ÖNCÜŞEHİR - İzmir
Büyükşehir Belediyesi’nin(İBB) Temmuz ayı olağan meclis oturumunun üçüncü
birleşimi Belediye Başkan Vekili Mustafa Özuslu idaresinde gerçekleşti.
KÖKKILINÇ: EGE
BELEDİYELER BİRLİĞİ BAŞKANI ÜNVANI İLE ORADA
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in Gediz gezisi
hakkında konuşan CHP Grup Sözcüsü Nilay Kökkılınç ise, "İTÜ ile İBB
arasında yapılan protokol resmi bir protokol. Bunun çerçevesinde yapılan bir
rapor söz konusu. Üniversite hocası o tarihteki çalışmasına göre
gerçekleştirmiş. Devlette Üniversitelerde devamlılık esastır. Rapor bizim
belediyemize resmi olarak giriş yapıldığında açıklanacaktır. Herhangi bir
şehirde İBB'nin kimseye yalan söylemesi gibi bir şey söz konusu olamaz. Gene
hoş olmayan bir üslup ile kişisel haklara saldırı yönündeki. Üslup ile İBB
başkanımıza saldıra bulundu. İBB Başkanımız Tunç Soyer İzmir'in başkanı olduğu
gibi Ege bölgesinin de başkanı gibi çalışmakta. Gediz bölgesindeki çalışmaları
Ege Belediye Başkanları Başkanlığı olarak yaptığı çalışmasıdır. Başkanımız
burada önemli bilgiler verdi. Özellikle Organize Sanayi Bölgelerinden gelen
atıkların nasıl kirlettiğini gösterdi. Burada Ege Belediyeler Birliği
Başkanımıza yapılmış saldırıyı iade ediyorum" diye konuştu.
HIZAL: İZMİR GİBİ BİR
ŞEHİR ALGILARLA YÖNETİLEMEZ
AK Parti Grup Başkan Vekili Özgür Hızal, Tire’deki vahşi
depolama alanına giderek oradan çekilmiş görüntülerle hazırladıkları videoyu
Meclis’te izletti. Video sonrası söz alan Hızal, “Burası dün ve ondan önceki
Mecliste konuştuğumuz tartışmaya sebebiyet veren alan. Tire’deki çöp toplama
alanı. Biz o gün, evet Ödemiş’te bir çöp tesisi kuruldu ve faaliyete geçecek.
Problemlerden bahsettik. Ama siz bize yalan söylediğimizi iddia ederken bir
video gösterimi yaptınız. Tesisi de ziyaret ettim. Bilgi de vereceğim. Asıl
sorun şu: İzmir gibi bir şehir, tarih kimliği olan şehir algılarla yönetilemez.
Algılarla yönetirsek sonucu bu olur. Algıları olguların önüne geçirmeye
çalışırsanız sonu bu. Orası geniş bir alan ve hala vahşi depolama yöntemiyle
çöpler dökülüyor. Çöpler kamyonlarla gelen çöpler. Ödemiş’teki çöp tesisine
gitmesi gerekiyor. Ama Tire’deki alana getiriliyor. Alanda 15 dakika kaldık.
