ÖNCÜŞEHİR - Oncusehir.com’a özel açıklamalarda bulunan CHP İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, siyaset yaptığı son 37 yıldır CHP’yi iktidar olmaya ilk kez bu kadar yakın gördüğünü belirterek, bu gidişatı bozabilecek risklere de dikkat çekti. Öncelikle genel siyasetin mevcut fotoğrafını ortaya koyan Bayır, “37 yıldır İzmir’de siyaset yapan, Anadolu’yu gezen biri olarak CHP’nin hiç bu kadar iktidar olmaya yakın olduğu bir dönem yakalanmamıştı. Gerçekten son 2 seçimin sonuçlarına baktığımızda, AKP’nin ekonomi ile geldiği iktidardan yine ekonomi ile gideceği görülüyor.
İŞSİZLİK VE MUTFAKTAKİ YANGIN
Ama bunun iki nedeni var, bunlardan biri piyasadaki işsizlik diğeri mutfaktaki yangın… Bu iki şey AKP’yi bitiriyor ve eritiyor. Özellikle 17 yıldır ekonomide devamlı su alan gemi batmak üzere, işsizlik her geçen çoğalıyor. Yerli üretim durdu, sanayici ve köylü ürettiğinin karşılığını alamaz duruma geldi. Son milletvekilleri seçiminde milletvekili sayısı 550’den 600’e çıkarılmasına rağmen AKP’nin milletvekili sayısı artmadı aksine azaldı. Bu da AKP’ye eski ilgi ve alakanın olmadığının bir göstergesi… Hemen sonrası yerel seçimlerde de özellikle büyük kentlerde Adana, Ankara, İstanbul gibi yine AKP’nin kaybetmesi, bana göre hızlı bir gidişin habercisidir” diye konuştu.
(CHP İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, oncusehir.com İmtiyaz Sahibi Mevlüt Kömür ile gercekhaberci.com İmtiyaz Sahibi Adem Nakçı'ya kongre sürecini değerlendirdi.)
ESKİNİN GÖRKEMLİ PARTİLERİ NEREDE?
AK Partinin eridiğine ilişkin savını geçmiş görkemli partilerden örnekler vererek anlatan Milletvekili Bayır, “Neye dayanarak söylüyorsun derseniz, geçmişteki siyasi partilere bakalım: Rahmetli Özal’a, Anavatan Partisine o da yaptığı hizmetlerle, bir dönem rüzgar gibi esti, hiç gitmeyecek denildi. Ama ne oldu şu anda bir tabela partisi haline geldi. Yine ona hakeza eski Adalet Partisi sonrasında Demokrat Parti sonrasında tabela partisi haline geldi. Böyle baktığımızda Cumhuriyet kurulduğundan beri siyasetteki gelişmelerde bir tek tabela partisi olmayan Cumhuriyet Halk Partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi köklü bir temeli olan, Cumhuriyeti kuran bir siyasi partidir. Mustafa Kemal’in liderlik yaptığı partidir. Adeta Türkiye’nin temel çimentosunu oluşturan bir partidir.
İTTİFAK BOZULMAMALI
Ben ilk kez önümüzdeki seçimlerde ittifaklarla girilmesi durumunda, Millet İttifakının bozulmadan devam etmesi ve bunun sonucunda da iktidar olacağı inancını taşıyorum. Yani kendileri de yaptıkları bir takım yorumlarda işte geçen meclis açılır açılmaz, AKP ‘ya bu 2023’teki seçimde 50+1 yerine acaba 40+1’e mi getirelim’ gibi bir teklif getirmeye kalktı. Başkanvekilimiz Özgür Özel de çok güzel bir cevap verdi, ‘normalde siz çıtayı hep yüksekte tutmaya çalışırdınız ne oldu da çıtayı aşağıya çekiyorsunuz’ dedi. Özgür Özel çok güzel bir espri ile ‘Yani yolcudur Abbas bağlasan durmaz’ diye de bağladı. Evet AKP’nin gidişatının AKP’liler de farkında, tabi burada ekstra bir şey de var. Başka partilerin iç işlerine karışmak istemeyiz ama oradan kopmaya çalışan bir grup daha var. O da çok net görünüyor meclis salonlarından… Özellikle eski Cumhurbaşkanı ile eski Başbakanın bir araya gelerek kuracakları yeni bir sağ merkezli muhafazakâr siyasi partinin de mutlaka AKP’de ciddi bir kayıp yaratacağını ben düşünüyorum” diye konuştu.
