İlginç olay İzmir’de meydana geldi. 87 yaşındaki İbrahim
Dikici, sağlık sorunları nedeniyle 2018 yılında hastaneye gittiğinde nüfus
kayıtlarına göre ölü olduğunu öğrendi. Bunun üzerine isim ve soy ismi olmadan
“adli vaka” olarak girişi yapıldı. Dikici’nin yakınları ise sorunu çözmek için
araştırma yapmaya başladı. Nüfus kayıtlarında Dikici’nin 5 Mayıs 1950 tarihinde
henüz 16 yaşındayken öldüğünün yazıldığı, kaydın da tanımadıkları M.B. isimli
şahsın beyanı ve Kayseri Melikgazi İlçe Emniyet Müdürlüğünün yaptığı tahkikat
sonucu 2018 yılında gerçekleştiği anlaşıldı. Bunun üzerine İbrahim Dikici’nin
yaşadığını ispat etmek için 2 Mart 2021’de hukuk mücadelesi başlatıldı. 18 Mart
2021’de Dikici’den kan örneği alındı, anne babası ve çocukları hayatta olmadığı
için mezarları açılarak DNA tespiti yapılmasına karar verildi. Ancak yaşadığını
bir türlü ispat edemeyen adam, kan örneği alındığı günün gecesi böbrek
yetmezliğinden hayatını kaybetti. Dikici’nin ailesi, bu kez de İbrahim
Dikici’nin 1950 yılında değil, 2021 yılında öldüğünü ispat etmeye çalıştı.
Cenazesi 5 gün boyunca morgda kalan Dikici, uzun uğraşlar sonucu defnedildi.
Dikici’nin ailesi, aradan geçen süre zarfında bu kez de icra takibi ile
sarsıldı. Hastaneye isim ve soy ismi belirtilmeden girişi yapıldığı için sosyal
güvencesiz tedavi olan Dikici için hastaneden 300 bin TL’lik masraf çıkartıldı.
Dikici’nin 11 mirasçısı için icra takibi başlatılırken, “iki kez ölen”
Dikici’nin ailesi hem maddi hem de manevi olarak büyük mağduriyet yaşadıklarını
belirtti.
“Davayı açtığımızda
İbrahim Dikici hayattaydı”
Dikici’nin yaşadığını ispat etmek için açılan davanın
dördüncü celsesi ise bugün İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesinde görüldü.
Dikici’nin avukatı Esra Erdoğan, “İbrahim Dikici, nüfusta 1950 yılında ölmüş
gibi gösterilmiş. Bu da, ailenin çok çok uzaktan tanımadığı bir akrabası
tarafından 2018 yılındaki bildirime dayanarak yapılmış. Biz İbrahim Dikici’nin
yaşadığını kanıtlamak için davamızı açtıktan 2 hafta sonra, İbrahim Dikici bu
kez gerçekten vefat etti. Hastaneden cenazeyi alma süreçleri, defin işlemleri,
aileye manevi olarak çok büyük sıkıntılar yaşattı. Acılarını yaşamaya zaman
bulamadılar. Yani biz bu davayı açtığımızda İbrahim Dikici hayattaydı. O
süreçte İbrahim Dikici’nin yaşadığını kanıtlamak istedik. Ayrıca yaşadığı halde
ölü görüldüğü için sağlık hizmetlerinden sağlıklı bir şekilde yaralanamıyordu.
Hastanelere girişi sıkıntı oluyordu. Hastaneler kendisini kabul etmiyordu, ilaç
temin edemiyordu. Ancak davayı açtıktan sonra vefat ettiği için bu dava artık
ölüm tarihinin değiştirilmesi noktasında devam ediyor” diye konuştu.
“Mezar bildirimi bile
yapmış”
Duruşmada, Dikici’nin yeğenleri Anıl Özırmak ve Seval
Üstünolan’ın dinlendiğini söyleyen Erdoğan, “Şu an dosyamız, tanıkları dinleme
aşamasında. Ölü bildirimi yapan kişinin dinlenilmesi için Kayseri’ye talimat
yazıldı. Onun ifadesi de dosyaya geldiği zaman neden böyle bir bildirimde
bulunduğu görülecek. Evraklar geldiğinde gördük ki, bildirimi yapan şahıs,
‘Kayseri’de İbrahim Dikici’nin mezarı var’ diye mezar yeri bile bildirmiş.
Yaşayan kişi için ‘bu kişi öldü’ diyerek tanıklar da bulmuş. Tanıklar da şahsı
doğrulamış. Bunu neye dayanarak yaptığının ortaya çıkması için ifadesini bekliyoruz”
sözlerine yer verdi.
“İcra takibi için
itiraz edeceğiz”
Ailenin mağduriyeti devam ederken, icra takibi ile bir
mağduriyet daha yaşadığını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: “Şu an tedavi
gördüğü hastane tarafından Dikici’nin ailesindeki 11 mirasçıya 300 bin TL’lik
fatura çıkartıldı ve icra takibine geçildi. Çünkü İbrahim Dikici T.C. kimlik
numarası ile hastaneye giriş yapamadığı için isim ve soy ismi olmadan giriş
yapılmıştı. Sağlık güvencesi olmadığı için de bu rakamda bir fatura çıkartıldı.
Manevi mağduriyetlerin yanı sıra maddi mağduriyet de yaşama riskleri var. İcra
konusunda bu hafta itirazlarımızı yapacağız. Ölü bildiren kişi için suç
duyurusunda bulunacağız. Tazminat davası da açacağız.”
“Mezarı açılabilir”
Erdoğan, “Daha önce yaşayan ama ölü görünen insanlar
hakkında bu tarz davalar olmuş ve sorun çok kolay düzeltilmiş. Bizim davamız
sürecinde müvekkilimiz vefat etti. Biz ihtimale binaen, İbrahim Dikici’nin
kanını aldırmıştık. Şu anda adli tıpta kanı saklanıyor. Eğer tanıklar yeterli
olmazsa bu defa mezarı açılacak, mezarından kemik örneği alınıp adli tıpta
saklanan kanla karşılaştırılıp o şekilde davamızı kanıtlamaya çalışacağız”
ifadelerine yer verdi.
“Maddi olarak da
çöküşe geçtik”
Dikici’nin yeğeni Anıl Özırmak, “Dayım yaşadığını bir türlü
ispat etmedi, sonra da rahmetli oldu. Yakın bir süre önce bize bildirim geldi.
Kendisinin tedavi masrafları ile ilgili bu gidişle hesaplarımıza haciz
konulacak. Bununla ilgili başvuruda bulunacağız. Bu durumla ilgili mağduruz.
Dayım normalde sosyal güvencelerden faydalanacaktı ama hastanede isim ve soy
ismi olmadan kayıt açıldığı için sosyal güvencelerden faydalanamadı. Bu yüzden
de masraflar devlet tarafından karşılanamadı. Dolayısıyla 300 bin TL’lik masraf
bize kalmış oldu. 11 mirasçısına bildirim gitti. Öte yandan dayımın mezarında
hala isim yazmıyor. Dava sonuçlandıktan sonra ilk işimiz, dayımın mezarına isim
ve soy ismi yazdırmak olacak. Uzun süredir isim ve soy isimsiz olarak mezarda
yatıyor. Bu çok acı bir şey. Bir de bunun üzerine icra takibi ile maddi olarak
çöküşe geçtik. Şimdi de borçlarla uğraşıyoruz” derken bir diğer yeğeni Seval
Üstünolan da, yaşadıkları süreçte çok yıprandıklarını ve sorunun bir an önce
çözülmesinin istediklerini söyledi.