İki tır çöp geldi. Orayı rehabilite ettiğiniz iddia ettiniz ama onda da sıkıntı
var. Keçi sesleri de geliyor. Hemen yanında ciddi bir otlak alanı var. Sayın
Belediye Başkanımız keşke burada olsaydı. Hiçbir polemik tartışma malzemesi
yapmazdık keşke bu görüntüleri de görseydi. Sayın Başkan, İBB Başkanı, Ege Belediyeler
Birliği Başkanı olarak; dün bir açıklama yaptı. “Çöp döküm sahasını inceledi, coğrafyamıza
zarar verilen politikaları değiştireceğiz. Dehşetle izledik” diyor. Bende dün
Tire’deki görüntüleri dehşetle izledim. Gediz, Türkiye’nin bir sorunuysa biz de
gidelim Türkiye’nin sorununu orada ele alalım. Ama bize oy verenlerin talebi İzmir’in
sorunlarını çözmek. Sanırım o alana Soyer hiç gitmedi, Harmandalı’daki tesisi
hiç gitmedi. Ben açılıştan öncede sonrada gittim. Bu şehirde tesisi açmak
tesisi yapmak maalesef ki bir takım sorunların ortadan kalktığı anlamına
gelmiyor. Yap işlet devret modeliyle bir tesisi yapıldı ki bu modeli çok
eleştirdiniz ama en doğru model bu. 14 ay gibi bir sürede yapıldı. Tesisin
önceki faaliyetleri, alınma süreci, eskiye dayanıyor. Özel sektörün hızına İBB
yetişemedi. Çöp toplama alanını ÇED’i alınmadı. Etrafı hala mera alanı.
Yakınında zeytin alanları mevcut. Başka bir tarım, başka bir İzmir, başka bir
hayvancılığı ben dün orada gördüm. İnşallah Sayın Soyer de görür. Başkan Gediz’den,
Manisa’dan Kütahya’dan çıkıp o da görmeli. Bir çevre sorunu varsa İzmir de Tire
De Harmandalı da körfez de bizim derelerimizde var. Oradan esen ters rüzgar
Tire’yi mahvedecek. Bayındırın ödemişin çöpleri tesise gidiyordu, gördük nereye
gittiğinde. İBB meclis üyeleri olarak,
İBB Belediye Başkanı olarak sayın başkan kendisine tekrar söylüyorum. Sorunu
başka yerde aramayı, sorunları Ardahan’da, Salda Gölü’nde aramayı. Sorunun kaynağı
burada, İzmir’de çok ciddi bir çevre problemi var. Algı yaratmanın hiçbir yanı
yok. Ben İzmir’de bu sorunları çözmek için adım tamamlayacağım, attığım adımlar
oldukça yetersiz, o yüzden ben gideceğim Kula’ya gözleri dikeyim, algıyı o
tarafa yönlendireyim. Çevre Bakanı değil, kendisinin ifadesiyle. İBB Başkanı gelecek
Tire’ye, Harmandalı’yı gezecek. Böyle mi dünya kenti, marka kenti olacağız.
Böyle mi başka bir tarım hayvancılık mümkün diyeceğiz. Başka bir tarım derken
başka şeyler aklımıza geliyor. Biz çalışmıyor dedik evet çalışmıyor. Tesise de
gittim, çalışmıyor. İzmir’in acınası hali diyeceğim ama dilim varmıyor. Gelin
hep beraber bu sorunları birlikte çözelim. Bakanlık düzeyinde Ankara düzeyinde,
Ankara düzeyinde bizim üzerimize ne düşüyorsa onu yapalım. Ama en çok da siz
ayın Soyer üzerine düşeni yapmak zorunda. Yoksa masanın bir yanı sakat kalacak.
Tesis açıldı, çöp sorunu bitti, bitmedi. İzmirlilere yanlış bilgi vermeyin
diyoruz. Doğru ve net bilgi verin. Biz trafik dedik iki gün önceki sunumda
buradaki trafik probleminin ana kaynağı araların çok fazla trafiğe çıkması
değilmiş. Onlarca proje ile karşımıza çıkmayacaktınız, demek ki öyle değilmiş.
Demek ki İBB üzerine düşen görev erine getirmemiş. O sunumda yapılanları da
göstermenizdi. Ama yine yapılacaklar gösterildi. 300 milyon para harcanmış ama
hala orada elle çöp ayrıştırıyor. Neden tesise gitmiyor? Siz aynı performansı
muhtemelen Menderes’te de göstereceksiniz. Menderesli hemşerilerimiz boşuna
bağırıp istemiyorlar. Yapılanları görüyorlar. Hiç siyaset yapmadım. Gerçekleri
söyledim” dedi.