“AKP TABANINI KANDIRDI”
Ak Partinin bu 17 yıllık süreçte tabanını hep kandırdığını iddia eden Tacettin Bayır, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama hepsinden önemlisi işsiz insanlarımızın, gençlerimizin, anne ve babaların duyduğu ızdırap ve bugüne kadar AKP’ye oy vermiş bir kesimin, ‘evet biz geçmişte AKP’ye oy verdik, inanmıştık ama bugün inancımızın gereğini yapamadılar, başarısızlar. ‘İşte aldatıldık, işte yok istikrar diyerek bizi kullandılar. Ama bu bizim çocuklarımızın hayatını değiştirmeye katkı sağlamadı, mutfaktaki yangını söndürmedi, çocuklarımızı doyuramıyoruz’ şeklinde ciddi bir tepki var. Bunun da sandığa yansımaması mümkün değil. Bugün aslında seçimlere en hazır parti Cumhuriyet Halk Partisi olmasına rağmen, erken seçimi telaffuz eden parti olmak istemiyoruz. Çünkü biz şunu görüyoruz; ekonomideki bu durağanlığın, üretimin durmasının her şeyin ithal hale gelmesinin temelde yatan şeyler var. Bu da Türkiye’nin seçim ülkesi haline gelmesidir. Yani çok kısa zamanda çok sık seçim yapıyoruz, bu da yerli ve yabancı yatırımcıyı ürkütüyor. Yeni fabrika kurmak, yani önünü göremediği için yatırımcı, ‘acaba ne olacak, iktidar değişecek mi başka iktidar mı gelecek, yasalar değişecek mi, sistem aynı mı kalacak’ sorularına cevap bulamıyor. Yatırım olmadığı için de ne yazık ki işsizlik daha da had safhaya geldi, büyüdü.
“ÜRETİCİ EMEĞİNİN KARŞILIĞINI ALAMIYOR”
Bir taraftan köylüyü, çiftçiyi cezalandırıyorsun. Onların ürettiklerini ithal getiriyorsun. Alın teri ve emeğinin karşılığını vermiyorsun. Burada hayvancılık yapan insanlara ithal hayvan getirerek, ithal et getirerek onları bitirdin. Doğuda insanlar hayvancılığı bırakmak zorunda kaldı. Güneydoğuda hakeza yetiştirdikleri buğdayından mercimeğinden pirincine, pamuğuna kadar alın teri ve emeğinin karşılığını almayan köylü, çiftçi; ekmekten vazgeçti. Çünkü ekiyor, biçiyor en son elde ettiği hasılat yaptığı masrafı karşılamıyor. Durum böyle olunca Türkiye toplumu ne yazık ki üreten bir toplum değil, artık tüketen bir toplum haline geldi. Bu nedenle 17 yıldır AKP, Cumhuriyet kazanımları olan tüm fabrikalarımızı sattı. Özel sermayeye, yabancı sermayeye peşkeş çekti. Bugün öyle olumsuz şeyler var ki, örneğin üç tane boğaz köprüsünün iki tanesinden para vererek geçen insanlar, neredeyse yılda 1,5 milyon lira ödüyorlar ama biz 3. Köprüye 1,5 milyon sübvansiyon yapıyoruz. Yani iki köprüden geçen insanlardan topladığı parayı devlet, üçüncü özel sektöre yaptırdığı köprüye tazminat gibi ödüyor. Böyle bir karmaşa var. Bunların da bu ülkeye ne yazık ki keşke güzel şeyler söyleyebilsem. Ben de 41 yıldır ticaretle uğraşıyorum, keşke güzelleşecek diyebilsem, umut dolu konuşabilsem. Ancak bu iktidar değişmeden ülkede ekonominin özgürlüklerin yeniden tesis edilmesi çok mümkün gözükmüyor.”
“TÜRKİYE’YE BAKIŞ DEĞİŞTİ”
İktidarın insanlar üzerinde korku imparatorluğu yarattığını savunan Bayır, “İnsanların üzerinde yarattıkları korku imparatorluğu, gazetecilere verdikleri gözdağı, Silivri’ye attıkları arkadaşlar, bunların her birisi, dünya kamuoyunda da insanların Türkiye’ye bakışını değiştirdi. Artık Türkiye’de demokrasi yok, artık Türkiye’de adalet yok, inancını perçinliyor. Tamamen itibarını kaybetmiş, uyguladığı dış politikalarla da ki devlette dış politika devamlılık ister. Siyasi partiler gelir gider değişir ama dış politika değişmez. Ülke menfaatleri doğrultusunda işlemen lazım.
