CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Habertürk TV'de Enine
Boyuna Özel programında açıklamalarda bulundu.
Kılıçdaroğlu burada yaptığı açıklamada, ''Büyükşehir
belediye başkanları en az 1 dönem daha göreve devam etmeli'' ifadelerini
kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun
açıklamaları ise şu şekilde:
Şöyle bir tablomuz var. Medya isimler üzerine odaklanmış
durumda. Cumhurbaşkanı seçeceğiz. Seçilecek Cumhurbaşkanına o kadar büyük
yetkiler veriyor ki, nefsine, duygularına hakim olmayıp, 'ben burada kalacağım'
derse bir başka felaketin kapısı açılır. Büyükşehir belediye başkanlarımızın
başarılı olmasını isteriz. Elbette daha güzel yerlere gelebilirler. Bence
ikinci dönem de devam etmelidirler.
"BUNLARI SORMAK
NE ZAMANDAN BERİ KUTUPLAŞMA OLDU?"
Ortada bir kutuplaşma falan yok aslında. Bir tarafta 'Neden
zaman önlem almadınız' diye sorulduğunda 'Uçaklar var, helikopterler var, niye
soruyorsunuz' deniyor. Kimisi 'envanterimizde uçak yok', kimisi 'yeterince
uçağımız var', birisi 'THK'nın uçakları pert oldu', diğeri 'hayır efendim'
deniyor. Kendi içinde kaos, söylem birliği sağlayamayan bir iktidarla karşı
karşıyayız. Bizim bu soruları sorma hakkımız var.
176 yerde yangın çıktığını, THK'nın uçak ve
helikopterlerinin bu yangını söndürdüklerini, çoğu kimsenin haberi bile
olmadığı söylendi. Köylerde Orman Genel Müdürlüğü, orman köylülerinden her
yılın başında mükellefler seçiyor. Yangın çıktığı an müdahele ediyorlar, son 2
yıldır bu da yok. THK mecburen pilotları göndermek zorunda kalıyor. Uçakta
hangarda kalıyor. Bunları sormak ne zamandan beri kutuplaşma oldu?
"ORMAN
BAKANI'NIN ORMANLARDAN HABERİ YOK"
THK'nın şu anda çalışan hem uçak hem helikopter var. Sivil
Havacılık'ın kriterlerini taşımayan uçakları var. Destek sağlanabilirse bu
uçakları da kullanabiliriz deniliyor. Biz bu kuruma sahip çıkmamız gerektiğini
söyledim. Orman Bakanı'nın ormandan haberi yok. Konuşması gereken kim? Orman
Genel Müdürlüğü. Bakanlıktan daha bağımsız bir yapıya sahip. Yangın söndürmeyle
ilgili yeterli bütçesinin ayrılıp, ayrılmadığını gazeteci olarak sordunuz mu?
Hayır! Neden engellendi? Orman Kanunu'nu okuduğum zaman gerçekten bu büyük bir
devlet. Yardımla ilgili bizim belediyemiz suçlandı. Belediyeler bu yangınları
söndürecekler diye. Yangın ormanda çıkmış, bunu bilmiyor musun arkadaş! Ayrıca
bizim belediyeler bütün arazözleri göndermiş.
"İSTASYONLARDA
ADAM YOK, ÇÜNKÜ BÜTÇEYİ KESTİLER"
Yangın çıkarsa en yakın muhtarlığa, jandarmaya, mülki
amirlere derhal haber verin diyor kanun. Bu haberi verirken kullandığınız
telefona asla ücret ödemeyeceksiniz diyor. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı'ndan ruhsat
almak suretiyle telsiz alıp, istasyon kurabilirsiniz diyor. İstasyonlarda adam
yok. Fazla mesai ödememek için. Çünkü para yok, bütçesini kestiler.
Koordinasyon deniyor değil mi? Orman idaresi her türlü hizmeti yapar ve
yaptırır diyor yasa. Orman Bakanı ise 'Orman genel müdürlüğü değil belediyeler
sorumlu' diyor. Türkiye'de orman idaresi en köklü kurumlardan birisi. Ormanları
koruma konusunda en duyarlı olan kurumlardan. THK'nın devre dışı bırakılması
bakandan ve onun tepesindeki kişiden kaynaklanıyor.
