Çiğdem CANPOLAT / ÖNCÜŞEHİR - Bugün DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın katılımıyla Kültürpark Celal Atik Spor Salonu’nda “İzmir’in DEVA’sı hazır” sloganıyla 1. Olağan İl Kongresi gerçekleşti.
Kongreye Babacan ve Kaya Ösen’in yanı sıra; CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, Gelecek Partisi İzmir İl Başkanı Onur Sivaslı, Saadet Partisi İzmir İl Başkanı Mustafa Erduran, CHP İzmir İl Başkan Yardımcıları, Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç, Narlıdere Belediye Başkanı Ali Engin, Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, Bornova Belediyesi eski Başkanı Olgun Atila ile çok sayıda partili katıldı.
Başkanlık için tek aday ise mevcut İl Başkanı Seda Kaya Ösen oldu.
Divan Başkanlığına DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı İdris Şahin, Divan Başkan Yardımcılığına Aydın İl Başkanı ve Kurucular Kurulu Üyesi Meltem Gürler, Katip Üyeliğine ise Manisa İl Başkanı Cansın Tunçdirek seçildi.
BABACAN: PASAPORT’TA BERABERCE GEVREK YİYECEĞİZ İNŞALLAH
Kongrede konuşan Genel Başkan Babacan, “Merhaba, kadim medeniyetler şehri. Çok kültürlü sosyal dokusuyla, Türkiye’nin fikir ve sanat hayatına benzersiz katkılar sunan İzmir, merhaba. İzmir’in özgürlük ve demokrasi özlemiyle yanıp tutuşan haysiyetli insanları, merhaba. Demokrasisine ve özgürlüğüne aşık bu kentte olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Hasan Tahsin’in ilk kurşunu attığı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Millî Mücadelemizin, zaferle taçlandığı güzel İzmir’i muhabbetle selamlıyorum. Bu gelişimiz soğuk günlere denk geldi ama merak etmeyin, en zamanda, Kordon’da imbatın estiği bir gün, Pasaport’ta beraberce gevrek yiyeceğiz inşallah. Biliyorsunuz, Türkiye’nin diğer şehirlerinde gevreğe simit diyorlar” dedi.
“TIPKI KABUSTAN UYANIP, BİR YUDUM SU İÇER GİBİ RAHATLAYACAĞIZ”
Ülkenin önemli bir yol ayrımında olduğunu söyleyen Babacan, “Ya 84 milyon el ele verip özgürleşeceğiz, ya da bu otokrat rejim memleketimize iyice perçinlenecek. Ya Türkiye’yi hep beraber bir hukuk devleti yapacağız, ya da iktidardaki otoriter ortaklığın ülkemizi sefalete sürüklemesine seyirci kalacağız. Ya Türkiye’yi tam demokrasi rotasına sokacağız, ya da demokrasimizden eser kalmayacak. İşte yol ayrımı bu. Ama emin olun; Yarının Türkiye’sini özgür, demokratik ve zengin bir ülke yapmak bizim elimizde. Bizler, üstümüze düşen sorumluluğun bilincindeyiz. İnanıyorum ki bugünleri atlatacağız. Tıpkı kabustan uyanıp, bir yudum su içer gibi rahatlayacağız. Çünkü, çok iyi biliyoruz ki, hiçbir baskı rejimi sonsuza dek sürmez. Hiçbir tarih kitabı, baskı rejimlerinin sonsuza dek sürdüğünü yazmaz. Bugünkü otoriter ittifakın da sonuna yaklaşıyoruz. İktidardaki otoriter ittifak toplumun tüm kesimlerine çok ağır bedeller ödetti, ödetiyor. Bu baskı döneminin en büyük bedelini ise kadınlar ve gençler ödüyor. Her hanenin geçim yükünü üstlenen kadınlar, yokluğu ve yoksulluğu bizzat yaşıyorlar” ifadelerini kullandı.
“KADINLARIN TÜM HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİ AMASIZ FAKATSIZ SAVUNUYORUZ”
“Kadınlar gündelik hayatta; fiziksel, ekonomik, psikolojik, her türlü şiddetle karşılaşıyor” diyen Babacan, “Yetmezmiş gibi tek bir kişi, gece yarısı aklına eseni yaparak, gözünü kadınların kazanımlarına dikiyor. Kadınlar, hukuksuzluğu iliklerine kadar yaşıyor. Daha önce de ifade etmiştim: Tarihimizdeki en şiddetli tartışmalar, ideolojik kutuplaşmalar, maalesef hep kadınlar üzerinden yürütüldü. Çağdaşlık tartışmaları, hep kadının konumu üzerinden yapıldı. Laiklik kadının kıyafeti üzerinden tartışıldı. Dindarlık kadının başörtüsüyle anıldı. Kadınlar, haklarını ararken dahi, “Şu kılığına kıyafetine bak”, “O saatte ne işi varmış”, “Başında örtü var”, gibi her türlü haksız ve hadsiz müdahaleyle karşılaşıyorlar. İşte bu ipe sapa gelmez ideolojik takıntılar, bugün de kadın haklarının üzerinde tepinilerek sürdürülüyor. İmzalanmasına Türkiye’nin öncülük ettiği İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılarak, hem kadınların kazanımları ellerinden alınıyor, hem de ülkemiz Avrupa kurumlarından uzaklaştırılıyor. Biz bu tartışmaları kabul etmiyoruz arkadaşlar. Kadınların tüm hak ve özgürlüklerini amasız fakatsız savunuyoruz” şeklinde konuştu.
