Çiğdem CANPOLAT /
ÖNCÜŞEHİR – İzmir Büyükşehir
Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanı İsmail Derse, Öncüşehir Gazetesi'nin
sorularını yanıtladı.
Afet çeşitliliği ve müdahale yöntemleri üzerine çalışmalar
yaptığını dile getiren Başkan Derse, küresel ısınma ve iklim değişikliklerinden
kaynaklı kaçınılmaz olan susuzluğun ve buna bağlı olarak kuraklığın önüne
geçilmesi için tüm bireylerin elini taşın altına koyarak gerekli tasarruf
tedbirlerini almaları ve zaruri ihtiyaç dışında suya alternatif çözümler
üzerinde yoğunlaşılması gerektiğini belirtti.
Yangınlara müdahalede en etkili silah olan su ile ilgili
itfaiye teşkilatları olarak da çeşitli alternatif çözümlere ihtiyaç duyulduğunu
bu çerçevede de susuz söndürme için çeşitli araştırmalar yaptığını ifade eden
Derse, “Su, benzin ve mazot gibi petrol türevlerinden elde edilen ürünlerden
daha yüksek maliyetlere erişebileceği için susuz söndürme yöntemleri üzerine
araştırmalar yapıyoruz. İnşallah doğru bir şekilde planlayıp en kısa sürede
hayata geçirebiliriz” dedi.
Öte yandan gönüllü itfaiyecilik konusunu ele aldıklarını ve ilk aşamada beklentilerinin gönüllü itfaiyecilik çalışmalarına ilişkin kanun altyapısının düzenlenmesi olduğunu söyleyen Derse, “Yangın gönüllüsü, arama kurtarma gönüllüsü ve lojistik destek gönüllüsü diye 3 bölüme ayırdık. Bu bölümler ile ilgili en doğru kişiyi seçerek başarılı bir ekip oluşturmak adına bazı kriterler koyduk. Bu kriterlerin içine zorunlu bir şart getirdik. Kendi sağlık sigortanızı yapmıyorsanız gönüllü almıyoruz dedik. “ Önce Emniyet ” anlayışıyla eğer gönüllü olacaksınız ve herhangi bir canlıya yardım etmek istiyorsanız ilk önce kendinizi koruyup güvence altına alacaksanız dedik. Bu bizim ülkemizde bir ilk olacak” ifadelerini kullandı.
Biraz kendinizden
bahseder misiniz?
23 Kasım 1964 İzmir doğumluyum. Evliyim, 1 kızım iki tane de
torunum var. İzmir İtfaiyesinde 1993 yılında çalışmaya başladım. Daha önce 12
sene profesyonel futbol oynadım. Sakatlık dolayısıyla futbolu bırakmak zorunda
kaldım. 1993 yılında itfaiye sınavlarında başarılı oldum ve bir ferdi olmaktan
onur ve gurur duyduğum itfaiye teşkilatında 28. yılımı tamamlamak üzereyim.
İzmir İtfaiye Teşkilatı bünyesinde birlikte görev yaptığım tüm ekip arkadaşlarımla İzmir Halkına hak ettikleri şekilde en iyi hizmeti vermeye çalışıyoruz. İtfaiye teşkilatının her biriminde görev yaptım. Geldiğim günlerde itfaiye eri, yazıcılık, santral görevlerini de yürüttüm. Daha sonra çavuşluk, eğitim çavuşluğu görevlerinde yer aldım. Normal sürecimde Toros’taki eğitim merkezinde eğitim çavuşluğu yaptım. Daha sonrasında ise amir yardımcılığı yaparak itfaiye amirliği görevine yükseldim. Orada da eğitim amirliğini yaparak yurtdışında yurt içinde eğitimler verdim. Üniversitelerde de öğretim görevlisi olarak yangın bilgisi ve acil durum hazırlıkları konusunda eğitimler verdim. 2014 yılından 2020 yılı son çeyreğine kadar İtfaiye Arama Kurtarma ve Afet İşleri Şube Müdürlüğü görevini yürüttüm. Son 8 aydır da İtfaiye Daire Başkanlığını vekaleten yürütüyordum. 11 Ağustos 2021 tarihi itibarıyla Sayın Başkanımızın da takdirleriyle İtfaiye Dairesi Başkanlığı görevi tarafıma asaleten verildi. Kısacası itfaiyecilik mesleğinin mutfağında yetişen bir itfaiyeciyim ve geçmiş yıllardaki yaşamış olduğum olaylardan kazandığım tüm tecrübelerimi gelecek nesil itfaiye ekip arkadaşlarımla paylaşarak hali hazırda Ülkemizin sayılı itfaiye teşkilatları arasında yer alan İzmir İtfaiye Teşkilatının hem teknik personel yönünden hem de araç ve ekipman yönünden daha güçlü ve daha başarılı bir teşkilat olmasını hedeflemekteyim.
