Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün (MGM) verilerine göre; Türkiye’de 2024 yılı temmuz ayı ortalama sıcaklığı, son 53 yılın en sıcak temmuz ayı olarak kayıtlara geçti. Uzmanlar, mevsimlerin kayması ve kuraklık konularının üzerinde dururken, turizm sektörü de bu sıcaklık değişikliklerinden etkilendi. Yaşar Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Turizm Rehberliği Bölümü Başkan Vekili Prof. Dr. Orhan İçöz, küresel ısınma sonucunda ülkemizde yaz turizm sezonunun uzayabileceğini fakat bunun beraberinde su gibi kaynakların fazla tüketimi ve kış turizminin olumsuz etkilenmesi gibi dezavantajlar oluşturduğunu söyledi. Avrupa Birliği'nin yaptığı bir araştırmada ise küresel ısınmanın bu boyutta sürmesi durumunda turizmde mevcut durumun değişebileceği, gelecekte İskandinavya gibi daha serin Avrupa bölgelerinin avantajlı olabileceği ve serin hava arayan tatilcileri ülkelerine çekebileceği belirtiliyor.
Yaz sezonunun uzaması kış turizmini etkiler
İklim değişikliğinin turizm sektörü üzerindeki etkisinden bahseden Prof. Dr. İçöz, “Turizm mevsimsel hareketlerle çok yakından ilgili bir sektör olması nedeniyle sıcaklık değişimlerinden kaçınılmaz olarak etkilenmesi bekleniyor. Küresel ısınma bir taraftan sıcak havaların süresini ve hava sıcaklıkları düzeyini artırarak sıcak günlerin yıl genelinde artmasına neden olurken, diğer taraftan da azalan yağışlar susuzluk sorununa neden olduğunu ve kısalan karlı günler nedeniyle kış turizmini olumsuz yönde etkiliyor. Ülkemiz de az yağış alan bir iklim kuşağında olması nedeniyle küresel ısınmadan fazlasıyla etkileniyor. Son bir yıldır son yılların en kurak dönemi yaşanmış, buna bağlı olarak çok az yağış görülmüş ve kış turizmi destinasyonları neredeyse yapay kar üretecek duruma geldi” dedi.
Uzayan sıcak günlerin Türkiye’de turizm sezonunu uzatabileceği konusunda iyimser bir yaklaşım olsa da mevcut pazarlar ve ziyaretçi profiline göre bu durum pek mümkün görünmediğini aktaran Prof. Dr. İçöz, şunları söyledi: “Yaz ve deniz turizmi pazarı genellikle öğrencilik ya da çalışma hayatı gibi uğraşıları olan genç ve orta yaşlı kesimden oluşuyor. Bu kesimin Haziran-Eylül dönemleri dışında fazlaca seyahat etme fırsatları yok. Bu nedenle, yüksek sezon olarak adlandırılan yaz dönemi dışında ülkeye gelecek turistler genellikle çalışma yaşamı sona ermiş olan ve tüm yıl boyu seyahat olanağı bulunan 3. yaş grubudur. Bu yaş grubu ise sıcak hava ve deniz gibi önceliklerden ziyade çoğunlukla kültür, sağlık, yürüyüş gibi aktivitelere katılmayı tercih ediyor. Dolayısıyla ülkemizin turizm olanakları zaten bu tür turistleri ağırlamaya uygun. Uzayan turizm mevsiminin hedefi yaz turistinden ziyade kültür ağırlıklı ve yılın her mevsimi seyahat edebilecek insanlar olmalıdır.”
“Bodrum ve Marmaris doluluk oranları yüzde 98"
Ülkemizin batı ve güney bölgelerinde turizm sezonunun oldukça uzun olduğunu anlatan Prof. Dr. İçöz, “Örneğin Antalya tüm yıl boyu turizme açıktır ve diğer popüler destinasyonlardan Marmaris Nisan- Ekim ayları ve Bodrum Mayıs- Ekim ayları arasında uzun bir sezona sahip. Bu bölgelerde konaklama tesislerindeki doluluk oranları bu yıl için yoğun sezonda yüzde 98, diğer dönemlerde de yüzde 70’lere varıyor” dedi.
“Serin bölgeler ilgi görebilir"
İklim değişikliğinin turistleri serin iklime sahip bölgelere yöneltebileceğini söyleyen Prof. Dr. İçöz, “İklim değişikliği ve küresel ısınma Dünya Turizm Örgütü ve Avrupa Birliği’nin de önemli bir gündemini oluşturuyor. Avrupa Birliği'nin konuyla ilgili yaptığı bir araştırmada, küresel ısınmanın bu boyutta sürmesi durumunda turizmde mevcut durumun değişebileceği, İskandinavya gibi daha serin Avrupa bölgelerinin gelecekte iklim değişikliğinden yararlanabileceği ve serin hava arayan tatilcileri ülkelerine çekebileceği belirtiliyor. Aynı araştırmada, ana tatil sezonunda da bir değişiklik olabileceği ancak bunun uzun vadede gerçekleşeceği belirtilerek, seyahat akımlarının yavaş yavaş değiştiği gibi, tatil koridorlarının da oldukça yavaş değiştiği vurgulanmış. Popüler destinasyonlarda görülen aşırı turizm olgusunun da bunu bir miktar tetikleyebileceği konusunda tahminler de var” diye konuştu.