ÖZUSLU: EĞRİ OTURUP
DOĞRU KONUŞACAĞIZ
Özuslu ise Hızal’a cevaben, “Gelenek göreneklerimiz de
tahammüllerimizde bir takım işler var. Birinin evine gidecekseniz izin
alırsınız. Üstelik çarşamba günü de ben değerli kardeşlerimize gelin birlikte
gidelim teklifini yaptım. İBB’nin kurum ve kuruluşlarından izin alınmadan o
kapıya gidildi ve özel sektör görevlisi bir şekilde ikna edildi. Kimseden izin
alınmadı, bir tesise gideceksiniz. 5393 anlatırım sana ne olduğunu… Başka
vekilinin ne anlama geldiğini sana hatırlatırım. Vali’nin yanındaydım
protokolde, ben bu yetkiyi 5393 sayılı yasa veriyor. Ne anlama geldiğini herkes
biliyor. Şimdi bir engel var mı? Biz beraber gidelim derse beraber gitmez
miyiz? Meclisin huzurunda söylüyorum ki o tesisi çalışıyor. Bu görüntüler
Ödemiş değil Tire görüntüleri. O gelen maddeler ne denilince, çalışmaya tesiste
oraya nasıl malzeme geliyor. Eğri oturup doğru konuşacağız. 450 milyon TL
yatırım yapıldı oraya. İşte tiredeki o depolama tesisin o görüntülerinin düzensiz
depolamanın yapılmaması için yapıldı. Çöpün orada birikmemesi için ödemişte bu
tesis yapıldı. 350 ton Bayındır, Ödemiş, Kiraz, Beydağ’ın çöpü Ödemiş’teki
tesise gidiyor. Tesis açılalı 1 ay oldu. Burada birçok tesis çalıştırmış, tecrübeli
işletme sahibi insanlarımız var. Tam kapasite denilen husus var. Bir zaman ihtiyaç
var. Bin 650 ton kapasitesi var. şu an kullanıyor mu hayır, kullanılacak mı evet.
Yarın Hızal’la bir daha gidelim, o tesis çalışıyor. O tesis kuladaki çöp yığınları
İzmir’de oluşmasın diye yapıldı. Son iki yıldaki ilerlemeyi görmezseniz
vicdansızlık yapmış oluruz. Vahşi depolama yılardan beri İzmir’in bütün çöpü
kamyonlarla, tırlarla Harmandalı’ya geliyordu. Harmandalı da kurmak mümkün mü,
başka bir sistemle tesis kuruldu. Oradaki metan gazına elektriğe
çevirelim. Ağalandıralım orman yaratalım
dedik. 10 yıl sonra oradaki ormanı göreceğiz. O ağaçlar büyüyecek çünkü. Bergama
tesisini de açacağız, Menderes’i de. İzmir’in katı atık sistemini çözeceğiz. Bergama ödemi menderes ve Karaburun tesisleriyle
her gün herkesin ürettiği çöp meselesini bitireceğiz oradan enerji üreteceğiz, elektrik
üretiliyor. Bütün bunları görmezden geleceğiz. ÇED yok deniyor o zaman destek
verin hızlandıralım. O vahşi depolama bugün değil 30 yıldır yapılıyor. Niye bu
zamana kadar kimse niye var dememiş… Neden ses çıkmamış. Sayın Soyer ve İBB
tirenin çöpünü alıp ödemişe götürüp ayrıştırıp elektriğiyle, kompostuyla, kağıdıyla,
plastiğiyle çöpü bir katma değer haline getirdiğinde mi yanlış bir iş yapmış
oluyoruz. Bir video da ben koyacağım. Anlık görüntü, buyurun” diyerek Ödemiş çöp
tesisinden çekilen görüntüler ekrana yansıtıldı.