"VALİ, BELEDİYE
BAŞKANINI DAVET EDEMİYOR KORKUDAN"
Birlik olmasa bizim bütün belediyelerimizin arazözlerinin ne
işi var orada? Ayrıca çok personel gönderdik. Şu anda adamın samanlığı yanmış,
biz saman gönderiyoruz. İktidarın aklına bile gelmiyor. Ama izin verirseniz
yapılan yanlışı söylemek zorundayız. Biz eleştirmezsek bunlar diyecekler ki,
'Biz herşeyi yaptık'. Eleştiri gelince bunu kutuplaştırma olarak
dillendiriyorlar. Orman yangınlarında kullanılan bütün araçların akaryakıt
giderlerini Orman Genel Müdürlüğü karşılar deniyor. Siz bütçeyi kısarsanız
nasıl karşılayacaklar bunu? Koordinasyonu mahallin en büyük mülki idare amiri
yapar deniyor. Bu yasaya göre bakan koordinasyon yapamaz. Valinin eli kolu
bağlı. Vali büyükşehir belediye başkanını davet edemiyor korkudan.
"BUNLARI
SÖYLEMEZSEM GÖREVİMİ YAPMIŞ OLMAM"
Oraya gittiğinizde hizmetin aksamaması lazım. Erdoğan
gidince itfaiyeyi beklettiler. Ormanlar cayır cayır yanıyor. Ben bunları
söylemezsem görevimi yapmamış olun. İki yerde büyük yangın oldu. Antalya ve Muğla'da.
Antalya Büyükşehir Belediye başkanına vali telefon açıyor 'Bu işi beraber
götüreceğiz' diyor, doğru diyor. Ama Muğla Valisi, Muğla Belediye Başkanını
kriz masasına davet etmeye korkuyor. Çünkü İçişleri Bakanı orada. Telefon
açıyor belediye başkanına 'önlem alıyorsunuz' değil mi diye sorunca belediye
başkanı 'Zaten sahadayız' diyor. Muğla'ya ormanla, ormancılıkla hiç ilgisi
olmayan birisini atarsanız.
"TÜRK HAVA
KURUMU'NU BU DURUMA KİM GETİRDİ?"
THK bu toplumun gözbebeğidir. Kuruluşundan bu yana orman
yangınlarıyla en tutarlı mücadeleyi yapan kurum. THK'yı bu duruma kim getirdi?
Bugüne kadar başarıyla görev yapan kurumu kim getirdi bu noktaya? Sayın Bülent
Arınç, "THK bu hale nasıl geldi, DDK harekete geçsin" diye. Böyle bir
rezalet Türkiye Cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmadı. THK'da bu iktidar döneminde
büyük yolsuzluklar var. 80 milyon dolar kredi almışlar. THK'nın geliri ne?
Gayrimenkullerden kira. 80 milyon dolar nereye harcandı? Bilen var mı,
denetleyen var mı? Gerçekten içim yanıyor.
"TBMM BAŞKANLARI
THK'NIN GENEL KURUL DOĞAL ÜYELERİ"
THK'nın ihaleye girmesine gerek yok. Zaten kamu kurumu.
Bütün TBMM Başkanları THK Genel Kurulu'nun doğal üyesidir. Önüme defterini
koydular. 40 kuruş için İsmet İnönü'nün çektiği acı. Atatürk soruyor '40 kuruş
bir şey değil' diyor. İnönü 'Önlem almalıyız bugün 40 kuruş, yarın 4 lira olur'
diyor. Yasa diyor ki, ölenlerin kanuni mirasçılarına en yüksek devlet memuru
tutarının brüt 100 katı tutarında ödenir deniyor.
"HANGİ AKIL İLE
MANTIKLA BUNU YAPIYORSUN?"
Vatandaştan para topluyorsun. Ondan sonra 'Sudan'a ben
yardım edeceğim' diyor. Biri çıksın bunun mantığını anlatsın. İnsanlar ölüyor,
vatandaşlardan para dileniyorsun. Bütün bunların üstünü kapatıyorsun, hangi
akıl ve mantıkla 'Ben Sudan'a hibe vereceğim' diyor. 15 Temmuz'dan sonra
gaziler için de yardım topladılar. O paraya da çöktüler. Biz olmasaydık o
gaziler için vakıf da kurulmayacaktı.