(İzmir itfaiyesi
personelleri Başkan Derse'nin asaleten göreve atanmasını kutladılar.)
Ülkemizde son
zamanlarda çıkan yangınlar canımızı çok yaktı. Yangınlar hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Temel nokta şu; küresel ısınmayla birlikte oluşan iklim
değişikliğine bağlı olarak hava sıcaklıkları çok fazla arttı. Kış mevsiminde
meydana gelen bol miktardaki yağışlara bağlı olarak otlar çok fazla alanda, çok
sık olarak fazla miktarda büyüdü ve yaz aylarında sıcaklıkların artmasıyla
birlikte çok çabuk kuruyarak yangını körükleyici bir duruma geldi.
Artık sıcaklıkların 30 veya 40 derecelere değil de havanın
nem oranlarına göre 50 veya 60 derecelere ulaştığı durumlar mevcut. Bu
durumlarda kuru otlarda, hiçbir ek tetikleyici unsura ihtiyaç duyulmadan
tutuşma sıcaklığına erişime sebebiyet vermekte ve zamanında kontrol altına
alınamazsa yangınların oluşmasına neden olmaktadır.
Bu sebepten dolayı son zamanlarda yaşanan yangınları ilk
olarak küresel ısınmadan kaynaklı iklim değişikliğine bağlıyorum. İkinci olarak
ise insan kaynaklı yangınlar aklımıza geliyor. Bazı yangınların çıkarları
doğrultusunda insanlar tarafından özellikle gerçekleştirildiğini düşünüyorum.
Kanunlarımızda bulunan bazı açıklıklardan faydalanarak kendilerine alan
oluşturmaya çalıştırdıklarını, buralardan rant ve çıkar sağlamak amaçlı bilinçli
olarak yangına sebebiyet verildiğini düşünmekteyim. Bunun yanı sıra zaman zaman
dikkatsizlik, ihmal veya yanlış işlemlerden kaynaklı yangınlarda meydana
gelebiliyor. Bilinçsiz vatandaşlarımızın hareketleri, anız yakmalar ve bunu
kontrolsüz yakmaları gibi nedenlerden gerçekleşebiliyor.
Aslına bakarsanız buralarda meydana gelen ağaç katliamları
ve canlıların yaşama haklarının elden alınması dolaylı yoldan bir terörizm
şeklidir.
Bütün ormanların yanmasındaki ana unsurlardan birisinin de orman sıklık oranının yüksek olması kaynaklı olduğunu değerlendirmekteyim. Yangının oluşma sebeplerinden biri de dalların rüzgarında etkisiyle birbirine sürtünmesiyle oluşan kızışma kaynaklıdır.
“BİZ ŞEHİR
İTFAİYELERİ ÖZELLİKLE KENTSEL YANGINLARLA İLGİLİ UZMANLAŞTIK”
Antalya ve Muğla’daki yangınlara müdahale için İzmir İtfaiyesi’nden
ekipler gönderildi. Ekipler yangın alanlarında neler yaşadı?
Antalya’da Manavgat, Muğla’da Köyceğiz, Bodrum, Marmaris
gibi birçok yere ekibimiz gitti. Yangın yerleşim yerlerinin üst taraflarında ve
sarp kayalık alanlardaydı. Farklı 10 noktada başladığı için ve rüzgarın zaman
zaman yön değiştirmesinden kaynaklı kontrol altına alınması biraz zor oldu.
Bununla alakalı İzmir İtfaiye Teşkilatımızdan gönderdiğimiz
ekiplere, özellikle şu telkinde bulundum; “ önce emniyet ” anlayışını
benimsemelerini ve bir canlıya yardım edebilmeleri için öncelikle kendilerini
sonrasında müdahalede kullanacakları araç ekipmanı korumalarını ve yangına
müdahale şekillerinde doğru müdahale yöntemlerini tercih etmelerini bunlara
bağlı olarak hem kendi hayatlarını hem de yardımına gittikleri canlıların
hayatlarını başarılı bir şekilde kurtarabileceklerini söyledim.
Biz şehir itfaiyeleri özellikle kentsel yangınlarla ilgili uzmanlaştık. Bu konudaki uzmanlığımızı da Muğla ve Antalya İtfaiye Başkanlarını arayarak, “İzmir, Antalya, İstanbul, Ankara gibi illerin itfaiyeleri kentsel yangınlarda daha uzmandır. Bu yüzden de orman yangınları binalara sirayet edeceği noktalara bu illerin itfaiyecilerini konuşlandırın. Bu ekipleri konuşlandırırsanız, bu ekipler gerek tecrübe gerekse teknik donanım, araç ve ekipman bakımından daha güçlüdür, buna bağlı olarak bu bölgelerdeki zararı daha azaltıcı etkenler olur” şeklinde bir uyarım da olmuştu ve bu uyarımı birçok yerde değerlendirdiler, etkili de oldu.