“İZMİRLİLER ÇÖP
MESELESİNDEN KURTULSUN DİYE YAPTIK”
Sözlerine devam eden Özuslu şu ifadeleri kullandı:
“Niye bu polemiği yapıyoruz. Bir tesis var. Tebrik
edeceğinize çalışmıyor diyerek yargılıyorsunuz. Tire’nin günlük 150 ton çöpünü
orada yığılmasın diye tırlarla oradan alıp Ödemiş’e götürüyoruz. İşliyoruz.
Bunu Sayın Hızal’ın partisine inşallah iktidar kentlerimizde çöp sorunu olan
kentlerimizde bu tür en modern şekilde kullanmak nasip eder İzmir’de biz bunu
yapıyoruz. Kıskanılmak güzel bir şey. Biz bunu yaptık. İzmirliler çöp
meselesinden kurtulsun diye yaptık. Eğer İzmir için bir şey yapacaksak hep
beraber yaparım. Yapıyoruz işte arkadaşlar. Ama çalışan bir tesis var. çöp
gidiyor oraya. Neyi konuşuyoruz anlamdım ki.”
DURAN: TAM KAPASİTE
ÇALIŞTIĞINDA DA BU SORUNLAR ÇÖZÜLÜR
Tire Belediye Başkanı Salih Atakan Duran, Hızal’ın
ziyaretinden bahsederek, bilgileri dahilinde olsaydı kendilerini
ağırlayabileceklerini söyledi. Duran, “Özgür Bey şehrimizi ziyaret etmiş,
haberimiz olsaydı ağırlardık. Bölgemizde bahsi geçen yerde 30 yıldır maalesef vahşi
depolama yapılmakta. Bu tesis Küçük Menderes Havzasındaki 5 ilçenin tüm çöpü
kazandırmaya yarayan verimli bir tesis. Mahallemizin haklı bir talepleri vardı,
bilmediğimiz şeye bağlı yanlış anlaşılmadan dolayı yanlış düşüncelerimiz vardı.
Başkanımla bir toplantı yaparak bunu çözdük. Şehrimize yakın bir nokrada rampa
yapılaması söz konusuydu, talebimizi dikkate aldı başkanımız. Ve rampayı mevcut
çöplük alanın aktarılması için sonuca vardık. Bu etsisin bütün işlemlerini
yaptıktan sonra ve vahşi depolama alanın döküldükten çok daha az miktarda
zararlı ir sorunu olmasına rağmen çıkacak ürünün mevcuttaki çöpe dökülmemesi ve
alternatif alan bulunması hakkında uzlaştık. Bu şerh ÇED raporuna olur da
dedik. Rampa yapılmamasında ilçe belediyelerimizin çöp araçlarla bu alana
dökülüyor. Yeni açılan tesislerde ilk günler aksaklıklar olur, zamanla da
giderilir. Tam kapasite çalıştığında da bu sorunlar çözülür” diye konuştu.
ÖZUSLU: BAŞKA BİR
HAYAT MÜMKÜN DERKEN BUNDAN BAHSEDİYORUZ
Hızal’ın Meclis’te izlettiği videoda yer alan barakaların
işçilerin kaldığı yer olup olmadığı hakkında eleştirilerini dile getiren MHP’li
Meclis Üyesi Hakan Şimşek’e cevap veren Özuslu, “İzmir’in hiçbir yerinde vahşi
depolama yok. İnsan hakkı vardır, onuruna yakışır bir şekilde çalışacaktır.
Bizzat araştırıp soracağım ama bugün Türkiye’nin birçok şehrinde de aynısını
soruyoruz. Özel ve kamu sektöründe sendikaların asıl mücadele verildiğini de
biliyoruz. Beraber çalışmakta da son derece memnuiyet duyarım. Emek en yüce değerdir,
emeği verenin de en uygun şekilde çalışması gerekir. Doğru yerde barınacak, doğru
yemek yiyecek, doğru bir şekilde istihdam içinde olacaklar. Başka bir hayat
mümkün derken bundan bahsediyoruz” dedi.