HELP TURKEY POLEMİĞİ:
YETERSİZLİK VATANDAŞI İSYAN ETTİRDİ
Hükümetin yetersizliği vatandaşı isyan ettirdi. Ölen
insanlar var, canlılar var. Önce RTÜK'ü devreye soktular. Uçak yok, helikopter
yok. Azerbaycan'a gittiler, Rusya'ya telefon ettiler. Vatandaş sen böyle
yapacağına ben de açayım bir şey isteyen göndersin dedi. Devleti acz içine
sokan sarayda oturan kişidir. Orman yangınlarını söndürecek kurumları felç
ettiler. 74. maddede orman yangınlarıyla mücadele için katma bütçeye yeterli
miktarda ödenek konulur deniyor. Konuldu mu? Konulmadı. Siz fazla mesaiyi dahi
ödeyemeyecek pozisyonda bırakılmışsanız bu devleti yönetemezsiniz. Türkiye
yönetilmiyor, vatandaş arayış içerisinde. Vali orada. İçişleri Bakanı olarak
denetleyebilirsin. Oraya gidince ne oluyor? Bir masanın etrafında hep beraber
oturuyorlar. Ormanlar yanıyor. Vatandaş 'Buraya uçak, helikopter gönderin'
diyor. Üç gündür 'santral yanacak, önlem alın' deniyor, alınmadı.
"ORMANLA İLGİSİ
OLMAYAN ADAMI MÜDÜRLÜĞE ATIYORLAR"
Kutuplaşmayı yaratan kim? Biz kutuplaşma yaratıyorsak
söyleyin bize. Bir örnek vereyim. Devletin kurumları var. Hangi gazete ve
televizyonlara reklam veriyorlar? Habertürk'e, Halk TV'ye veren var mı?
Kutuplaşmayı yaratan iktidarın kendisi değil mi? Yasa hazırlanırken gelip de ne
düşünüyorsunuz diye soran var mı? Sivil toplum örgütlerine gidip görüşlerinizi
alabilir miyiz diyen var mı? Ben yaparım anlayışıyla, bir kişinin iradesiyle
devlet yönetilmez. Orman müdürlüğüne ormanla hiç ilgisi olmayan birisini
getiriyorsunuz. TRT'yi ele alalım. Hepimiz TRT'ye para ödüyoruz değil mi? Bir
güne bir gün TRT Genel Müdürlüğü şu muhalefeti çağıralım diyor mu? Kutuplaşmayı
yaratan biz miyiz?
"KIZILÇAM
ORMANLARININ ALTI DİNAMİT GİBİDİR DENDİ"
Yangın çıkacağı iklim değişikliği ile belliydi zaten. Birçok
insan yazı yazdı. Biz oturduk toplantı yaptık, kitapçığımızı hazırladık. Muğla
Büyükşehir Belediye Başkanlığı orman yangınları çalıştayı yaptı. Geçen yıl
yapıldı. Aklı olan her insan bir bakar. Geçen gün bu konuda toplantı yapıyoruz,
bir akademisyen orman yangınlarının çıkacağı yazısını yazdım dedi. Gazeteyi
buldum, gerçekten yazmış. Akdeniz havzasına bakın, önlem aldık mı? Orman Genel Müdürlüğü'nde
yıllarını bu işe vermiş kadrolar var. Hiç yangın olmazdı demiyorum. Kızılçam
ormanlarında yangının çıkabileceği söylendi. Kızılçam ormanlarının altı
dinamittir dendi. Önlemini almak lazım.
"PARA YERİNDE
HARCANIRSA THK'YI AYAĞA KALDIRIRIZ"
Benim açıklamamdan sonra belediyelere, vatandaşlara THK'ya
sahip çıkmak gerektiğini anlatmamdan sonra 11 belediye başkanımız her türlü
desteği vereceğini açıkladılar. Burada güven çok önemli. Biz yardım kampanyası
açtığımız zaman ertesi gün genelge çıkarıp sizin paranıza el koyarız
demeyecekler, pandemide yaptıkları gibi. Şunu bize garanti etmeleri lazım,
toplanan para yerinde harcanacak, bağımsız bir kuruluş taraından denetlenecek,
TBMM'de grubu bulunan partilere sunulacak ve THK internet sitesinde yayınlanacak.