ERDOĞAN VE BAHÇELİ’YE SESLENDİ: VAR MI BİR CEVABINIZ?
İktidardaki otoriter zihniyetin bedelini en ağır bir biçimde ödeyen diğer kesimin gençler olduğunu öne süren Genel Başkan Babacan, “Gittiğimiz her yerde gençlerin gözlerindeki endişeyi görüyor; dillerindeki haklı isyanı duyuyoruz. Gençlerin haklı tepkilerini her fırsatta iktidar ortaklarına da duyurmaya çalışıyoruz. Bir kez de hep beraber İzmir’den duyuralım. Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli… Şimdi size sesleniyorum: Gençler, buldukları ilk fırsatta, kendilerine başka bir ülkede hayat kurmayı hayal ediyorlar. Var mı bir cevabınız? Gençler, “Harçlıklarımızla sokağa çıkmak, bir kafede oturmak, sinemaya gitmek mümkün değil artık!” diyor. Var mı bir cevabınız? Gençler, “Sosyal medyada düşüncemi açıkladığımda kapıma polis dayanmasından, ileride iş bulamamaktan korkuyorum” diyor. Var mı bir cevabınız? Gençler, “Onca yıllık emeğim mülakatlarda çöp oluyor, torpil yoksa iş yok” diyor. Var mı bir cevabınız? Sabah akşam hayali düşmanlar üretip gölge boksu yapacağınıza, gençlerin gözünün içine bakarak bu sorulara cevap verin. Bakın arkadaşlar, biz, gençlere, gasp edilen hayatlarını iade etmeyi taahhüt ediyoruz. Bunun yolunun da özgürlükçü bir sistemi inşa etmekten geçtiğini çok çok iyi biliyoruz. Ancak bu sayede, gençlerin kaçmak istediği değil, yaşamak istediği bir ülkeye kavuşabiliriz. Çünkü bu baskı ortamı gençleri boğuyor. Kendi ülkesinde boğulan gençler yurt dışına çıkmanın yollarını arıyor. Arada bir YouTube’da bakıyorum; “Yurt dışına kaçmak isteyen gençlere tavsiyeler” temalı videolar var. Bu videoları yüz binlerce genç izlemiş. Bu videoların altındaki yorumlara baksanız içler acısı… Bir genç, “Cebimde 60 lira parayla yurt dışına çıkma hayali kuruyorum” diye yazmış. Bir diğeri, “Bizi Türkiye'de yaşamaktan nefret eden gençler yaptınız. Sağ olun” diye yazmış. Bir başkası, “Yurtdışında yaşayıp Türkiye’ye tatile geleceksin, başka türlü zor” diye yazmış. İşte, iktidardaki otoriter ittifakın, ülkemizi sürüklediği noktanın özeti budur” dedi.
“BİR ÜLKENİN GENÇLERİNİN ÜLKEYİ TERK ETMESİ KADAR BÜYÜK BEKA SORUNU OLABİLİR Mİ?”
İzmir’den seslenen Genel Başkan Babaca, “Bir ülkenin gençlerinin ülkeyi terk etmesi kadar büyük beka sorunu olabilir mi? Ha bu arada, kimse de haklı olarak doğumuzdaki ülkelere bakmıyor. Kimse “İran’a, Pakistan’a, Kazakistan’a falan nasıl giderim?” diye araştırmıyor. Gençler kendilerine Avrupa ülkelerinde bir hayat kurmak istiyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü gençler, hukuk devletinde yaşamak istiyorlar. Özgürlük istiyorlar. Hayat kalitelerini arttırmayı, ailelerinden çok daha iyi koşullarda yaşamayı istiyorlar. İşte bu yüzden Avrupa Birliği ülkelerine bakıyorlar” açıklamalarında bulundu.
