerinde desteklenmiyor olmasıdır.
İlk 3 sene geçiş döneminde organik alanın desteklenmemesi
doğru bir uygulama olabilir. Ancak 5 sene sonrasında organik üretim yapan bir
üreticiyi desteklerden mahrum bırakmak bence üretimin arttırılmasının önünde
bir engel. Çünkü organik üreticinin diğer konvansiyonel üretim verim
rakamlarının neredeyse 3’te 2’si kadar verim aldığı ortadadır. 3’te 2 daha
fazla pazar fiyatı olmadığı için de üreticinin aldığı organik destek bu üretimi
sürdürebilmesi adına önem arz etmektedir. Ancak 5 sene sonra destekleme vermeye
devam etmezsek o üreticinin organik üretimden vazgeçeceği ortadadır.üstelik o
üretimden vazgeçildiğinde de bu kez verilmiş olan destek de uzun vadeli
palanlama açısından heba olmaktadır.
Bu nedenle bu yanlışın bir an evvel düzeltilmesini diliyor
ve umuyoruz.
Değerli meclis üyesi
arkadaşlarım,
Borsamız adına yöneticisi olduğum, lider ortak olduğumuz
elidaş lisanslı depoculuk şirketinde de karlı bir yılı geride bıraktık. pamuk
hasat sezonunda 4 sezondur erken aylarda kapasitemizi doldurduğumuz için ek
kapasite yatırımı yapmak istiyoruz. Pamukta kapasite yatırımı yaparken
hububatta da mümkünse hizmete başlamak istiyoruz.
Bu anlamda yatırıma başlayabilemek için imar alma
çalışmalarımız sürüyor.
Değerli üyeler,
Önümüzdeki günlerin hepinize sağlık , mutluluk ve aydınlık
yarınlar getirmesini diliyorum,
Saygılarımla.