Çiğdem CANPOLAT / ÖNCÜŞEHİR - Türkiye, 6 Şubat Pazartesi günü Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremle sarsıldı. Deprem, Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay'da büyük yıkıma yol açtı.
Bölgede müdahale konusunda koordinasyon eksikliği yaşandığına dair tartışmalar devam ederken İzmir Mimarlar Odası’nda bugün önemli bir basın açıklaması gerçekleştirildi. İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından gerçekleştirilen açıklamada, depremin gerçekleri ve yapılması gerekenler anlatıldı.
Açıklamaya, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odası Birliği (TMMOB) İKK Sekreteri Aykut Akdemir, Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Serhat Tanyer, İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak, Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Şube Sekreteri Özgür Arslan, BES İzmir Şube Başkanı Mustafa Güven ile çok sayıda STK üyesi katılım gösterdi.
Açıklamayı İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri adına İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz okudu.
“AFETLE YURTTAŞLARI GÜNLERCE BAŞ BAŞA BIRAKTIĞINI GÖRDÜK”
Depremin ilk 24 ila 48 saat içinde kayıplarının artmasındaki ana nedeni müdahalenin gecikmesi olarak nitelendiren Yılmaz, “Depremin ilk anından itibaren ilk önemli iş akışı, enkaz altında kalan yurttaşların kurtarılması ve yaralıların hızla acil tedavisi ve daha sonraki tedavilerinin planlanmasıdır. Maalesef depremin gece olması çok soğuk bir iklimde olması enkaz altında kalan çok sayıda yurttaşımızın hayatını riske sokan faktörler olmuştur. Ancak burada esas; enkaz altında kalan yurttaşlarımızın çok kritik olan ilk 24-48 saat içinde kayıplarının artmasındaki ana nedeni müdahalenin gecikmesidir. Daha önceki depremlerden çok büyük kayıpları azaltan, kurtarma, tedavi ve depremzedeleri hayatta tutma sürecinin organizasyonunda rol alan Silahlı Kuvvetler ve Kızılay gibi iki temel kamu kuruluşunun, lojistik, arama, kurtarma, istihkam, barınma, aydınlatma, temiz su temini, açlıkla mücadele, soğukla mücadele, hijyenik ortam yaratma, yol onarımından ulaşıma, mobil mutfaktan mobil ameliyathaneli sahra hastanelerine kadar görmekte olduğumuz ilk 24 saat örgütlenmesi bu depremde görülememiştir. Zira bu iki önemli yapı, üstelik askeri hastaneler de dahil olmak üzere pasifize edilmiş ve içleri adeta boşaltılmıştır. Tek elden hizmet versin diye organize edilmiş AFAD ise hem bölgedeki lojistik yapılarının kaybedilmesi hem de 7000 civarındaki çok yetersiz sayıdaki, eğitimsiz ve toplanması çok zor eleman havuzu ile bugün hala bazı deprem alanlarına ulaşamamış görünmektedir ve Kızılay zaten sahada yoktur. Bu durum yıllarca denetimsiz yapılaşma için her türlü fırsatı siyasi rant uğruna yaratmış olan iktidarın, çok büyümesine yol açtığı bu afetle yurttaşları günlerce baş başa bıraktığını gördük” dedi.
“ÇÖKEN ALTYAPI HİZMETLERİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
10 ilimizin merkezlerinde, ilçelerinde, köylerinde meydana gelen büyük yıkımlar, hasar gören yollar, çöken altyapı hizmetleri ile karşı karşıyayız. Yalnızca kayıplarımızın acısıyla boğulmuyoruz. 21. yüzyılın ilk çeyreğinin bitimine yakın yaşadığımız bu trajedi, tanık olduğumuz çaresizlik ve bu çaresizlik içinde çırpınan insanların haykırışları karşısında nefes almakta zorlanıyoruz. Bizler; meslek örgütleri, sendikalar, sivil inisiyatifler, duyarlı yurttaşlar, bu büyük yıkım karşısında, sınırlı güçlerimizle hızlı bir şekilde harekete geçtiğimizde, başka bir çaresizliğin, acizliğin tanığı olduk. Devletin çok övülen, vergilerimizden aktarılan büyük miktarda kaynaklarla yapılandırılan, her türlü afete hazır olduğu söylenen kurumlarının, afet sonrasına ilişkin örgütlenmesinin aslında kumdan bir kale, kağıttan bir kaplan olduğu gerçeğiyle yüzleştik.