“BİRİNCİ SINIF DEMOKRASİYİ MÜJDELEYEN BİZLER OLACAĞIZ”
Ülkenin her geçen gün demokrasinden uzaklaştığını ifade eden Babacan, “İktidardaki otoriter zihniyet ise neredeyse her gün yeni bir hukuksuzluğun altına imza atarak ülkemizi Avrupa Birliği değerlerinden de, demokrasiden de uzaklaştırıyor. Eğri oturalım doğru konuşalım. Avrupa’nın kapıları Türkiye’ye ne zaman açılır biliyor musunuz? Kendi anayasasını çiğneyen, hukukun üstünlüğünü yerle bir eden bu zihniyeti iktidardan gönderdiğimizde, kapılar ardına kadar açılır. Biz bu konuda kadrolarımıza güveniyoruz. Çünkü Türkiye’yi, Avrupa Birliği sürecine yeniden sokacak siyasi aklın DEVA Partisi’nde olduğunu biliyoruz. Biz bu özgüvenle hareket ediyoruz. Hiç kuşkunuz olmasın. En kısa zamanda, ülkemize birinci sınıf demokrasiyi müjdeleyen bizler olacağız. Hiçbir ayrım yapmadan, tüm vatandaşlarımızın hukuk güvenliğini sağlayacağız ve refahını yükselteceğiz” diye konuştu.
“NAFİLE! BEYHUDE! BOŞA KÜREK ÇEKİYORLAR!”
“İktidar ortaklarının DEVA Partisi’ni engellemek için ürettiği tüm entrikaları boşa çıkaracağız” diyen Babacan, “Korku var arkadaşlar, korkuyorlar. Matematik hesaplarıyla değil, meydanlarda büyümeye DEVAm edeceğiz. Bildiğiniz gibi, iktidar ortakları, DEVA Partisi’ni engelleme çabalarına geçenlerde bir yenisini daha eklemeye kalkıştı. Belli ki Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli önlerine haritayı koymuşlar; masa başı formüllerle jübile seçimlerine nasıl gireceklerini konuşmuşlar. İkisinin de jübilesi olacak, görecekler. Nafile! Beyhude! Boşa kürek çekiyorlar” açıklamalarında bulundu.
“HODRİ MEYDAN”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye seslenen Babacan, “Ben buradan otoriter ittifakın büyük ve küçük ortağı Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’ye sesleniyorum: Sizin entrikalarınız bize vız gelir, vız. Elinizden geleni ardınıza koymayın. İstediğiniz dalavereleri çevirin. Masa başında üretilen matematik formülleriyle, entrikalarla, dalaverelerle seçim kazanılmaz. Seçim meydanda kazanılır, meydanda! Onun için size “Hodri meydan!” diyorum, “Hodri meydan!” Sizin gücünüz; Türkiye’nin köklü demokrasisini yok etmeye yetmeyecek. Türkiye’yi daha fazla aşağı çekmenize izin vermeyeceğiz. İlk seçimden hemen sonra Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i inşa edeceğiz. Ülkemizi özgürlükle, adaletle ve zenginlikle buluşturacağız. Bunu engelleyemeye gücünüz yetmeyecek. Varın siz, bu devletin bütün imkanlarını, sonuna kadar, kendi siyasi ikbaliniz için harcayadurun. Varın siz, her gün hukuk dışına çıkarak, insanları korkutarak, güç gösterisi yapadurun. Unutmayın, demokrasilerde hiçbir güç halkın iradesinin üstünde değildir. Biz gücümüzü, halkımızdan, halkımızın ilgi, sevgi ve desteğinden alıyoruz. Unutmayın, haklı olan güçlüdür. Biz gücümüzü, haklı olmaktan alıyoruz. Onun için tekrar ediyorum, İzmir’den onlara sesleniyorum; Hodri meydan!” dedi.
“ENERJİNİZE YAZIK YAHU”
Seçim hesaplarına başlandığını vurgulayan Ali Babacan, “Anlaşılan o ki, seçim hesapları Beştepe’nin koridorlarını epey hareketlendirmiş. Ne zaman ki iktidar seçimi kaybedeceğine kanaat getirir, o zaman seçim yasasını değiştirir. Zannediyorlar ki 201 seçimlerde başka kural koysaydık iki milletvekili oradan üç milletvekili oradan alırız seçimi yapıyorlar. Seçim geçeli 4 yıl olmuş, önümüzdeki seçimde her şey başka olacak. Bizi hedef almak kolay değil, biz hızla hedefe koşan bir hedefiz.1 seneye kadar DEVA Partisi nereden nereye gelecekler bilemiyorlar. Kendi kazdıkları kuyuya kendi düşecekler. Bir bakacaklar matematik denkleminin öbür tarafında bulacaklar kendilerini. Ekonomik kriz veya faili meçhul cinayetler dönemi denilince ilk akla gelen bazı isimlerden medet umar hale düşmüşler. Enerjinize yazık yahu. Bu millet, 90’lı yılların siyasi yıkımlarını unutmadı, unutmayacak. Bu millet, 90’lı yılların karanlığında, ülkenin doğusunda kol gezen Beyaz Torosları, ülkenin batısında katledilen aydınları ve gazetecileri, Manisa’da gençler için kurulan işkence haneleri unutmayacak. Arkadaşlar, Türkiye er ya da geç adalete kavuşacak. Devletin içinde, hukuka aykırı faaliyet yürüten şebekeler, bir gün mutlaka temizlenecek. Hiçbir masum vatandaşımız, boğazında düğümlenen acısıyla yaşamayacak” dedi.
