Emine KULAK / ÖNCÜŞEHİR - İzmir Ticaret Odası (İZTO) Ağustos Ayı Olağan Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Selami Özpoyraz yönetiminde İZTO binasında gerçekleşti. “ORMAN YANGINLARIYLA İLGİLİ BU HAZİN TABLONUN DEĞİŞMESİNİ DİLİYORUZ”İzmir’de yaşanan orman yangınları hakkında konuşan Özgener, “ Kavurucu sıcaklar yaşadığımız, geçmiş yıllara kıyasla çok daha zor bir yaz dönemini geride bırakmak üzereyiz. Son yıllarda farkındalığı artırmaya çalıştığımız, paydaş kurumların desteğiyle düzenlediğimiz toplantılarda çözüm yollarını aradığımız, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın yansımalarını ne yazık ki daha fazla kuraklık ve artan orman yangınları olarak yaşamaktayız. Bu ay içerisinde Karşıyaka, Urla, Menderes, Bayındır, Tire ve komşu illerimiz Manisa, Aydın ve Muğla’da çıkan yangınlardan zarar gören tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyorum. Büyük bir kısmı insan hatası sonucu ortaya çıkan orman yangınlarında hiçbir vatandaşımızın hayatını kaybetmemesi bizleri teselli etse de dünya genelinde en bereketli tarım ve orman ürünlerinin yetiştirildiği eşsiz coğrafyalardan biri olan Bölgemize ait bitki örtüsünün, ekosistemin, endemik bitkilerin yok olmasına, can dostlarımız hayvanların zarar görmesine kahroluyoruz. 2024 yılının başından beri ülke genelinde 2 bin 690 orman yangını yaşadık. Bu rakamın geçen sene aynı dönemde bin 549 olduğuna dikkatlerinizi çekmek isterim. Zarar gören orman alanının ise geçen sene 12 bin 360 hektar iken, bu sene 20 bin 41’e çıktığını görüyoruz. Geçtiğimiz Cuma günü AFAD tarafından Bayındır’ın Yeşilova, Bayraklı’nın Doğançay, Körfez ve Onur, Karşıyaka’nın Latife Hanım ve Sancaklı, Tire’nin ise Çayırlı Mahalleleri afet bölgesi ilan edildi. Ülkemiz genelinde yangınların öncelikli çıkış nedeninin ihmal olduğunu görüyoruz. 2023 yılında çıkan 2.579 yangının 1.133’ünün, İzmir’de çıkan 314 yangının 238’inin ise insan hatasından kaynaklandığı kayıtlara yansımış. Bu noktada hem caydırıcı cezaların hem de farkındalık ve eğitimin öneminden bahsetmemiz gerekiyor. Ülkemizde orman yangınına sebebiyet vermek, ormanda izin verilen yerlerin dışında ateş yakmak, ormanda yaktığı ateşi söndürmeden terk etmek, ormanlara sönmemiş sigara ve yangına yol açabilecek madde atmak gibi suçlara hapis cezası verildiğini görüyoruz ama artan rakamlara paralel olarak cezaların yeterince caydırıcı olmadığını düşünüyoruz. Bununla birlikte, kamuoyunun bilinçlendirilmesine yönelik tüm iletişim kanallarının aktif bir biçimde kullanılması 7’den 70’e, istisnasız her ilimiz özelinde çalışmalar gerçekleştirilmesi gerekiyor. Konuyla ilgili yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının da söz konusu çalışmalarda aktif olarak rol almasının büyük önem taşıdığına inanıyoruz. Ayrıca yurt dışındaki başarı hikayelerini de incelememiz gerektiğini düşünüyoruz. Amerika Birleşik Devletleri’nde toplumun yangın tehlikesine uyum sağlaması için iyileştirme programı oluşturulmuş. İnsanlara orman yangınıyla yaşamaya nasıl uyum sağlayacakları konusunda bilgi veren ve komşularını birlikte çalışmaya ve orman yangını riskini azaltmak için harekete geçmeye teşvik eden bir program. Program, evlerini orman yangını tehdidine karşı hazırlamaları için harekete geçmelerine ve sahiplenmelerine yardımcı olmak amacıyla ilgili toprak sahiplerine, ev sahiplerine ve topluluklara teknik yardım ve eğitim sağlıyor. Toplulukları orman yangınına hazır hale getirmek için bireyler arasındaki iş birliği ve koordinasyona önem veriliyor. Özellikle okul öncesi ve ilkokul sıralarından başlayarak eğitim müfredatında yangın, deprem, sel gibi doğal afetlere karşı alınacak tedbirlerin ve tatbikat gibi uygulama örneklerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gerektiğini düşünüyor, gelecek yıldan itibaren orman yangınlarıyla ilgili bu hazin tablonun değişmesini diliyoruz” dedi.