Çiğdem CANPOLAT - Üretici kadınlarla hasat tarlasına giden Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel ile beraber şeftali toplayan Sarıbal, ardından bir konuşma yaptı.
Konuşmasına herkesi selamlayarak başlayan Sarıbal, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’ndan kucak dolusu selam getirdiğini söyledi.
“Şeftali iki gözüm diyor o çocuk”
Şenlikte asılan afişteki söz hakkında konuşan Sarıbal, “Deminden beridir oraya bakıyorum. ‘Şeftali iki gözüm’ diyor o çocuk. Çünkü onun alın teri ve ekmeği, onun eğitimi, onun gelinliği, onun yaşamı o iki şeftaliye bağlı. Yani onun iki gözü iki şeftalisi” sözlerini kullandı.
“Ama bilin ki ben bir çiftçiyim”
Kendisinin de çiftçi olduğunu belirten Sarıbal, “Evet, siyaseten buradayım. Ama bilin ki ben bir çiftçiyim. Bu topraklarında ne kadar verimli olduğunu biliyorum. İddiam da şu: Burası, Selçuk, Tire, hemen hemen bütün bu coğrafya ve Türkiye’nin her tarafı altın ve zengin. Dünyanın en güzel toprakları bu coğrafyada. 82 milyon insan, 780 kilometre kare bu toprakların hepsi tarihsel, kültürel değerleri açısından hiçbir zaman yerinin doldurulmayacağı, bir karşıtlığı olmayan dünyanın en güzel değerleri. Yedi bin, sekiz bin, on dört bin yıllık, muhteşem kültürleri olan, inançsal, tarihsel ve sanatsal kültürü ile birlikte hayatın neresinden bakarsanız bakın bu coğrafya mükemmel.”
“Ben gaz lambasıyla büyüdüm”
“Şöyle de bir hatırlamak lazım. Bugün buralara nasıl geldik, nereye gidiyoruz şimdi görmemiz lazım” diyen Sarıbal sözlerine şu şekilde devam etti: “Kurtuluş Savaşı’ydı. Osmanlıdan bize aşağı yukarı bir şey kalmadı. Kalan kültür değerlerine saygımız var. Onları büyüteceğiz. Ama küllerinden yeniden doğan bir ülke yarattık. Kim yarattı? Büyük önder ve lider Mustafa Kemal Atatürk. O kocaman yürekli insan, 13 milyon insanla birlikte yarattı. O savaşlarda eşini kaybetmiş kadınların, ayağında lastik, sırtında olmayan elbiseleriyle, kocaman bu coğrafyada başarı üstüne başarı sağlamış.
Nasıl peki? Toprakla dostlar toprakla. Mustafa Kemal Atatürk geriye dönüp baktığında kendisine sanayiden bir şey kalmamıştı. Üniversite yoktu. Eğitim en dipteydi. Peki, ne vardı? Toprak, köylü ve çiftçi. Ve o güzelim eli öpülesi analarımız ve kadınlarımız. Onlarla kocaman bir Cumhuriyet yarattı. Topraktan, pamuktan, tütünden, bağdan, aklınıza ne geliyorsa, coğrafyanın bütün ürünlerinden yarattı.
Ben gaz lambasıyla büyüdüm. Mazotsuz, benzinsiz, elektriksiz
yaşamımızı sürdürdük biz. Ama ekmeksiz olmadık, ekmeksiz olmazdı çünkü.
Yoğurtsuz, peynirsiz, sütsüz olamazdı. O yüzden Mustafa Kemal, “Bu ülkenin
gerçek efendisi üreten çiftçidir” dedi.”
“Emekçiyi anlamak lazım”
“Elbette güzellemeler yapmak isterim, üst üste güzel sözcükler söylerim” diyen Sarıbal, “Ama ben yaşadım ve yaşıyorum. Annemde, eşimde burada yaşıyor ve çocuğumda şu anda tarlada benim işimi yapıyor. Ben çiftçinin neler çektiğini bilirim. Biraz önce keyifle gittiğimiz, dalından kopardığımız o şeftalileri hemen yanı başımızda toplayan o emekçiyi, sabah saat 5’te kalkıp akşamüzeri evine yorgun gidip, evin muhasebesini ve her tülü işini yapacak o kadınları anlamak lazım.
Geldiğimiz nokta olan bu bölgede şeftali kıymetli. Hemen yanı başında büyüyen bir nar sektörü var. Büyüyen bir ayva sektörü var. Büyüyen sebze ve diğer ürünler var. Yani şeftali bunun sadece bir parçası, onlarca ürün var” dedi.
