Kaynakların sömürülmesi, yatırımların yönü, teknolojik
gelişmenin yönlendirilmesi ve kurumsal değişimin uyum içinde olduğu ve insan
ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılayabilme potansiyelinin hem günümüzde hem de
gelecek için korunduğu dengeli bir ortamda değişimin sağlanması olarak
tanımlanabilecek Sürdürülebilirlik, iyi uygulama örnekleri ve bu alanda yol kat
etmiş dünya şirketleriyle EGİAD’ın gündeminde yer almaya devam etmekte. Dünyaca
tanınmış Cummins Inc. Firması yetkililerin ağırlayan EGİAD – Ege Genç İş
İnsanları Derneği, sürdürülebilirliğin çevresel, ekonomik ve sosyal tüm
etkilerini masaya yatırdı. Firmanın iyi uygulama örnekleriyle üyesi olan
şirketlere ilham verdi.
Toplantının açılış konuşmasını yapan EGİAD Yönetim Kurulu
Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, Cummins'in sürdürülebilirlik yaklaşımının, daha
refah bir dünyaya güç verdiğini ve insanların hayatlarını daha iyi bir hale
getirme misyonuyla da uyumlu olduğunu belirtti. 2017 yılında BM Küresel İlkeler
Sözleşmesi'nin imzacısı olan şirketin, dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline
getirmek için üzerine düşeni yaptığına dikkat çeken Yelkenbiçer, “EGİAD olarak
BM Küresel İlkeler Sözleşmesi'ne de imza atan bir dernek olarak bizler de
üyelerimizi ve şirketlerimizi teşvik etmekteyiz. Cummins, karbon ayak izini
azaltmaya ve dünyanın doğal kaynaklarını daha az kullanmaya ve doğa için daha
fazlasını yapmaya kararlıdır. 2019'da Cummins'in 100. yıldönümünün bir parçası
olarak Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su Tom Linebarger, çevresel
sürdürülebilirlik stratejisi olan PLANET 2050'yi başlattı. 2050 yılına kadar
zamanlanmış vizyoner uzun vadeli hedeflerle birlikte, stratejinin üç odak
alanı; uzman tavsiyeleri doğrultusunda
sera gazı (GHG) ve hava emisyonlarının azaltılması, doğal kaynakların mümkün
olan en sürdürülebilir şekilde kullanılması, toplulukların başlıca çevresel
zorluklarının ele alınarak yardımcı olunması ana hedeflerinde ilerlemektedir”
dedi.
Sürdürülebilirlik konusunda gerekeni yapamazsak: Yeşil
Kuğu’dan nasıl kaçarız?
Dünyaca ünlü Cummins firmasının sürdürülebilirlik kapsamında
yaptığı çalışmaların ve küresel düzeyde birçok ödül alan Planet 2050 isimli
stratejik planının detaylı anlatıldığı webinarın açılış konuşmasında görece
yeni olan ve iş dünyasının gündemine taşınan “yeşil kuğu” kavramını vurgulayan
Yelkenbiçer:
“Pandemi öncesinde birçok insan sanırım iklim kaynaklı
sorunların çocuklarımızın ve hatta torunlarımızın başına geleceğini
düşünüyordu. Ama tüm dünyanın bir anda yüzleştiği ve tüm paradigmaları
değiştiren Covid 19 bize risklerin nasıl da bir anda gerçek olabildiğini
göstermiş oldu. Hatta bu olgunun adı “iklim riski” de değil resmen “iklim
krizi” ve bizler tam olarak bu krizin ortasındayız. Renginden çağrışım
yapabileceğimiz üzere, yeşil kuğu bize iklimle ilgili bu yıkıcı gerçekleri
hatırlatan bir kavram. “Yeşil Kuğu” kavramı ile ifade edilen, iklimle ilgili
düşük olasılıklı ancak yüksek yıkıcılıktaki riskleri belirten küresel senaryo,
artık hepimizin ajandasında yer almalı. Bir yandan yeşil kuğu senaryosuyla mücadele
etmeliyiz ki ülkemiz adına Paris İklim Anlaşmasının imzacısı olmak önemli bir
adım ama sadece başlangıç; öte yandan COVID-19 salgınının zayıflattığı küresel
ekonomiyi iyileştirmek için alınacak aksiyonlar, kurulacak iş birlikleri,
eğitim çalışmaları iklim kriziyle mücadeledeki başarımızı belirleyecek” dedi.
Dünya Genelinde Son
Çıkıştayız
Yeşil Kuğu” kavramının, doğru düşünmenin bir sonucu olarak
ortaya çıktığını kaydeden Yelkenbiçer, bugün yaşadığımız küresel ısınma veya
COVID-19 gibi krizlerin, doğru şekilde algılanıp değerlendirildiğinde, bize
yeniden düşünme ve aydınlanma fırsatı sunacağını ifade etti. Yeşil Kuğu,
kavramının ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan daha hızlı bir gelişime kapı
araladığına dikkat çeken Yelkenbiçer, “Yeşil kuğuyu, daha iyi bir dünya için,
bir davetiye, bir giriş bileti olarak düşünebiliriz. Yeşil Kuğu, değişen
paradigmalar, değerler, zihniyetler, politikalar, teknolojiler, iş modelleri ve
diğer tüm faktörler temelinde, derin bir sistem değişimini temsil ediliyor.
Kuşaklar arası eşitliğe, dengeli, kapsayıcı ve çevresel anlamda sürdürülebilir
değer yaratmaya odaklanmalıyız. Sürdürülebilirlik, ekonomik iyileşmenin temel
kaldıracı haline geldi” dedi.
Cummins firması’nın Çevresel Sürdürülebilirlik Direktörü
Paul Hayes ise, 1919 yılında kurulan şirketlerinin Sürdürülebilirlik alanındaki
çalışmalarının temelinin 1930’larda atılmaya başlandığını kaydetti. Şirketler
için karın önemli olduğunu ancak kar ederken insan değerini de unutmamak
gerektiğini ifade eden Hayes, bu dengenin iyi kurulması gerektiğini vurguladı.
Birleşik Krallık Galler Prensi Charles’ın Cummins şirketine, sürdürülebilir bir
gelecek için ciddi bağlılık göstermeleri ve işinin merkezine doğa, insan ve
gezegeni koyması nedeniyle Terra Carta Mührü’nü verdiğini, ödüllendirdiğini
hatırlatan Hayes, “190 ülkede aktifiz, 58 bin çalışanımız var. 1.3 milyon motor
üretmekteyiz. 102 yıldır faaliyetteyiz. Geleneksel dizel motor imalatımız var.
Ancak biz, dizel kalmadığında ne yapmalıyız noktasına ulaştık. Bu noktada
çeşitliliğe gittik. Güç enerji sorularını gündemimize aldık. Gezegenin
sürdürülebilirliği yanında şirketin sürdürülebilirliğini konuştuk. Hibrit
motorlara, elektrikli motorlara, hidrojen batarya sistemleri üzerine
odaklandık. Unutmayalım bizim çocuklarımızın bu gezegene ihtiyacı var. Müreffeh
bir Dünya için yardım ediyoruz. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleriyle uyum
içinde çalışıyoruz. Her şirket bu hedeflerden hangisi sorumluluğundaysa o
hedeflere yönlenebilir. Biz 2050 senesini hedef aldık kendimize. Gezegenin neye
ihtiyacı olduğunu değerlendirip hareket ediyoruz. Toplumlar biz orda olduğumuz
için daha iyi olsunlar istiyoruz” dedi.