Çiğdem CANPOLAT / ÖNCÜŞEHİR - İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, esnaf ve iş dünyası temsilcileriyle buluşmak gelmek üzere bugün İzmir’e geldi. Akşener, programı kapsamında öncelikli olarak saat 13.00’de, Swiss Otel Grand Efes Smyrna Salonu’nda “ESİAD Liderler Buluşması”na konuk konuşmacı olarak katıldı.Buluşmaya, Akşener’in yanı sıra; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İYİ Parti Genel Başkan Başdanışmanı ve İzmir Milletvekili Aytun Çıray, İYİ Parti TBMM Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili
Müsavat Dervişoğlu, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Samsun Milletvekili
Erhan Usta, İYİ Parti Kalkınma Politikaları Başkanı Ümit Özlale, İYİ Parti İzmir İl Başkanı Hüsmen Kırkpınar, DEVA Partisi İzmir İl Başkanı Seda Kaya Ösen, Ege Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (ESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karabağlı, ESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Sıtkı Şükürer, Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Başkanı Jak Eskinazi, İzmir Ticaret Odası (İZTO) Başkanı Mahmut Özgener ve İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Zekeriya Mutlu katıldı.KARABAĞLI: REFAH DÜZEYİ YÜKSEK BİR TÜRKİYE OLMA HEDEFİNE KATKIDA BULUNMAK AMACIYLA ÇALIŞIYORUZBuluşmada konuşan Ege Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (ESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karabağlı, “Sayın Akşener, öncelikle ifade etmek isterim ki; sivil toplum kuruluşlarının özellikle katılımcı demokrasinin güçlenmesinde önemli rolleri olduğunu düşünüyor, ülkelerin sosyo-ekonomik gelişmesinde de etkin görev ve sorumluluğu taşımaları gerektiğine inanıyoruz. ESİAD, kurulduğundan bu yana tüm faaliyetlerinde, Atatürk’ün çizdiği Türkiye Cumhuriyeti vizyonunu ve çağdaş uygarlık hedefini esas almaktadır. Özellikle demokratik, laik, etkin hukuk devleti anlayışının geçerli olduğu, uluslararası ortamda saygın ve güvenilir, refah düzeyi yüksek bir Türkiye olma hedefine katkıda bulunmak amacıyla çalışma ve faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz. Bununla birlikte resmi ve kayıtlı Avrupa Birliği Bilgi merkezi olan ESİAD, bu özelliği taşıyan ülkemizdeki ilk ve tek sivil toplum kuruluşu olarak ayrışmakta ve bu görevini de yaklaşık 26 yıldır sürdürmektedir” dedi. “SANAYİ VE İŞ DÜNYASINDA OYUNUN KURALLARI YENİDEN YAZILDI”
Dünyamızın Covid-19 krizi ile birlikte zor ve belirsiz günlerden geçtiğini söyleyen Karabağlı, “Pandeminin ortaya çıktığı 2020 yılından bu yana küresel ekonominin daraldığı, işsizliğin arttığı, ekonomik kırılmaların yaşandığı, sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin derinleştiği, eğitim ve sağlık sistemlerinin çıkmaza girdiği günler yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Neredeyse Sanayi ve iş dünyasında oyunun kuralları yeniden yazıldı ve yazılıyor. Ciddi tehditler iş hayatımızı etkilerken ciddi de fırsatları beraberinde getiriyor. Ancak hammaddeye erişimdeki sıkıntılar, çok uzun teslim süreleri, konteynır yokluğu krizi ve lojistik problemleri, sanayi ve iş dünyasını meşgul etmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı. “EKONOMİK KÜÇÜLMEYE YOL AÇABİLECEĞİ İHTİMAL DAHİLİNDE”