KÖKKILINÇ: KÖTÜ
NİYETLİ YAKLAŞMAMAK LAZIM
CHP Grup Sözcüsü Nilay Kökkılınç, eleştirilere şu sözleriyle
cevap verdi:
“Bayram öncesi son Meclisimiz. Bu kadar sert bir meclis olmamasını
dilerdim. Az önce bahsedilen barakaların çalışan personelin barınmasıyla alakalı
olmadığı bilgisini aldım. CHP sosyal demokrat bir partidir. Emek ve emekçiden
yanadır. Sendika sözleşmesi de işçinin yararınadır. Su söylemler hiçbir şekilde
izin verilmez. Burası Tire’de düzensiz depolama alanı. 1992 yılından beridir bu
alan aynı. Biz bundan kurtulmak için iki tane istasyonu ve düzenli depolama
alanı yapıyoruz. Düzensiz çöp tesislerinden kurtulmak ilk hedefimiz. Daha bir
yıllık bir tesis. Böyle bir durum söz konusu diye sorduk. Düzensiz depolama alanının
kullanılması gerekmiş ama son derece güzel kullanılan bir tesis. Bizim bahsi
depolama alanlarından bir an önce kurtulması lazım. Çöp tesisinde enerji üretiyoruz,
geri dönüşüm maddelerini ham madde üretiyoruz. Aynı zamanda gübre üretiyoruz. Kötü
niyetli yaklaşmamak lazım. Atık su tesislerimizde bile 65 atık su, 23 biyo atık
sularda İzmir’de birinci gelen kentiz. Alt yapıya büyük önem veren bir şehiriz.
Meclis üyelerimizin, kendilerine işlem yapması demetleme yapma yetkisi yok. Davet
de edilmişlerdi, keşke o anda herhangi bir meclis üyemizle hep beraber gitseydik.
İstedikleri gibi gitseydik ama o şekilde olsaydı. Daha dikkat edersek daha
yapıcı şeyler gerçekleştiririz. Özgür Bey, trafik konusunda bir şey yapmıyor
belediye dedi. Ama onlarca projeyi anlatmazlardı da dedi. Demek ki onlarda projemiz
olduğunu görmüşler. Çok küçük bir çocuk bile buradaki çelişkiyi görür diyorum. Tire’de
30 yıldır bu sorun yaşanıyor diyoruz ya. İBB 30 şehrinde 2012 yılından itibaren
yetkilendirildi. Dolayısıyla 2012 yılında sonra o ilçelerde iş üretebiliyoruz. Gelinen
noktada yapılan çalışmalarımızın, samimiyetin iyi niyetinin görünmesi lazım. İBB
gibi tüm meclis üyelerimizle sadece İzmirli ilgili değil. Tüm evrenler ilgili
yapmamız gerekenler var” dedi.
İBB Genel sekreteri Buğra Gökçe, Dünya Bankası ile yaptıkları
görüşmeleri ve Büyükşehir Belediye binası ile ilgili Meclis’i bilgilendirdi.
Gökçe konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Dünya Bankası ile bilgi vereceğim. Büyükşehir Belediyemiz
İller Bankası Genel Müdürlüğü nezaretinte Dünya Bankasıyla 3 aylık müzakere süreci
yürüttü. Bu müzakerelerin kapsamı deprem de hasta görev az ve orta hasarlı
konutların dönüşümü için bir finansman ile İzmir’deki deprem sırasında birinci
derecede öncelik arz eden yolların mukavemeti ve deprem dayanıklığını
arttırılmasına ilişkin bir miktar da kamu binasının güçlendirilmesi ve yeniden
yapılandırılması içindi. Bu görüşmelerin tamamında İller Bankası Genel Müdürlüğünün
en az Daire Başkanlığı düzeyinde yöneticileri bulunmuştur. Dünya Bankasının da Türkiye’de
görevlendirilmiş tüm sorumluları içerisinde yer aldı. Büyük ölçüde mutabakat oluştu.
