Çiğdem CANPOLAT GÜÇTEKİN / ÖNCÜŞEHİR - İzmir’de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları başladı.
İzmir Valiliği tarafından Cumhuriyet Meydanında düzenlenen tören, İzmir Valisi Süleyman Elban ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay askeri araç üzerinden katılımcıları selamlayarak başladı.
Halk oyunları ve bando takımının gösterileri sonrası konuşan Vali Elban, önemli mesajlar verdi.
Elban’ın konuşması ise şu şekilde;
ELBAN: İKİ YIL ÖNCE CUMHURİYETİMİZİN BİR ASRINI BİTİRDİK
Bugün bizim için çok özel bir gün. İki yıl önce cumhuriyetimizin bir asrını bitirdik. Artık cumhuriyetimizin ikinci yüzyılındayız. Osmanlı İmparatorluğu 300 yıllık devlet ve imparatorluk geçmişinden sonra artık Avrupa topraklarının ortasına kadar ilerleyişini devam ettirmiş, ilim de fende teknolojide ve bilinen her sahada döneminde zirveye ulaşmıştır. Toprak olarak da zirveye ulaşmıştı. Askeri başarı olarak da zirveye ulaşmıştı. Bilimde de zirveye ulaşmıştı. Devlet hayatında da zirveye ulaşmıştı. Ancak 300 yılın sonunda Avrupa'da başlayan bilimsel gelişmeler bunu destekleyen coğrafi arayışlar ve gelişmeler ardından gelen büyük sömürge ve buluşlarla birlikte Avrupa'daki ilerleyişimiz maalesef durma noktasına geldi. Ancak Avrupa ülkeleri Uzak Doğu'da, okyanuslarda, Afrika'da ve yanlışlıkla keşfettikleri Amerika'da sömürü düzenlerini oturtup bir taraftan o bölgelerin tüm zenginliklerini ve kaynaklarını Avrupa'ya taşırken; öbür tarafta da ilim ve fen alanındaki çalışmalarla birlikte de kendilerini geliştirmeye devam ettiler. Ancak bizim o dönemde gelişimimiz maalesef yavaşladı ve bu yavaşlamayı gören Avrupalılar gitmek istedikleri coğrafyalarda bizi yol üzerinde engel görmeye başladılar. Avrupa'daki varlığımız ve ilerleyişimiz onlar için bir tehdit olmaya başladı. Bu nedenle hem Osmanlı Devleti'ni artık yok etmek, onun sahip olduğu tüm dünyaya sahip olmalarına rağmen, Osmanlı'nın sahip olduğu doğal kaynaklara erişmek ve bu dünyanın birçok yöresine gidip gelirken güzergahı kendi hakimiyetlerine almak ve hepsinden ötesi bu milleti tarih sahnesinden silmek için artık Osmanlı'ya saldırılara başladılar. Maalesef bu çekilme biliyorsunuz Sakarya Meydan Muharebesine kadar yaklaşık 300 yıl devam etti. En vahimi de Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra küçük Anadolu coğrafyasına sıkışmış bu milleti artık yok etmek için son bir hamleyle hücum ettiler. Batı'da güneyde, doğuda, İstanbul'da, yurdun dört bir yanında işgallere başladılar. Artık onlar şuna inanmıştı, bu millet tarih sahnesinden silinecek. Hem dünyada hem Anadolu topraklarında artık bu millet hakimiyeti kalmayacak. Buna inanmışlardı ve bu amaç doğrultusunda hızla ilerliyorlardı.
YAŞASIN CUMHURİYET
Bu milletin uzun yıllar süren savaşlarda artık ne takati kalmış, ne askeri kalmış, ne elinde silahı mühimmatı kalmıştı. Mücadele gücünün hemen hemen hiç olmadığının hem düşman hem insanımızla farkındaydı. Ama buna inanmayan biri vardı; o da yüce Atatürk. Her şeye rağmen bu milletin kendi imkanlarıyla, kendi damarlarından gelen asil kuvvetle, imanıyla düşmanı yenebileceğini ve bu topraklardan kovabileceğine inanıyordu. Bu azim ve inançla Samsun'dan başlattığı Anadolu Kurtuluş Hareketi üzerinde bulunduğumuz İzmir'de 9 Eylül'de düşmanı denize dökerek başarıyla sonuçlandırdı. Kendisine inanan millet, kendisinin arkasında kenetlenerek tarihte eşi benzeri görülmemiş büyük bir zafere imza attı. Ancak bu zafer yeterli değildi. Büyük Atatürk büyük dehasıyla bunu görüyor, buna inanıyordu. Çünkü bu topraklarda huzur içerisinde yaşamak, bu coğrafyada tarih sahnesinde var olduğumu gibi hep şerefli, bağımsız ve özgür yaşayabilmek için bizim medeni ülkeler seviyesini hızlıca yakalayıp geçmemiz gerekiyordu. Bunun için öncelikle bu milletin karakterine ve mayasına uygun bir rejim lazımdı. Bu da milletimizin karakterine ve mayasına en uygun rejimin cumhuriyet olduğunu gördü ve 28 Ekim 1923 günü ‘Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan ediyoruz’ dedi ve 29 Ekim günü 102 yıl önce cumhuriyet ilan edildi. Yaşasın cumhuriyet.