Ülke ekonomisinde yüksek büyüme oranlarına rağmen ısrarla izlenen politikaların yüksek enflasyon, yüksek döviz kuru ve kurlardaki öngörülemez dalgalanma gibi ciddi kırılganlıklara taşıdığını belirten Karabağlı, “2020 Pandemi döneminde dünya ekonomisi daralırken, ülkemiz 2020 ve 2021 ilk 3 dönem olmak üzere her ne kadar pozitif bir büyüme yakalamış olsa da milli gelirin yıllar itibarı ile ABD doları cinsinden düşüyor olması sabit fiyatlara göre hesaplanan GSYH rakamlarındaki deflatör katsayılarının oranları etkilemiş olabileceğini düşündürmüştür. Ancak, Hükümetin ekonomi politikalarıyla ilgili olarak sürdürdüğü dolaylı yönlendirme ve siyasi etkiler yükselen enflasyona rağmen Merkez Bankasının faiz kararlarında etkili olmuş ve son dört ayda politika faizi toplamda 500 baz puan düşürülmüştür. Bu kararlar döviz kurunun giderek artan hızla yükselişini de beraberinde getirmiştir. İlk aşamada yüksek kurun ihracat için olumlu olabileceği düşünülse de bunun geçici olduğu, rekabet koşullarının ortaya çıkan avantajı kısa sürede yok ettiği ve döviz cinsinden toplamda elde edilen gerçek gelirin de tam olarak artış olarak yansımadığı bir gerçektir. Ayrıca ihtiyaç duyulan hammaddelerin ve ara malların da ithal edildiği dikkate alınırsa yüksek kurun sanayi üretim endeksini düşürebileceği ve ekonomik küçülmeye yol açabileceği ihtimal dahilindedir” dedi. “KURDAKİ YÜKSELİŞİN DURDURULMASI MEMNUNİYET VERİCİ”
Merkez Bankasının 16 Aralık’taki son faiz indirim kararını değerlendiren Başkan Karabağlı, “Türk parası dolar ve avro karşısında hızla değer kaybetmiş, 21 Aralık’ta alınan kararlar öncesinde dolar 18 lira, avro ise 20 liranın üzerini görerek tarihi rekorlar kırmıştır. Merkez Bankası tarafından piyasaya yapılan doğrudan müdahalelerden istenen sonuç alınamayınca, “kur korumalı TL mevduatı” uygulaması olarak adlandırılan model açıklanmıştır. Neticede döviz kurunda ani düşüş yaşanmıştır. Kurdaki yükselişin durdurulması ve düşüş yaşanması tabi ki memnuniyet vericidir. Ancak, bu modelin nasıl işleyeceğine dair belirsizlikler devam etmektedir. Bununla birlikte TL karşısında döviz kurunu bu denli hızlı düşüren Kur Korumalı TL mevduat uygulamasının ileriki dönemlerde ama planlandığı ve duyurulduğu tarihte sona ermesi ama başka bir sebeple uygulamadan kaldırılması veya değiştirilmesi gündeme geldiğinde nasıl bir sonuç doğuracağını kestirmek de oldukça güç görünmektedir. Enflasyon konusuna geldiğimizde ise; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre; enflasyon Kasım ayında yüzde 3,51 artmış, yıllık enflasyon ise yüzde 21,31’e yükselmiştir. Böylece, yıllık enflasyon yüzde 14 olan politika faizinin daha da üzerine çıkmıştır. Ancak sanayi ve iş dünyasının tanıklık ettiği üzere gerçek piyasa borçlanma faizi ve mevduat faizi politika faizinin oldukça yukarısındadır. Umuyoruz ki gerçek piyasa faizi ile politika faizi en kısa sürede paralel hale gelecek rakamlara ulaşır” şeklinde konuştu.“EKONOMİYE DUYULAN GÜVENİ AZALTACAĞI DA BİR GERÇEKTİR”