“EN BÜYÜK ZORLUĞU
YARATAN DA RÜZGARDI”
Zorluk var mıydı? Evet Zorluk çok fazlaydı. Buralarda öncelikli olarak; güneşin sıcağı ve bunaltıcı etkisi ile boğuşuyorsunuz, rüzgarın getirdiği yangının ters yöne dönme riskine karşı savaşıyorsunuz, yangının getirdiği sıcaklık ile boğuşuyorsunuz. Bir de ortamın getirdiği duman ve zehirli gazlar var. Yangın yerlerinde koşulları zorlayıcı birçok etken var. Öte yandan yapının fiziksel durumu var. Dağların yüksekliği, tepelik olması gibi sizi fiziksel olarak zorlayıcı çok etken devreye girdiği için de müdahale zorlukları yaşanıyor. Orada en büyük zorluğu yaratan da rüzgardı. Rüzgar şiddetini arttırdıkça yangının hızı ve yayılımı da artıyordu.
“BUNUN 11 BELEDİYE
İLE DEĞİL, TÜM TÜRKİYE’YE YAYILMASI GEREKİYOR “
11 CHP’li büyükşehir
belediye başkanının, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer öncülüğünde
yapmış olduğu bir açıklama var. Bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunun 11 belediye ile değil, tüm Türkiye’ye yayılması
gerekiyor. Çünkü bu aslında ülke savaşı. Ülkemizin, her şehrinin karşılaşacağı
bir durum. Genel anlamda doğru bir uygulama ile başladık. Bunun adı bir örnek
olmaktır. Birle başlarsın, 11 ile devam eder ve zamanla tüm ülke geneline
yayılabilecek bir sistemdir.
Proje evet doğru bir proje ve öncelikle bir vatandaş olarak
sonrasında bir İtfaiye Teşkilatı Çalışanı olarak ben de destekliyorum. Burada
hedef noktamız ormanların korunması, buralarda yaşayan canlıların yaşam
alanlarının korunması, sosyal ve ekolojik dengenin korunmasıdır.
Hepimizin bildiği üzere ormanlarda bizim dışımızda birçok
canlı yaşıyor. Ekolojik dengeyi koruyan unsurlar da var. Bu unsurları da
korumak görevlerimizden biri. O yüzden bir kez daha yapılan hamlenin çok doğru
bir hamle olduğunun altını çizmek istiyorum.
“KOORDİNASYON ZAAFI
YAŞANMASINA SEBEBİYET VERİYOR”
Ormanların
sorumluluğu belediyelere geçerse ne gibi değişiklikler meydana gelir?
‘Türkiye Acil Müdahale Planı’ diye AFAD’ın yaptığı bir plan var. Bu planın çerçevesinde yangın çalışma grubunun yöneticisi belediyeler. Bütün hazırlıkların tamamını belediyeler yapıyor. Buradaki ana çözüm ortağı belediyeler ve belediye itfaiye teşkilatlarıdır. Destek ortağı ise Orman Bölge Müdürlükleri’dir. Türkiye Acil Müdahale Planı ile bu yetkiyi itfaiye teşkilatlarına verirken bir Orman Bölgesinde yangın başladığında yönetim şeklini direk yine orman itfaiye teşkilatlarına bıraktığınızda zaman zaman farklı anlaşılmalardan kaynaklı koordinasyon zaafına sebebiyet verilebiliyor.Geçmiş yıllardaki tecrübelerime dayanarak şahsi fikrimce olması gereken; yangınların 1. ve 2. seviye dediğimiz yerel imkanlarla kontrol altına alınabilinen yangınlara zaten şehrin itfaiye teşkilatları müdahale ederek kontrol altına alıyor ve söndürüyor. 3. Seviye dediğimiz ulusal desteğin gerektiği noktalarda ise Bakanlık devreye girse bile; yerleşim yerlerinde görevin, büyükşehir belediyesinin itfaiye teşkilatının koordinasyonunda yürümesi gerekiyor. Maalesef yukarıda da belirttiğim gibi yetki karmaşasına bağlı olarak koordinasyon zaafı yaşanmasına sebebiyet verilebiliyor.
“ALİAĞA BİZİM İÇİN
BİRİNCİ ÖNCELİKLİ RİSK ALANI”
İzmir’de kaç tane
büyük yangına müdahale edecek ekipman var?
