Çiğdem CANPOLAT /
ÖNCÜŞEHİR - İzmir Depremzedeler Derneği(İZDEDA), bugün mağduriyetlerini
dile getirmek amacıyla bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı İZDEDA
Başkanı Haydar Özkan okudu.
Açıklamada İzmir Milletvekillerine çağrıda bulunan Özkan, “Bizler İzmir depremzedeleri olarak son nefesimizi alıyoruz. Bizler çaresiziz. Bizlere devletin el atması gereken insanlarız. Vergilerini bugüne kadar kayıtsız şartsız ödemiş, devletine bağlı hükümetine saygılı kanunlarından ve bugüne kadar uygulanmış yönetmeliklerinden haberdar, akıllı, zeki ama mağdur insanlarız” dedi.
“İNSANLAR HİÇBİR KURUMDAN DESTEK BULAMADI”
30 Ekim 2020 tarihinde meydana gelen depremde 117 canın yitirildiğini söyleyen Özkan, “20 saniyelik deprem 117 canımızı aldı. Geride gözü yaşlı anneler, babalar, kardeşler, eşler ve evlatlar bırakmakla kalmayıp 80 bin konutumuza da hasar verdi. Yaklaşık 500 bin kişi evsiz, çaresiz, umutsuz, yurtsuz, yarınsız kaldı. Ölenlere Allah’tan rahmet dilerken ailelerine de sabır temenni ediyorum. O günden bu yana 15 ay geçti. Acılarımız da çaresizliğimiz de aynı günkü gibi. Devletimiz depremde ağır hasar alan ve yıkılan binalarımızın yerine yerlerinde yaklaşık 1700 bağımsız bölüm, rezerv alandan 3500 bağımsız bölüm yaptı bunların bir kısmını teslim etti, bir kısmını nisan ayında, geri kalanını da haziran ayında teslim edecek ve bunun ücretini bizlerden kimisini 20 yıl geri ödemeli kimisini 19 yıl geri ödemeli olarak alacaktır. Geriye kalan 75 bin bağımsız bölümden 8 bin orta hasarlı, 67 bin az hasarlı bağımsız bölüm ise sahipsiz bırakılmıştır. Depremin hasar verdiği bu kadersiz insanlar hiçbir kurumdan destek bulamamıştır” diye konuştu.
“DEPREMZEDENİN AĞIR,
ORTA, AZ HASARLISI OLMAZ”
11 aydır emsal savaşı verdiklerini dile getiren Özkan, “11 ay boyunca emsal artışı için adeta savaş verdiğimiz ve pinpon topu gibi ortada dolaştırıldığımız unutulmamalıdır. 15 aydır da faizsiz kredi için yalvarıyoruz. Siyasi partiler arasındaki 'sözde depremzedeyi siyasete alet etmeme' söyleminin arkasındaki sürtüşme ile bu günlere kadar geldik. Devletimizin kanunları orta hasarlıya güçlendirme yap diyor, az hasarlıya ise senin için sorun yok diyor. Oysaki geçmiş dönemde yapılmış yanlışlar yüzünden bugün bu kadar konutun hasar gördüğü biliniyor. Bu kadar insan can verdi. Depremzedenin ağır, orta, az hasarlısı olmaz. Bir konutta ya oturulur ya oturulmaz. 75 bin konut hasarlıdır. Yenilenmelidir. Güvenli konutlara dönüştürülmelidir. Bunun için yüce devletimiz bu insanları kentsel dönüşümcü olarak görmemeli, depremzede olarak görmeli ve ona göre muamele etmelidir. Yani 400 bin TL'lik kentsel dönüşüm kredisini çek ortalama 3000 TL maaşla 8 bin TL'lik taksiti 10 yıl boyunca öde dememelidir” dedi.