“GLADYO VE BENZERİ ÇETELERDEN, MUTLAKA HESAP SORULACAK”
Hukuk dışı faaliyetlere izin vermeyeceklerini vurgulayan Babacan, “Bundan birkaç ay önce, bir mafya liderinin, çete benzeri yapılanmalarla ilgili anlatılarını hep beraber izledik. İşte, kararlı bir siyasi irade iş başına geçtiğinde, böylesine hukuk dışı faaliyetlere asla geçit verilmeyecek. Devletin resmî belgelerinde dahi kayda geçen Gladyo ve benzeri çetelerden, mutlaka hesap sorulacak. Bu hesabı, “bağımsız ve tarafsız yargı” soracak. Devlet her türlü hukuksuzluğa karşı, hukuk içinde kalarak mücadele verir. Bir yanlış, başka bir yanlışla düzeltilmez. Karşınızda, çete de olsa, mafya da olsa, terör örgütü de olsa, devlet bunlara karşı mücadelesini, devlete yakışır şekilde verir. Bu noktada, “bağımsız ve tarafsız yargı”nın altını özellikle çiziyorum. Hukuka aykırı işler yapanlar; demokrasimize kasteden, hukuk sistemimizi felç eden FETÖ’nün bulandırdığı suda temizlenemezler” şeklinde konuştu.
“ADALETİ TESİS EDECEĞİZ”
İktidara geldiklerinden ilk olarak yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını tesis edeceklerini söyleyen Babacan, “Biz, kurunun yanında yaşı yakmadan, masum tek bir vatandaşımızın haksız yere ceza çekmesine razı gelmeden, adaleti tesis edeceğiz. Bildiğiniz gibi, DEVA Partisi olarak tarımdan sosyal politikalara, ekonomi ve finans politikalarından dijital dönüşüm ve teknoloji alanına kadar pek çok alanda eylem planlarımızı hazırladık. Türkiye tarihinde bir ilkin altına imza attık” açıklamalarında bulundu.
“DEPREMDEN SONRA YAŞANAN SÜREÇ SAĞLIKLI YÖNETİLEMEDİ”
Hazırladıkları afet eylem planı üzerinden İzmir’de 30 Ekim 2020 yılında yaşanan depremde de değinen Genel Başkan Babacan, “Yine bu kapsamda açıkladığımız eylem planlarımızdan birisi de Afet Eylem Planı’ydı. Orada, afet durumlarına ilişkin yaklaşımımızı etraflıca ortaya koyduk. Çok yakın bir zamanda korkunç bir acıyla sarsılan şehrimizdeyiz. 30 Ekim 2020 tarihinde İzmir’de yaşanan depremde 116 vatandaşımız hayatını kaybetti. Ben de yıkımın ardından İzmir’e gelmiş, vatandaşlarımıza baş sağlığı ve geçmiş olsun dileklerimi iletmiştim. Arkadaşlarımızla beraber incelemelerde bulunmuştum. Aradan 1 buçuk yıl geçti. Ama ne yazık ki depremden sonra yaşanan süreç sağlıklı yönetilemedi. Bu tür afet zamanlarında, en önemli konulardan biri kuşkusuz hasar tespit çalışmalarıdır. Hasar tespit çalışmaları; şeffaf, kurallı ve standartlara bağlanmış bir yöntem anlayışıyla, konunun uzmanı mühendisler tarafından yapılmalıdır. Bu hususta meslek odaları görev almalıdır. Bu hususta meslek odaları görev almalıdır. Çalışmalar bağımsızlık ve tarafsızlık ilkeleriyle yürütülmelidir. İlgili mercilerin, hazırlanan hasar tespit raporlarına erişim kolaylıkları mutlaka sağlanmalıdır. Şeffaf olun şeffaf. Ayrıca, yıkılan veya ağır hasar gören binalarla ilgili mülkiyet ilişkilerinde de düzenlemeler yapılması kaçınılmazdır. Yeniden yapılacak binalardan veya verilecek kredilerden yararlanmayı tanımlayan “hak sahipliği” kavramı, mağduriyetleri giderecek şekilde yeniden düzenlenmelidir. Mülkiyet hakkının bulunmadığı veya tüzel kişiliğe sahip olduğu için hak sahibi kabul edilmeyen afetzedelerin konut veya işyeri edinebilmeleri kolaylaştırılmalıdır. Afet bölgelerinde oluşacak zararların önlenmesi için gereken kaynak mutlaka erkenden temin edilmelidir. Bu kapsamda, ulusal kaynak ve imkanların yanında, uluslararası kalkınma ve yatırım ajanslarının, finans kuruluşlarının uygun koşullu kredi programlarından istifade edilmelidir. İş bilenin kılıç kuşananındır. O tür imkanlardan yararlanmanız mümkün olmaz” dedi.
