CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partiden, andımız ve ezan tartışmasından, Mansur Yavaş ve Muharrem İnce adaylığına kadar pek çok konu hakkında açıklamalarda bulundu. Hürriyet yazarı İpek Erbay'a konuşan Kılıçdaroğlu'nun röportajı işte böyle;
- Türkçe ezan tartışması sonucu disiplin
kuruluna sevk edilen Ardahan Milletvekiliniz Öztürk Yılmaz “Ne yaparsan yap,
istifa etmiyorum. Tarih seni yargılayacak” dedi, cevabınız nedir?
Kendisi disipline verildi, yorum yapmam etik olmaz.
- CHP'lileri 'ahıra çevrilen camiler, İslam düşmanlığı' tartışmalarından neden uzak tutamıyorsunuz?
CHP’nin programı, seçim bildirgeleri, söylemleri vardır.
Eğer siz kendinize özgü bir düşünce ortaya koymak istiyorsanız partiden
ayrılırsınız. Partinin içindeyseniz, onun ortaya koyduğu kurallara uyacaksınız.
Zaten partili olmak, kendini sınırlamak demektir. Herkes farklı düşünebilir,
biz yetkili kurullarımızda bu farklılıkları özgürce tartışırız. Ama kendi
düşünceni kurumsal bir düşünce gibi açıklayamazsın.
- Benzeri
tartışmalar partiye ne kadar zarar veriyor?
Elbette zarar veriyor. Yıllar yılı CHP’yi din karşıtı olarak
tanımladılar. Oysa dine en büyük saygısı olan parti biziz. Bundan kimsenin
şüphesi olmasın. Ancak biz ne kendimizin ne de herhangi bir vatandaşımızın
inancını siyasete malzeme etmeyiz. Allah ile kul arasındaki manevi bağ, insanın
kendi zenginliğidir. Benim bu en saf, en temiz inancı sorgulama, bu inancı
siyasetin bir konusu olarak değerlendirme hakkım yoktur. Kimin inançlı, kimin
inançsız olduğunu kul değil, Allah bilir. 2. Dünya Savaşı’nın zor koşullarında
dahi dönemin hükümeti camilerin onarımı için yaklaşık 2,5 milyon Türk Lirası
harcama yapmıştır. Yine aynı dönemde İnönü, olası bir hava saldırısında zarar
görebilecekleri endişesiyle, Kutsal Emanetleri Niğde’deki bazı camilerde koruma
altına aldırmıştır. Ki bu emanetler arasında Sevgili Peygamberimizin sancağı,
Hz. Osman’a ait olduğuna inanılan Mushaf da bulunmaktaydı. Bir başka örnek ise
31 Mayıs 1940 tarihli TBMM Genel Kurulu’nda bulunmaktadır. Tutanakları
okuduğunda Vakıflar Genel Müdürlüğü sadece
İstanbul’da dahi onlarca camiyi onardığı görülecektir. Örneğin dönemin Tokat Milletvekili Nazım Bey,
“İstanbul’da birçok camiler tamir ediliyor” diyerek Çinili ve Şemsipaşa
Camilerinin onarımından bahseder. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Ben o oyuna gelmem
- Nereden
çıkıyor peki bu iddialar?
Dinimizin siyasi istismar konusu yapılma, yapılabilme
cüretinden, hadsizliğinden. İslam Ansiklopedisi’nde de yazar; Osmanlı döneminde
ordu sefere çıkıyor. Askerler o zaman atlar, katırlarla gidiyor. Bir yerden bir
yere giderken en güvenli yer olan camide konaklıyor, hayvanlarını da çevresine
bağlıyorlar. Benzer uygulamalar Kurtuluş Savaşı ile İkinci Dünya Savaşı
dönemlerinde de olmuştur. Onlar vatan
için çarpışan, şehit olmaya giden insanlar. Siz şehit olmaya giden insanları
“Camiyi ahıra çevirdiniz” diye suçlarsanız, ayıptır, günahtır. Üstelik bir
örnek daha vereyim: “Dinsiz” dediğiniz partinin genel başkanı İsmet İnönü ve
Sevgili eşi Mevhibe İnönü’yle birlikte aile bütçesinden Çankaya Merkez
Camisi’ni yaptırmıştır. Kocatepe Camii’yi yapan vakfın kurucusu yine rahmetli
İnönü’dür.