“İZMİR’E 400 BİN GÖÇ OLACAĞI ÖNGÖRÜLÜYOR”
İzmir’e en az 400 bin dolayında göç olacağının öngörüldüğünü ifade eden Yılmaz, “Başta gelenlerin sağlık durum tespiti, barınmaları ve bölgesel bulaşıcı hastalık trafiği gibi ve psikolojik destek gibi çok farklı alanlarda önleyici ve sağaltıcı sağlık hizmetlerine de lokal olarak destek verilmektedir, verilecektir. Felaketin ilk günlerinde, yardım götürdüğümüz yerlerde devlet kurumlarını göremedik. Depremin beşinci gününde hiçbir arama kurtarma ekibinin ulaşmadığı sokaklarda, ümitsizce enkaz altındaki yakınlarını bekleyen, elleriyle beton kütlelerini kaldırmaya, yıkıntıları kazmaya çalışan insanların acısına, çabasına ortak olduk, seslerini duyurmaya çalıştık. Depremin dokuzuncu, onuncu günlerinde hâlâ enkaz altından sağ kalmayı başarabilmiş insanlar çıkarılırken, arama kurtarma çalışmaları göstermelik olarak çok az yerde ve sınırlı noktalarda devam etmekte ve enkazlara iş makineleriyle girilerek yaşam umutları sonlandırılmaktadır. Bir yandan arama-kurtarma faaliyetleri devam ederken, deprem bölgesinde geçici barınma alanlarının oluşturulması, hasar tespit çalışmaları, hasarlı binaların boşaltılması, yıkım işlemleri ve enkaz kaldırma çalışmalarının yürütülmesi gerekmektedir. Tüm bu çalışmalar bütününde yurttaşlarımızın yaşam hakkı, barınma, güvenlik, sağlıklı güvenli gıda ve suya erişim gibi insani ihtiyaçların yönetilmesi süreci yaşamsal öneme sahiptir. Bölgede en kritik ilk saatlerden itibaren başlayan koordinasyonsuzluk, AFAD’ın yetersizliği, gelen yardım ekiplerinin durdurulması binlerce vatandaşımızın yaşamına mal olmuştur. Geçen 9 günlük süre içerisinde durum değişmemiş, depremin acıları ve kayıpları ne yazık ki bu kurumların yapmadıkları görevleri nedeni ile çok daha büyük rakamlara ulaşmıştır” dedi.
“AFAD VE KIZILAY’IN SİVİL YARDIM FAALİYETLERİNİ SEKTEYE UĞRATTIĞI…”
AFAD ve Kızılay’ın, sivil yardım faaliyetlerinde başarısız olduğunu ifade eden Yılmaz, “Yardımlara kayyum yoluyla el konulması kabul edilemez. Ülkemizde daha önce yaşanan felaketlerin ardından, toplanan gıda malzemelerinin depolarında çürüdüğüne şahit olduğumuz, liyakatsiz, yandaş kişilerin yönetiminde olduğu AFAD ve Kızılay’ın, sivil yardım faaliyetlerini sekteye uğrattığı, bölgeye gönderilen yardım malzemelerine el konulduğu, ilan edilen olağanüstü hal koşullarında mülki amirlerin, emek meslek örgütlerinin gönüllü duyarlı vatandaşların yardımlarına dün Pazarcık’ta olduğu gibi kayyum atayarak el koyduğu yardım çağrısı yapanların gözaltına alındığı bir süreçteyiz. Üstelik bizler emek meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri olarak özellikle yardımın hiç gitmediği noktalara, köylere mezralara yardım ulaştırmaya çalışıyoruz. Devlet ise vatandaşın gönüllü yardımlarına el koyduğu gibi bunları ayrımcılık yaparak ve açıkça siyasileştirerek dağıtmaya çalışmaktadır. Zaten bu nedenle de vatandaşın devlete güveni kalmamıştır. Dolayısıyla vatandaşın gönüllü yardımlarına, emek meslek örgütlerinin demokrasi güçlerinin topladıkları yardımlara kayyum atanmasını kabul etmiyoruz” şeklinde konuştu.