Bu şartlar kabul edilirse ve iktidar da buna müdahale etmezse, paraya el
koymazsa bunu yaparız. Para yerinde ve doğru harcanırsa THK'yı ayağa
kaldırırız.
"BUNU BEN VE
BÜLENT ARINÇ GÖRÜYORSA..."
THK'nın çok nitelikli kadrosu var. Uçakların yedek parçaları
dışarıdan geliyor. Yangın söndürme araçları için özel pilotlar var. Özel
eğitiliyorlar. Bütün bunların ayrıntıları anlatıldı bize. Geçmişte çok başarılı
kurum maalesef içi boşaltılmış. Şu anda ciddi sıkıntılar var. İstanbul
Aksaray'da çok güzel otelleri var. O otelle ilgili ihtilaflar var. İktidar
Cumhuriyet'in kuruluşlarından rahatsız. Göz göre göre batırıldı. Ben ve Bülent
Arınç bunu görüyorsa. O ormanlar Cumhuriyet'in ormanları, bizim ormanlarımız.
Siz THK'yı devre dışı bırakırsanız batırırsınız. THK niye ihaleye katılır? Bir
devlet kurumu değil mi? Siz istediğiniz adama istediğiniz büyük işleri
veriyorsunuz. Bu para zaten kamunun, zaten denetleniyor, TBMM Başkanları bu
kurumun doğal üyeleri. Bu kurumun başına eski kıdemli askerler gelmiş.
Büyütülmesi lazım bu kurumun. Biraz destek verilirse bu uçakların pekçoğu ayağa
kaldırılabilir.
"AYRIŞTIRMA
YUKARIDAN, AŞAĞIDA AYRIŞTIRMA YOK"
Muğla'ya CHP'li belediyeler 148 araç ve personel
gönderdiler. CHP'li olmayan belediyeler de gönderdi. Aslında toplumsal
birlikteliğimiz var. Antalya'da aynı şekilde. Yukarıdakiler bizi ne kadar
ayrıştırsa da aşağıda ayrışmıyoruz.
"DIŞ POLİTİKAYI
180 DERECE DEĞİŞTİRECEĞİM"
Göçmen sorununu Türkiye'nin başına kim bela etti? Dış
politikayı yürüten kimdi? Herşeyi anlayan, kadının giyimine müdahale eden, dış
politikayı çıkmazın içine sokan kim? 3 milyon 600 bin Suriyeliyi getiren ben
miyim? Bu dış politika Türkiye'ye, bölgeye, Avrupa'ya, dünyaya zarar veriyor.
Bu dış politikayı 180 derece değiştireceğim. Ortadoğu'ya barışı ve huzuru
getireceğim. Ortadoğu Barış ve İş Güvenliği'ni kuracağız. Gittiler oraya
burunlarını soktular, Suriye'yi karıştırdalar. Biz barışı sağlayacağız. AB'ye
gittim yetkililerle konuştum. Mültecilerden niye şikayet ediyorsunuz dedim.
Orada kan akıyordu, rahatsız olmuyordunuz. Bu adam nereye gidecek? Bu adam
demokrasi istiyor sizde var sözde. İyi bir yaşam istiyor. Buraya gelecek, siz
buna duvar çekseniz de engel olamazsınız.
"SURİYELİLERİ
DAVULLA ZURNAYLA GÖNDERECEĞİZ"
Elinizi cebinize atacaksınız. Hastanesini, evini
yapacaksınız. Okulunu yapacaksınız. Benim söylediğim bir söz var, davulla
zurnayla göndereceğiz. Hiç kimse asgari ücretin yarısıyla burada dilenci
konumuna düşmek istemez. Elbette yüzde 100'ü gitmeyecek. Zaten bir kısmına
vatandaşlık verilmiş. Ama burada günün 12 saati çalışan, asgari ücretin
yarısıyla gelir elde eden, sigorta primi ödenmeyen insanları kendi ülkelerinde
ev sahibi yaptınız zaman, fabrika kurduğunuz zaman giderler. Gaziantep'teki
işadamlarına 'Buradaki fabrikalardan bir tane de oraya yapın' diyeceğiz. İlk
yapacağımız iş Suriye'de büyükelçiliği açacağız, diplomatik ilişkileri
kuracağız.