- Andımız
tartışmalarında da ciddi bir tavır almamakla eleştirildiniz…
Öncelikle şunu söyleyeyim, duymak istediklerini duymadığı
zaman gürültü çıkaran küçük bir grup var. Oysa biz zamanında ve yerinde
söylenmesi gerekenleri söyledik. Ben, parti sözcümüz, grup başkanvekillerimiz…
Bu tartışmada öne çıkması gereken iki önemi konu var aslında. Birincisi şudur:
Erdoğan Danıştay hâkimlerini saraya toplayıp, tamamını fırçaladı. Yargı
bağımsızlığının olmadığını bir kez daha kanıtlandı, Erdoğan’ın bu konuşmasıyla.
Üzerinde durulması gereken temel bir nokta... Niye bunu tartışmıyoruz? Bu
hâkimler, adım gibi biliyorum, Erdoğan’ın istediği yönde oy kullanacak. İkinci
konu ise iktidar ekonomik krizin tartışılmasını istemiyor: Ekonomik sıkıntılar
nedeniyle canına kıyan onlarca vatandaşımızın acısının ya da ekonomik
sıkıntılar nedeniyle psikolojik tedavi gören on binlerce vatandaşımızın
çaresizliği tartışılsın istemiyor. İş bulamayan milyonlarca gencimizin, işsiz
kalan yüzbinlerce vatandaşımızın çaresizliği görülsün, duyulsun istemiyor,
iflas eden sanayicimizin, kepenk kapatan esnafımızın, icrayla boğuşan
çiftçimizin gündem olmasını istemiyor. Bu nedenle O hâkimlere de “Siz böyle
karar verin, biz sonra nasılsa düzeltiriz” demişlerdir. Gerçek krizlerin üstünü
örtmek için suni gündem yaratılıyor. Ben o oyuna gelmem…
- “HDP ile kol
kola, PKK ile işbirliği” suçlamalarına ne diyorsunuz?
Yükleminizi düzelteyim; suçlanmıyoruz, yalana muhatap
oluyoruz. Hükümet tarafından bir işbirliği varmış yalanı, yayılmaya
çalışılıyor. Bakın PKK terör örgütü tarafından saldırıya uğrayan tek siyasi
parti lideri benim. PKK terör örgütü beni öldürmeye çalıştı. Bu saldırıda şehit
olan Jandarma Er Fatih Çaybaşı’nı da bu vesileyle bir kez daha rahmetle anıyor,
ailesine saygılarımı iletiyorum. Adalet Yürüyüşü sırasında da IŞİD terör
örgütünün hedefi oldum, malumunuz dava sürüyor. Biz hiçbir terör örgütüyle kol
kola da değiliz, yan yana da değiliz. Ben kol kola geziyorsam neden bana
saldırdı. PKK bana saldıracak, bir askerimiz şehit olacak, ben kol kola gezmiş
olacağım. Bu yalanları ortaya atanlar kendi çocuklarını askere bile
göndermediler.
- HDP ile görüşüyor musunuz?
Hayır. Milletvekilleri parlamentoda birbirini görüyor,
konuşuyor ama siyaseten görüşmüyoruz.
“Ceketimi koysam kazanırım” ifadesi saygısızlıktır
- 31 Mart yerel
seçimleri için büyükşehir adaylarınızı ne zaman açıklayacaksınız?
En uygun zamanda, ki bunun çok uzun olacağını düşünmüyorum,
açıklayacağız. Çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?
Sandık bazında bir örgütlenme düşünüyorduk. Ama Yüksek Seçim
Kurulu’nun aynı evde oturana bile başka sandıklarda oy kullandırma kararının
ardından sokak örgütlenmesi yapmanın daha uygun olacağını düşündük ve öyle
yapıyoruz. Sorumlu olan kişi o sokakta
kimlerin oturduğunu bilecek, kapısını çalacak, sorunlarını dinleyecek. Sandığa
gitmekte sorunu varsa, onları sandığa taşıyacak. Seçimden bağımsız sorunlarını
çözmeye çalışacaklar. Diğer partilere oy
veren vatandaşla da bu diyaloğu kuracak mısınız? Elbette. Hiçbir zaman bu
arkadaşlarımız “Gelin CHP’ye oy verin” demeyecekler. Var olan sorunlarına
eğilecekler, katkı verecekler. Seçmen bu özveriyi görecek.