“KENTİMİZDE YAŞANAN GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ”İzmir körfezindeki kirliliğe de konuşmalarında dikkat çeken Özgener, “ Doğaya insan eliyle verilen zarar ne yazık ki orman yangınlarından ibaret değil. Bunun bir diğer örneğini daha kentimizde yaşıyoruz. İzmir körfezinde kirliliğe bağlı olarak oksijenin tükenmesi sonucunda, Körfez’de kıyıya çupra ve levrek başta olmak üzere her boydan yüzlerce ölü balık vurdu. Ölü balıklar ile deniz yüzeyindeki kirlilik, kentimizin en büyük kabuslarından biri olan kötü kokuyu da beraberinde getirdi. Gerek Bakanlıklarımız gerek ise yerel yönetimler konu ile ilgili gerekli araştırmaları yapıyor. Burada bizlerin üzerine düşen görev kentimizin tüm paydaşları ile bir araya gelip çözüm yollarını içeren bir Eylem Planı oluşturmak ve ivedilikle uygulamaya koymak. Bu nedenle kentimizde yaşanan gelişmeleri yakından takip ettiğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum” diye konuştu.“ENFLASYONUN DÜŞÜRÜLMESİ İÇİN KRİTİK BİR DÖNEME GİRDİK”Ülke ekonomisinde enflasyon düzeltilmesinin yıllık yapılmasını ve isteğe bağlı olması gerektiğini dile getiren Özgener, “Son 2-3 yıldır yaptığım her konuşmada, ülkemiz ekonomisinin en büyük sorununun enflasyon olduğundan söz ediyorum. Bugün de size enflasyonun sebep olduğu bir kısa, bir de uzun vadeli problemden bahsederken, enflasyonun düşürülmesi için neden kritik bir döneme girdiğimizi paylaşacağım. Bu ay gündemi en çok meşgul eden konuların başında enflasyon muhasebesi geliyor. Mart ayı meclis konuşmamda, şirketlerin stok veya henüz gerçekleşmeyen karları için enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan farklara istinaden peşin vergi ödememesi ve geçici vergi dönemlerinde enflasyon muhasebesinin uygulanmaması gerektiğini aktarmıştım. 30 Nisan 2024 tarihli Resmi Gazete kararı ile, 2024 yılı 1.geçici vergi döneminde enflasyon düzeltmesi yapılmadı. 2024 yılının 2. ve 3. geçici vergi dönemleri için enflasyon düzeltmesi uygulamasına devam edileceği belirtildi. Bugün ise bu uygulamanın reel sektörümüzü oldukça zor bir duruma düşürdüğünü görüyoruz. Enflasyon ve vergi artışları nedeniyle sıkıntılar yaşayan, öz sermayesi yetersiz olduğu için yüksek maliyetlerle borçlanmak durumunda kalan KOBİ’lerimizden sabit yatırımlar veya stoklar üzerinden vergi almanın doğru olmadığı düşüncesindeyiz. Bu konunun ülkemiz ekonomisine istihdam, üretim, yatırım ve ihracat gibi alanlarda büyük destek veren KOBİ’lerin rekabet gücünü zedeleyeceğini, işletmeler açısından çalışan çıkarma, hatta iflasa varacak etkileri olabileceğini düşünüyor, kararın en kısa sürede gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle bağımsız denetime tabi olmayan işletmeler için enflasyon düzeltmesinin yıllık yapılması ya da isteğe bağlı olması önem taşıyor. Her ne kadar kalıcı bir çözüm olmadığı düşünülse de; söz konusu döneme kadar faizlerde bir düşüş olması öngörüsü ile, küçük işletmelerin finansmana erişiminin kolaylaşacağı ve soruna geçici bir çözüm sağlayacağını düşünüyoruz. Bu şartlar altında; geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesinin yapılmaması önerimizi de tekrarlamak istiyor, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın konuya açıklık getirmesinin doğru olacağına inanıyoruz” ifadelerine yer verdi.