“38 MİLYAR DOLAR
DEPREM VERGİLERİNİ SORGULAMIYORUZ”
Depremzedelerin kimseden hibe beklemediğini ifade eden Haydar Özkan, “Bizler göründüğü üzere 2 yıl ötelemeli en az 20 yıl vadeli 0 faizli 600 bin TL kredi ile bu işin içinden zar zor çıkabiliriz. Depremzedeler kimseden hibe beklemiyor. 38 milyar dolar deprem vergilerini sorgulamıyoruz. Konutlarını yaparak çoluğuyla çocuğuyla güvenli evde otururken onuruyla, gururuyla ödeyebileceği destek kredisi bekliyor. Günümüz koşullarında 100 m2 bir konutun yapım maliyeti 800 bin TL olduğu gerçeği göz önünde bulundurulursa destek kredisi istemekte ne kadar haklı olduğumuz görülecektir. Gözlerine bakarsanız anlarsınız” açıklamalarında bulundu.
“AKIL TUTULMASIDIR”
Şehir Plancıları Odası’nın açtığı dava hakkında da konuşan Özkan, “Maliyeti 800 bin TL olan konutun 600 bin TL’si faizsiz destek kredisi ile karşılanırken 200 bin TL’si ise Sayın Şehir Plancıları Odasının mahkemeye vermiş olduğu emsal tarafından karşılanacaktır tabii eğer ellerini vicdanlarına götürüp mahkemeyi geri alırlarsa. Yıkılmış ya da yıkılacak olan evimize emlak vergisi istenmesi ve hatta ödemediğimiz için icra gönderilmesi bir akıl tutulmasıdır. Bu konuda da Hükümet ile Merkezi yönetim arasında kalmış durumda olduğumuz bilinmelidir” ifadelerini kullandı.
“VATANDAŞLA HELALLEŞMEK
ADINA BİZİM İÇİN KIYMETLİDİR”
Depremde hayatını kaybedenlerin yıkılan evlerinin inşasından da ödeme istendiğini ifade eden Haydar Özkan, “20 yıl boyunca orada vefat eden kişinin her ay TOKİ ödemesini yaparken tekrar öldürmesi oldukça acı diye düşünüyoruz. Yaklaşık 80 konutu devletimizin karşılayamayacak güçte olmadığını biz biliyoruz. Proje alanlarından küçültülerek yapılan konutların hak kayıplarının önlenmesi için rezerv alandan satış önceliği verilmesi mağduriyetlerin giderilmesi adına ve vatandaşla helalleşmek adına bizim için kıymetlidir” dedi.
“İZMİR'İMİZİN
MİLLETVEKİLİNE KÜSKÜNLÜĞÜMÜZÜ, KIRGINLIĞIMIZ İLETİYORUZ”
Depremde yaptığı inşaatı hasar gören müteahhitlerin müteahhitlik karnesinin iptal edilmesinin ortak dilekleri olduğunu söyleyen Özkan, “Bir gecede vergilerin sıfırlandığı, torba yasaların çıkabildiği ülkemizde bu isteklerimizin karşılanmaması çok da gerçekçi görünmemektedir. Bu konu ile ilgili İzmir'imizin milletvekiline küskünlüğümüzü, kırgınlığımız iletiyoruz. Depremin İzmir de olmasına rağmen İzmir milletvekillerimizin çoğunluğunun konudan bihaber ve bize karşı ilgisiz oldukları aşikardır” ifadelerini kullandı.
“İZMİR DEPREMZEDELERİ OLARAK SON NEFESİMİZİ ALIYORUZ”
İzmir Milletvekillerine çağrıda bulunan Haydar Özkan, “İzmir’imizde 28 milletvekilimiz mecliste bir araya gelip çay içmesini bilen depremzedelerin yanında olmak için bir araya gelip görüntü vermekten kaçmaktadırlar. Bizler bu sıkıntılarla uğraşırken bizim yanımızda oluyormuş gibi yapan ama olmayan tüm siyasi partilere, tüm siyasi parti liderlerine tüm siyasi partinin milletvekillerine burada çağrımızdır. Bizler İzmir depremzedeleri olarak son nefesimizi alıyoruz. Bizler çaresiziz. Bizlere devletin el atması gereken insanlarız. Vergilerini bugüne kadar kayıtsız şartsız ödemiş, devletine bağlı hükümetine saygılı kanunlarından ve bugüne kadar uygulanmış yönetmeliklerinden haberdar, akıllı, zeki ama mağdur insanlarız” dedi.