“YEREL YÖNETİMLERİN YETKİ VE SORUMLULUKLARININ ARTTIRILMASI GEREKİYOR”
Afetle mücadelede en önemli hususlardan bir tanesinin, merkez ile yerel arasındaki dengeyi doğru kurmak olduğunu düşündüklerini ifade eden Babacan, “Merkeziyetçi yönetim anlayışının, afet durumlarında etkinliği azalttığını biliyoruz. Bu kapsamda, DEVA Partisi iktidarında, her kademedeki yönetim birimlerinin ve yerel yönetimlerin rollerini yeniden tanımlayacağız. Şu anda, operasyonel sorumluluğun AFAD ve valiliklerin üzerinde bulunması, yerel yönetimlerin etkinliğini zayıflatıyor. Yine AFAD, kuruluş amacına uygun olmayan faaliyetlerde de çok fazla sorumluluk alıyor. Bu durum, AFAD’ın asıl görevlerine odaklanmasını zayıflattığı gibi, afetlerin yönetiminde de yetki karmaşasına yol açıyor. Tüm bunların önüne geçmek amacıyla, afetle mücadelede, yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarının arttırılması gerektiğini söylüyoruz” diye konuştu.
“İZMİR’E “ÜVEY EVLAT” MUAMELESİ YAPMASINA SON VERECEĞİZ”
İzmir’in hak ettiği yatırımları almadığını söyleyen Babacan, “Merkezi yönetim ile yerel yönetim meselesi sadece afet durumlarında da gündeme gelmiyor. Özellikle İzmir, merkezi ve yerel yönetim arasındaki siyasi ve ekonomik çekişmeleri derinden hisseden bir şehrimiz. Bu durum, İzmir’in hak ettiği yatırımları almamasına neden oluyor. Biz bu haksız ve adaletsiz durumu kesin olarak reddediyoruz. Mesele vatandaşa hizmet ve kentlerimize yatırımsa, partiler arası çekişmeye asla izin vermeyeceğiz. İktidarın, yerel seçimlerde kaybettiği şehirlerimizi cezalandırmasına, Ankara’nın İzmir’e “üvey evlat” muamelesi yapmasına son vereceğiz” dedi.
“DANIŞTAY’DA İPTAL DAVASI AÇTIK”
Zeytin alanları ile ilgili yapılan düzenlemeye de değinen Babacan, “Bugün değinmek istediğim bir diğer husus da yakın zamanda Resmî Gazete’de yayınlanan ve Urla ilçemizi de yakından ilgilendiren maden yönetmeliği. Neymiş? Elektrik üretiminde kullanılan maden sahası, zeytinlik alan içinde kalırsa, sahada madencilik faaliyeti yürütülebilirmiş. Biz DEVA Partisi olarak, yasalara açıkça aykırılık teşkil eden bu konuda Danıştay’da iptal davası açtık. Çünkü maden faaliyetleri esnasında oluşacak kimyasal atığın ve tozun dumanın, zeytin ağaçlarına ve zeytinliklere büyük bir zarar vereceğini biliyoruz. Parti programına “Nesiller arası adalet” ilkesini yazan ilk parti olarak biz, bizden sonraki nesillere yaşanabilir bir ülke bırakma sorumluluğuyla hareket ediyoruz. Türkiye’nin “Zeytinime dokunma” diyen tüm vicdanlı ve düşünceli insanlarının verdikleri haklı mücadeleyi de sonuna kadar destekliyoruz” ifadelerini kullandı.