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 30 ilçede 62 tane müdahale istasyonu var. Bu müdahale istasyonlarının bazılarında tek araç bazıların da ise iki, üç ve ya beş araç var. Araç değişkenlikleri ilçenin riskine göre değişiyor. Mesela şu anda Aliağa bizim için birinci öncelikli risk alanı. Çünkü TÜPRAŞ, Petkim gibi petrol rafineleri var. Aliağa’ya araç, ekipman ve çeşitlilik bakımından daha farklı gözle bakıyoruz. Aliağa’da yaşanacak herhangi büyük patlamanın belki şehrimizin yarısını götürebileceği bir noktaya gelebiliriz. Organize fabrikalarının olduğu noktalar için önlem zinciri hazırladık. Yeterlilik anlamında baktığınızda tüm İzmir’e yetecek araç sayımız var. Ancak bizim personel ile ilgili biraz eksiğimiz var. Onu da peyderpey tamamlamış oluyoruz.
“BÜTÜN ŞEHİR YASASINA
GÖRE NORM KADRO SAYIMIZIN ÇOK ALTINDA ÇALIŞIYORUZ”
İzmir Büyükşehir
Belediyesi’nde istihdam edilecek itfaiyeci adayları için yakın zamanda bir
sınav gerçekleşti. Sonuçları belli oldu mu?
Şu an 81 personelimizin sınavları gerçekleşti, en yakın
zamanda aramıza katılıyorlar. Yeterlilikler çok şeffaf bir şekilde yapıldı.
İtfaiyecilik Lisesi ve Yüksekokul mezunlarından seçmeye çalıştık. Bu işi
yapabilme kapasitelerini ölçtük. Aslında nitelikte kazandırmak istedik. Bazı
özel bilgilerin ve mesleki yeterliliklerin ön planda olması gerekiyordu. Bunun
üzerine de çalışmalarımızı devam ediyor. 81 arkadaşımız da bize katılsa da
bütün şehir yasasına göre norm kadro sayımızın çok altında çalışıyoruz. İleriki
günlerde tamamlanacaktır diye düşünüyorum.
“MADDİ ANLAMDA ZARARLAR
BÜYÜK, BU DA MİLLİ KAYBA NEDEN OLUYOR”
İzmir ormanlarında
yangın riski nedir? Ne gibi önlemler alınıyor, vatandaşlar nasıl davranmalı?
Orman yangınlarının çıkmamasına yönelik Orman Yasası çok
belirgin bazı maddeler koymuş. Fakat, orman yasası uygulanması ve uygulatması
da Orman Bölge Müdürlüğü’nün ve kolluk görevlilerinin sorumluluğunda. Biz ise
bilinçlendirme çalışmalarıyla eğitimlerle bunu netleştirebiliriz. Küçük
yaşlarda eğitim için yangın tehlikeleri ve yangın bilgisinin Milli Eğitim müfredatında
olması gerekiyor. Sadece İtfaiye Haftası ile geçiştirilmemesi gereken bir konu.
Çünkü en ufak hatanın can kaybına neden olduğu bir durum var. Maddi anlamda
zararlar büyük, bu da milli kayba neden oluyor. Bunun da önüne geçebilmek adına
biz küçük yaşlardan itibaren artık okullarda eğitim modülünün içerisine bir
yangın bilgisi dersinin olması gerektiğini düşünüyoruz. Artık hayatı
yönlendiren bilgilerin küçük yaşlardan verilerek, büyük yaşlara gelindiğinde bu
önlemleri insanların uygulayabilir olması gerekiyor.
Orman yangınlarıyla ilgili yapılacak işlerde bir yangını
gördüğünüzde standart hareketimizdeki tarzımız için çalışmalar yapmamız
gerekiyor. Bununla ilgili hazırlıklarımız da var. Yakın zamanda gönüllü itfaiyecilik
konusunu ele alacağız.
“GÖNÜLLÜLÜĞÜN BİR
KANUNA DAYANDIRILMASI GEREKTİĞİNİ SAVUNDUM”
Gönüllü itfaiyecilik
kavramı ile ilgili İzmir’de ne gibi çalışmalar yürütülüyor?
