O günün atmosferinde belki bunu olağan gördüklerini ancak
aradan yılların geçtiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Artık haklıyla haksızı
ayırmamız lazım. Kim haklı, kim haksız? İnsanlar düşüncelerini açıklamak
istiyorlar. Haksızlığa uğradıklarını söylemek istiyorlar. Bu haksızlık
karşısında bir şeylerin olması gerektiğini ifade ediyorlar ama aradan uzun süre
geçmesine karşın diyorlar ki 'Hayır, KHK ile ihraç edildin, artık bundan sonra
sana devlette yer yok.' Niçin? Eğer haklıysa hakkında bir dava açılmamışsa hatta
açılan davadan beraat ediyorsa, bunun hakkını teslim etmek gerekmez mi?"
diye konuştu.
Askeri öğrencilerin hapiste olmasını eleştiren Kılıçdaroğlu,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tutuklayacaksan komutanını tutukla, öğrencinin ne
günahı var. Bütün bunların üzerinde duracağız. FETÖ'cü olarak suçlananların
kardeşlerinin işine son verildi, hatta yedi göbeği devletten çıkarıldı. 'Olur
ya kardeşin böyledir, o zaman sizin bütün sülalenizi çıkarıyorum.' dediler ama
bazılarına gelince kardeşlerini büyükelçi tayin ettiler. Neye göre, kıstas ne?
Birisi hapse birisini kamudan at, açlığa mahkum et ama öbürünün kardeşini
büyükelçi tayin et. Barış Bildirisi imzaladı diye üniversite hocalarını işten
at, ayakkabı kutusunda rüşvet aldı, 'Bakara makara' diye dalga geçeni de Kur'an-ı
Kerim'le dalga geçeni de büyükelçi tayin ediyor.
Buna itiraz etmeyecek miyiz, geniş kitlelere aktarmayacak
mıyız, vicdan sahibi her vatandaşa söylemeyecek miyiz? Burada bir haksızlık
var, adaletsiz var, demeyecek miyiz? Biz diyeceğiz. Sesimizi kesmek
isteyecekler ama biz yine kararlı duruşumuzla bunları ifade edeceğiz. Neden?
Çünkü adalet herkes için geçerli kavramdır. Dolayısıyla bizlerle onlar arasında
temel fark vardır, biz onlar gibi değiliz. Biz devlet yönetiminde adalet
isteriz, onlar devlet yönetiminde adalet değil, sadakat isterler."
"TAKDİR
VATANDAŞA AİTTİR"
Kılıçdaroğlu, demokrasinin vatandaşın bilgeliğine, oyuna,
vicdanına seslenmek olduğunu vurgulayarak, "Gidersiniz vatandaştan oy
istersiniz, vatandaş tercihini yapar, kurallarını koyar, Anayasamız vardır. O
kurallar içinde birisi gelir, iktidar olur, diğerleri muhalefet olur.
Parlamentoda oturulur, konuşulur. Takdir vatandaşa aittir. Vatandaşa saygı
duyacaksınız ama 'Hayır ben gitmem, benim dışımda eğer birisi kazandıysa ona
kin duymam, ona öfke duymam, ondan intikam almam lazım.' diyor. Kime? Bizim
belediye başkanlarına. 'Nasıl, niçin kazandılar orayı?' diyor."
değerlendirmesini yaptı.
Yeniden seçim yapıldığına ve yeniden kazandıklarına değinen
Kılıçdaroğlu, "Çünkü biz bu milletin vicdanına, ferasetine güveniyoruz,
milletimize saygı duyuyoruz. Milletimiz vicdan sahibidir. Tekrar kazandık ama
intikam ve kin duygusu bitmiş değil." dedi.
Hükümete su konusunda eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, şu
görüşlerini paylaştı:
"Sultan Abdülhamit'in İstanbul'a kazandırdığı Hamidiye
suyunu nasıl kullanmayız?' Bakın, düşüncede, devlet yönetiminde ayrılık değil,
insanın içtiği suya ayrılık, farklılık getirilir mi? Suya parti rozeti
takacaklar, Allah akıl fikir versin, gerçekten Allah akıl fikir versin. Su ya
su, herkesin içtiği su ya... Bütün canlıların, ağacından kuşuna kadar herkesin
kullandığı su. Suya parti rozeti takıyorsun, 'Madem ki bu kaynak suyunu
İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalıştırıyor, satıyor, o zaman biz bunu
almayalım.' Niçin? 'İstanbul Büyükşehir'i cezalandıracağız.' diye ve bunlar da
devlet yönetiyor. Acı olan bu zaten. Suda ayrım olur mu? Biz yaralıya, susuza
da su veririz, 'Su gibi aziz ol.' deriz. Nereye geldik? Suda toplumun ayrıştığı
noktaya geldik."
"BANA
MİLLİYETÇİLİK DERSİ VERMEK İSTEYENLERE DE KAPAK OLSUN"
Kılıçdaroğlu, devleti yasalara göre yönetmek istediklerini
belirtti.
Tank Palet Fabrikası ile ilgili kararnameyi anımsatan Kemal
Kılıçdaroğlu, fabrikanın Avrupa'nın en büyük tank entegre tesisi olduğunu,
değerinin ise 20 milyar dolar olduğunu, fabrikada üretilen ürünlerden ve
tesisin özelliklerine kadar ayrıntılara değinerek, Fırtına obüslerinin de
burada üretildiğini anlattı.