Ancak Dünya Bankasının onaylanmış bir kredisin olması için belli şartlar var. Bu
kredi için Dünya Bankası İller Bankası üzerinden kullandırmayı ve Hazine garantisini
ön şart koşuyor. Hazine garantisinin olabilmesi içinde ülkenin yatırım programına
girmesi ve Cumhurbaşkanımızın da bunu onaylaması gerekiyor. Daha öncesi
finansmanlarımızın tamamında Hazine garantisi olmamasına rağmen yatırım programına girme şartı var idi. Cumhurbaşkanımızın
bunu yatırım programına alması, onaylanması halinde mutabakata teknik olarak
varılacak.
İBB binası daha önceki yıllarda da depreme dayanıklığı
anlamında test ediliş. Pazartesi günkü sunumda da söylendi üzere 2005’ten sonraki
depremde binanın beton kalitesinin C15 olarak görüldü. Bu çok dayanıksız bir beton
türü. Bu biçimiyle binanın o tarihten sonra içinde bulunulması o haliyle çok mümkün
olmayabilir güçlendirilmeye ihtiyacı var denilmiş. Ama İzmir’de 7 yüzeyinde
deprem olacağı bilinmiyordu. En fazla 6 düzeyinde olabileceğine dair bir bilgi
var. biz 30 Ekim depremini yaşayan kadar da İzmir’de o düzeyde olmuş veya
beklenmiş değildi. 2016’da Meclis Üyemiz Osman Bey’in bahsettiği raporda özellikli
bir firmadan binanın içinde yaşam sürerken güçlendirme yapılabilir mi diye alınmış
bir rapor. Binamızı taşıyan başkan bir yer olmadığı için içinde yaşam sürerken
güçlendirme yapılabilir mi, başka güçlendirme teknikleri kullanılabilir mi diye
o raporda da aynı şekilde öncelikli olarak binanın başka binaya taşınması denilmiş.
İçindeyken böyle bir güçlendirmek yapılamayacağı görüldü. Pazartesi sunulan rapor
ilgili konu şudur: biz binamızın depremden sonra birkaç firmayla özellikli olarak testlerini
yaptırdık. Bunlar daha önce binamıza güçlendirme amacıyla hizmet veren ülkemizde
tanınmış firmalar. Yapılan gözlemsel etütlerde arka bloklarda az orta hasar,
ancak denize bakan bloklarda hasarın daha büyük olabileceği ve ayrı etüt
edebileceği belirtildi. Bunu üzerine biz daha öncesinde İTÜ ile temasta
bulunduk. Oluşmuş bir alt yapılık var. Belediye meclisimizin huzuruna da haziran
meclisimize onaylanmak üzere geldi ve imzalandı. Bahsedilen çok daha önce bu
çalışma başlamış idi. İki tane öğretim üyesi vardı içinde. Bir tanesi ayrılmış sonradan
ama bir tanesi kürsünün öğretim üyesi. Bunların daha öncede binamız ile ilgili
çalışması var. Süreklilik içerisinde İTÜ kurumsallığı üzerinden bu yapıyı sürdürmeye
çalıştık. Nihai rapor oluşmadan önce Sayın Başkanımız raporla ilgili yeme
bulgular ortaya çıktığında belediye meclisimizin bilgilendirmesine sunulsun
istedi. Hocalarımızın tespitini sunmaya karar verildi. Bayramdan sonra nihai
rapor elimize ulaşır tahmin ediyoruz. Oluşan nihai raporu detaylı bir şekilde meclisimize
sunarız diyoruz.”
CUMHUR İTTİFAKINDAN
ORTAK 15 TEMMUZ METNİ
Gündem dışı konuşmalarda söz alan MHP Grup Başkan Vekili
Selahattin Şahin, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü olması nedeniyle Cumhur
İttifakı adına bir metin okudu.