Ama ne yazık ki sarayda oturan zat bir Kasımpaşalı kabadayı edasıyla ‘Eyyy Rusya, Eyy Amerika, Eyy Merkel’ diye diye Türkiye’de ürettiğini ihraç eden sanayicinin de belini kırdı. İhracat yapamaz hale geldi, ithalatımız çoğaldı, ihracatımız azaldı. Dolayısıyla ürettiğini satamayan sanayici de işçi çıkarmaya başladı. Bunların her birisi dış politikadan tutun da kırsalda köylü ve çiftçinin hakkını vermemeye kadar ki olan süreçte bütçe dengelerini alt üst etti. Büyüme rakamlarında daha önce verilen rakamlara bakın, şimdi yüzde 0,05 diyor. Bu ülkede nüfus artıyor, bu artan nüfusa göre 0,05 büyüme diye bir büyüme olabilir mi? Yeni doğan çocuklar açısından, nüfus açısından baktığınız bile bunun adına büyüme falan diyemezsin. Bu eksidir. Böyle bir hedef konulmuş, kesinlikle ve kesinlikle olayın özeti, ‘kayınpeder-damat el ele milli felakete’ gibi gözüküyor. Ne yazık ki ekonomiyi bilmeyen insanlar yönetiyor” diye konuştu.
“CHP’NİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL YİNE CHP!”
“Ben bugün Türkiye’de yaşayan bir işadamı, sanayici, siyasetçi olarak erken seçimin Türkiye’ye yenilikler getireceğini düşünmüyorum” diyerek erken seçime karşı olduğunu vurgulayan Bayır, CHP’deki kongre sürecini ve özellikle İzmir İl Başkanlığı seçimlerine yönelik çok erken başlayan rekabeti yorumladı. Bayır, konuya ilişkin olarak şu görüşlerini paylaştı: “Peki seçim zamanından önce olabilir mi, evet olabilir. Ama ben özellikle yerel seçimlerde büyük başarı gösteren Cumhuriyet Halk Partisinin yerel seçimlerdeki başarısını halka anlattıktan sonra seçimlere daha güçlü girmesini, daha fazla koltuk sayısı ile Cumhurbaşkanlığı seçimini de almasını istiyorum. Bugün buna hazırız derken evet parti olarak hazırız. Artık bazı şeyleri Cumhuriyet Halk Partisi aştı, bizim en büyük problemimiz, rakibimiz aslında AKP, MHP falan değil, CHP’nin rakibi yine CHP… Kendi içindeki iç tartışmalar, bir birinin yakasından-paçasından çekiştirmek, çelme takmak. Kongrelerde, kurultaylarda, delege seçimlerinde yaşanan olumsuzluklardır. Bunlar olmasın mı, tabi ki olacak. Biz bir AKP değiliz, bizde bir tek adamın ağzından çıkan sözlerle parti idare edilmez. Çünkü CHP’nin hiçbir üyesi ya da delegesi fabrikada üretilmiş bir yedek parça değildir. Hepimizin anası, babası, memleketi farklı, tabi ki farklı düşüncelerimiz olacak. Bu bizim zenginliğimizdir. Tabi ki renkler karışacak bir birine bu bir zenginliktir. Bizim diğer sağ partiler gibi tepedeki bir kişinin söylediğinin tabanda uygulanması çok mümkün değil. Ancak bu sefer bu seçimlere girerken Cumhuriyet Halk Partisi kendi içindeki bu tartışmaları yüksek sesle yapmamak zorundadır.
SENİN ADAMIN BENİM ADAMIM KAVGASI OLMASIN!
Ama bu illaki bir adam üzerinde hem fikir olacağız, baskı ile ‘hayır sen adayını geri çek benim dediğim olacak’ şeklinde geçmişteki gibi bazı belediye başkanlarının ya da genel başkan yardımcılarının dayatması ile olacaksa, bu İzmir’de ters teper… İzmir farklı bir yer. İzmir bütün Türkiye’nin gözünün üstünde olduğu bir yerdir. CHP’nin renkli mozaiği, farklı sesler, farklı tondaki çıkan seslerin İzmir’de bir araya gelmesi gerekiyor.