“DEVLETİN GÖREVİ YARDIMLARI DURDURMAK OLAMAZ”
Yardımları engelleyen kayyum atamalarının derhal durdurulması gerektiğini söyleyen Yılmaz, “Devletin görevi yardımları durdurmak olamaz, tam aksine yardım faaliyetlerine yardımcı olması en doğal ve acil olanıdır. 3 Gün boyunca vatandaşını enkaz altındayken seyirci kalan devlet ortada olmayan devlet oraya zar zor AFAD ekipleri gönderebildiğinde ilk yaptığı iş OHAL ilan etmek oldu. OHAL ilanı, yardımlara el konulması, arama kurtarma faaliyetlerinin durdurulması ve koordinasyon merkezlerine kayyum atanması ile devam eden süreçte önceliğin yaşamsal olmadığı çok açıktır. OHAL artık neredeyse haritadan silinen deprem bölgesindeki kentlerimize değil, ülkenin tümüne hepimize bölgeye gönüllü bir şekilde yardım ulaştırmaya çalışan vicdan sahibi tüm yurttaşlara yapılmıştır. Biliyoruz. Öte yandan siyasi iktidar bugüne kadar halktan topladığı vergileri, deprem yardımlarını ne yapmıştır hesap vermelidir? Ne zaman bugüne kadar toplanan Deprem vergileri, birçok bakanlıktan fazla bütçesi olan Sarayın bütçesi bölge halkının hizmetine açılacaktır. Bekliyoruz” diye konuştu.
“ÜLKEYİ HAZİN BİR ÇÖKÜŞE GÖTÜRENLERİ ASLA AFFETMEYECEKTİR”
“Suçlusunuz” diyen Yılmaz imar barışını hedef gösterdi. Yılmaz, “Tüm ülkede, tarım alanlarını imara açarak hem gıda kaynaklarımızı yok ettiniz hem de canlarımızı yitirmemize sebep oldunuz. İmar barışı adı altında, kaçak, ruhsatsız yapıları, iflasına sebep olduğunuz ülke ekonomisine üç kuruşluk kaynak sağlamak için legal hale getirdiniz. Üstelik bu aymazlığı bir müjde gibi sundunuz, reklam kampanyalarıyla duyurdunuz. Deprem bölgesinde, sivil ve üniformalı kişilerce, insanlığa karşı bir suç olan işkencenin, kötü muamelenin hesabını sorduğunuza, şüpheliler hakkında adli sürecin başladığına ilişkin bilgi sunmadınız. Deprem mağduru sığınmacıları ve mültecileri hem bölgede, hem de zorluklarla ulaştıkları kentlerde yok saydınız, kamu hizmetlerinden yararlandırmadınız, yardımları esirgediniz. Gerçeklerin dile getirildiği sosyal medya ağlarını engelleyerek, düşünce özgürlüğünün ayrılmaz parçası olan ifade özgürlüğünün önüne set çektiniz, enkaz altında konumlarını iletmeye çalışan yüzlerce kişinin ölümüne sebep oldunuz. 20 yıldan fazla süredir iktidarda olan siyasi erk bu noktada tüm devlet yapılarının içini boşaltmış ve bu nedenle de yurttaş böyle bir doğal afette devletsiz kaldığını görmüş ve anlamıştır. Bu büyük felaketin altından bizler ülkemizin insanı aralarındaki yardımlaşma ile kalkacaktır. Enkazın altından Türkiye Cumhuriyeti Devletini de çıkaracak ve yeniden inşa edecek, demokratik, laik, hukuk devletini tekrar tesis edecektir. Ama 20 yıldır devletin içini boşaltanları ve yurttaşlarımızı ölüme ve sakatlığa ve tüm ülkeyi hazin bir çöküşe götürenleri asla affetmeyecektir” açıklamalarında bulundu.