“Gönüllü İtfaiyecilik” yıllar önce başlatılan bir proje gibi
düşünebiliriz. 2000 yılında İstanbul, Kocaeli, Ankara ve Antalya ile diğer bazı
illerden gelen itfaiye amirleriyle birlikte bir çalışma yapmıştık. Bu çalışmada
biz Gönüllü İtfaiyecilik yönetmeliği ve yönergesi üzerinde fikir alış
verişlerinde bulunduk. O zamanlar da hep bunun bir yönerge ya da yönetmelik
olmaması gerektiğini, gönüllülüğün bir kanuna dayandırılması gerektiğini
savundum. Çünkü gönüllülerle çalışmayla
ilgili özellikle bizim gibi zorluk derecesi yüksek ve ölüm, yaralanma riski
olan bir noktada bazı sosyal avantajların ve dezavantajların yaşandığı durumlar
var. Bunları iyice oturtup kanun maddesi haline getirip yaralanma veya ölüm
halinde ne olur, gönüllülerin sigortaları gibi bütün detayları düşünüp kimsenin
veya herhangi bir kuruluşun riske atılmamasını istedik. Bu sebeple gönüllükte
beklentimiz ilk aşamada kanunlaşmasıdır.
“BU BİZİM ÜLKEMİZDE
BİR İLK OLACAK”
Dünyada bunun çok örnekleri var. Ben hep Almanya ve Avusturalya örneklerini veririm. Şöyle ki; bir fabrikada çalışan bir kişi yangın gönüllüsü. Fabrikada çalıştığınız anda sizin cep telefonunuza ya da çağrı cihazınıza gelen çağrıya gittiğinizde sizin ne maaşınızdan kesilir, ne sosyal haklarınızdan bir kayıp olur. Gittiğiniz süre 2 saat veya 5 saat olsun. Bu süreyi devlet fabrikaya öder. Siz ise gönüllü olarak çalışırsınız. İşte kanun maddesi bizde böyle olması lazım. Bu olmadığı için de biz gönüllüye riskli bir iş yaptırıyoruz. Gönüllü istekli yangına girmek istiyor, arama kurtarmaya girmek istiyor. Ama yapacağı bir hata hem kendisinin hem de kurtarılmayı bekleyen kişinin ve diğer çalışan arkadaşlarımızın yaralanmasına veya ölümüne sebebiyet verebilir. Bu riski de minimize etmek gerekiyor ki bunlarla alakalı kanun maddesi en önemli şeydir. İzmir İtfaiyesi olarak biz bununla ilgili bir çalışma yürüttük. Hatta şuan Sayın Başkanımızda değerlendirme aşamasında. Geçmişte var olanı biz tamamen değiştirdik. Yangın gönüllüsü, arama kurtarma gönüllüsü ve lojistik destek gönüllüsü diye 3 bölüme ayırdık. İtfaiyecilik lisesi ve yüksekokul, afet yönetimi, sosyoloji, psikoloji, ilk yardım gibi bölümlerden mezun olma özelliği aradık Burada da özelikle belirli kriterler aradık. Bu kriterlerin içine zorunlu bir şart getirdik. Kendi sağlık sigortanızı yapmıyorsanız gönüllü almıyoruz dedik. Eğer gönüllü olacaksınız önce kendinizi koruyup güvence altına alacaksanız. Bu bizim ülkemizde bir ilk olacak. İzmir Büyükşehir Belediyesinin de dahil olduğu 11 büyükşehir belediyesi ile bir gönüllülük çalıştayı planladık. Fakat üst üste gelen orman yangınları, sel felaketleri gibi nedenlerle biraz öteledik. Ama yakın bir zamanda gerçekleştireceğiz.
“GÜZEL BİR GİRİŞİM
OLDU”
İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanı Tunç Soyer, Ağustos ayında gerçekleşen ilk Meclis oturumunda,
İtfaiye Dairesi Başkanlığı bünyesinde İtfaiye Orman Köyleri ve Kırsal Alan
Yangınları Müdahale Şube Müdürlüğü kurulacağını duyurdu. Bu müdürlük nasıl bir
yol izleyecek?
İzmir Büyükşehir Belediyesi, orman yangınlarından hemen
sonra ortamdaki eksikliği gördü. Birçok konuda da bizim geri planda kaldığımız
ortamlar yaratıldığı için onun önüne geçebilmek adına böyle bir birim
kurulmasını sağladı. Kırsal ve orman köylerinde yaşayan insanlarımıza daha
doğru hizmet getirebilmek için Orman Köyleri ve Kırsal Alan Yangınlarına
Müdahale Şube Müdürlüğü adında bir şube müdürlüğü oluşturuldu. Bu Şube
Müdürlüğümüz öncesinde İzmir İtfaiyesi ve Büyükşehir Belediyesi olarak Sayın Tunç
Başkanın destek ve katılımları ile orman köylerine yangın söndürme tankerleri
verdik. Bunları da eğitimlerle destekledik. Bu tankerlerin son dönemdeki orman
yangınlarının başlangıç halinde kontrol altına alınmasında çok büyük faydası ve
desteği oldu.