Şimdi bakın ilk başta bir iyi niyetle söylendi; Sayın Genel Başkan tarafından, yani kavgasız gürültüsüz yada üzerinde hem fikir olun, İl Başkanlığı üzerine böyle gidin’ gibi… O bir mesajdı… Çok aday çıkmasın. Ama İzmir burası, bana göre bugünkü İzmir’deki yazan medya, internet medyası, gazeteler, televizyonlar olayı çoklu adaya getirdi hemen… Şu anda ortalıkta adı geçen 7 tane arkadaş görünüyor. Yani henüz ben de bunu anlamış değilim, delege seçimleri yapılmadı, ilçe seçimleri yapılmadı, dolayısıyla il delegeleri belli değil, yani 630 tane il delegesi seçilecek. Nerede seçilecek; ilçe kongresinde… İlçe kongrelerini kim kazandı, kimler il delegesi oldu. Listesini görmeden ‘ben il başkan adayıyım’ diye ortaya çıkanlara da ben hayretle bakıyorum. Ben il başkanlığı yaptım, bu bir hesap meselesidir. Ben bu kongreyi kazanabilir miyim kazanamaz mıyım? Eskiden biz bu hesaplara böyle bakardık, şimdi öyle bakılmıyor. ‘Bu kadar il delegesi var, onların oyunu alabilir miyiz’den ziyade, hangi belediye başkanı bana omuz atarsa, hangi genel başkan yardımcısı bana omuz atarsa seçimi alabilirim. Ağabey-dayı aranıyor şuanda… Bize ağabey dayı arayan il başkanı lazım değil. Bize adam gibi 7/24 itfaiye eri gibi il başkanlığı yapacak, masaya vurduğu zaman örgütü toplayacak. Ankara’ya gittiğinde de belediye meclisine girdiğinde de meydanlara indiğinde de örgütüne hakim olan o saygınlığı uyandıran bir il başkanı lazım.
CANAN HANIM İSTANBUL İÇİN DOĞRU MODEL
Burası İzmir, işte İstanbul’da yaşadıklarımız ortada… Eğer Canan Hanım bu çalışmalarında masaya yumruğunu vurmasaydı, bazı konularda örgütü dizayn etmeseydi, örgütü, kadın kollarını, gençlik kollarını aktif hale geçirmeseydi. Verdiği demeçlerle attığı twitlerle AKP yöneticilerine karşı, partilere zamanında cevap vermeseydi o başarı gelebilir miydi acaba… Sadece İmamoğlu’nun bireysel başarısı mıdır? Ben öyle düşünmüyorum. Hepimizin çok katkısı oldu, ben Silivri’de 40 gün kaldım. 39 ilçeye 39 milletvekili görevlendirdik. Ben, torunum sünnet oldu, sünnetine gelemedim. Böyle bir çalışma yaptık.”
İzmir’de seçilecek il başkanı için Canan Hanım rol model mi, sorusunu da cevaplayan Bayır, “Sistemli planlı çalışması, kendi bildiği doğruda yürümesi, birilerinin adamı olmaması, bana göre en önemli nokta bu son cümle… Birilerinin adamı olmaması, ben örgütün adamıyım diyerek yürümesi… Bu öyle midir değil midir henüz çok yeni.. Bir seçim başarısı olduğu için bunları bu şekilde ifade ediyoruz. Önümüzdeki süreçte buna eğer bir iktidar olmayla taçlandırabilsek, bu başarı daha da iyi… Bu tabi sadece İstanbul’la olmuyor, buna İzmir’i, Adana’sı, Bursa’sı, Antalya’sı, Ankara’sı, Trabzon’u hepsi girmesi lazım.
Tam bir rol model yok, benzer kentlerde büyük kentler için olabilir ama Hakkari için Mardin için rol model olmaz, yapılar farklı, dengeler farklı… Üye yapısı farklı… Bölgeye göre farklılıklar hissedebilir ama bugün baktığımızda başarılı… En azından şu konuda bir kadın il başkanı bunu yapabilir mi noktasını kanıtladı. Kadınlarımızın önünü açtığını söyleyebiliriz. Kadınlarımız yeni il başkanı olmak için daha cesaret bulabilirler kendilerinde… Öyle olsa gerek ki bugün Sema Pektaş gezmeye başlamış, ‘ben adayım’ diye bir yerlere gidiyormuş. Nilay Kökkılıç kadın aday olarak isimi geçiyormuş. Mehmet Ali Çalkaya, Deniz Yücel, Barış Çelik diğer isimler… Musa Çam geçen katıldığı bir toplantıda ‘neden olmasın’ demiş. Böyle baktığımız zaman şu anda bile 5-6 isim hemen öne çıkıyor. Tabi bu kongreleri bekleyip görmek lazım. Burada farklı dengeler var;Tunç beyin tavrı ne olacak. Tuncay Özkan Genel Başkan Yardımcılığı gücünü nasıl kullanacak, milletvekilleri ne yapacak bu önemli… Belediye başkanları ne yapacak bu da önemli. Ama öyle gözüküyor ki parçalı bulutlu ortalık toz duman…” diye konuştu.
BELEDİYE BAŞKANLARI MÜDAHİL OLMASIN!
