Didar DEMİRCİ -Bayraklı’da yapılmakta olan ve ülke genelinde 33 tane yapılması planlanan Şehir Hastanelerini protesto etmek amacıyla Konak Kent Konseyi, İzmir Tabip Odası ve Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Şubesi bir araya geldi. İl Sağlık Müdürlüğü önünde bir araya gelen STK’lar yaptıkları basın açıklaması ile kamu hastanelerin taşınması veya dönüştürülmesine karşı çıkarken Şehir Hastanelerin kamu aleyhine bir uygulama olduğu dikkat çekildi. Basın açıklamasına Konak Kent Konseyi, İzmir Tabipler Odası, Sağlık Emekçileri Sendikası üyeleri katılırken, CHP Konak İlçe Başkanı Çağrı Gruşçu basın açıklamasına destek verdi. Basın açıklamasının ardından kent merkezindeki hastanelerin kapatılması olasılığına karşı toplanılan 15 bin imza İzmir İl Sağlık Müdürlüğüne teslim edildi.
Şehir Hastanelerinin kamu yararı taşımadığını
iddia eden grup, hastanelerin konum itibariyle de şehirden uzak olmasının dezavantajlarını
sıralayarak bir basın açıklaması düzenledi. Basın metnini okuyan Konak Ket
Konseyi Başkanı Hamit Mumcu, şu ifadelere yer verdi:
“Şehir Hastaneleri kamu aleyhine bir uygulamadır. Şehir
Hastaneleri, kamudan kaynak aktarmanın kılıfını oluşturan, yandaş sermayeyi
zenginleştiren yöntemlerden birisidir. Hastalar, yakınları ve sağlık
çalışanlarını da bu sürecin kurbanlarıdır.
Şehir Hastaneleri sağlığın anayasal bir hak olduğu, ücretsiz
sağlık hizmetinin ve hastanelerin halkın olduğu gerçeğinin reddidir.
Geleceğimizi karartan Şehir Hastaneleri eşit, ulaşılabilir,
nitelikli ve ücretsiz sağlık hizmeti vermesi gereken Yönetimlerin, bu hakkı göz
ardı ederek sağlığı kazanç kapısı ve bir rant aracı olarak gördüğünün farklı
bir kanıtıdır.
Şehir Hastaneleri, devlet hastanesi değildir! Şehir
Hastaneleri döner sermaye ile çalışan kar garantili, kar amaçlı Şirketlerdir.
İzmir Bayraklı Şehir hastanesi, Bakanın deyimi ile Sağlık Üssü Türkerler ve
Gama Holding ortaklığı tarafından inşa edilmektedir.
Şehir Hastaneleri bedelsiz olarak kendilerine sunulan hazine
arazileri, yani kamusal alanlar üstüne kurulmaktadır. Sağlık Bakanlığı devletin
arazisine kurdurduğu bu işletmelere 25 yıl kira ödeyecektir.
Sağlık Bakanlığı tarafından bu Şirketlere %70 doluluk yani
hasta garantisi verilmektedir.
Bu Şirketler bir yandan bina karşılığı aldıkları kiradan
diğer yandan da verdikleri hizmetten para kazanmaktadır. Şöyle ki;
Kamu arazinin tahsisi ile “sahibi” sıfatını kazanan yandaş
sermayeye 25 yıl boyunca kira ve bina bakım parası ödeyeceğiz. Öyle ki ilk ödeme kira olacak, eğer döner
sermayede para kalırsa sağlık çalışanlarının maaşları ödenecek.
Kira rakamının belirlenme işlemi ile söz konusu yatırım için
yandaşa sağlanan kredi alım süreçlerinin de kamudan yana olmadığını söylememize
gerek yok.
Bu hastanelerdeki görüntüleme, laboratuvar ve fizik tedavi
gibi işler yine yandaş tarafından yapılıyor. Sağlık Bakanlığına faturalanıp, ek
kazanç sağlanıyor.
Bu hizmetler verilirken öncelik karlılık olduğu için bilgi
ve deneyim önemsenmiyor, yeterli sayıda personel bulundurulmuyor.
Hastayı, müşteri olarak gören iktidarın politikasının bir
parçası olarak bu yapılar, hastane olarak değil, otel olarak kurgulanıyor,
yakın çevrelerine konaklama, restoran, çarşı ve benzeri gibi hizmet birimleri
yapılıyor. Bunlar da yandaşlar tarafından işletiliyor ya da kiralanıyor.
Şehir Hastanelerinin yönetim yetkisi de Şirkete ait,
Başhekimin söz hakkı yok.
İzmir Bayraklı’da “ENTEGRE SAĞLIK KAMPÜSÜ” adı altında inşa
edilen garabet Hastane, tüm diğerleri gibi şehrin dışında yer almakta. Kent
merkezine yaklaşık 13 km uzaklıkta, ulaşımın oldukça kısıtlı, çevresinde kente
ilişkin herhangi bir yerleşim alanı ve mekanın olmadığı bir yerde. Bu durum
bizlerin ve sağlık personelinin hastaneye erişimini zorlayacak ve kent
trafiğini alt üst edecektir.
2060 yatak, 51 ameliyathane, günlük 71 bin kişinin girip
çıkacağı planlaması ile yapılan bu ŞEHİR DIŞI HASTANE’de Hastane içi ulaşım da
ayrı bir sorun olacak. 575 bin m2’lik kapalı alana sahip olan Hastanede
servisler arasındaki mesafelerin uzaklığı sağlık hizmetini aksatacak
olumsuzluklar yaratacaktır. Yapının büyüklüğü hijyenin sağlanması konusunda
olsun, enfeksiyonun önlenmesi konusunda olsun pek çok gerekliliğin denetimini
zorlaştıracaktır.
Her ne kadar burası açılınca İzmir’in hastanelerinden
“kapatılan olmayacak, yatak eksiltilmeyecek” dense de bugüne kadar açılmış olan
şehir hastaneleri de, DPT’nin çalışmaları da bunu yalanlıyor. Tam da bu noktada hepimizin kullandığı
Alsancak Devlet, Tepecik, Yeşilyurt, Bozyaka ve Behçet Uz Çocuk gibi
hastanelerde ya yatak azaltma, ya fonksiyon değiştirme gibi işlev sınırlanması
yada kapatma gibi tamamen devre dışı bırakılma olasılığına karşı topladığımız
15 bin kadar imzayı İzmir İl Sağlık Müdür’üne teslim ediyoruz.
Sağlık Bakanın dediğinin aksine bizler “dev bir sağlık üssü”
değil, kent içinde kolay erişebileceğimiz, nitelikli sağlık hizmeti
alabileceğimiz sağlık kurumları istiyoruz. Alıştığımız, kentin ve bizlerin
hafızalarında yer alan hastanelerimizin değiştirilmesini, dönüştürülmesini ya
da kapatılmasını istemiyoruz.”
Ülkemizde yapılan her hizmete karşı çıkan tek siyasi parti CHP