TÜİK tarafından açıklanan Kasım ayı sonundaki ÜFE ve TÜFE’yi de irdeleyen Karabağlı, “Aralarındaki makasın çok ciddi açılmış olması hesaplama yöntemlerine yönelik bazı soru işaretlerini de beraberinde getirmektedir. Enflasyondaki yükselişin engellenmesinin ilk öncelikler arasında görülmediğini söylemek çok da yanlış olmayacaktır. Yeni Ekonomi Modeli ile birlikte gerçekçi ve uygulanabilir bir enflasyonla mücadele programının da açıklanması gerektiğini düşünüyoruz. Aksi durumda İş ve sanayi dünyası olarak kur korumalı TL mevduatı uygulamasının her sonuçta, yani döviz kuru düşse de yükselse de enflasyonu daha da yükseltebileceğinden endişe etmekteyiz. Enflasyonist bir ortamın yatırım ortamını bozacağı ve ekonomiye duyulan güveni azaltacağı da bir gerçektir” şeklinde konuştu. “DENGE VE DENETLEMENİN TAM KURULDUĞU BİR ANAYASA’YI HER ZAMAN DESTEKLEYECEĞİZ”“Enflasyon beklentilerinin tutturulması, döviz kurunda istikrarın sağlanması ve yeniden güven tesis edilebilmesi için öncelikle kurumsal ve düzenleyici ortamın güçlendirilmesi, öngörülebilirlik ve şeffaflığın sağlanması gerektiğini düşünüyoruz” diyen Karabağlı sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Gelişmiş ekonomilerin temel unsurlarından biri kurumlara duyulan güvendir. Bu bağlamda Merkez Bankaları en önemli yapı taşıdır. Ülkemizde Merkez Bankası yönetiminde yapılan değişikliklerin, Merkez Bankasının bağımsızlığına ve güvenilirliğine gölge düşürdüğünü, zaten yüksek olan ülke risk primimiz üzerinde ve finansal piyasa istikrarsızlığı konusunda da etkili olduğunu düşünmekteyiz. Öngörülebilirliğin olmadığı bir ortamda ne yerli ne yabancı yatırımcının harekete geçebilmesi mümkün değildir. Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir. Sanayi ve İş dünyası olarak siyasette gerilimin düşürüldüğü, devletin tüm işlemlerinde hukukun üstünlüğünün tam olarak tesis edildiği, çoğulcu demokrasi ve kuvvetler ayrılığının güçlendirildiği bir Türkiye’nin önünün daha da açık olacağına inanıyoruz. Son olarak, ülkemizin gündeminde önümüzdeki dönemde önemli bir yer tutacak yeni Anayasa çalışmalarına değinmek istiyorum. ESİAD olarak, Atatürk’ün çizdiği Türkiye Cumhuriyeti vizyonu doğrultusunda, demokratik, laik, hukuk devleti anlayışının hakim olduğu, yürütme, yasama ve yargı arasında sağlam ve etkili bir kuvvetler ayrılığının tesis edildiği, denge ve denetlemenin tam kurulduğu bir Anayasa’yı her zaman destekleyeceğimizin altını özellikle çizmek istiyorum.”ŞÜKRÜER: BU ÜLKE KUTUPLAŞMALARDAN ÇOK YORULDUESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Sıtkı Şükürer, İzmir’in demokrasi tarihinde her daim önemli bir rol ifa ettiğini belirterek, “Çok partili hayata geçişte demokrasinin ve değişimin temsilcisi Demokrat Parti’nin arkasında durmuş ve o dönemlerde kentimiz “Demokrat İzmir” diye anılır olmuştu. Sonraki süreçlerde herhangi bir partiye kilitlenmeden, demokrasinin “değişim dinamiğini paslandırmadan”, Adalet Partisi’nden, ANAP’a, Demokrat Sol Parti’den, CHP’ye, özetle demokrasiyi içselleştirmiş ve Cumhuriyet değerlerine sahip, “merkez sağ ve merkez sol” partilere öncelik vererek teveccühünü esirgememiştir. Bu kentin insanları, demokrasinin temel değerlerine sahip tüm siyasi oluşumlara her zaman kucak açmıştır. Bu ülke kutuplaşmalardan çok yoruldu. Bu anlamıyla sizin şahsınızda ülkeyi yönetecek liderlerimizden, farklılıklarımızın zenginliklerimiz olduğu şiarı ile her yönüyle huzur, barış, istikrar özlemlerimizi ifade etmek istiyoruz. Diyeceğimiz, sizler gibi çağdaş liderlerle bu ülkenin “iyiliklere” ulaşacağına dair umutlarımızı ifade ediyor, davetimizi kabul ettiğiniz için tekrar teşekkürlerimizi belirtiyoruz” diyerek katılımcıları takdim etti.
