İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kameraların karşısına geçti ve gazetecilerin sorularını
yanıtladı. İmamoğlu’na sorulan sorular ve İBB Başkanı’nın verdiği yanıtlar
şöyle oldu:
“Kanal İstanbul çevresinde satılan araziler, tarım arazisi
olarak satılıyor ama ÇED raporunda da yeni bir şehirden bahsediliyor.
1/100.000’lik planda da adı geçiyor. Şu dönem satılan arazilere ilişkin neler
diyorsunuz? Bir de belediyelerin tapu sorgulama sistemleri ile ilgili
değişiklik var. İçişleri Bakanlığı’nın web portalına dahil olacak bu sistem…”
- Bir yanlış başladı mı peşi sıra yanlışlar domino taşı gibi
devrile devrile gider. Şu anda olan bu. Üzülüyorum. Sayın Bakan, “Hiç arsa
hareketi olmadı” dedi. Biz, 30 milyon metrekareye kadar tespitimizi yaptık. Biz
onu açıklayınca, bilgi paylaşımını yasaklamaya dönük bir hareket. Yıllardır
belediyeler kullanır, faydalı da bir paylaşımdır. O izin ilçe belediyelerinde
de vardır, büyükşehir belediyesinde de vardır. Birçok bürokratik işlem, onun
sayesinde yürür. Akıl alacak gibi değil. Tümüyle yanlış başlamıştır.
Milyonlarca metrekare arsa satın alınmıştır. Bu arsaları satın alan insanlar,
buradaki değişikliği öğrendiği için almıştır. 3-4 yıl önceden, Türkiye’de bile
yokken Arap ülkelerinde filmler dönmüş, izlenmiş, izletilmiş… Öyle denkleşmeler
var ki planda… Bunların hepsi üzücü. Ama şu müjdeyi vereyim: İnşallah bu yanlıştan
dönülecek. İnşallah bu tarım arazisi olan yerlerde, bu satın alan arkadaşlar,
şehir tarımına katkı sunarlar. İstanbul halkı da bunu bizden bekliyor. İstanbul
halkı da o arazilerde tarım yapılsın istiyor. Su havzaları aynı şekilde
korunsun istiyor. Bu satın alanlar, bizim iyi bir Tarım Daire Başkanlığı’mız ve
Tarım Politikalarını Güçlendirme Merkezi’miz var, oraya şimdiden
danışabilirler, “Hangi bölgesinde, hangi ürünü yetiştirebiliriz” diye
danışabilirler. Orada öyle 5 kat, 10 kat, 70 kat bina hayal etmesinler.
İstanbullu bunu istemediği için böyle konuşuyorum. Ben değil, bilim insanları
bu sürecin yanlış olduğunu anlattıkları için bunu böyle anlatıyorum. Bu ses
benim sesim değil, 16 milyon insanın sesi.
“BU SESİ DİNLEMEK
ZO-RUN-DA-SI-NIZ”
“Referandum konusu iktidar kanadı tarafından kapatılıyor.
Çevre Bakanı, ‘2011’de halk zaten tercihini yaptı. Referandumu soranlar neyi
halka sorarak yapmış ki’ dedi ve referanduma gerek olmadığını işaret etti. ÇED
raporunda, Çanakkale için de bir kanal gerekliğinin altı çizildi. Bu konuya
ilişkin neler düşünüyorsunuz?”
- Ben, belediye başkanlığını yaptıkça, halka sormanın ve o
şekilde karar almanın keyfini yaşadık. Sokak hayvanlarının ya da evcil
hayvanların oynaması için bir “Pati Park” yapılmasını bile bana Beylikdüzü’nde
yaşayan insanlar söyledi ve yaptım. Biz, meydanları yapacağız ve bütün
İstanbul’a sormak istiyoruz. Aydınlatmaya varıncaya kadar birçok şeyi toplumla
paylaşacağız. Ki bunlar, şehircilik adına önemlidir ama basit konulardır. Sayın
Bakan, bu konu, İstanbul’un geleceği. Ne ona senin bu şekilde konuşman doğru ne
de benim tek başıma, ‘Karar veriyorum’ demem doğru ne de bir başkasının… Tabi
ki referandum yapıldı. O, sistemle ilgiliydi. Bir Cumhurbaşkanı seçildi. Doğru.
Sayın Cumhurbaşkanı bizim de Cumhurbaşkanı’mız. Ama bir de İstanbul’un Belediye
Başkanı seçildi. 2019’da, İstanbul tarihinin en büyük oyuyla, İBB Başkanı
seçildi ve ben onların sesini temsil ediyorum. Onlar adına diyorum kİ; bu halk,
bu projeye karşı. Bu sesi dinlemek zo-run-da-sı-nız. Gerisi yalan. Bu halkın
sesi, dinlenmeli. Modelleri var. Çağırın, gelelim. Konuşalım. Niçin karşıyız,
anlatalım. Çalıştay yapıyoruz. Davet ediyorum Sayın Bakan’ı da. Buyurun, gelin,
anlatın; niçin savunuyorsunuz? Görsellerinizi gösterin. “Bakın” deyin, “Şunları
şunları yapacağız. Onun için savunuyoruz” deyin. Biz de “Hayır, onlar olmamalı.
Çünkü İstanbul’a şu zararları var. Biz de onların yerine bunları yapacağız.
Tarım alanlarını geliştireceğiz, yeşil alanı, SİT alanlarını koruyacağız”
diyelim. Halk, karar versin. Sorumlu olan herkesi davet ediyorum. Umarım
gelirler.
“BURASI İSTANBUL.
DÜNYANIN GÖZ BEBEĞİ”
- Çanakkale konusuna gelince. Bu işin bir sürü tezi var
zaten. Montrö Antlaşması’nın detayları var. Montrö Antlaşması, boğazlarla
ilgili bir antlaşma. Sadece İstanbul Boğazı’nı tanımlayan bir antlaşma değil.
Montrö diye ortaya atılan kavram, orası için de geçerli. O zaman nasıl olacak?
Tüm gerekçeleriyle sıkıntılı bir iş. Şunu diyorlarsa: “Biz, çölde bir arazi
bulduk. Dünyada da 50 tane kanal var, 51’nciyi yapacağız.” Buyursun yapsınlar.
Ama burası çöl değil. Burası, İstanbul. Dünyanın göz bebeği. 1453’ten beri de
Fatih Sultan Mehmet bu şehri fethettiği günden beri de bize emanet. Biz,
emanete ihanet etmek istemiyoruz.
“Mahir Ünal’ın size yönelik eleştirileri vardı,
‘Cumhurbaşkanı gibi konuşuyor. İstanbul’un değil, Türkiye’nin sorunlarını
konuşuyor’ diye. ‘Arkasındaki akıl, böyle istiyor’ demişti. Bununla ilgili
neler söylemek istersiniz?”
- Benim arkamda, 16 milyon insanın aklı var. Şu anda konuştuğumuz konuları konuşuyorum günlerdir. Bunları hepsi, tek tek İstanbul’la ilgili çok önemli konular. Ama ben öyle anlıyorum ki; ne yazık ki AK Parti’nin içindeki bazı arkadaşlar, “Ben ne konuşsam da öne çıksam” diye bir arayış içinde. Herhalde orada prim yapan, benim adımla ilgili bir şey söylemek. Ben, İBB Başkanı’yım. Keyifle izlesin.