Belçika nüfusunun yaklaşık yüzde 6'sını oluşturan Müslüman
ve Musevi toplumlar, hayvanların şoklanmadan ve uyutulmadan kesilmesini yasaklayan
kararın, iki toplumun dini özgürlüklerini kısıtladığını ve toplumlara
saygısızlık olduğunu savunuyor.
Müslümanların "helal", Musevilerin ise
"koşer" olarak adlandırdığı kesime göre hayvanların kesilmeden önce
sağlığı ve bilincinin yerinde olması gerekiyor. Kesimden önce hayvanların
şoklanması ise buna mani olarak, Müslüman ve Musevi toplumların tükettiği helal
ve koşer ürünlerin elde edilmesini engelliyor.
Genellikle aşırı sağcı kesimler ve hayvan hakları
savunucularından oluşan yasak taraftarları ise şoklanmadan ya da uyutulmadan
kesilen hayvanın acı çektiğini ve haklarının ihlal edildiğini öne sürüyor.
Hitler'le gündeme gelen yasak 6 Avrupa ülkesinde uygulanıyor
Avrupa'da 1933'te Adolf Hitler'in Almanya'da şoklanmadan
hayvan kesimini yasaklamasıyla yoğun olarak gündeme gelen uygulama, halihazırda
İsveç, İsviçre, Norveç, İzlanda, Danimarka ve Slovenya'da bulunuyor. Diğer
yandan Fransa, Almanya, Avusturya, Hollanda, Yunanistan, İspanya, Estonya,
Finlandiya ve Polonya gibi ülkelerde dini adetlerin yerine getirilmesi söz
konusu olduğunda şoklanmadan kesime izin veriliyor.
Helal kesimi yasaklayan ülkeler listesine katılma yolunda
olan Belçika'nın Flaman Parlamentosu'nun aldığı helal kesim yasağı kararının,
ülkenin Valonya bölgesinde de 1 Eylül'de yürürlüğe girmesi bekleniyor.
İlk etapta Flaman bölgesindeki teknik altyapı yetersizliği
nedeniyle yasak sadece küçük baş hayvanlar için geçerli olsa da büyükbaş
hayvanların da kesildikten hemen sonra uyuşturulması zorunlu kılınıyor.
Flaman bölgesindeki teknik yetersizliğin giderilmesiyle
büyükbaş hayvanların da şoklanmadan kesilmesinin yasaklanması bekleniyor.
Müslüman ve Musevi toplumlarının başvurusuyla Belçika
Anayasa Mahkemesine taşınan yasak hakkında karar beklenmekle beraber, ülkenin
iki bölgesinde çıkan helal kesim yasağının Brüksel bölgesine sıçraması da genel
endişeler arasında yer alıyor.
"Yasak, hayal kırıklığı yarattı"
Konuya ilişkin açıklamada bulunan Belçika'daki Müslüman
toplumunu temsil eden ve hükümetle toplum adına ilişkileri yürüten Belçika
İslam Temsil Kurulu Başkanı Mehmet Üstün, kararın henüz yeni yürürlüğü girdiği
için etkilerinin net olarak görülemediğini söyledi.
İslam dininin Belçika'da 1974'ten beri tanındığını anımsatan
Üstün, "Belçika'da İslam dini tanınınca bu dinin ritüelleri de tanınmış
oldu. Kurumsallaşma bakımında Avrupa'da İslam dinine yaklaşım açısından en
ilerde olan Belçika, böyle bir yasak koyunca herkes hayal kırıklığına uğradı."
dedi.
Üstün, Belçika'da 2000'e yakın din dersi öğretmeni, 100'e
yakın hükümet tarafından maaşı ödenen imam ve hapishanelerde görevli dini
görevliler bulunduğuna dikkati çekerek, "Bu yasağın etkileri mutlaka
olacaktır. Örneğin kurban kesimi esnasında büyük sıkıntılar yaşayacağımızı
tahmin edebiliyorum." diye konuştu.