“EN ÖNEMLİSİ DE DOĞAL
DENGEYİ KORUYACAK”
Şimdi de bu işin takibini yeni oluşturulan bu müdürlüğümüze
devredeceğiz. Çünkü kentsel yangınlar başka bir uzmanlık, orman yangınları
başka bir uzmanlık alanı. Artı olarak köylüleri de bu yangın söndürme sistemine
dahil etmemiz gerekiyor. Tek tek köyler hakkında risk analizleri çıkartacağız.
Yangının başladığı andan itibaren köye tehditlerine bakacağız. Yangın yerlerine
su dağıtımını organize edecek, yangınlara müdahale amaçlı su deposu ihtiyaçları
belirlenerek oluşturulması sağlanacak, söndürme uygulamalarında kullanacak
ekipmanlar nerelere yerleştirilecek gibi araştırmalar yapılacak. Sadece orman
köylerinde merası, kışlası, hayvan damları, samanlıklar gibi birçok şeyi de
koruyacak. En önemlisi de doğal dengeyi koruyacak.
Güzel bir girişim oldu. Başkanımız da projeyi onayladı,
Meclisimizden geçti. Bugün yarın da müdür arkadaşımız atanacak. Teşkilat
aşaması ile birlikte tamamen sistemi kurgulayacak bir hal alıp yönergesi ile
birlikte iyi bir çalışma grubu yaratılacak.
İzmir Büyükşehir
Belediyesi orman yangınlarına hızlı ve etkili müdahale edilebilmesi için
köylere tanker dağıtımı yaptı. Faydası oldu mu, dağıtımların devamı gelecek mi?
Tankerlerin köylere çok faydası oldu. Menderes’teki yangını
bizim ekibimiz varmadan ilk soğutmasını ve yangının yavaşlamasını sağladı. Bu
durum bizim için çok önemlidir, elimizi güçlendiriyor. Birçok noktada da çok
faydasını gördük. Devamı da gelecek, onunla ilgili çalışmalarımızı yürütüyoruz.
Farklı tip modeller üzerinde çalışıyoruz. Yeniden bir dağıtımda gerçekleşecek.
Amaç dışı kullanımında önüne geçmek önemli. Kurulacak müdürlüğümüzle birlikte
bir otokontrol sistemi devreye girecek. Bu anlamda etkin kullanımına yönelik
çalışmalar da devam edecek.
“SUSUZLUĞUN ÖNÜNE
GEÇMEMİZ GEREKİYOR”
Susuz söndürme
çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Ben 7 yıl Afet İşleri Şube Müdürlüğü yapınca, afet
çeşitliliği üzerine çalışmalar yaptım. Birçok ilde ve ülkede de özellikle afet
sempozyumlarına katıldım. Meksika’daki son katıldığım afet sempozyumunda küresel
ısınmanın sonuçlarının çok farklı olacağı ve en büyük sorunumuzun da küresel
ısınmayla birlikte susuzluk olacağı ifade edildi. Susuzluğun önüne geçmemiz
gerekiyor. İtfaiye teşkilatlarımızda en çok kullanılan ürünlerden biri sudur.
Susuz söndürme yöntemlerinin maliyetlerini hesaplıyoruz. Suyun maliyeti artık
çok daha farklı hallere gelecek.
Suyun ileride mazot, benzin vb. petrol türevlerinden elde edilen akaryakıtlar gibi elde edilmesinin daha yüksek maliyetlere ulaşabileceği öngördüklerini belirterek, yangınlara müdahaledeki su sarfiyatını azaltarak kuraklığın ve susuzluğun önüne geçebilmek için susuz yangın söndürme yöntemleri üzerine araştırmalar yapıyoruz. En kısa zamanda araştırmalarımız ile ilgili başarılı sonuçlara ulaşarak meyvelerini toplayacağız.
“ARTIK SİLAHLA SAVAŞ
DEĞİL DE KİMYASALLARLA SAVAŞ DÖNEMİ BAŞLADI”
Olası her felakette
İzmir İtfaiyesi bir hikaye yazıyor. 30 Ekimde yaşanan depremle büyük bir yıkım
yaşadık. Sizin alandaki izlenimleriniz nelerdir? İzmir İtfaiyesi olası bir
depreme hazırlık mı?