- “Ceketimi
koysam kazanırım” dediğiniz yerler var mı?
Ben böyle bir ifadeyi seçmene saygısızlık olarak görürüm.
Demokrasinin en temel ilkesi seçmen iradesine saygı duymaktır; “ceketi mi
koysam kazanırım” vb. yaklaşımlar seçmen iradesine yapılabilecek en büyük
saygısızlıktır. Ancak şunu söyleyebilirim, bu seçimlerde adayların
belirlenmesinde kadın belediye başkan adaylarımızın önemli birer aktör olmasını
isterim. Kuşkusuz bu konuda nihai karar Parti Meclisimizin…
- İzmir CHP’nin
kalesi bilinir. Ne olursa olsun, İzmir CHP'nin midir?
İzmir, sadece CHP’nin değil, aynı zamanda demokrasinin,
çağdaşlığın, huzurun kalesidir; kadın- erkek eşitliğinin kalesidir. İzmir’e göç
eden kişi kısa zamanda kendini İzmirli olarak görmeye başlar. Çünkü aynı
zamanda İzmir kimseyi ötekileştirmemenin de kalesidir. Evet, İzmirli de bizi
seviyor, çünkü biz de çağdaş değerleri savunuyoruz, Mustafa Kemal’in
ilkelerini, kadın-erkek eşitliğini savunuyoruz. Belediyelerimiz de başarılı
projeleri hayata geçiriyorlar. Hükümetin bütün engellemelerine rağmen, bütçeye
daha fazla kaynak verip, daha az kaynak almasına rağmen Türkiye’nin çağdaş
yüzüdür İzmir. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesi Türkiye Cumhuriyeti’nin
bütçesinden çok daha saygın bir bütçedir. Uluslararası kredi notu çok
yüksektir. Ki İzmirlinin sosyal, siyasal ve kültürel bilinci de yüksektir, her
şeyi sorgular. Doğru belediyecilik yapmadığınızda size oy vermez. Her
icraatınızın doğru ve hesabını verebilir olmanız lazım.
- AK Parti Yerel Yönetimler Başkanı
Mehmet Özhaseki “İzmirliler AK Parti
belediyeciliğinin tadına baksın istiyoruz” diyor.
7- 8 ilçe belediyesini kazanmışlardı. Biliyoruz ve görüyoruz
ki o tadı göremedi o ilçelerde yaşayan vatandaşlarımız. Neden göremediler
acaba? Halk, iktidardan destek alanların bile hizmet sunamadıklarını anladı.
Şimdi o ilçeleri de kazanacağız. Diğer ilçelerde olduğu gibi önceki seçimlerde
AK Parti’ye oy vermiş değerli vatandaşlarımızın da oylarını alarak kazanacağız.
- Haseki Eskişehir için de iddialı konuştu.
Yılmaz Hoca’nın Eskişehirlilerin gönlünde başka bir yeri
var. Bursa ile Ankara arasında çöldeki bir vahayı canlandırdı. Biz eskiden
‘Yeşil Bursa’ derdik, şimdi ‘Beton Bursa’, diyoruz. Eskişehir ise ‘Yeşil
Eskişehir’ oldu. Biz bir Osmanlı başkenti olan olan Bursa’yı kazanacağız.
Bursa’yı, tarihi dokusunu, kültürünü öne çıkararak eski sıfatına geri
döndüreceğiz, yani “yeşil Bursa’yı yeniden inşa edeceğiz. Eskişehir’i
kazanmaları da zaten mümkün değil, Yılmaz Hoca günün 24 saati kendini
Eskişehir’e adamış bir başkandır.
- Netlik
kazanan isimler belli mi; İzmir ya da İstanbul adayınız için kafanız net mi?