"SURİYE'DE DE
DEMOKRASİ OLACAK BURADA DA OLACAK"
Hiç tedirgin olmasınlar, ırkçılık sözkonusu değil. Suriye'de
yaşam standartını sağlayacağız. Bize turist olarak gelsinler. Bizim iş dünyamız
sadece orayı değil Irak'ı ve her yeri ayağa kaldırır. Suriye'de de kişi başına
gelir artacak, bizde de artacak. Orada da demokrasi olacak, burada da olacak.
"SOYLU BU KADAR
AFGAN GELİYORSA ADINI DEĞİŞTİRSİN"
27,5 yıl devlette çalıştım. Devletin ve bürokrasinin nasıl
çalıştığını bilirim. Bir bakan veya bürokrat yabancı bir devletle görüştüğünde
büyükelçilikte mutlaka birisi olur. Bu kuralı da yerle bir ettiler. Dışişleri
Bakanlığı devletin namusudur. Yapılan her görüşmenin tutanakları devletin
arşivine konur. Cumhurbaşkanı, yanında diplomasiyle hiç alakası olmayan
birisini götürüyor. Dışişleri'nin haberi yok. Erdoğan'ın Türkiye
Cumhuriyeti'nden sakladığı nedir? Yaptığın her görüşmenin tutanakları
Dışişleri'nde kaydı olur. Tercüman bile dışarıda. Arkasından Amerikalılar
açıklama yapıyor. Biz oradan öğreniyoruz. Gelecekler Türkiye'ye bekleyecekler,
buradan ABD seçecek bazılarını götürecek. Bekledim bir açıklama gelsin.
Dışişleri'nden yok, Erdoğan'dan da yok. Onun üzerine tweet attım, nedir bu
diye! Sonra Dışişleri 'çok üzüntülüyüz, niye böyle bir açıklama yaptınız' diye.
Afganistan'dan gelenler tamamı askerlik yapmış veya o çağda olanlar. Nasıl
geliyorlar peki? Süleyman Soylu Bey'in sizinle yaptığı görüşme var. Bu kadar
Afgan geliyorsa adını değiştir kardeşim. Yapılanın önemini tek anlayan lider
Merkel. Sınırda 'sınır namusumuzdur' diye tabela vardır. Yol geçen hanına
döndü.
"BUNU ERDOĞAN
SÖYLEYEMEZ, BEN SÖYLERİM"
Hiçbir zaman ırkçılığı kabul etmeyiz. Her insanın başımızda
yeri var. Savaştan kaçıp gelmişse ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Alırsınız
kontrol altında tutarsınız, gıdasını, eğitimini, sağlığını her türlü şeyini
yapabilirsiniz. Bunları yapan sivil toplum örgütleri var. Ama Türkiye bunu
yapmadı. Türkiye'yi göçmen deposu haline getiren bir siyasi iktidar var.
Batılılar demeç veriyor, ne kadar Türklere minnetarız, bütün göçmenler burada,
biz size para verelim, orada tutun. Beyler rahatsız olmasın diye. Biz size para
verelim siz tutun. Bunu Erdoğan söyleyemez, ben söylerim. Erdoğan paranın
tutsağı olmuş durumda.
"BOLU'DAKİ KARAR
DOĞRU DEĞİL, KİMSEYİ AÇ BIRAKAMAYIZ"
Tanju Özcan bulunduğu bölgenin politik iklimi içinde öyle
bir şey söylemiş olabilir. Erdoğan'a defalarca Suriye konferansı yap dedim,
sonuçta biz yaptık. Göçmenlerle ilgili, yangınlar ve iklim konusunda çalışma
yapacağız. Burası bir göçmen deposu olmayacak. Bolu Belediyesi'nde öyle bir
karar çıkacağını zannetmiyorum. O doğru değil, kimseyi susuz ve aç
bırakamazsınız. Hiçbir canlıyı bırakamazsınız. Doğa ormana yağmur veriyor.
Düşmanınız dahi olsa aç bırakamazsınız. O politik atmosfer içinde, kendi seçim
bölgesinin getirdiği politik atmosfer içinde söylemiş olabilir. Ama CHP'nin
politikası asla ve asla ırkçı olamaz. İnançlara, kimliklere saygı gösteririz.