Belediye başkanlarının kongre sürecine müdahil olmasını nasıl karşılarsınız sorusunu yönelttiğimiz İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, gayet net bir cevap verdi. Bayır, “Ben belediye başkanlarının özellikle belediye meclis üyelerini ilçe başkanı yapmasına katılmıyorum. Doğru değil. Çünkü zaten orada bir yetki karmaşası oluyor. Çünkü belediye başkanı yürütmenin başındaki adamdır, ilçe başkanı denetim mekanizmasının başındadır, parti ve örgütü temsil eder. Bu yüzden tüzüğümüzde ilçe başkanı aynı zamanda ilçe belediye meclisinin grup başkanıdır. İl başkanı da büyükşehir belediye meclisinin grup başkanıdır. Yani denetim yetkisi bakımından amir konumda olan büyükşehir belediye başkanı değil, il başkanıdır. Aynı şekilde ilçelerde de ilçe başkanı ilçe belediye bakanının üstüdür. Ama bizde bunun tersi oluyor. İlçe başkanını kalkıp belediye meclis üyesinden yaparsanız, belediye binasına gittiği zaman patron belediye başkanı, ilçe binasına gittiğinde ise patron ilçe başkanı... İlçe başkanı ve il başkanı Genel Başkanı, örgütü temsil eder. Bu yetki karmaşasını ortadan kaldırmak için bence belediye meclis üyelerinden ilçe ve il başkanı seçilmemelidir. Belediye başkanları müdahil olmamalıdırlar. Çünkü müdahil oldukları halde istemedikleri bir sonuç çıkması karşısında bir-iki sene o işkenceye dönüşüyor, zıtlaşma başlıyor.
İL BAŞKANI İÇİN UZLAŞI DELEGE BAZINDA OLUR
CHP’nin mevcut süreci ‘iktidar kurultayı’ olarak nitelendirdiğini bu anlamda kongrelerde uzlaşı aranması gerekip gerekmediğinin sorduğumuzda ise Bayır; “Uzlaşı olabilir, şöyle olabilir sonuçta bir matematik hesabıdır. Ben seçilmiş olan 630 il delegesinin uzlaşısından bahsediyorum. Burada eğer demokrasi ise sandık koyuyorsanız, o zaman niye seçim yapıyoruz, niye insanları bir birine kırdırıyoruz. Madem delege burada söz sahibi olmayacaksa, bir genel merkez yöneticisi, bir belediye başkanı baskı yaparak adam belirleyecekse niye delegeleri seçiyoruz. Niye kırıyoruz yumurtaları taa mahallede… Mahallede bile yumurtaların yarısını kırıyorsunuz. Delege seçilen, seçilemeyen küsüyor kenarda duruyor. İlçe kongresine geliyorsun iki aday yarışıyor birisi kazanıyor, kaybedenler küsüyor yarısı orada kırılıyor. İl kongresine geliyorsun yarısı kırılıyor, kurultaya gidene kadar yüzde 90’ı geride kırık kalıyor. Zaten bu delege sistemi parti içinde insanların enerjisini tüketen, insanları küstüren, ‘bana oy vermediler, ben delege olamadım, ben koşmuyorum, etmiyorum’ diyen bir anlayışa taşıyor. Doğru bir anlayış değil, böyle olmamalı.
İL ADAYLARI İLÇE KONGRELERİNİ BEKLESİN
Katılımcı demokrasi dediğimiz; herkesin içinde rol alacağı delege olsa da olmasa da yönetici olsa da olmasa da sorumluluklarını yerine getiren parti üyesi olmasıdır. Bu noktada bu aday adayı arkadaşlarımız ben inanıyorum ki şu anda ben adayım diyen mevcut il başkanı tabi ki il başkanımız, doğaldır adayım demesi, ama diğer yeni ortaya çıkacak isimlerin, arkadaşlarımızın adayım demesi için bence ilçe kongre sonuçlarını beklemelidirler. O ilçe kongresinden çıkacak il delegasyonuyla yapacakları görüşmelere göre aday olup olmayacaklarına karar vermelidirler. Bunu ucuz bir siyaset anlayışı ile ‘ya ben adımı ortaya atayım da benim adım dönsün ileride bir yere aday olursam reklamın iyisi kötüsü olmaz’ anlayışındaki bir kişinin kendi adıma il başkanı olmasını istemem. İl Başkanı herkesi kucaklamalı, bütün örgütü kucaklamalı, en altından en üstüne kadar herkesi kucaklamalı, görevini doğru yapmalı, 7/24 itfaiye eri gibi çalışmalı ve biraz da birikim sahibi olmalı, birilerinin emir eri değil, örgütün emir eri olmalıdır” diyerek sözlerini tamamladı.