Elbette birden fazla isim var. Bu isimler üzerinde de
çalışıyoruz, anketler yapıyoruz. Sizin merakınızı anlıyorum ama sizden daha çok
Saray’ın adaylarımızı merak ettiğini de biliyorum. Çünkü özellikle büyük
metropollerde hızla kan kaybettiklerini
görüyorlar. Bizim adaylarımız da açıklanınca bu kan kaybının
hızlanacağını da biliyorlar.
Ekrem Bey çok başarılı bir başkan
- Sağ tandanslı adaylarınız hep tartışma
konusu oldu. Ankara için ismi geçen
Mansur Yavaş’tan yola çıkarak, “AK Parti’yi taklit etmekle” eleştiriliyorsunuz.
Nesini taklit edelim? CHP hiçbir partiyi taklit etmez ancak
CHP’nin özellikle AK Parti tarafından taklit edildiğini siz de çok iyi
biliyorsunuz. Seçim vaatlerimiz bire bir taklit edildi. Onlarca örneği var. AK
Parti hiçbir alanda olduğu gibi belediyelerde de halka hesap mı veriyor?
Vermiyor, veremiyorlar… İktidar gücüyle belediyelerde yolsuzluklarının üstünü
örtüyorlar. Biz ise tek bir kuruşun bile hesabını veriyoruz. Zaten
belediyelerimiz sürekli denetim altında. AK Partili belediyeler, gecekondu
bölgelerinde pozitif ayrımcılık mı yapıyorlar? Hayır. Yeşil alan mı ürettiler
de biz onları taklit edelim? Tam tersine bütün yeşil alanları imara açtılar.
Ben değil, Erdoğan’ın kendisi söylüyor, “İstanbul’a ihanet ettik” diyor, O’nu
mu örnek alacağız? Gidin Beylikdüzü’ne… 1 milyon metrekarenin üzerinde alan
yeşil alana dönüştürüldü. Hemen her yerden örnek verebilirim. Çocukların
oynayacağı, eğlenebileceği, aileleriyle vakit geçirebilecekleri parklar vardır.
- Adı İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı için geçen güçlü portrelerden biri de Beylikdüzü
Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu… Aklınızdaki aday mıdır?
Ekrem Bey çok başarılı bir başkan. Beylikdüzü’nün çehresini
değiştirdi, tam bir modern kent havasına büründürdü Beylikdüzü’nü… Yeni yeni
büyüyen bir ilçeydi Beylikdüzü. Son derece planlı, modern şehircilik anlayışına
uygun bir kentleşmeyle büyümesini, gelişmesini sağladı İmamoğlu. Kendisine oy veren vermeyen ayrımına gitmedi,
herkese eşit hizmet götürdü. Uyuşturucu batağı olan yerleri kültür merkezine
dönüştürdü. Bütün aileler son derece memnun. Bu sabah kendisiyle konuştuk,
okula yeni başlayan her çocuk parka kendi adına bir ağaç dikmiş. Ağaçlar da
çocuklarla büyüyecek. Kent kültürü budur. 80 yaşına geldiğinde ‘Bu ağacı ben
diktim’ diyecek. Unutmayın AK Partili belediyelerde yaşayan vatandaşlarımız
hafta sonlarını CHP’li belediyelerin bulunduğu yerlerde geçiriyorlar, Beylikdüzü de bunlardan biri.
- Bu sabah
konuştuk dediniz, adaylığı mı konuştunuz yoksa?
Başka konular konuştuk.
- Ama gündemde…
Beylikdüzü Belediye Başkanımız son derece başarılı bir
belediye başkanı, iyi bir İstanbullu, iyi eğitimli bir başkan, demekle
yetinelim.
İstanbul’un çehresi beş yıl içinde değişecek
- İstanbul’u aldınız, ilk ne yaparsınız?
İstanbul’un kentsel dönüşüm problemini en kısa sürede,
bilimsel bir bakış açısıyla çözeceğiz. Kimse yerinden, yurdundan edilmeyecek.
Dünyanın saygın örneklerinde olduğu gibi parklarıyla, sosyal alanlarıyla, depreme
dayanıklı okul, hastane vb. binalarıyla başta aşağıya bilimsel akılla
planlanmış, su ve orman kaynakları koruma altına alınmış bir kent olacak.
İstanbul, kamu sorumluluğu bilinciyle ve kamu yararı hedefiyle yönetilecek.