Temel hedefimiz budur.
"İKİ TARAF DA
TÜRKİYE'YE SAYGILI GİDİP KONUŞACAKSIN"
Afganistan'da barışı sağlayacak da biziz. Gidersin
Taliban'la mevcut hükümeti barıştırırsın. İki taraf da Türkiye'ye saygı
duyuyor. Pakistan'ı devreye sokarsın. Sen gidip Hindistan'la, Çin'le
konuşacaksın. Ben son MGK hariç diğer üç toplantıda bu konunun ele alındığını
dahi tahmin etmiyorum. Temel sorunumuz Türkiye Cumhuriyeti devletinin
yönetilmeme sorunudur.
"CUMHURBAŞKANI
ÜLKENİN SİGORTASI OLMASI LAZIM"
Nasıl bir Cumhurbaşkanı istiyoruz? Tarafsız olması lazım. 83
milyonu kucaklaması lazım. Erdoğan Cumhurbaşkanı değil bana göre Erdoğan AK
Parti'nin genel başkanı. Toprumu ayrıştıran Cumhurbaşkanı olamaz. Özal'a,
Demirel'e bakın ayrıştırmadı. Elbette gönüllerinde parti yatar ama toplumu
ayrıştırmazlar. Bu sistem Türkiye'yi uçuracaktı değil mi? Evet, yokuş açağı
uçtuk, üstelik şoför kabininde kimse yok. Hep 'Allah sonumuzu hayreylesin'
diyorum. Bu sistem değil. Cumhurbaşkanı tarafsız olacak. Cumhurbaşkanı devletin
sigortasıdır. Yani her zaman sigortaya elimiz gitmez, elektrik söndüğü zaman
gider. Devletin sigortası yok şu anda. Afganistan olayı ciddi bir olay değil
mi? Bu konuda siyasi parti liderlerine bilgi vermeniz lazım. Siz bir karar
alıyorsunuz parlamento devre dışı.
"BÜYÜKŞEHİR
BELEDİYE BAŞKANLARIMIZIN BAŞARILI OLMASINI İSTERİZ"
Cumhurbaşkanlığı onurlu bir görevdir. Elbette teklif gelirse
kabul edilir. Şöyle bir tablomuz var. Medya isimler üzerine odaklanmış durumda.
Cumhurbaşkanı seçeceğiz. Seçilecek Cumhurbaşkanına o kadar büyük yetkiler
veriyor ki, nefsine, duygularına hakim olmayıp, 'ben burada kalacağım' derse
bir başka felaketin kapısı açılır. Büyükşehir belediye başkanlarımızın başarılı
olmasını isteriz. Elbette daha güzel yerlere gelebilirler. Bence ikinci dönem
de devam etmelidirler.
"İLKELER
ÜZERİNDEN ANLAŞILIRSA SORUN ÇÖZÜLÜR"
100-150 sayfalık kamuoyuna açıklanmasının yararı yok. Burada
önemli olan ilkeleri belirlenmesi lazım. Bu ilkelerin kamuoyuna duyurulması
lazım. Bu ilkeler üzerinde anlaşabilirsek, sorun kendiliğinden çözülmüş olur.
"6 AY İÇİNDE
HERKES RAHAT BİR NEFES ALACAK"
Herkesin şundan emin olmasını isterim. Devletin adaletle
yönetileceğini bilen bir insanım. Kinle, öfkeyle devlet yönetilmez. Hiç kimseyi
ötekileştirme gibi bir niyetimiz yok. Kimliği, yaşam tarzı, inancı ne olursa
olsun bayrakla, vatanla bir sorunu yoksa. Liyakatli kadrolarla bu sorunlar
çözülür. 6 ay içinde herkes rahat bir nefes alacak. Üniversiteden mezun olmuş
işçi, emekli, esnaf, çiftçi rahat nefes alacak. Faizleri sıfırlayacağız dedim.
Bunların hepsini bitireceğiz. Herşeyi kafamda oluşturmuş vaziyetteyim. Ben
maliyeciyim, vergi nasıl toplanır, bütçe nasıl yapılır. Parayı bulmadığınız sürece
bir şey yapamazsınız. Olağanüstü projemiz var, önümüzdeki günlerde
paylaşacağız. İşsizliği bitireceğiz. Dünyayla, AB ile barışık bir Türkiye.