“SİYASAL İKTİDARIN TEMSİLCİLERİNDEN HESAP SORULACAKTIR”
OHAL ilanının kaldırılması ve bölgenin afet bölgesi ilan edilmesini gerektiğini ifade eden Yılmaz, “AFAD tarafından kayyum yoluyla el konulan yardımlar ilgili kuruluşlara geri verilmeli, gönüllü kuruluşların yardım faaliyetlerine yapılan tüm engellemeler kaldırılmalıdır. En kazlardaki deliller devlet eliyle yok edilmemelidir, çünkü hesap soracağız. Acılıyız, öfkeliyiz, affetmeyeceğiz! Buradan haykırıyoruz: Tüm bu acıların yaşanmasına sebep olan, gözünü daha fazla kazanç daha çok kâr hırsı bürümüş müteahhitlerden, denetim görevlerini yerine getirmeyen kamu görevlilerinden, rant düzeninin mimarı olan siyasal iktidarın temsilcilerinden hesap sorulacaktır” ifadelerini kullandı.
KAYNAK: HEP BİRLİKTE BAŞARACAĞIMIZA İNANIYORUM
İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak, can kaybı sayısının artışından kaygı duyduklarını belirterek, “Can kayıpları içerisinde maalesef meslektaşlarımızın sayısı da 80 bin olarak görülmekte. Önümüzdeki günlerde artacağından kaygı duymaktayız. Tüm halkımıza ve camiamıza baş sağlığı diliyoruz. İzmir tabip odası olarak 6 Şubat tarihinde İzmir Demokrasi Güçleriyle birlikte bir koordinasyon kriz merkezi kuruldu. Biz de bunun içerisindeydik. Şu anda 400’ü aşkın hekim ve sağlık personelinden oluşan gönüllü ekip bölgede etkinlik gösterme çabası içerisindedir. Umarım ki oraya ulaştırdığımız aynı ve yardımlar tıbbi malzeme insan gücü bölgenin olabildiğince kıs zamanda toparlanmasını sağlayacaktır. Biz bu depremin altından kalkacağız özellikle STK’lar olarak yaptığımız katkılarla bu büyük afettin ortadan kalmasını hep birlikte başaracağımıza inanıyorum” şeklinde konuştu.
GÜVEN: YARIN ORADA BAŞKA BİR RANT OLABİLİR
BES İzmir Şube Başkanı Mustafa Güven, OHAL kararının kaldırılması gerektiğini ifade ederek, “Acilen OHAL ilanın kaldırılmasını ve bir anca kayyum atanan yardımların ilgili kuruluşlara teslim edilmesini ve o bölgede engelleyici tutumdan vazgeçip tüm meslek örgütlerinin yaptığı yardımların önünü açmasını ve sarayın bütçesine ve deprem vergilerini bölge halkına sunması gerekiyor. Yarın orada başka bir rant olabilir. OHAL gibi şeylerle korkutularak başka bir rant çevrilmemesi için uyarıyoruz. Biz bunların takipçisi olacağız” ifadelerini kullandı.
AKDEMİR: RESMİ RAKAMLARA İNANMAYIN
TMMOB İKK Sekreteri Aykut Akdemir ise, “İzmir’den deprem bölgesinde giden hiç bir tırımızın AFAD’a kaptırmadık. Gelsinler İzmir’den tırlara el koysunlar. Dayanışma yaşatır. Bölge halkıyla dayanışmayı sürdüreceğiz. Biz İzmir’e gelen afetzedelerle dayanışmayı sürdüreceğiz. İzmir deprem koordinasyon merkezi olarak tüm yol yönetim alanını kullanmak için önlem alındı. Bölgede hem hasar tespiti çalışmaları yapıyor hem de delil toplamayı sürdürüyorlar. Açık ve net diyoruz; resmi yalanlara inanmayın, resmi rakamalar da inanmayın. Süreç çok açıklığıyla arkadaşlarımızın çalışmaları sonrasında net bir şekilde şuçlusu kimse net ifadeyle bildirilecek. İktidarın hızlı bir şekilde kurala uymadan enkaz kaldırma çalışmasına yapmasına rağmen arkadaşlarımızın gerekli müdahaleyi yapmaya çalışıyor. Buna rağmen deliller karartılamayacaktır. Mücadeleye devam edeceğiz ve dayanışma yaşatır diyoruz” dedi.