AZİZ MİLLETİMİZE BU UĞURDA HEP KONUSUNDA SÖZ VERİYORUZ
Ama Güzel Atatürk sadece vatanı kurtarmak ve cumhuriyeti kurmakla bu işin yetmeyeceğini biliyordu. Medeni ülkeleri yakalayıp geçmek için ilimde, fende, tarımda, sanayide, savunma alanında, her alanda başarı göstermek, çalışma yapmak, çok çalışmak ancak bu şekilde o ülkeleri geçmenin mümkün olacağını biliyordu. Çok süratli şekilde her alanda büyük devrimler başlattı. Cumhuriyetimiz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok kısa süre içerisinde çok büyük atılımlara imza attı. Cumhuriyetimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti dimdik ayağa kalkmıştır. Bugün ikinci yüzyılına girdiğimiz cumhuriyetimizde Türkiye yüzyılının vizyonu ve sinerjisiyle birlikte inşallah bizler de eğitimde, bilimde, savunma alanında, sanayide, tarımda kısaca her alanda çok çalışarak, çok gayret ederek, yorulmadan, hep çalışarak hep mücadele ederek medeni ülkeleri en kısa zamanda yakalayıp onların üzerine çıkmak hedefindeyiz. Yoksa bu coğrafyada tutunabilmenin, tarih sahnesine kalabilmenin başka yolu olmadığına kesin inanıyoruz. Aziz milletimize bu uğurda hep konusunda söz veriyoruz.
İzmir Valiliği tarafından Cumhuriyet Meydanında düzenlenen tören, İzmir Valisi Süleyman Elban ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay askeri araç üzerinden katılımcıları selamlayarak başladı.
Halk oyunları ve bando takımının gösterileri sonrası konuşan Vali Elban, önemli mesajlar verdi.
Elban’ın konuşması ise şu şekilde;

ELBAN: İKİ YIL ÖNCE CUMHURİYETİMİZİN BİR ASRINI BİTİRDİK
Bugün bizim için çok özel bir gün. İki yıl önce cumhuriyetimizin bir asrını bitirdik. Artık cumhuriyetimizin ikinci yüzyılındayız. Osmanlı İmparatorluğu 300 yıllık devlet ve imparatorluk geçmişinden sonra artık Avrupa topraklarının ortasına kadar ilerleyişini devam ettirmiş, ilim de fende teknolojide ve bilinen her sahada döneminde zirveye ulaşmıştır. Toprak olarak da zirveye ulaşmıştı. Askeri başarı olarak da zirveye ulaşmıştı. Bilimde de zirveye ulaşmıştı. Devlet hayatında da zirveye ulaşmıştı. Ancak 300 yılın sonunda Avrupa'da başlayan bilimsel gelişmeler bunu destekleyen coğrafi arayışlar ve gelişmeler ardından gelen büyük sömürge ve buluşlarla birlikte Avrupa'daki ilerleyişimiz maalesef durma noktasına geldi. Ancak Avrupa ülkeleri Uzak Doğu'da, okyanuslarda, Afrika'da ve yanlışlıkla keşfettikleri Amerika'da sömürü düzenlerini oturtup bir taraftan o bölgelerin tüm zenginliklerini ve kaynaklarını Avrupa'ya taşırken; öbür tarafta da ilim ve fen alanındaki çalışmalarla birlikte de kendilerini geliştirmeye devam ettiler. Ancak bizim o dönemde gelişimimiz maalesef yavaşladı ve bu yavaşlamayı gören Avrupalılar gitmek istedikleri coğrafyalarda bizi yol üzerinde engel görmeye başladılar. Avrupa'daki varlığımız ve ilerleyişimiz onlar için bir tehdit olmaya başladı. Bu nedenle hem Osmanlı Devleti'ni artık yok etmek, onun sahip olduğu tüm dünyaya sahip olmalarına rağmen, Osmanlı'nın sahip olduğu doğal kaynaklara erişmek ve bu dünyanın birçok yöresine gidip gelirken güzergahı kendi hakimiyetlerine almak ve hepsinden ötesi bu milleti tarih sahnesinden silmek için artık Osmanlı'ya saldırılara başladılar. Maalesef bu çekilme biliyorsunuz Sakarya Meydan Muharebesine kadar yaklaşık 300 yıl devam etti. En vahimi de Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra küçük Anadolu coğrafyasına sıkışmış bu milleti artık yok etmek için son bir hamleyle hücum ettiler. Batı'da güneyde, doğuda, İstanbul'da, yurdun dört bir yanında işgallere başladılar. Artık onlar şuna inanmıştı, bu millet tarih sahnesinden silinecek. Hem dünyada hem Anadolu topraklarında artık bu millet hakimiyeti kalmayacak. Buna inanmışlardı ve bu amaç doğrultusunda hızla ilerliyorlardı.