Şahin’in okuduğu metin ise şöyle:
"Cumhur İttifakı
sipariş üzerine kurulmadı. Pazarlık usulüyle, koltuk sevdasıyla, para pul
kaygısıyla vasat bulmadı. Cumhur İttifakı, dini kisveye bürünen FETÖ’cülere
karşı meydanlarda, köprülerde, yol ağızlarında, havaalanlarında, caddelerde,
sokaklarda, kısaca vatanın her karışında ya istiklal ya ölüm inancıyla teşekkül
etti. 7 Ağustos Yenikapı kucaklaşmasıyla yol haritasını çizdi. 15 Temmuz;
inancın, işgale karşı kahramanca direnişidir. 15 Temmuz; selaların vicdanlarda
oluşturduğu inşirahtır. 15 Temmuz; milli birlik ve dayanışma hissiyatıyla
Türkiye’nin dibi zehirli haşeratlarla dolu karanlık bir uçurumun kıyısından
çekip alındığı tarihtir. 15 Temmuz, bu nedenlerle Demokrasi ve Milli Birlik
Günü’dür. Elbette bu gün Türkiye için aynı zamanda bir eşik, aynı zamanda bir
dönüm noktasıdır. Yıllarca TSK’ya yasa dışı yollarla sirayet eden FETÖ’cüler,
en sonunda Türk milletine silah doğrultmuş, mermi ve bomba yağdırmışlardır. Bir
defa şu gerçeği yalın bir dille netleştirmemiz gerekmektedir:
15 Temmuz FETÖ kalkışmasına karışan kim varsa, bu hain
teşebbüse kim ortak olmuşsa; ismi, unvanı, mevki ne olursa olsun Türk askeri
değildir, asla da olmamıştır. Türk askeri şereflidir, Türk askeri onur
sahibidir; vatan ve millet sevgisinin bedelini de gerektiği zaman canıyla,
kanıyla ödemektedir. Dışı vaiz, içi vandal olan bir terörist, Türkiye
düşmanlığı konusunda eğitilmiş, şakirtleri maklube yiyerek, ışık evleri ismiyle
açılan karanlık meskenlerde örgütlenerek melanet gergefinde vatana ihaneti
dokumuşlardır. FETÖ’cü teröristler üçüncü bin yılda Asya’nın
Hıristiyanlaştırılmasına hizmetle görevlendirilmiş, Kürdistan’ın doğumunu
hızlandırmak için tembihlenmiş insanlığın ve inancımızın silinmeyecek yüz
karalarıdır. Kim hangi karanlık senaryodan ilhamını alırsa alsın, üzerinde
yaşadığımız vatan toprakları tarih boyunca Türk milletinin kanıyla
mühürlenmiştir. Mensubu olduğumuz, imrenilecek bir kaynaşma ve kucaklaşma
zirvesi olan aziz milletimiz asırlardan beri bağımsızlık onuruna düşkün,
egemenlik haklarına bağlı halde var olagelmiştir.
Bu tarihi gerçeği hem öveceğiz, hem bununla övüneceğiz, hem
de milli ömre kast etmek için pusuya yatan cinayet şebekelerini doğduklarına
doğacaklarına bin pişman edeceğiz. Kardeşçe yaşayacağız, birbirimize saygı
duyup hoşgörü ve uzlaşmayı her daim canlı tutacağız. Bizim bizden başka
dostumuz yoktur. Bunu bilecek ve hatırımızdan çıkarmayacağız. Bakınız, 15
Temmuz darbe teşebbüsüne batılı ülkeler kesin bir tepki koymamışlardır. 15
Temmuz hain teşebbüsünün dış bağlantıları konusunda yaygın söylenti ve yorumlar
aslında malumun bir nevi ilanı, saklanmak istenen ilişki ağlarının ifşasıdır.