“EKONOMİDE YAVAŞLAMA SİNYALLERİ ARTIYOR”Enflasyonda yavaşlama sinyallerinin arttığını söyleyen Özgener, “Enflasyonla mücadelemiz devam ediyor ve sonbaharla birlikte bu mücadelede kritik bir sürece giriyoruz. Enflasyon yıllık olarak azalmaya başlayacak; ama şu aşamada Merkez Bankası’nın tahmin ettiği seviyelere düşüp düşmeyeceği konusunda fikir birliği oluşmadığını görüyoruz. Ekonomide yavaşlama sinyalleri artarken, Merkez Bankası’nın da faiz indirim sürecini başlatması için baskının artacağını değerlendiriyoruz. Daha önce ifade ettiğim gibi; enflasyon düşük seviyelere kalıcı olarak gerileyene kadar, mücadelenin hem para, hem de maliye politikası yolu ile devam etmesini ve enflasyonun hızlı bir şekilde aşağı çekilmesi gerektiğine inanıyoruz. Aksi takdirde daha önce de vurguladığım gibi, enflasyonist ortam işletmelerimizin yüklerinin daha da artmasına yol açacak. Merkez Bankası faiz düşüşü ile ilgili net bir yönlendirme yaparak, bu konudaki kafa karışıklığını da önlemeye çalışıyor. En son enflasyon raporunun basın açıklamasında Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, faiz indirimi ile ilgili koşulları 2 göstergeye bağladı: Birincisi aylık enflasyonun ana eğiliminde düşüşün devam etmesi, ikincisi ise enflasyon beklentilerinde düşüşün belirginleşmesi. Aylık enflasyonun ana eğilimi olarak daha önce sözel yönlendirme ile mevsimsellikten arındırılmış verinin yüzde 1,5’in altına düşmesini faiz indirimi için bir eşik olarak görüldüğü belirtilmişti. 3. Enflasyon Raporu sunumunda ise, bu verinin 4. Çeyrekte yüzde 1,5’in altına düşmesinin beklendiği tekrarlandı. Sonuç olarak, Merkez Bankası orta noktası yüzde 38 olan yüzde 34-42 bant aralığı yılsonu enflasyon tahminini değiştirmedi; fakat verdiği mesajlardan iç talepte azalma, Türk Lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde iyileşmenin devam edeceği öngörülüyor. Merkez Bankası Ağustos ayında faizleri beşince kez sabit tuttu. Temmuz ayında aylık enflasyonun ana eğilimi bir miktar yükselmesine rağmen, enflasyonist etkinin azalmasıyla birlikte iç talebin de yavaşlayacağını öngördüğünü tekrarladı. Fakat bütün bu açıklamalardan aklımızda kalması gereken; enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının Merkez Bankası öngörüleriyle uyumlu hale getirilmesinin kritik öneme sahip olduğu. Bir diğeri ise, enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulmanın gözlemlenmesi durumunda, sıkılaşma eğiliminin ortaya çıkacak olması. İşte tam bu noktada enflasyonla mücadelede önümüzdeki birkaç ay kritik olacak. Yurt içi talepteki yavaşlama daha da şiddetli hissedilirken, Merkez Bankası'nın gevşeme döngüsünü başlatması yönündeki baskıyı da artıracak. Enflasyonla mücadele programına ilişkin yurt içi talep baskıları artarken siyasetçilerin politika yapıcılara ve Merkez Bankası’na nasıl destek vereceği kritik ve belki de en önemli başarı faktörü olacak. Para politikasında ortaya konulan sıkı tedbirlerin, uygulamaların ve Merkez Bankası kararlılığının, bütçe politikaları tarafında da hayata geçirilmesinin bu mücadeleye önemli bir katkı sağlayacağı kanaatindeyiz” dedi.İZMİR ENTERNASYONEL FUARI’NA ÖZGENER’DEN DAVET30 Ağustos’ta 93. kez kapılarını açacak olan İzmir Enternasyonel Fuarı hakkında Özgener, “ Zafer Bayramını kutlayacağımız 30 Ağustos’ta, “Fuar” kelimesini sözlüğümüze kazandıran, “İzmir” denilince ilk çağrışım yapan konulardan biri olan, gurur kaynağımız, İzmir Enternasyonal Fuarı 93.kez kapılarını açarak 9 Eylül gecesine kadar misafirlerini ağırlayacak. Resmi açılış töreni 31 Ağustos olan fuarın bu yılki teması “teknoloji”. Özellikle yapay zekayı ve gündelik hayatımızın her anına dokunan dijitalleşmeyi konuştuğumuz bu günlerde, fuarın temasının da bu çerçevede belirlenmesini kıymetli buluyoruz. Dünya genelinde düzenlenen fuarları incelediğinizde İzmir Enternasyonal Fuarı kadar köklü bir geçmişe sahip etkinliklerin sayısının az olduğunu görüyoruz. Fuarımızı çağın koşullarına uyarlayarak korumanın, geliştirmenin ve bizden sonraki nesle miras bırakmanın tüm İzmirlilerin görevi olduğunu düşünüyorum. Bu kapsamda tüm meclis üyelerimizi fuarımıza katılmaya davet ediyorum” diye konuştu.