Kentin tarihi geçmişi, tüm görkemiyle ortaya çıkartılacak. İstanbul’da yaşamak
çile değil, keyif olacak. İstanbul’a ihanet edenler, İstanbul’a ihanet
ettiklerini itiraf edenler İstanbul’un sorununu çözemez. Biz çözeceğiz. Başta
İstanbul olmak üzere hiçbir rantiyecinin gözünün yaşına bakmayacağız. İlk
yapacağımız işlerden biri de doğrudan isim vermeden söyleyeyim, İstanbul’un
siluetini bozan, Süleymaniye Camii gibi muhteşem, heyecan verici bir eseri bile
boğmasına göz yumulan binalar için gereğini yapacağız.
- İstanbul’u ziyaret eden turistin profilinde bir değişiklik
var mı?
Sorunuzdan kastınızı anlıyorum. Evet, daha çok Ortadoğu’dan
gelmeye başladılar. Ancak sorun, daha çok Ortadoğulu turistin gelmesi değildir.
Sorun, neden batıdan gelen turist oranının, toplam yabancı turist oranı
içindeki payının azaldığıdır. Yoksa Ortadoğu kökenli turistin neden Türkiye’yi
tercih ettiğini hepimiz biliyoruz. Ülkemizde yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen
kendi ülkelerinden daha özgürler, daha rahatlar. Üstüne paraları da daha
değerli, alışveriş ve yatırım olanakları geniş. Bu da aslında Türkiye’nin
çağdaş dünyadan büyük ölçüde koptuğunu gösteriyor. Çünkü batılı turistin
azalması fazlasıyla özgürlüklerle, demokrasiyle ilgili; kentin tarihine nasıl
sahip çıkıldığıyla da ilgilidir. Anımsayın İstanbul’un tarihini değiştiren
bulgulara ulaşıldı, Erdoğan bunlar için “üç beş çanak çömlek” demişti. Tarihe,
ortak geçmişe bu gözle bakan biri. Peki İstanbul’un kültür merkezleri nerede?
Bakırköy’de Kadıköy’de, Beşiktaş’ta, Sarıyer’de, Beylikdüzü’nde Avcılar’da… Bizim
belediyelerimiz… Bir şehrin kimliği olur, bana söyler misiniz İstanbul’un
kimliği nedir? Sadece yağmalanan bir tarih. Üç büyük imparatorluğa başkentlik
yapmış, yazık, günah… Biz söz veriyoruz, İstanbul’un çehresi beş yıl içinde
değişecek.
İnce ve Sarıgül aday olursa düşünürüz
- Şişli
adaylığı için Mustafa Sarıgül’ün çalıştığını biliyoruz. Hatta parti ismi
zikredilmeyen bir şarkısı bile var. Mustafa Sarıgül’ün adaylığına nasıl
bakıyorsunuz?
Tabii aday adayı olma hakkı var. Parti Meclisi nasıl karar
verir, görelim… Bir aday adayları kesinleşsin önce…
- Muharrem
İnce, İstanbul adayınız olabilir mi?
Onu bilmiyorum. Kendisinin herhangi bir başvurusu yok.
- Gündeme gelirse, nasıl bakarsınız?
Bizim bir değerli partilimiz. Dolayısıyla O’nun da diğer
partililerimiz gibi aday adayı olmak hakkı var, demokratik bir hak bu. Haliyle
böyle bir talebi olabilir.
- İstanbul ve
Ankara’yı kaybettiniz... Bırakır mısınız?
Neden kaybedelim? Kazanacağız ancak dediğim gibi hep
birlikte kazanacağız. Hiç aksini düşünmem bile. Eğer CHP korkusu olmasa ittifak
tartışmaları da bu kadar olmazdı. CHP yerel yönetimlerde ne kadar başarılı
olduğunu herkese gösterdi. AK Partili belediyelerle ilgili Sayıştay raporları
çıkıyor, vatandaş bu rezaleti görmüyor mu? Geçmişte İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı’nı 400 yılla yargıladılar, ne oldu, hepsi FETÖ’cülükten içerde.
- İstanbul
konusunda iddialısınız, “İstanbul’u kazanan, Türkiye’yi kazanır” diye bir söz
var, biliyorsunuz…
Zaten hedefimiz iktidar.