Kılıçdaroğlu, 9 Kasım 2018'de BMC firmasına tank
yapmalarının söylendiğini belirterek, yapılan anlaşmaya göre Mayıs 2020'de
BMC'nin ilk tankı Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim etmesi gerektiğini kaydetti.
BMC firmasına üretim için Sakarya'nın Karasu ilçesinde 2 bin
220 dönümlük arazinin münferit yatırım olarak tahsis edildiğini vurgulayan
Kılıçdaroğlu, Tank Palet Fabrikası'nın arazisinden daha büyük bir arazinin
BMC'ye verildiğini öne sürdü.
Kılıçdaroğlu, daha sonra büyük teşvik ve desteklerin bu
firmaya verildiğini iddia etti.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ASFAT AŞ'nin meydana
geldiğini aktaran Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle ASFAT'ın
özelleştirme kapsamına alınmasının istendiğini vurguladı.
Bunun üzerine kendilerinin kıyameti kopardıklarını belirten
Kılıçdaroğlu, "Kıyameti koparınca 'Bu özelleştirme değil.' dediler. Senin
kararnamen var. Senin imzan var. Resmi Gazete'de yayımlanıyor. 9 soru sorduk.
Dedik ki 'Bu fabrikayı buna veriyorsun da ihaleyi ne zaman yaptın? Değer tespitini
ne zaman yaptın? Bunları bilmiyoruz. Hangi gazetede ilan ettin, kaç firma
katıldı. Bunları bilelim. Hala tık yok. Kendisine ülkücü diyen bütün
kardeşlerime, vicdan sahibi bütün AK Parti'li kardeşlerime sesleniyorum, bana
dünyada kendi silah fabrikasını, ordusunun silah fabrikasını, başka bir orduya
peşkeş çeken ikinci bir devlet gösterin. Bana milliyetçilik dersi vermek
isteyenlere de kapak olsun. Milliyetçilik budur, kendi vatanına, ordusuna,
vatanına, bilgisine, onuruna sahip çıkmaktır." diye konuştu.
"DÜNYADA SINIRLI
SAYIDA VAR"
Özelleştirme Kanunu'nun ikinci maddesine işaret eden
Kılıçdaroğlu, milli güvenlik ve kamu yararının gerektirdiği durumlarda
özelleştirme yapılamayacağını savundu.
Tank Palet Fabrikasının Türkiye'de tek olduğunu söyleyen
Kılıçdaroğlu, "Dünyada sınırlı sayıda var, Türkiye'de tek bir kurum, tek
bir fabrika var, tank palet üretiyor, milli güvenlik için çok önemli ama siz
kalkıp bunu özelleştiriyorsunuz." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, özelleştirmenin tekelleşmeye yol açmaması gerektiğini
belirtti.
Özelleştirme işlemlerinin değer saptaması da dahil olmak
üzere, tüm sürecin aleniyet içerisinde yürütülmesinin esas olduğunu kaydeden
Kılıçdaroğlu, "1105 sayılı kararname çıkardılar, gizli. İyi ki bu
memlekette Cumhuriyet Halk Partisi var. O gizli kararnameyi bulduk ve meydana
koyduk. Şimdi ben yine ülkücü kardeşlerime sesleniyorum, yine vicdan sahibi
bütün AK Parti'li kardeşlerime sesleniyorum. Katar ordusuna bu fabrikayı tahsis
ederken niye aleniyete uymadınız, niye milletten gizliyorsunuz, hangi
gerekçeyle gizliyorsunuz, kim size gizleyin dedi? Sırf ben konuşmayayım, ben
bilgi sahibi olmayayım diye gizli kararname çıkardılar. Ben yeri geldiğinde
uçan kuşun kanadından da haber alırım." diye konuştu.
Ülkesini, bayrağını, vatanını, güvenlik güçlerini sevdiğini
vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Düne kadar 'beka beka' diyorlardı. Devasa
fabrikayı götürüp Katar ordusuna teslim ettiler, nerede bu beka, nerede? Biz
bunları gittiğimiz her yerde anlatacağız. İster fabrika, ister park, ister tarla
ister sokak, her yerde anlatacağız bunları." dedi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin kuruluşunda şehit kanlarının ve
gazilerin olduğunu kaydetti.
"DOKUNULMAZLIĞIMI KALDIRMAZSANIZ NAMERTSİNİZ"
Özel tekel yaratıldığını iddia eden Kılıçdaroğlu, sürecin
takipçisi olacağını ve tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunacağını söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle tamamladı:
"Bunu söylediğim için rahatsızlar ben biliyorum. Bunu söylediğim için beni susturmak istiyorlar biliyorum. Bunu söylediğim için tehdit ediyorlar, ben biliyorum. Bunu söylediğim için 'dokunulmazlığınızı kaldıracağız' diyorlar. Dokunulmazlığımı kaldırmazsanız namertsiniz. Her yerde bunu söyleyeceğim. Vatan sevgisi sıradan bir sevgi değildir. Vatan sevgisi eşittir hayattır. Biz yeri geldiğinde canımızı hayatımızı, vatanımız ve çocuklarımız için veririz. Vatan bir askeri fabrikanın, bir yabancı orduya peşkeş çekildiği bir alan değildir. Biz buna isyan ediyoruz. O nedenle konuşmamı engelleyecekler, istedikleri kadar engellesinler. Biz her yere, herkese ulaşmak ve anlatmak zorundayız."