YAŞASIN CUMHURİYET
Bu milletin uzun yıllar süren savaşlarda artık ne takati kalmış, ne askeri kalmış, ne elinde silahı mühimmatı kalmıştı. Mücadele gücünün hemen hemen hiç olmadığının hem düşman hem insanımızla farkındaydı. Ama buna inanmayan biri vardı; o da yüce Atatürk. Her şeye rağmen bu milletin kendi imkanlarıyla, kendi damarlarından gelen asil kuvvetle, imanıyla düşmanı yenebileceğini ve bu topraklardan kovabileceğine inanıyordu. Bu azim ve inançla Samsun'dan başlattığı Anadolu Kurtuluş Hareketi üzerinde bulunduğumuz İzmir'de 9 Eylül'de düşmanı denize dökerek başarıyla sonuçlandırdı. Kendisine inanan millet, kendisinin arkasında kenetlenerek tarihte eşi benzeri görülmemiş büyük bir zafere imza attı. Ancak bu zafer yeterli değildi. Büyük Atatürk büyük dehasıyla bunu görüyor, buna inanıyordu. Çünkü bu topraklarda huzur içerisinde yaşamak, bu coğrafyada tarih sahnesinde var olduğumu gibi hep şerefli, bağımsız ve özgür yaşayabilmek için bizim medeni ülkeler seviyesini hızlıca yakalayıp geçmemiz gerekiyordu. Bunun için öncelikle bu milletin karakterine ve mayasına uygun bir rejim lazımdı. Bu da milletimizin karakterine ve mayasına en uygun rejimin cumhuriyet olduğunu gördü ve 28 Ekim 1923 günü ‘Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan ediyoruz’ dedi ve 29 Ekim günü 102 yıl önce cumhuriyet ilan edildi. Yaşasın cumhuriyet.
AZİZ MİLLETİMİZE BU UĞURDA HEP KONUSUNDA SÖZ VERİYORUZ
Ama Güzel Atatürk sadece vatanı kurtarmak ve cumhuriyeti kurmakla bu işin yetmeyeceğini biliyordu. Medeni ülkeleri yakalayıp geçmek için ilimde, fende, tarımda, sanayide, savunma alanında, her alanda başarı göstermek, çalışma yapmak, çok çalışmak ancak bu şekilde o ülkeleri geçmenin mümkün olacağını biliyordu. Çok süratli şekilde her alanda büyük devrimler başlattı. Cumhuriyetimiz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok kısa süre içerisinde çok büyük atılımlara imza attı. Cumhuriyetimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti dimdik ayağa kalkmıştır. Bugün ikinci yüzyılına girdiğimiz cumhuriyetimizde Türkiye yüzyılının vizyonu ve sinerjisiyle birlikte inşallah bizler de eğitimde, bilimde, savunma alanında, sanayide, tarımda kısaca her alanda çok çalışarak, çok gayret ederek, yorulmadan, hep çalışarak hep mücadele ederek medeni ülkeleri en kısa zamanda yakalayıp onların üzerine çıkmak hedefindeyiz. Yoksa bu coğrafyada tutunabilmenin, tarih sahnesine kalabilmenin başka yolu olmadığına kesin inanıyoruz. Aziz milletimize bu uğurda hep konusunda söz veriyoruz.