Mansur Bey’le ilgili bir sorunumuz yok
- Ankara’da ne
yapacaksınız?
Ankara’yı alacağız. Ankara’nın kimliği Cumhuriyet ve
modernleşme kimliği olacak. Küçücük bir Anadolu kasabasından, modern ve devasa
bir başkent çıktı. Cumhuriyet ile birlikte büyüyen bir kenttir burası.
Kimliğini bunun üzerine inşa edeceğiz. Evet, Hititlilere kadar uzanan bir
tarihi vardır Ankara’nın, Selçuklu ve Osmanlı’nın da önemli kentlerinden
biridir ama esas kimliğini başkentimiz olmasıyla kazanmıştır. Tarihi ve turizmi
görmek isteyenler İstanbul’a, İzmir’e, Muğla’ya gidebilir ama modern Türkiye’yi
görmek, anlamak isteyenlerin, Büyük Atatürk’ü anlamak isteyenlerin adresi
Ankara olacak. Akşam belli saatten sonra Ankara bir köy gibi, hiçbir etkinlik
yok. Neden yok? Milyonlarca insan yaşıyor. Kent dediğiniz 24 saat yaşar. Oysa
biz o kentin sosyal hayatını öldürüyoruz, sadece fırıncılarla, hastanelerin
acil servisleri çalışıyor. Eğlence merkezleri olmalı, çocukların ufkunu açacak
bilim merkezleri kurulmalı… Hiçbiri yok.
- Mansur Yavaş
konusunda kafanız net mi? İYİ Parti’yle bu konuda anlaşacak mısınız?
Biz sandıkta ittifak yapacağız, bu konuda netiz. İttifakın
büyük kısmını da AK Parti’ye oy veren kardeşlerimizle yapacağız. “Bu şehirde
iyi yaşamak istiyorsan, bizi seç” diyeceğiz. “Git, bizim belediyelerimizi gör,
aynı nimetlerden sen de faydalanabilirsin… Aileni betona hapsetme” diyeceğiz.
Dolayısıyla şunu özellikle vurgulamak istiyorum bu iddiamızın temelinde “biz ve
onlar” anlayışı yok. CHP’nin adayı kazandığında, birileri kaybetmiş olmayacak.
Aksine kentin tüm sakinleri kazanacak. Çünkü bizim adayımız kentin büyük
çoğunluğunun desteğiyle kazanmış olacak ve kazandığı an itibariyle kendisine oy
vermiş/vermemiş hiçbir ayırım yapmadan herkesin belediye başkanı olacak.
- CHP Ankara il
örgütü ve 21 ilçe başkanı bir toplantı yaptı, adayı kendileri belirlemek
istediklerini söyledi. Mansur Yavaş konusunda bir ihtilaf mı var?
Mansur Bey, partililerimiz tarafından da Ankara halkı
tarafından da sevilen bir kişi. Mansur Bey’le ilgili bir sorunumuz yok… Asıl
mesele Ankara’nın dürüstçe yönetilmesi… Ankara’nın çağdaş cumhuriyet kenti
kimliğine kavuşması… Bizim için kamu yönetiminde dürüstlük çok önemli ve
kendisi dürüst biri. Bizim istediğimiz, düşlediğimiz Ankara’yı hayata
geçirebilecek bilgi birikimine de sahiptir Sayın Yavaş…
- Cumhur
ittifakının yerelde bozulmasının size bir etkisi olacak mı?
Hiç onu düşünmedik. Yerel ittifak konusunda bir yasa yok
zaten. Yerelde ittifakı halk yapacak.
- Melih Gökçek
için bir ara MHP’nin adayı olacak dendi. Bunu nasıl değerlendirdiniz?
Bizim gündemimizin dışında. “CHP nasıl kazanamaz” diye bir
arayış içindeler.
Hiç kimseyi ötekileştirmeden hizmet etmek
- Seçim
stratejiniz ne üzerine kurulu?
Ekonomi ve demokrasi üzerine kuracağız. Ekonominin ve
demokrasinin tüm yönleriyle ele alındığı bir strateji. Örneğin dar ve orta
gelirliler için salt barınmaya dayalı bir kentsel dönüşüm anlayışını kabul
etmiyoruz. Bir süre sonra o konut alanları kentin çöküntü alanlarına dönüşüyor.