“ARTIK TÜRKİYE’NİN DEVA’SI VAR. İZMİR’İN DEVA’SI VAR”
Babacan konuşmasını şu sözleriyle sonlandırdı:
“Konuşmamın sonunda şimdi sözü sizlere, güzel İzmir’e bırakmak istiyorum. Ve soruyorum: Demokrasi ve atılım bayrağını Buca’da, Karabağlar’da, Konak’ta, Gaziemir’de mahalle mahalle, kapı kapı dalgalandıracak mısınız? Çiğli’de, Karşıyaka’da, Bayraklı’da, Bornova’da özgürlük diye haykıran her bir kadının yanında olacak mısınız? Dikili’nin, Bergama’nın, Kınık’ın adalet arayan yürekli insanlarıyla omuz omuza verecek misiniz? Yokluğun değil, bolluğun Türkiye’sine; Menemen’in, Foça’nın, Aliağa’nın fedakâr üreticileriyle birlikte yürüyecek misiniz? Menderes’te, Selçuk’ta, Tire’de geçim sıkıntısından şikâyet eden vatandaşlarımız ile, DEVA Partisi arasında, gönül köprüsü kuracak mısınız? İktidardaki keyfi yönetime Bayındır’ın, Ödemiş’in, Kiraz’ın, Beydağ’ın haysiyetli insanlarıyla beraber son verecek misiniz? Mücadelemizi, Çeşme’nin, Karaburun’un, Urla’nın, Seferihisar’ın köylüsüyle omuz omuza büyütmeye var mısınız? Hayatını özgürlükçü bir Türkiye’de kurmak isteyen Balçovalı, Güzelbahçeli, Narlıdereli gençlerin gücüne güç katmaya var mısınız? Bu uzun demokrasi maratonumuzu Torbalılı, Kemalpaşalı işçilerle el ele vererek koşmaya var mısınız? Demokrasi ve atılım bayrağını İzmir’in her köşesinde dalgalandırmaya var mısınız? İzmir muhteşem. Siz varsanız biz de varız. Artık Türkiye’nin DEVA’sı var. İzmir’in DEVA’sı var.”
ÖSEN: HAYALİNİ KURDUĞUMUZ TÜRKİYE’Yİ VATANDAŞLARIMIZA ANLATTIK
DEVA Partisi İzmir İl Başkanı Seda Kaya Ösen ise, “Ege’nin incisi, Demokrasi ve Atılım’ın kalesi, aydınlığın, kardeşliğin temsilcisi, milli mücadele ateşinin yakıldığı, kadınla erkeğin yan yana yürüdüğü, Cumhuriyet kazanımlarının yılmaz bekçisi, demokrat ve özgür insanların şehri İzmir’e hoş geldiniz, safalar getirdiniz. “Dinlenmemek üzere yola çıkanlar asla yorulmazlar” diyen Ulu Önder Atatürk’ün çizdiği yolda yürüyen, Türkiye’nin dünyaya yön verebileceğine inanan, toplumuna, insanına sırt dönmeyen, kendisi için değil herkes için çalışan, yeniden insanca bir siyaset mümkün diyenler olarak bugün, milyonların gönlüne ve fikrine, silinmez izlerle kazınmış, DEVA Partisi’ne İzmir’den güç katıyor, omuz veriyoruz. 2020’nin son çeyreğinden bu yana, İzmir Teşkilatımıza verilen görevle birlikte bu coşkulu salonda, görevimizi eksiksiz yapmanın, partimizi şehrimize tanıtmanın, ülkemiz, çocuklarımız için bir şeyler yapabildik diyebilmenin, huzuru ve mutluluğu ile sizlerin karşısında bulunuyoruz. Pandemi, ekonomik şartlar ve siyasi baskı ortamında, İzmir Teşkilatı’nın genci yaşlısı, kadını erkeği durmadan ve yorulmadan, bu topraklarda, hala ve her zaman ümit var diyerek, semt - semt, pazar pazar, ev ev dolaşarak, hayalini kurduğumuz Türkiye’yi vatandaşlarımıza anlattı" diye konuştu.
“ÇALINMADIK KAPI, DİNLENİLMEMİŞ DERT BIRAKMADIK”
"Güzel İzmir’in 26 ilçesinde teşkilatlanmasını tamamlayan partimiz, toplumsal gücü baskın olsun olmasın, hiçbir çağ ve vicdan dışı görüşe uymadan, samimi, çözüm odaklı ve insancıl yaklaşımlarıyla İzmirlinin yanında oldu. 7 ilçemizdeki kadın ilçe başkanlarımız, üye sayısında dahi yakalamayı başardığımız, yüzde 35 cinsiyet ve yüzde 20 gençlik kotamız ile İzmir’e ve İzmirliye yakışan siyasi duruş ve birlikteliği hep birlikte gösterdik. İzmir Teşkilatı’ndaki tüm yol arkadaşlarımla İzmir’de basılmadık toprak, çalınmadık kapı, dinlenilmemiş dert bırakmadık. DEVA Partisi olarak muhtaç olan her İzmirlinin yanında, yakınında olduk. Açık yüreklilikle belirtmek isterim ki; Artık bizim sayemizde, İzmir’in adliyelerindeki, şiddet mağduru kadınların yanında DEVA var! Yurtsuz, evsiz üniversite öğrencilerinin yanında DEVA var! Geçinemeyen, kimsesiz ailelerin yanında DEVA var! Güçsüzün, haklının, mazlumun yanında DEVA, suçlunun, radikalin, arsızın karşısında yine DEVA var” ifadelerini kullandı.