"Umuyoruz bu yasak hukuken geri teper"
Belçikalı Müslümanların helal kesim yasağı dolayısıyla
alternatif arayışına gireceğini belirten Üstün, "Hollanda'da bugün
itibarıyla helal kesim yasaklanmıyor. Oraya yönelme olabilir. Almanya'da kesim
esnasında değil, kesimden sonra şok uygulanıyor. Brüksel başkent bölgesinde
kesim yasağı yok." ifadelerini kullandı.
Üstün, "Umuyoruz bu yasak hukuken geri teper ve tekrar
Müslümanlar kendi ritüellerine göre hayvanlarını kesebilir." dedi.
Avrupa'da son yıllarda yükselen siyasi popülizme işaret eden
Üstün, "Avrupa'da özellikle İslam karşıtlığı üzerine inşa edilmiş bir
popülizm var ancak Belçika bir hukuk devleti. Din ve vicdan özgürlüğü ve dini
pratiğin yaşanabilirliği Anayasa'nın teminatı altında. Dolayısıyla eğer
kanunlar dini pratiği yasaklar hale dönüşmüşse burada hukukun devreye girmesi
gerekir." değerlendirmesinde bulundu.
"Avrupa'da yaşamak zorlaşıyor"
Brüksel bölgesinde Haham Shimon Lasker, yasak taraftarlarının
hayvanları korumaya yönelik argümanlarının Musevi toplumda şüpheyle
karşılandığına dikkati çekti.
Musevi toplumun bu yasağı dini özgürlüklerinin kısıtlanması
olarak yorumladığını belirten Lasker, bundan rahatsızlık duyulduğunu ve
özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan kalan kötü hatıraların tekrar canlandığını
ifade etti.
Lasker, "Bu tarz yasaklar nedeniyle günün sonunda
Museviler Avrupa'da yaşamanın giderek zorlaşmaya başladığı kanısına
varıyor." diye konuştu.
Koşer ve helal kesimin hayvana en az acı veren yöntem
olduğunun daha iyi anlatılması gerektiğine işaret eden Lasker, keskin bir
bıçakla kesilen hayvana zarar gelmediğini ve acı hissetmediğini anlatmak
gerektiğini dile getirdi.
"Ya bir sonra ki adım sünnetin yasaklanması
olursa?"
Lasker, halihazırda koşer kesimin yasak olduğu ülkelerde
Musevi toplumların başka ülkelerden koşer et getirterek, bu ihtiyacı
karşıladığını, benzer bir yasağın tüm Belçika'da geçerli olması durumunda da bu
uygulamaya geçilebileceğini vurguladı.
Musevi toplumun bir şekilde başka ülkelerden dini inancı
için şart olan koşer et ihtiyacını karşılayabileceğini kaydeden Lasker,
"Ancak bir sonraki adım ne olacak? Buna odaklanmalıyız. Belçika başka
ülkelerden dini ritüellere göre kesilmiş etin getirilmesini de yasaklarsa? Ya da
bir sonra ki adım sünnetin yasaklanması olursa?" ifadelerini kullanarak,
ülkedeki hukuki düzenlemelerin Yahudi karşıtlığına dönüşmemesi gerektiğinin
altını çizdi.
Lasker, Musevi ve Müslüman toplumun dini özgürlüklerin
kısıtlanmasına karşı birlikte hareket etmesi gerektiğine de dikkati çekti.
Vatandaşların tepkisi
Belçika vatandaşı Türk asıllı Salih Özdemir, helal kesim
yasağı kararından memnun olmadıklarını belirterek, "Elimizden alınan bu
hakkın parlamentoda geri verilmesini talep ediyoruz." dedi.
Bir başka Türk asıllı Belçika vatandaşı İsmail Gündoğdu ise helal kesimle ilgili Müslümanların bugüne kadar bir sorunu olmadığını hatırlatarak, "Kararın insan haklarına aykırı olduğunu düşünüyoruz. Kardeşçe ve bir arada yaşamanın yollarını bulmamız lazım. Bunun yolu da yasaklardan geçmiyor." değerlendirmesinde bulundu.