ÇADIR KURUYORLAR
AK Parti İzmir İl Başkanlığı binası önünde çadır kuracaklarını söyleyen Özkan, “Bizler önümüzdeki süreçte biz bu konuyla ilgili geri dönüş sağlanmadığı zaman AK Parti İzmir İl Başkanlığı binası önünde çadır kurup, bizleri oradan kovuncaya kadar mücadele etmeye karar verdik. Bu konuyla ilgili şöyle bir gerçek asla unutulmamalıdır; biz depremzedelerin kurmuş olduğu dayanışma derneği hiçbir partiye hiçbir zaman ne uzak ne yakın olmuştur. Bütün siyasilerin başımızı üstünde yeri vardır. Bizim sorunlarımızı çözmek zorunda olduklarını da bilmelidirler. Bizler sorunlarımızı kendi kendimize çözecek olsaydık o zaman kabile şeklinde yaşardık. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin ve devletinin birer bireyi olarak; barınma hakkımızın 15 ay geciktirildiği, bu konuya hiç kimsenin eğilmediğini, eğilmemek için çaba sarf ettiğini üzülerek haykırmak istiyorum. Bizi bu şekilde görmek eğer sizi mutlu ediyorsa 15 ay daha buralarda kalırız. Ama bizim çoluğumuzun çocuğumuzun olduğunu, bizim birer fert olduğumuz, evlatlarımızı, ailelerimizi depremden hasarlı çıktığı unutulmamalıdır. Hiç olmasa ölülerimizden sonra psikolojik hasarlarımızın bile 15 aydır tedavi edilemediği gerçeği neden göz önünde bulundurulmuyor?” ifadelerini kullandı.
“BİZLERİ BAYRAKLI’DAN ZORAKİ GÖÇ İÇİN Mİ ZORLUYORSUNUZ?”
“Bizler depremzedeyiz, bizler kentsel dönüşümcü değiliz” diyen Özkan, “Bizi duymak istemeyen, depremden bir haber komşularımız, siyasi partilerimiz, milletvekillerimize çağrımız şudur; bizleri lütfen Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ferdi olarak görünüz. Bizim sorunlarımıza çözüm bulmak için sizlerde elinizi taşın altına koyunuz. İkinci toplanmamız her ne kadar kanun dışı olsa da, isteklerimizden rahatsız olanlar olsa da, biz AK Parti İl Başkanlığı önünde çadırlarımızı kurup, kovulana kadar mücadele edeceğiz. Bizim sorunlarımıza çare bulmalarını isteyeceğiz. Artık ciddiyetimiz, hassasiyetimiz ve bıçağın kemiğe dayandığı görülmelidir. Biz yapılanlardan dolayı hükümetimize ve devletimize şükranlarımızı, teşekkürlerimizi her zaman sunduk. İzmir depremzedesi 80 bin bağımsız bölümden oluşmaktadır. 5 bin ağır hasarlı bölümden oluşmamaktadır. 75 bin orta ve hasarlı bağımsız bölüm sakinleri evlerinden, yurtlarından uzakta memleketlerine göç etmiştir. Bunları görmemek, duymamak acaba mazeretsiz olarak mı yapılmaktadır? Bizleri Bayraklı’dan zoraki göç için mi zorluyorsunuz? Bizleri Bayraklı’ya Bornova’ya Karşıyaka’ya yakıştıramıyor musunuz? Evlerimizi satıp gidelim mi istiyorsunuz?” dedi.