“İZMİR EKONOMİ ÜNİVERSİTESİ YÜZDE 99.5 DOLULUK ORANINI ELDE ETTİ”2024 – 2025 Eğitim ve Öğretim yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin 99.5 doluluk oranı elde ettiğini ifade eden, “2024 yılı, üniversite giriş sınavlarında uygulanan barajların kalktığı yıldan bu yana, yerleşme oranlarının en düşük gerçekleştiği yıl oldu. Vakıf üniversitelerinde ortalama doluluk oranı yüzde 89.35’e geriledi. Üniversitemiz ise son 5 yıldaki seviyesini koruyarak yüzde 99.5 doluluk oranını elde etti. 2024 yılı da YKS sonuçlarına göre üniversitemizin önemli başarılara imza attığı bir yıl oldu. Sağlık temalı üniversiteler hariç tutulduğunda en çok tercih edilen vakıf üniversiteleri arasında üçüncü sırada yer aldı. Bizim için bir diğer başarı göstergesi de üniversitemize yerleşen öğrencilerin tercih hakkında ilk sırada yer alabilmek. Üniversitemize birinci tercihinde yerleşen öğrencilerin oranı 2018 yılında yüzde 14 iken, bu oran her geçen yıl artarak 2024 yılında yüzde 25’e yükseldi. Üniversiteli olma hayaliyle YKS sınavına giren öğrenciler, 21 binin üzerinde seçenek içinden tercih yapıyorlar. İndirimli kontenjanlarımıza yerleşerek İzmir Ekonomili olmayı seçen başarılı öğrencilerimizin puanlarını incelediğimizde, birçok bölüm için bu öğrencilerin isteseler bölgedeki devlet üniversitelerini birinci sırada kazanabileceklerini görüyoruz. Üniversitemizde ücret ödeyerek eğitim görmeyi tercih eden öğrencilerin puanlarının birçok vakıf üniversitesinin tam burslu puanlarından daha yüksek olduğunu da belirtmek isterim. Diğer bir deyişle; devlet veya vakıf üniversitelerinde ücretsiz eğitim alma hakkı kazanabilen bu öğrenciler, ücret ödeyerek üniversitemizde eğitim almayı tercih ettiler. YKS sınavında sözel alanda ilk 2,500’e, eşit ağırlık ve sayısal alanlarda ise ilk on bin sıralamaya giren başarılı öğrencilerin üniversitemizi tercih etmesinden mutluyuz. Bu öğrencilerin sayısı, göreve geldiğimiz 2018 yılına oranla yüzde 120 arttı. İzmir Ekonomiyi ülkemizin her yerinden öğrencilerin tercih ettiği bir üniversite yapma yolundaki hedefimiz doğrultusunda 65 farklı ilden gençlerimiz 2024 yılında da üniversitemizi tercih etti. Üniversitemiz bölümlerine yerleşen öğrencilerin başarı puanlarının ortalaması geçtiğimiz yıllara göre önemli bir artış gösterdi. Bu yıl tüm vakıf üniversiteleri arasında 33 lisans bölümümüzün 11’inde Türkiye birincisi, dördünde Türkiye ikincisi, üçünde Türkiye üçüncüsü olduğunu paylaşmak isterim” diye konuştu.
İzmir Haberleri
Yayınlanma: 26 Ağustos 2024 - 18:07
Güncelleme: 26 Ağustos 2024 - 18:22
İZTO Başkanı'ndan 'körfez' mesajı: Ortak eylem planı oluşturmak görevimiz!
İZTO Ağustos Ayı Olağan Meclis Toplantısı'nda konuşan İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, " Gerek Bakanlıklarımız gerek ise yerel yönetimler konu ile ilgili gerekli araştırmaları yapıyor. Burada bizlerin üzerine düşen görev kentimizin tüm paydaşları ile bir araya gelip çözüm yollarını içeren bir Eylem Planı oluşturmak ve ivedilikle uygulamaya koymak" dedi.
İzmir Haberleri
26 Ağustos 2024 - 18:07
Güncelleme: 26 Ağustos 2024 - 18:22