Aksine kent rantını, kamunun hakkını da öncelikle koruyarak, kentin sakinlerine
paylaştırmak. Bunu sağlarken de pozitif ayrımcılık yaparak dar ve orta
gelirlilerinin ranttan daha fazla pay almasının koşullarını yaratmak. CHP’li
belediyeler, kentleri kimliksizleştiren “Ranta dayalı dönüşüm” yerine
vatandaşlarımızı düşünen, yaşanabilir, akıllı kentler hedefleyen bir kentsel
dönüşüm ve yönetim modelini uyguluyorlar zaten. Şimdi sıra bunu Türkiye’nin çok
daha büyük kesimine ulaştırmakta. Öte yandan kent ile kır arasındaki ekonomik
ilişkiyi güçlendireceğiz. İzmir, Aydın, Tekirdağ örneklerinde olduğu gibi,
kırsal alandaki üreticilerimiz özellikle kooperatifler aracılığıyla
desteklenecek. Belediye bir yerde ağaçlandırma mı yapacak, fidesi o kentin
kırsalındaki üreticiden alınacak. Çocuklara süt mü dağıtılacak, kooperatifler
yoluyla doğrudan süt üreticisinden alınacak süt. Baktığınız zaman İzmir’in, Aydın’ın,
Tekirdağ’ın kırsalından şikâyet gelmez. Bu projelerimizi diğer illere de
uyguluyoruz. Yerel ekonomiyi canlandırıyoruz, istihdam yaratıyoruz, kırsaldan
kente göçü engelliyoruz, kırsaldaki insanın gelir düzeyi yükseliyor. Bursa,
Balıkesir, Denizli’ye de aynı uygulamayı yapacağımızı söylüyoruz. Kırsaldaki
vatandaşımız şehrin varoşlarında asgari ücretle sürüneceğine, ekip, biçip,
çalışıp, rahat bir yaşam standardı elde edebilir. Bunu yolu kolay, CHP’ye oy
vermek…” Tekirdağ Büyükşehir Belediyemiz meraların ıslahını bile yaptı. İzmir,
Muğla, Burdur da öyle… Özellikle büyükşehirlerde elde edeceğimiz başarı,
Türkiye’nin bozulmuş olan demokrasi aksını da düzeltecek. Demokrasinin yeniden
filizlenmesini, yaşamın renklenmesini ve ekonominin yerel ölçekte canlanmasını
sağlayacağız. Verdiğim örneklerden de göreceğiniz üzere CHP’li belediyelerin
yarattığı vahalar ortada. Bu kentler ve örneğin İstanbul’un CHP’li ilçeleri
aynı zamanda Türkiye’nin en demokratik, en özgür yerleri.
- Adayları
belirlerken kıstasınız nedir? Bir CHP adayının olmazsa olmazları neler?
Öncelikle seçildiklerinde hiç kimseyi ötekileştirmeden
hizmet etmek. Yoksul mahallelere pozitif ayrımcılık yapmak. Vatandaşlarla
birlikte kent kültürünün oluşmasını, kökleşmesini sağlamak. İkincisi, yaptıkları
her harcamanın hesabını vermek. Bu iki temel ilkeden yola çıkıyoruz.
Başvuracaklara şunu söylüyoruz: Beldenizin sorunlarını nasıl çözeceğinizi somut
olarak anlatın. Bu çerçevede değerlendireceğiz. Bir kısım adayımızı açıkladık.
14 Kasım’da tekrar Parti Meclisi toplanacak. Bir merkez yoklaması yetkisi
alacağız.
-
Milletvekilleri aday olabilecek mi?
İlke olarak milletvekillerinin belediye başkan adayı
olmasını doğru bulmuyorum. Bir-iki istisna olabilir. Ama şunu yapabiliriz…
İstanbul’da oyumuzun düşük olduğu yerler var. Bazı milletvekillerimizi
buralardan aday gösterebiliriz… Mesela Mahmut Tanal… Sultanbeyli’de belediye
başkanlığını üstlenebileceğini, ev ev gezebileceğini ifade etti. Bu bir görev
üstlenmektir.