"HDP'LİLERİN
OYUNA DA ELBETTE TALİBİZ"
Bizim bir ittifakımız var, adına Millet İttifakı diyoruz.
İttifakın bileşenleri ile beraber hareket etmeliyiz. Bunu yapmazsak aramızda
güvensizlik oluşur. Bütün ilişkilerimizin güvene dayanması lazım. HDP bazı
yerlerde belediye başkan adayı çıkarmadı. Ama tamamı bize mi oy verdi, bir
kısmı başka partilere mi oy verdi, bunu bilmiyoruz. Hayatın bir gerçeği var,
yadsımıyoruz. CHP'ye oy verdi diye kızacak halimiz yok, memnun oluruz. AK
Partilier de bize oy verdiler. İstanbul seçimlerinde, Ankara seçimlerinde çok
sayıda AK Parti bize oy verdi. HDP'lilerin de oyuna elbette talibiz.
"BÜTÜN
PARTİLERLE GÖRÜŞEN TEK PARTİ BİZİZ"
Bir partiyi çantada keklik olarak görmek kadar yanlış bir
şey yok. Bu saygısızlık olur. Bütün partilerle görüşen tek parti de biziz.
Tarihin bize yüklediği bir misyon var. Her kimliğe, görüşe, inanca saygılıyız.
Biz kendi ülkemizde demokrasi olsun istiyoruz. Kimse ötekileştirilmemelidir.
Elbette HDP, İYİ Parti, Saadet Partisi ayrı parti, dünya görüşlerimiz farklı
olabilir. Hepimiz demokrasi istiyoruz kendi ülkemizde.
"6,5 MİLYON OY
ALAN PARTİYİ DÜŞMANLAŞTIRAMAZSINIZ"
Net olarak söyleyeceğimiz şu, bütün siyasi partilerle
görüşürüz. Her bir siyasi partinin programına, dünyaya bakışına saygı
gösteririz. Demokrasi konusunda görüşleri bizimle örtüşürse mutlu oluruz. Bir
siyasi partiyi düşmanlaştırmak kadar yanlış bir şey yok. Bu Türkiye'yi böler ve
ayrıştırır. HDP'yi terör örgütü üzerinden suçluyorlar. TBMM'yi terör örgütü mü
yönetiyor? Genel Kurulda HDP'nin başkanvekili çıkıyor, sayın Bahçeli de, ben de
el kaldırsam izin vermezse konuşamıyorum. 6,5 milyon oy alan siyasi partiyi
düşmanlaştıramazsınız. Dünya görüşünü, ekonomi, sağlık, eğitim politikasını
eleştirebilirsiniz. Biz de eleştiriyoruz zaman zaman, onlar da bizi
eleştiriyorlar. 6,5 milyon oy alan partiyi düşmanlaştırırsanız demokrasiye
inanmıyorsunuz demektir. Bir siyasi görüş vardır, sonuçta hakem kimdir? Hakem
halktır.
"HİÇ KİMSE CHP
BENİM HAKLARIMI ALACAK MI DİYE DÜŞÜNMESİN"
Kim demokrasiden yana tavır alıyorsa başımızın üstünde yeri
var. İttifak içindeki partilerle rakibiz aynı zamanda. Bizi birleştiren unsur
demokrasidir. Biz demokrasi istiyorsa. CHP varolan sistem içerisinde 400
milletvekili çıkarsa dahi ittifakın bütün bileşenleriyle ülkeyi yönetmek
zorundadır. Hiç kimse CHP geldi acaba kazandığım haklar elimden alınacak mı
diye endişeye kapılmamalı.
"3600 GÖSTERGEYİ
DE ÖDETTİRECEĞİM ONLARA"
CHP benim değil halkın çizgisine geldi. Bugün taşeron
işçilerin sorunlarını biz getirdik. Kadro vermek zorunda kaldılar. Yüzbinlerce
apartman görevlileri, kamyon, taksi şoförleri, konteynerlerden çöp toplayan
insanların sorunlarını dile getiren biziz. Muhtarların sorunu var. İkinci sınıf
görüyorlar. Nasıl çözülmesi gerektiğini dile getiren biziz. Biz sosyal
kimlikler üzerinden siyaset yapıyoruz artık. Muhtarlık bir sosyal kimliktir,
apartman görevlileri, emekliler sosyal kimliktir. İki maaş ikramiyeyi biz
sağladık. 3600 Göstergeyi dile getiren biziz. 3600 Göstergeyi de ödettireceğim
onlara.