Orman yangınlarıyla, kentsel yangınlarla, depremle, selle, boğuşmanın yöntemleri var. Bunların ön hazırlık kısmı çok önemlidir. 2014 yılından başladığımdan bu yana ben her bir konu bağlığını tek tek ele aldım. Son zamanlardaki kimyasal, biyolojik, radyoaktif ve nükleer olaylar da var. Bunlara KBRN deniyor. Önümüzdeki birkaç yılda en çok karşılaşacağımız olay türlerinden biri. Şu andaki salgın hastalıkta bunun bir türü. Artık silahla savaş değil de kimyasallarla savaş dönemi başladı. Buna hazırlıklı olmak adına kendi bünyemiz içinde KBRN ekibimizi planladık. Onun ekipmanlarını ve çalışmalarını yürüttük. Baktığımızda İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı, teknik donanım, araç ve ekipman anlamında belki de şu anda Türkiye’deki en ileri itfaiyelerinden biridir. Sadece eksiğimiz personel. Onu da zaman içerisinde tamamlayacağız. Nitelik kazandırmayla ilgili eğitimlerimiz devam ediyor. Bizim şehir içine ve şehir dışına gidebilecek her an hazırlanabildiğimiz, hazırladığımız ekiplerimiz var. Yarım saat içinde hemen buradan 45 kişilik bir ekip çıkacak bir şekilde konteynırlarımız hazır.
“BU TAMAMEN
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN VE İZMİR İTFAİYESİ’NİN BAŞARISIDIR”
30 Ekim’de, deprem olduğunda ben yoldaydım. Arabayı sağa
çektirdim. Hemen telsizi bastım ve “tüm grupların dikkatine… Deprem oldu,
devriyeye çıksın” talimatı verdim. O arada depremin yeri, noktası gibi bilgiler
kısa sürede ulaşmadığı için ben zaman kaybetmemek adına hemen ilk devriyeleri
çıkardım. Bornova grubumuz 3 dakikada, Bayraklı grubumuz 4 dakika içerisinde
alanda oldular. Diğer ilçelerde sadece Seferihisar’da sel baskını olduğunu
öğrendim. Oraya su pompalarını yönlendirdik. Yaptığım ön hazırlıkların hepsini
gördüm. Bunun öncesinde de biz başkanımıza çok büyük bir tatbikat olan 22 senaryoluk
tatbikat hazırlığımız vardı. Bunlarla ilgili tüm büyükşehir belediyelerinin
daire başkanlıklarına bir eğitim verdik. İzmir Büyükşehir Belediyesi Acil eylem
Planı’nın programını anlattık. Bu programı anlattıktan sonra her bir daire
başkanının deprem, sel veya su baskını, yangın ve benzeri durumlarında ne
görevler aldığını, nasıl alacağı ile ilgili bilgilendirmeler yapmıştık. Bu ön
tecrübe alana çok çabuk yansıdı. Belediye bütçesinin binde birini afet
durumunda kullanmak zorundaydık. Başkanımızın geldiği bir zamanda bahsettik.
Hemen çadır alımlarına çıktık. Çadır alımları da çok büyük bir etki yaptı.
Temel iş barınmaydı. Çünkü insanlar açıktalar, kalacak yerleri, giyecek eşyası
olmuyor. Bunların hepsini hızlıca organize ettik. Bu tamamen Büyükşehir Belediyesi’nin ve İzmir İtfaiyesi’nin başarısıdır.
“DEPREM OLDUĞU ANDAN
İTİBAREN BİZ İLK 3,5 SAAT YALNIZDIK”
Deprem olduğu andan itibaren biz ilk 3,5 saat yalnızdık.
Alanda sadece İzmir İtfaiyesi ve halkı vardı. Halkla birlikte İzmir İtfaiyesi
çalışanları ile birlikte ilk aşamada 55 kişiyi enkaz altından, 90 kişiyi de biz
artçı ile yıkılabilecek binaların balkonlarından, odalarından, mutfaklarından
aldık. Akabinde ise çok büyük enkazlar altında kalanları kurtardık. İtfaiye
arama kurtarma grubunun içinde köpekle arama kurtarma timimiz büyük bir görev
yaptı. Özellikle Ayda Bebeğin bulunmasında köpeklerimizin çok büyük katkısı
var. Yer tespitini köpeğimiz yaptı. Olası bir depreme hazırlıklı mıyız?
Hazırlıklıyız. Ama Allah bir daha göstermesin.
“İZMİR İTFAİYESİ TÜM
ÜLKEYE ÖRNEK OLDU”
İzmir İtfaiyesinde
kaç tane paramedik personeliniz bulunuyor?
İtfaiyenin içinde 65 tane paramedik personelimiz var. En
önemli noktalardan birisi bu sağlıkçı personeli hem arama kurtarma
faaliyetlerine hem yangındaki yaralanmalarda hem de trafik kazası ki son
günlerde gördüğünüz otobüs kazaları gibi kitlesel kazalarda bulunuyorlar.
