İzmir’de özel bir hastanede hemşirelik yapan 29 yaşındaki
Şebnem Köker, hastanede 24 saat nöbet tuttuktan sonra 4 Haziran 2021 günü
İzmir’den İstanbul’a gitti. Burada erkek arkadaşı 33 yaşındaki T.B. ile
Kadıköy’de bir pansiyonda kalan Köker, 6 Haziran 2021 gecesi pansiyonun
odasından demir korkuluklar üzerine düşerek hayatını kaybetti. İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı, hemşire Şebnem Köker'in ölümüyle ilgili yürüttüğü
soruşturmayı 2021 yılının kasım ayında tamamlandı. Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından kabul edilen iddianamede, Köker'in erkek arkadaşı T.B.'nin 'kasten
öldürme' suçundan müebbet hapsi istendi. Hemşire Şebnem’in ilk duruşması ise
cuma günü İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek. İzmir’de
yaşayan baba Abdullah Köker, yıllarca teknik ressamlık yaptığını ve teknik
olarak kızın o açıyla düşme ya da atlama imkanının olmadığını iddia etti.
Köker, kızının baygın vaziyetteyken erkek arkadaşı tarafından pencereden demir
korkulukların üzerine atıldığını öne sürdü. Köker'in ölmeden önceki son
görüntüleri ise dikkat çekti. Şebnem Köker'in, gece saatlerinde otel önünde
dakikalarca erkek arkadaşı ile konuştuğu, sokakta gidip geldikleri görüldü.
Genç kadının yine gece saatlerinde koşarak otele girmesi de görüntülere
yansıdı.
“Kadınların işi çok
zor”
Cuma günü İstanbul’daki duruşmada bulunacağını ifade eden
baba Köker, “Ben başından beri bu olayın bir cinayet olduğunu söylüyordum.
Şahsın verdiği ifadelerin hepsi çelişkili. Bana söyledikleri farklı, ifadeleri
farklı. Şahıs hakkında müebbet hapis isteniyor ama adam şu an dışarıda. O adam
tutuklanmadıkça benim için iyi bir gelişme olmayacak. Ben intikamcı bir adam
değilim. Bu adamın 50 sene ceza evinde yatmasıyla içim rahatlamayacak. Bu adamı
idam etseler bile benim kızım geri gelmeyecek. Ben, bir seri katili önlemeye
çalışıyorum. Bir sonraki kişi belki bu şahsın karısı olabilir, içimizden
birinin karısı veya kızı olabilir. Bir cinayet bu kadar rahat işleniyorsa bu
şahıs bunun arkasını getirir. Bu adamın serbest gezmesi tehlike. Belki de bu
adamın karısının hayatını kurtaracağım. Ben adalet istiyorum. Televizyonlarda
kadın cinayeti haberlerini görüp üzülürdüm ama bu olayın bizim başımıza
geleceği aklımın ucundan dahi geçmezdi. Kadın cinayetlerin bu kadar
pembeleştirilmeye çalışıldığını bilmiyordum. Kızımın olayı pembeleştiriliyor.
Kadınların işi çok zor. Bu işler hiç uzakta değilmiş” diye konuştu.
“O açıdan düşmesi
fizik kurallarına aykırı”
Yıllarca teknik ressamlık yaptığını, bu konuda eğitimli olduğunu
söyleyen Köker, kızının düşme anına ilişkin çizim yaptığını belirterek, “Olay
yerinin fotoğraflarına bakıyorum, olay anında pencerelerin durumları, ölçümler
belli. Olayla ilgili bir çizim yaptım. Gerçek ortamın 28’de 1’ini kağıda
resmettim. Şahıs bana, ‘Kızınız panjurun kenarında bağdaş kurup oturuyordu’
diyor. Benim kızımın zaten yükseklik korkusu var. Kızım pencereden demir
korkulukların üzerine düşüyor. Oturduğu söylenen yerden korkuluğun olduğu kısma
düşmesi mümkün değil. Oturduğu yerden düşse zaten alttaki açık olan panjur kızı
engeller, ayrıca ahşap panjur olduğu için illa ki deforme olur ama bir sürtme
bile yok. Kız düşerken hiç ses çıkarmamış. Bence kızım ses çıkartacak durumda
değildi. Zaten yukarıda baygın olduğunu düşünüyorum. Şahsın kızımı elleriyle
çıkarıp korkuluk demirleri hizasından aşağıya bıraktığını düşünüyorum.
Çevredeki insanlar bir kez ‘pat’ sesi duymuş. İki kere ses duysa, panjura
çarpıp düştüğünü düşüneceğim. Kızım çapraz bir şekilde oraya fizik kurallarına
göre düşemez. Bunu yapmak benim işim değil ama olayın açığa çıkması için uğraşıyorum”
sözlerine yer verdi.
“Çıplak ayakla
koşuyor”
Olayla ilgili çelişkilerin olduğunu öne süren Köker, şöyle konuştu: "Kızımın telefonunun olaydan saatler önce sahilde düştüğünü söylüyorlardı ama buna inanmıyorum. 3 ay sonra kızımın telefonu bana geri geldi. Bence telefon o güne dek şahsın elindeydi. Telefonu yollayanlar, telefonu sahildeki kayalıklarda bulduğunu söylüyor ama ne tesadüftür ki 3 aydır yok olan telefonun yüzde 80 şarjı vardı. Telefonda çizik bile yoktu. İçinde de sim kart yoktu. Kızımın düştüğü yerde yanında kulaklık bulunuyor. Telefon yoksa bu kulaklık nereye takılıydı? Telefonun akşam 18.00 gibi düştüğü söyleniyor ama Şebnem akşam arkadaşlarıyla mesajlaşmış. Kayıtlara göre kızım, 23.06’da arkadaşı ile mesajlaşıyor ve sonra sim kart telefondan çıkartılıyor. 23.09’da otelden çıkıp tek başına sahile gidiyor. 45 dakika sonra geri geliyor. Oteldeki tanıklar, şahsın bağırarak küfürlü konuştuğunu, ancak bu küfürleri kızıma mı yoksa telefondaki birilerine mi söyleyip söylemediğini bilmediklerini belirtiyor. Bu karmaşa, ancak çapraz sorgu ile çıkabilir. Kızım arkadaşına anormal bir ortamda olduğuna dair mesaj atmış. Onu kurtarması istenmiş ama bu mesajlar maalesef önemsenmedi.”