Dünyamızın Covid-19 krizi ile birlikte zor ve belirsiz günlerden geçtiğini söyleyen Karabağlı, “Pandeminin ortaya çıktığı 2020 yılından bu yana küresel ekonominin daraldığı, işsizliğin arttığı, ekonomik kırılmaların yaşandığı, sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin derinleştiği, eğitim ve sağlık sistemlerinin çıkmaza girdiği günler yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Neredeyse Sanayi ve iş dünyasında oyunun kuralları yeniden yazıldı ve yazılıyor. Ciddi tehditler iş hayatımızı etkilerken ciddi de fırsatları beraberinde getiriyor. Ancak hammaddeye erişimdeki sıkıntılar, çok uzun teslim süreleri, konteynır yokluğu krizi ve lojistik problemleri, sanayi ve iş dünyasını meşgul etmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı. “EKONOMİK KÜÇÜLMEYE YOL AÇABİLECEĞİ İHTİMAL DAHİLİNDE”
Ülke ekonomisinde yüksek büyüme oranlarına rağmen ısrarla izlenen politikaların yüksek enflasyon, yüksek döviz kuru ve kurlardaki öngörülemez dalgalanma gibi ciddi kırılganlıklara taşıdığını belirten Karabağlı, “2020 Pandemi döneminde dünya ekonomisi daralırken, ülkemiz 2020 ve 2021 ilk 3 dönem olmak üzere her ne kadar pozitif bir büyüme yakalamış olsa da milli gelirin yıllar itibarı ile ABD doları cinsinden düşüyor olması sabit fiyatlara göre hesaplanan GSYH rakamlarındaki deflatör katsayılarının oranları etkilemiş olabileceğini düşündürmüştür. Ancak, Hükümetin ekonomi politikalarıyla ilgili olarak sürdürdüğü dolaylı yönlendirme ve siyasi etkiler yükselen enflasyona rağmen Merkez Bankasının faiz kararlarında etkili olmuş ve son dört ayda politika faizi toplamda 500 baz puan düşürülmüştür. Bu kararlar döviz kurunun giderek artan hızla yükselişini de beraberinde getirmiştir. İlk aşamada yüksek kurun ihracat için olumlu olabileceği düşünülse de bunun geçici olduğu, rekabet koşullarının ortaya çıkan avantajı kısa sürede yok ettiği ve döviz cinsinden toplamda elde edilen gerçek gelirin de tam olarak artış olarak yansımadığı bir gerçektir. Ayrıca ihtiyaç duyulan hammaddelerin ve ara malların da ithal edildiği dikkate alınırsa yüksek kurun sanayi üretim endeksini düşürebileceği ve ekonomik küçülmeye yol açabileceği ihtimal dahilindedir” dedi. “KURDAKİ YÜKSELİŞİN DURDURULMASI MEMNUNİYET VERİCİ”
Merkez Bankasının 16 Aralık’taki son faiz indirim kararını değerlendiren Başkan Karabağlı, “Türk parası dolar ve avro karşısında hızla değer kaybetmiş, 21 Aralık’ta alınan kararlar öncesinde dolar 18 lira, avro ise 20 liranın üzerini görerek tarihi rekorlar kırmıştır. Merkez Bankası tarafından piyasaya yapılan doğrudan müdahalelerden istenen sonuç alınamayınca, “kur korumalı TL mevduatı” uygulaması olarak adlandırılan model açıklanmıştır. Neticede döviz kurunda ani düşüş yaşanmıştır. Kurdaki yükselişin durdurulması ve düşüş yaşanması tabi ki memnuniyet vericidir. Ancak, bu modelin nasıl işleyeceğine dair belirsizlikler devam etmektedir. Bununla birlikte TL karşısında döviz kurunu bu denli hızlı düşüren Kur Korumalı TL mevduat uygulamasının ileriki dönemlerde ama planlandığı ve duyurulduğu tarihte sona ermesi ama başka bir sebeple uygulamadan kaldırılması veya değiştirilmesi gündeme geldiğinde nasıl bir sonuç doğuracağını kestirmek de oldukça güç görünmektedir. Enflasyon konusuna geldiğimizde ise; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre; enflasyon Kasım ayında yüzde 3,51 artmış, yıllık enflasyon ise yüzde 21,31’e yükselmiştir. Böylece, yıllık enflasyon yüzde 14 olan politika faizinin daha da üzerine çıkmıştır. Ancak sanayi ve iş dünyasının tanıklık ettiği üzere gerçek piyasa borçlanma faizi ve mevduat faizi politika faizinin oldukça yukarısındadır. Umuyoruz ki gerçek piyasa faizi ile politika faizi en kısa sürede paralel hale gelecek rakamlara ulaşır” şeklinde konuştu.“EKONOMİYE DUYULAN GÜVENİ AZALTACAĞI DA BİR GERÇEKTİR”