Bu darbe mekaniğinin arkasında Türkiye’ye kin ve nefret
besleyen odakların olduğu artık tartışma götürmeyen bir gerçektir. FETÖ’yle
kıran kırana bir mücadele yapılıyorsa da, bu terör örgütünü eğiten, yöneten,
yönlendiren, teşvik eden, hedef gösteren zalimlerle yüzleşme ve hesaplaşma
sağlanmadan tehditlerin geçtiğini, bir daha 15 Temmuz benzeri felaketlerin
yaşanmayacağını söylemek aklı ve mantık işi değildir. Lütfen dikkat ediniz, 15
Temmuz’un sis bulutu henüz dağılmamıştır. Çünkü ihanet ve işgal planlarının
merkez üssü hala aktiftir. Kripto damar henüz kurumamıştır. FETÖ elebaşları
ABD’de ve Avrupa ülkelerinde cirit atmaktadır. Demokrasi, hukuk, insan hakları
ve özgürlük konularında mangalda kül bırakmayan, ama bu değerlerden de zerre
miskal nasiplenmedikleri açıkta olan kuşkulu ülkeler darbecilere sahip
çıkmaktadır, teröristlere kol kanat germektedir, katilleri besleyip
doyurmaktadır. Bu olacak iş midir? Bu durum makul ve maruz görülecek bir hal
midir? Pensilvanya’daki terör inleri dağıtılmadıktan, teröristbaşı Gülen ve
çetesi Türk adaleti önünde hesap vermedikten sonra milli yüreklerdeki alev
sönmeyecek, Türk milleti rahat bir nefes alamayacaktır.
İmralı canisi başına nasıl çuval geçirilip Türkiye
getirilmişse, Fetullah Gülen de aynı şekilde derdest edilip ülkemize
getirilmelidir. Başka çare yoktur, başka çözüm yoktur, başka seçenek yoktur,
ihanetin bedeli başka türlü ödenmiş olmayacaktır. Eğer ABD, FETÖ’yü Türkiye
aleyhine imal etmemişse, Fetullah Gülen’i derhal Türkiye’ye iade etmelidir. Bunu
müttefiklik hukukuna saygı gereği yapmak zorundadır. Bu tarihi görevi
terörizmle mücadeleye destek vermek, nerede durduğunu ispat etmek için yerine
getirmekle mükelleftir. 15 Temmuz gecesi 251 şehidimizin dökülen kanları hala
yerdedir. 2 bin 194 gazimizin sorulacak hesabı da mahşere bırakılamayacaktır. 15
Temmuz’da şehit olan vatan evlatlarımıza, terörle mücadelede şehit düşen
kahramanlarımıza, KOVİD-19 hastalığından dolayı hayatlarını kaybetmiş
vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum. Gazilerimize uzun
ve sağlıklı bir ömür temenni ediyorum. Şu anda tedavi altında olan tüm
kardeşlerimize şifalar diliyorum.”
“KEMERALTI’NDA SOKAK
LAMBALARINDA SIKINTI OLDUĞU SÖYLENİYOR”
Konak ilçesinde Konak ilçemizde Eşrefpaşa’daki Güneşli
Mahallesinde projelendirilmesi yapılan iki katlı yer altı otopark ve pazaryeri
hakkında sorular yönelten Şahin, “Projenin son durumu nedir, yapım çalışmalarına
ne zaman başlanacak? Şu anki Pazar yeri Antik Roma döneminden kalan 2000 bin yıllık
tarihi yol üzerinde bulunmakta, bu tarihi yolun turizme kazandırılması için ne
gibi çalışmalar yapılmaktadır, bu çalışmalar ne zaman başlayacaktır? Tarihi varlıklarımız
yok olmadan bir an evvel bu çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bunları da
daha önceden gündemimizde söyledim ne durum değil. Bir de Kemeraltı’nda
Büyükşehir’imizin çalışmaları var. Restorasyon, güzelleştirme her anlamda alt
yapı çalışması başladı ama Kemeraltı’nda sokak lambalarında sıkıntı olduğu
söyleniyor. Gece görünmeyen yerler oluyor” dedi.