“İKTİDAR OLMA HEDEFİMİZ İÇİN ÇABA SARF EDİYORUZ”
Kurulduğu günden itibaren DEVA Partisi’nin cesaret ve umut aşıladığını ifade eden Ösen, “Güzel, eşsiz ve yalnız ülkemizde paylaşamadığımız, paylaşamayacağız hiçbir şey yok diyenlerin hareketi olan DEVA Partisi, 9 Mart 2020’den bu yana, siyasetteki ezberleri bozmaya, konuşulmayanları konuşmaya, kurumsal devlet yapısını onarmaya, çıkar gruplarına değil, halka hizmet eden bürokrasi anlayışını tekrar getirmek için yola çıktı. DEVA Partisi, inanmış kadrolarının elinde, daha güzel bir Türkiye, bizimle mümkün diyenlerin ortak sesi olarak, ahlaklı insanlarımıza cesaret ve umut aşılıyor. Yıllar içerisinde ötekileştirilen, farklılıkları törpülenmek isteyen insanlarımız, DEVA Partisi çatısı altında konuşuyor, eleştiriyor, siyaseti yeniden kurguluyor. Bu özgürlükçü yapımızla Türkiye’de geleceği tasarlamak adına, oluşan siyasi fikir birlikteliklerinin temellerinin güçlü bir çimentosu oluyoruz. Türkiye siyasi hayatında, daha önce görülmemiş, 6 siyasi parti ile attığımız ortak adım, yalnızca siyasi elitlerin değil, tabanlarımızın da barış ve huzur ortamında, yetişen ve yeşeren, yeni siyaset anlayışını benimsediğini ülkemizin tamamına kanıtlamış bulunuyor. Atılmış olan bu adım ile yalnızca siyasi iktidara değil, insanlarımızın tamamının, kalplerinde de iktidar olma hedefimiz için çaba sarf ediyoruz” dedi.
“ZİHİN OYUNLARI “TENCERELERDEN” BÜYÜK DEĞİLDİR, MİLLET VAR, DEVA VAR”
Ülkenin hiç olmadığı kadar DEVA Partisi’ne ve kadrolarına ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Ösen, “Gözlerdeki ışık ile ekonomik sorunları çözeceğini sanan yetkililer, görevden alındığı için mutluluk pozları veren bakanlar; Tüm bunlar ülkemizi yönetme işinin artık birilerine bıkkınlık verdiğini, gönülsüzlükle yapılan görevlerin, memleketimiz için olumlu sonuçlar doğurmayacağını, bizlere açık biçimde gösteriyor. Bunların yanı sıra, geçmişimizde görmeye alışık olduğumuz yağ ve benzin kuyruklarını yine görüyor, kiraları aşan faturalarla boğuşan, pandemide adeta yokmuş gibi davranılan esnafların feryatlarını duyuyor, hep birlikte, yıllar içinde kazandığımız birikimlerimizin, ellerimizden birer birer kayışını üzüntüyle izliyoruz. Özgürlükler ve adalet alanında geriye gittikçe ceplerimiz, mutfak dolaplarımız boşalıyor, zihinlerimiz “sıradanlaşmış umutsuzluklarla” doluyor, her gün kara kara düşünüyoruz. Kadın cinayetleri artmaya DEVAm ederken, ülkemizin güzel çocuklarının, topraklarımızı terk etme isteğini bir türlü yok edemiyoruz. Tüm bunlar yaşanırken, birileri yine geçmişten tanıklık ettiğimiz şekliyle, vadesi dolmuş iktidarların yaptığı gibi, seçim sistemleri üzerinden, yürütülmüş beyhude çabalara bir kez daha girişiyor, benzer yöntemleri kullanarak farklı sonuçlar elde etmeyi amaçlıyor. Ancak unutulan nokta şudur ki; Seçim masalarda, mevzuatlarda değil! Mutfaklarda, pazarlarda, sokaklarda, sandıklarda kazanılır! Korkunun ecele, seçim sistemlerinin olacaklara faydası yok. Zihin oyunları “Tencerelerden” büyük değildir, millet var, DEVA var” ifadelerini kullandı.