“Putin’in kafası bozulmazsa…”
Sahici ve gerçekçi olunması gerektiğini vurgulayan Sarıbal, “Değerli dostlar, evet şanlısınız. Bu sene şeftali para ediyor. Eğer Rusya’yla da bir çatışma yaşanmaz, Putin’in kafası bozulmazsa ihracatta da bir şeyler yaparız. Yani çiftçinin cebine belirli senelerde birkaç kuruş para girer. Ama özüne baktığımızda ülkede çiftçinin geldiği yer yoksulluktur, evini bırakmaktır, toprağını terk etmektir ve kent varoşlarında yoksulluğa talim etmektir.
Dünyanın hiçbir kalkınmış ülkesinde çiftçi, hem üreten hem pazarlayan, hem işleyen, hem de ihraç yapan olmaz. Böyle bir şey yoktur. Çiftçinin adı bellidir. Üretir, getirir onu birliğine, kooperatifine teslim eder. İlgili kuruluşlar onu ihraç eder. Dolayısıyla önce katma değer gelir ve çiftçiye de o verilir.
Dünyanın en pahalı mazotlarından birini kullanarak, bir yılda ihraca yüzde yüz zam yaparak, bir yılda gübreye yüzde yüz zaman getirerek, elektriğe yüzde yetmiş zam vererek bir şey elde edemezsiniz. Sağlığın, eğitimin ve ulaşımın parayla olduğu bir coğrafyada çok kazanıyor olabilirsiniz ama bu düzen böyle gitmez. Çiftçiyi desteklememiz lazım.”
“Türkiye’den daha ucuz şeker almak dururken niye kendileri
üretir?”
Örneklemeler yaparak sözlerine devam eden Sarıbal, “Almanya, dünyanın en güçlü ekonomilerinden biridir. Ama Almanya tükettiği şekerden ve patatesten çok daha fazlasını üretir. Devlet ona destek verir. Fransa tükettiği şekerin iki katını üretir. Devlet ona imkan verir, olanak sağlar. Amerika üreticisine 53 milyar dolar destek verir.
Niye? Acaba oların kafası çok çalışıyor da bizim az mı çalışıyor?
Acaba onlar paralarının düşmanları mı?
Acaba onlar Türkiye’den daha ucuz şeker almak dururken niye kendileri üretir? Dertleri nedir?”sözlerini sorularıyla destekledi.
“Yeni dünya düzeninin sömürü aracı paradır”
Sarıbal, yeni dünyanın en önemli üç sektörü diye nitelendirdiği maddelerden şöyle bahsetti: “Yeni dünyanın en önemli üç sektörü enerji, su ve gıda. Dünyayı artık silahla alıp, kanla gözyaşıyla işgal etmiyorsunuz. Yeni dünya düzeninin sömürü aracı paradır. Yeni dünya düzeninin savaş aracı, sudur, gıdadır. O yüzden kendi ülkelerinin çiftçilerini desteklerler. Onları beslerler, büyütürler. Bizim gibi ülkeleri de yoksullaştırırlar, bize ithalat yaparlar. Hepimiz artık birer metayız. Hepimiz artık üzerinden para kazanılacak birer malzemeyiz.
İnsanlık kapitalizme geçtiğimizden beridir azaldı. Bu günlerde daha da çok azalıyor. Bizim adımıza ne giydiğimize, ne yediğimize, hangi televizyonu izleyeceğimize, hangi cep telefonunu kullanacağımıza onlar karar veriyorlar.”
“Aziz Kocaoğlu ile başlamıştık, Tunç Soyer’le devam
ediyoruz”
Yeniden başlamaları gerektiğini vurgulayan Sarıbal, sözlerini şöyle sonlandırdı: “O zaman biz yeniden başlamak zorundayız. Filiz Başkanımla Selçuk’ta başladık. İzmir’de Aziz Kocaoğlu ile başlamıştık, Tunç Soyer’le devam ediyoruz. Aydın’da, Muğla’da da devam ediyoruz. Bu ülkenin her yanında demokrasiden, özgürlükten, çiftçiden, kardeşlikten yana ne varsa Cumhuriyet Halk Partisi olarak belediye başkanlarımızla bu toprakları yeniden ayağa kaldırarak canlandıracağız.
Tekrardan Şeftali Şenliği’ni büyüten, başlatan, geliştiren değerli başkanıma bir kez daha teşekkür ediyorum. Aydınlık yarınlara, bu Cumhuriyete hep birlikte beraberce yürümek dileğiyle.”