"TEFECİLERE
DÜNYANIN PARASINI ÖDÜYORUZ"
Erdoğan ülkeyi yönetemez. Böyle bir gücü ve birikimi yoktur.
Türkiye'yi getirdiği yer bu maalesef. Geçmişte en azından çevresinde liyakatlı
insanlar vardı bunları tasfiye etti. Bugün Merkez Bankası Başkanı ile görüştüm
faizleri indirin diyor. Sen Merkez Bankası Başkanı mısın? Merkez Bankası
Başkanı'nın yetkilerini TBMM vermiştir. Faizleri indir diyorsun. Sıfır yap,
niye yapmıyorsun? Faizleri indirdiler, bedeli ne oldu? 128 milyar dolar oldu.
Nereye gittiğini kimse biliyor mu? Enflasyonu indirmeden faizi nasıl
indireceksiniz. Önümüzdeki 12 Ağustos Para Politikaları Kurulu toplanacak.
Türkiye'yi dolar faiz sarmalına saran kim? Erdoğan. Dünyanın tefecilerine
dünyanın faizini ödüyoruz. Bizimle oynuyorlar.
"FİYAT İSTİKRARINI
SAĞLAMAK MB'NİN GÖREVİ"
Bizim reçetemiz maliye politikası ve para politikasıdır.
Para politikası kısa, maliye politikası uzun vadeledir. Üretim ekonomisine
geçmek zorundasınız. Faizi yükselten kim? Sen bu politikaları izledin. Fiyat
istikrarını sağlayacak Merkez Bankası'nın görevi. Cumhurbaşkanlığı Fiyat
İstikrarı Komitesi kararnamesi çıkardı. Hangi yasaya dayanıyor. Komitede kimler
var? Herkes var. O yasal görev Merkez Bankası'na ait. Kimse umutsuzluğa
kapılmasın.
"GENÇLERİMİZİN
HAYALİ BİZİM HEDEFİMİZ"
Gençler ne yapacaklar biliyor musunuz? Önümüzdeki seçimlerde
tarih yazacaklar. Bir otoriter yönetimi kendi oylarıyla aşağı indirecekler.
Onların ufkunu açacağım. Onların hayalleri bizim hedefimiz. Mutfağımız güzel,
eşim de güzel yemekler yapar laf aramızda.
"CHP'YE DÖNÜK
ÖNYARGILAR BİZDEN KAYNAKLANIYOR"
İnsanlar siyaha beyaz, beyaza siyah demezler. Belli bir
zamana ihtiyaç var. CHP'ye dönük ciddi önyargılar var. Bunlar bizden
kaynaklanıyor, halktan değil. Biz sosyal kimlik derken bunu diyoruz.
Arkadaşlarıma 'sakın vatandaşa bize oy ver demeyin, vatandaş sizi dinlesin,
soruna nasıl çözüm ürettiğimizi anlasın, tercih onun olsun' İl başkanları, ilçe
başkanları oturun, konuşun, dertleşin diyorum. Kanaat önderleriyle yaklaşık
2-2,5 saat konuşuyorum. Çok iyi bir kadromuz var. Devlet umuru görmüş nitelikli
kadrolarımız var. Bu kadrolarla Türkiye'yi ayağa kaldırmak istiyoruz.
"ÖNÜMÜZDEKİ
YILIN KASIM AYINDA SEÇİM OLABİLİR"
(Deniz Baykal polemiği) Zülfü Bey beni aradı ve üzgün
olduğunu aradı. Bu kadar söylesem yeterli. (Fenerbahçe taraftarlığı) Herkes
kendi takımının şampiyon olmasını ister. Önümüzdeki yılın Kasım ayı seçim
olabilir. Ekonomiyi götüremezler. Götürme şansları yok zaten. AK Partili
kardeşlerime seslenmek isterim. Bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirmeyi,
herkesin kendisini doyuran bir ülkeyi inşa edebiliriz. Çocuklarınızı,
evlatlarınızı dinleyin. Onlar size çok şey anlatacak.