1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri’nin Gündoğdu Meydanı’nda düzenlediği mitinge katılan yüzlerce barış sevdalısına seslenen CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, konuşmasına 1 Eylül’ün kısaca tarihinden bahsederek başladı. Beko, “54 milyon insanın öldüğü II. Dünya Savaşı’nın ardından Hitler ordularının Polonya’yı işgal ederek savaşı başlattığı gün olan 1 Eylül, Dünya Barış Günü olarak ilan edilmişti. Ancak ne yazık ki bu geçen sürede, biz dünya halkları, emekçiler olarak barış gününü kutlarken dünyayı yöneten güçler savaştan, kan dökmekten, barbarlıktan vazgeçmedi. Başta bölgemiz olmak üzere tüm dünyada silahlar konuştukça kadınlar, gençler, çocuklar ve yoksullar başta olmak üzere bütün insanlık ağır bedeller ödedi, ödemeye devam ediyor” dedi.
Türkiye’nin bugün hala savaş coğrafyasının tam ortasında
kaldığını belirten Beko, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bizler de savaş çığlıkları içerisinde acıların kanadığı bir
coğrafyanın parçasıyız. Ne yazık ki Türkiye halkı AKP’nin maceracı, yayılmacı
ve teslimiyetçi dış politikası ile bir kaosun içinde sürükleniyor. Kanayan
Ortadoğu coğrafyasının içerisinde sürüklenirken barışı daha güçlü bir şekilde
dile getirmemiz gerekiyor. Bunu yaparken yıllardır kanayan yaralarımızı da
iyileştirmemiz şart. Bu coğrafyada Türkü, Kürdü, Arabı yan yana barış içinde
kardeşçe yaşayabilir. Bizi birbirimize düşman etmek isteyenlerin karşısında
birbirimizin haklarına saygı duyarak mücadele etmek zorundayız. Birimizin
yarası kanasa hepimiz o acıyı hissetmeliyiz. Çünkü biliyoruz ki halkların
birbiri ile sorunu yok. Sorun egemenlerin halkları birbirine vurdurarak, bundan
menfaat sağlama çabasıdır.
Çünkü unutulmamalıdır ki; Savaş, ölüm, acı, gözyaşı ve yıkım
demektir. Savaş, cinayet demektir. Savaş, baskı, şiddet ve sömürünün
katmerlenerek artması demektir. Savaş, ekmeğimiz küçülürken, zenginlerin
kasalarının dolması demektir. Savaş, emeğin haklarının tamamen ortadan
kaldırılması demektir. Savaş, demokrasi ve özgürlüklerin bitirilmesi demektir.
Savaş, insan haklarının, hukuk ve adaletin hiçe sayılmasıdır. Savaş, çevrenin,
doğanın tahrip edilmesi demektir. Savaş, savaş kararı alanların çocuklarının
değil, emekçi halkın çocuklarının gönderildiği bir cehennem demektir. İşte bu
iktidarın halkımıza sunduğu savaş budur! Barışa ve kardeşliğe olan inancımla
gelin hep birlikte bu duruma son verelim barışa el uzatalım! Böylece, bizlerin,
sizlerin hep beraber yürüteceğimiz barış temelli mücadele ile kardeşi kardeşe
düşman etmeye çalışanların hesapları boşa çıkacaktır.
Özlemimiz, kimliği, kültürü, dili, dini, mezhebi, görüşü ne
olursa olsun, üzerinde eşit haklara sahip yurttaşlar olarak barış içinde
yaşayacağımız, demokratikleşmeye yönelik çözümlerin benimsendiği bir Türkiye
özlemidir! Bunu yaratmak da bizlerin elindedir. Bu yolda da, Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk’ün yurtta barış dünyada barış anlayışı en büyük yol
göstericimizdir.
15 Temmuz darbe girişimi bir araç, amaçsa bu ülkede eşitlik,
özgürlük, demokrasi, barış, adalet, sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi
veren kurum ve kuruluşlar oldu. Peki, ne oldu? 150 bine yakın kamu çalışanı
mahkeme kararı olmadan ihraç edildi. Bizim 3 bine yakın işçi kardeşimiz,
karakolun önünden geçmeyen bu güzelim insanlar maalesef iş yerlerinden ihraç
edildi. Bugün üniversitelerde olması gereken 70 bine yakın üniversite genci
maalesef cezaevlerinde. Biz araştırdık, siz de araştırın. Ne istemiş bu
gençlerimiz? Bu topraklarda eşitlik istemiş, barış istemiş, kardeşlik istemiş.
Bir başka şey, basın ve ifade özgürlüğü Anayasa'da teminat
altında olmasına rağmen bugün gazeteciler maalesef cezaevinde. Bizim yaptığımız
araştırmalara göre 10 bine yakın basın emekçisi bugün işsiz kalmış. Biraz
geriye gidelim hep birlikte, üzülerek söylüyorum, mevcut siyasal iktidara karşı
toplumsal muhalefetin içerisinde demokrasi mücadelesi verenlerle birlikte yayın
yapan gazetelerimiz maalesef kapatıldı, radyolarımız kapatıldı,
televizyonlarımız kapatıldı ve bugün, bir daha söylüyorum, 10 bine yakın basın
emekçisi maalesef işsiz.
Göz renklerimiz ne olursa olsun, gözyaşlarımız hepimizin aynıdır. Unutmayalım ki mecbur kalmadıkça savaş bir cinayettir. Kahrolsun faşist diktatörlük. Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm. Yaşasın işçilerin birliği, yaşasın halkların kardeşliği. İnsana barış yakışır. 1 Eylül Dünya Barış Günü kutlu olsun.”