Arkadaşlarımız bu bölümlerde oldukça başarılı işler yaptı. Çünkü size boyunluk
takmak ya da damar yolu açmak gibi yaşamda tutan becerileri olan bir grupla
çalışıyoruz. Bu yönden de İzmir İtfaiyesi tüm ülkeye örnek oldu. Bizden sonra
birçok itfaiye teşkilatı da paramedik personel çalıştırmaya başladı.
Göreve geldiğiniz
süre boyunca İzmir’de kaç vaka yaşandı?
Ben göreve geldiğimden bu yana İzmir birçok olay yaşandı.
Ama en fazla olay tecrübesini 1999 yılında yaşanan depremde yaşadım. TÜPRAŞ
yangını gibi Türkiye’de görüp görülemeyecek en büyük yangını gördüm ve yaşadım.
İzmit, Kocaeli ili terk edilirken biz yangının içine tabiri caizse kelle
koltukta girdik. Ölümle burun buruna çalıştığımız bir noktaya gittik. Onun
arkasından Van depreminde çalışmalarımız oldu. Edremit’te su baskınını yaşadık.
Daha sonrasında ise Soma faciasında yönetim kadrosunda oldukça büyük işlere
imza attık. O büyüklüklerden sonra İzmir’de 1995 yılında gerçekleşen sel ve su
baskını, 1998 yılında gerçekleşen su baskınları zorluydu. Tabi ki 30 Ekim İzmir
depremini sayabiliriz ki bu benim yönetimime denk geldi. Bu tecrübelerin hepsi
burada çok işe yaradı ve 30 Ekimde meydana gelen olayda gayet sakindik, bir de
personeli daha çok motive ederek ekip olarak başarılı çalışmalara imza attık.
Aynı zamanda üst yönetim ile kurtarma alanı arasındaki köprü
görevini yürüttüm. AFAD ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’ndeki bilgi akışının
sağlanması, AFAD’daki Büyükşehir Belediyesi temsiliyeti gibi birçok detaylı
konuya hakim olduğumuz için Belediye Başkanımızla birlikte birçok alanda yer
aldım. Bu zorlu süreci de tarafımıza verilen görevler doğrultusunda doğru
yönettiğimizi düşünüyorum.
Hemen arkasından bir sel ve su baskını yaşadık. Yukarılarda
da belirtiğim gibi tecrübeli ekip arkadaşlarımla beraber bu zorlu süreci de başarılı
bir şekilde yönettik.
Sizi en çok zorlayan
durum ne oldu?
Deprem sonrası vatandaşlar haklı olarak evin içinde kedim, köpeğim, kuşum kaldı gibi taleplerde bulundu. Ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığı can güvenliği riski nedeniyle bazı binalara girmeyi yasakladı. Biz gerekli güvenlik önlemlerimizi alarak kapanlar kurduk, merdivenli araçlarımızı çıkardık. Biraz zorlandığım kısım bu oldu. Kimi vatandaş pasaportum kaldı, ben yarım yola çıkıyorum dedi. Bu tür durumların bazıların çözüm bulduğumuz oldu ama bazılarına da çözüm yaratamadık. Çünkü dediğim gibi can güvenliği riski nedeniyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığının talimatı vardı. Ekip arkadaşlarımın can güvenliğinden sorumlu olduğum için bu talimata uymak zorunluluğu içinde bazı noktalarda tıkandık.
DERSE’DEN ORMAN
YANGINLARINI ÖNLEMEK İÇİN UYARI
Vatandaşlarımızın orman yangınları konusunda hassasiyetini
biliyoruz. Bu hassasiyetin devam etmesini, ancak sigara kullanımına da dikkat
edilmesi gerekiyor. Sönmemiş bir sigara izmaritinin ucunda 700 santigrat derece
ısı olduğunu bilerek, söndürmeden atmamasını daha doğrusu hiç atılmamasını rica
ediyorum.
Hemşehrilerimizden; Yangının görüldüğü anda lütfen 112 çağrı merkezimizi arayarak sakin bir şekilde yangının niteliğini doğru olarak belirtmelerini, yangın adresini tam ve eksiksiz söylemelerini, yangın durumu hakkında bilgi vermelerini ve yangına müdahale imkanları varsa kendilerini riske atmadan müdahale etmeleri yönünde desteklerini istemekteyiz. Özellikle pikniklerin bu amaçla ayrılan özel alanlarda yapılmasını, daha sonrasında yangın riski teşkil edecek malzemelerin tamamen söndüğünden emin olduktan sonra piknik alanından ayrılmasını istiyoruz. Küresel ısınmanın sonuçlarıyla ilgili yangınlar çıkabilecek ama bunlarla baş edebiliriz. Ormanlara giriş ve çıkışların düzene alınması gerekiyor. Bu da kolluk görevlilerin görevi. Buna yönelik çalışmaların olması gerekiyor.