“SİYASİ ADIMLARIN ALTINDAKİ ART NİYETLERİ RAHATÇA OKUYABİLEN MİLLETİMİZ…”
Vatandaşın suni gündemlerle uyutulmak istendiğini ifade eden Ösen, “Milleti, sistemlerle, suni gündemlerle uyutmak isteyenlerin karşısında yurttaşlarımız, daima aklının ve vicdanının izinden gidecek, rant ve çıkar gruplarının değil, evlatlarının ve ülkesinin yarınlarını düşünecektir. Dün olduğu gibi bugün de siyasi adımların altındaki art niyetleri rahatça okuyabilen milletimiz, ferasetiyle birlikte, hedefe oturtulan sanatçıların, kovulmak istenen, canımızı ve sevdiklerimizi emanet ettiğimiz doktorların, itibar suikasti mağdurlarının, kadınların, gençlerin, emekçilerin, korku ve baskı ortamında sinmiş, masum kalplerin yanında olmuştur ve olmaya DEVAm edecektir. Bu nedenle milletimizin, kendi bağrından çıkan DEVA Partisi, haram yemeyen herkesin, laiklerin, muhafazakarların endişelenmesine gerek yok diyerek. Bugüne dek ezilmiş ve ötelenmiş yurttaşlarımıza bir “Tuba Ağacı” gibi şemsiye olacaktır. Türkiye, hayalini kurduğumuz özgürlükçü ve demokrat günlerine partimiz, güçlendirilmiş parlementer sistem ve haklarını bilen ve koruyan 84 milyon vatandaşımızla birlikte kavuşacaktır. Bunu gerçekleştirerek ülkemizi ve yarınlarımızı koruyacağız. Coğrafyamızın dört bir yanında savaşlar olur bombalar patlarken, ülkemizi karanlık ve kimsesiz günlerden uzak tutmanın yegane yolu, hukuk devletinin, demokrasi ile yeniden taçlandırılmasından, toplumsal birlikteliğimizin de yara almadan yaşatılmasından geçmektedir. Bu da etnik ve dini ayrımları akıllara hiç getirmeden, insanımıza, eşit yaklaşım ve eşit fırsat şansını sunma zihniyetine sahip, DEVA kadrolarının görevi devralmasıyla gerçekleşecektir” diye konuştu.
“OY PUSULASINDA MÜHRÜ “DAMLAYA” 3 KEZ VURMALIYIZ”
“Bölgemizde yaşanan üzüntü verici gelişmeleri takip ederken, yıllar önce Atatürk ve arkadaşlarının, bizleri huzur ve barış ortamı içerisinde yaşatmak adına, girişmiş oldukları başarılı siyasi anlaşmaların, önemini bugün hep birlikte görüyoruz” diyen Başkan Ösen; “Bu noktada “çılgın kanal projesi” olarak lanse edilen hedeflerin, sakin ve sorunsuz denizlerimize felaketi getireceği net bir şekilde anlaşılıyor, bu gibi projelerin hiçbir şart altında, gündemde tutulmaması gerektiğine inanıyoruz. Yine bu dönemde gündemi meşgul eden yeni seçim yasasıyla birlikte erken seçim tartışmalarının rafa kalktığını, partimizi, tüm kitlelere anlatmak ve tanıtmak için bizlere yeni bir fırsat doğduğunu düşünüyoruz. Yasanın yürürlüğe girmesiyle başlayan 1 yıllık sürede çok çalışmalı, daha çok konuşmalı, daha çok kapı çalmalıyız. Yine bu sürede DEVA Partisi’nin özgürlükler ve çağdaş yaşam adına kesin bir taraf olduğunu tekrar tekrar dile getirmeli, tek vaadi yoksulluk ve çaresizlik olanları vatandaşa şikayet etmeli; Ve kaderimizi belirleyecek o önemli seçim günü geldiğinde, oy pusulasında mührü “Damlaya” 3 kez vurmalıyız” dedi.
“UMUTSUZLUKLARA YER VERMEDEN, GELECEĞİ VE YENİ SİYASETİ KURACAĞIZ”
Ösen sözlerini şöyle tamamladı:
“23 Haziran 2021’de Sayın Genel Başkanımızın katılımıyla gerçekleştirdiğimiz ilk kongremiz ile birlikte bugün 17. kongremizi, İzmir İl Kongresi olarak gerçekleştiriyoruz. Sizlerin ahlaklı, çalışkan ve emektar tutumları sayesinde, partimizi İzmir’de, halkımızın, medyanın, kişi ve kurumların ilgi ile takip ettiği, karar verici ve oyun değiştirici bir yapıya getirmiş bulunuyoruz. Şimdi yine sizlerle, atılmak istenen tüm art niyetli adımlara, tüm engellemelere rağmen, yılmadan, güzel günlerde buluşacağımızı hayal ederek, umutsuzluklara yer vermeden, geleceği ve yeni siyaseti kuracağız. Hep birlikte, yüz üç yıl önceki gazeteci Hasan Tahsin gibi, doksan iki yıl önceki Şehit Asteğmen Kubilay gibi, İzmir’in sokaklarında, alnımız açık, geri adım atmadan, emin bir şekilde, dik durarak yürüyeceğiz. İzmir’e, Kordon’a, Dağlarımızda açan çiçeklere selam olsun.”