Kadınlar erkekler gibi öne çıksın istiyorum
- Bu seçimde
vatandaş partiye mi adaya mı oy verecek?
Yerel seçimlerde adayın kimliği, bilgi birikimi, eğitimi,
kişiliği, sorunları çözme kapasitesi önem kazanıyor. Biz zaten “Sandıkta
ittifak yapacağız” derken bu gerçekten yola çıktık. Bizim adayımızın arkasında
bir başarı hikâyesi ve sorun çözme kapasitesi varsa başka partiye oy veren
vatandaşımız da gelip bizi tercih edecektir.
- Bir karne
çıkardınız mı? İyi not aldığınız ya da sınıfta kaldığınız yerleri biliyor
musunuz?
Bütün belediye başkanlarımız için vatandaş memnuniyet anketi
yaptırdık. Belediye başkanımız kendisine yansıyan sorunları çözmek için ne
kadar çaba harcadı, bütçe kaynaklarını doğru ve yerinde kullandı mı, hepsini
biliyoruz.
- Büyük oranda
kadın aday mı göreceğiz?
Ben bu isteği, talebi dile getiriyorum her platformda.
Elbette nihai kararı Parti Meclisimiz verecektir, onlarla da paylaştım bu
isteğimi.
- Kadınlar mı
erkekler mi daha iyi çalışıyor sizce?
Böyle bir ayrım yapmak doğru olmamakla birlikte örneğin
kentin ‘Topuklu Efe’ olarak tanımladığı, Aydın Belediye Başkanımız Özlem
Çerçioğlu’nun belediye başkanlığı uygulamalarından memnunum; sorunlara anında
müdahale eden, kent sakinlerinin eğilimlerine değer veren; bir icraatta
bulunacaksa kent sakinlerinin mutlaka görüşünü alan, ona göre hareket eden bir
belediye başkanı. Öte yandan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz
Büyükerşen… Eskişehir’i bir dünya markası haline getirdi. Evet, erkek adaylar
seçimlerde daha fazla öne çıkıyor ancak “Kadın-Erkek” diye bir ayrım
yapmaksızın artık kadınların da erkekler gibi aynı oranda öne çıkmasını
istiyorum. Üstelik kadınların daha samimi olduklarına inanıyorum, onların
seçmenle daha sıcak iletişim kurabildiklerini görüyorum.
İYİ BELEDİYECİLİK NEDİR?
- Kent
kültürünün gelişmesi açısından katkı vermektir.
- Akıllı
kentler inşa etmektir.
- Trafiğinden,
barınmaya, eğitimden, kadın ve gençlik haklarına kadar her alandaki sorunlara
akılcı çözüm üretmektir.
- Metropolleri
dünyayla yarışır hale getirmektir. Eğer İstanbul bir Tokyo, bir Paris, bir
Londra ve New York ile yarışamıyorsa o kent bizim anladığımız anlamda bir kent
değildir.
- Tek bir
kuruşun dahi hesabını vermektir.
- Kenti, kent
sakinleriyle birlikte yönetmektir.
- Eğer siz
kentte yaşayan bir kişinin ihtiyaçlarını sağlıklı bir şekilde
karşılayamazsanız, belediye başkanlığı yapamıyorsunuz demektir. Yol, köprü
yapmak belediyecilik değildir. İnsan kaldırım yapmakla övünür mü?
- Kent rantını,
kamu sorumluluğu bilinciyle ve kamu yararı hedefiyle yönetmektir.
- Kentin örneğin uyuşturucu sorunu dahil tüm sorunlarıyla ilgilenmektir. Çocuklar neden uyuşturucu kullanıyor? Bakın Sarıyer Belediyesi’nin uyuşturucuyla mücadele konusunda hazırladığı raporu, emin olun Sağlık Bakanlığı bile hazırlayamamıştır. Bir ilçe belediyesi sonuçta ama sorumluluğunun bilincinde… “Çocuklarımızı bu beladan nasıl kurtarırız?” diye çalışıyor. İstanbul Büyükşehir ne yapıyor? Hiç… İstanbul’un kalbine saplanan hançeri söküp çıkarmak istiyoruz.