TÜİK tarafından açıklanan Kasım ayı sonundaki ÜFE ve TÜFE’yi de irdeleyen Karabağlı, “Aralarındaki makasın çok ciddi açılmış olması hesaplama yöntemlerine yönelik bazı soru işaretlerini de beraberinde getirmektedir. Enflasyondaki yükselişin engellenmesinin ilk öncelikler arasında görülmediğini söylemek çok da yanlış olmayacaktır. Yeni Ekonomi Modeli ile birlikte gerçekçi ve uygulanabilir bir enflasyonla mücadele programının da açıklanması gerektiğini düşünüyoruz. Aksi durumda İş ve sanayi dünyası olarak kur korumalı TL mevduatı uygulamasının her sonuçta, yani döviz kuru düşse de yükselse de enflasyonu daha da yükseltebileceğinden endişe etmekteyiz. Enflasyonist bir ortamın yatırım ortamını bozacağı ve ekonomiye duyulan güveni azaltacağı da bir gerçektir” şeklinde konuştu. “DENGE VE DENETLEMENİN TAM KURULDUĞU BİR ANAYASA’YI HER ZAMAN DESTEKLEYECEĞİZ”“Enflasyon beklentilerinin tutturulması, döviz kurunda istikrarın sağlanması ve yeniden güven tesis edilebilmesi için öncelikle kurumsal ve düzenleyici ortamın güçlendirilmesi, öngörülebilirlik ve şeffaflığın sağlanması gerektiğini düşünüyoruz” diyen Karabağlı sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Gelişmiş ekonomilerin temel unsurlarından biri kurumlara duyulan güvendir. Bu bağlamda Merkez Bankaları en önemli yapı taşıdır. Ülkemizde Merkez Bankası yönetiminde yapılan değişikliklerin, Merkez Bankasının bağımsızlığına ve güvenilirliğine gölge düşürdüğünü, zaten yüksek olan ülke risk primimiz üzerinde ve finansal piyasa istikrarsızlığı konusunda da etkili olduğunu düşünmekteyiz. Öngörülebilirliğin olmadığı bir ortamda ne yerli ne yabancı yatırımcının harekete geçebilmesi mümkün değildir. Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir. Sanayi ve İş dünyası olarak siyasette gerilimin düşürüldüğü, devletin tüm işlemlerinde hukukun üstünlüğünün tam olarak tesis edildiği, çoğulcu demokrasi ve kuvvetler ayrılığının güçlendirildiği bir Türkiye’nin önünün daha da açık olacağına inanıyoruz. Son olarak, ülkemizin gündeminde önümüzdeki dönemde önemli bir yer tutacak yeni Anayasa çalışmalarına değinmek istiyorum. ESİAD olarak, Atatürk’ün çizdiği Türkiye Cumhuriyeti vizyonu doğrultusunda, demokratik, laik, hukuk devleti anlayışının hakim olduğu, yürütme, yasama ve yargı arasında sağlam ve etkili bir kuvvetler ayrılığının tesis edildiği, denge ve denetlemenin tam kurulduğu bir Anayasa’yı her zaman destekleyeceğimizin altını özellikle çizmek istiyorum.”ŞÜKRÜER: BU ÜLKE KUTUPLAŞMALARDAN ÇOK YORULDUESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Sıtkı Şükürer, İzmir’in demokrasi tarihinde her daim önemli bir rol ifa ettiğini belirterek, “Çok partili hayata geçişte demokrasinin ve değişimin temsilcisi Demokrat Parti’nin arkasında durmuş ve o dönemlerde kentimiz “Demokrat İzmir” diye anılır olmuştu. Sonraki süreçlerde herhangi bir partiye kilitlenmeden, demokrasinin “değişim dinamiğini paslandırmadan”, Adalet Partisi’nden, ANAP’a, Demokrat Sol Parti’den, CHP’ye, özetle demokrasiyi içselleştirmiş ve Cumhuriyet değerlerine sahip, “merkez sağ ve merkez sol” partilere öncelik vererek teveccühünü esirgememiştir. Bu kentin insanları, demokrasinin temel değerlerine sahip tüm siyasi oluşumlara her zaman kucak açmıştır. Bu ülke kutuplaşmalardan çok yoruldu. Bu anlamıyla sizin şahsınızda ülkeyi yönetecek liderlerimizden, farklılıklarımızın zenginliklerimiz olduğu şiarı ile her yönüyle huzur, barış, istikrar özlemlerimizi ifade etmek istiyoruz. Diyeceğimiz, sizler gibi çağdaş liderlerle bu ülkenin “iyiliklere” ulaşacağına dair umutlarımızı ifade ediyor, davetimizi kabul ettiğiniz için tekrar teşekkürlerimizi belirtiyoruz” diyerek katılımcıları takdim etti.