“Hedef az ve nitelikli turist omalı"
Küresel ısınma ve yoğun turist ziyaretinin enerji kaybı etkisine dikkat çeken Prof. Dr. İçöz, “Ülkemiz artan sıcak günler ve azalan yağışlar nedeniyle bir taraftan turizm bölgelerinde fazla su tüketimi, diğer taraftan da sürekli çalışan soğutma (iklimlendirme) sistemleri nedeniyle ciddi bir enerji kaybı ve su sıkıntısı sorunu ile karşı karşıyadır. Hatta bazı destinasyonlarda turistlerin yüksek tüketimleri nedeniyle yerel halkın yaşam kalitesi ciddi zararlar görmektedir ve bundan dolayı turizme tepki görülmektedir. Bu nedenle, ülkemiz için daha fazla turist hedefinden çok, elit turizmi, sürdürülebilir turizm ve eko turizmin gündemimizde daha fazla yer alması gerekir. Daha fazla turist yerine daha az ama daha nitelikli bir turizm ülkenin temel hedefi olmalıdır” şeklinde konuştu.
Yaz sezonunun uzaması kış turizmini etkiler
İklim değişikliğinin turizm sektörü üzerindeki etkisinden bahseden Prof. Dr. İçöz, “Turizm mevsimsel hareketlerle çok yakından ilgili bir sektör olması nedeniyle sıcaklık değişimlerinden kaçınılmaz olarak etkilenmesi bekleniyor. Küresel ısınma bir taraftan sıcak havaların süresini ve hava sıcaklıkları düzeyini artırarak sıcak günlerin yıl genelinde artmasına neden olurken, diğer taraftan da azalan yağışlar susuzluk sorununa neden olduğunu ve kısalan karlı günler nedeniyle kış turizmini olumsuz yönde etkiliyor. Ülkemiz de az yağış alan bir iklim kuşağında olması nedeniyle küresel ısınmadan fazlasıyla etkileniyor. Son bir yıldır son yılların en kurak dönemi yaşanmış, buna bağlı olarak çok az yağış görülmüş ve kış turizmi destinasyonları neredeyse yapay kar üretecek duruma geldi” dedi.
Uzayan sıcak günlerin Türkiye’de turizm sezonunu uzatabileceği konusunda iyimser bir yaklaşım olsa da mevcut pazarlar ve ziyaretçi profiline göre bu durum pek mümkün görünmediğini aktaran Prof. Dr. İçöz, şunları söyledi: “Yaz ve deniz turizmi pazarı genellikle öğrencilik ya da çalışma hayatı gibi uğraşıları olan genç ve orta yaşlı kesimden oluşuyor. Bu kesimin Haziran-Eylül dönemleri dışında fazlaca seyahat etme fırsatları yok. Bu nedenle, yüksek sezon olarak adlandırılan yaz dönemi dışında ülkeye gelecek turistler genellikle çalışma yaşamı sona ermiş olan ve tüm yıl boyu seyahat olanağı bulunan 3. yaş grubudur. Bu yaş grubu ise sıcak hava ve deniz gibi önceliklerden ziyade çoğunlukla kültür, sağlık, yürüyüş gibi aktivitelere katılmayı tercih ediyor. Dolayısıyla ülkemizin turizm olanakları zaten bu tür turistleri ağırlamaya uygun. Uzayan turizm mevsiminin hedefi yaz turistinden ziyade kültür ağırlıklı ve yılın her mevsimi seyahat edebilecek insanlar olmalıdır.”
“Bodrum ve Marmaris doluluk oranları yüzde 98"
Ülkemizin batı ve güney bölgelerinde turizm sezonunun oldukça uzun olduğunu anlatan Prof. Dr. İçöz, “Örneğin Antalya tüm yıl boyu turizme açıktır ve diğer popüler destinasyonlardan Marmaris Nisan- Ekim ayları ve Bodrum Mayıs- Ekim ayları arasında uzun bir sezona sahip. Bu bölgelerde konaklama tesislerindeki doluluk oranları bu yıl için yoğun sezonda yüzde 98, diğer dönemlerde de yüzde 70’lere varıyor” dedi.
“Serin bölgeler ilgi görebilir"
İklim değişikliğinin turistleri serin iklime sahip bölgelere yöneltebileceğini söyleyen Prof. Dr. İçöz, “İklim değişikliği ve küresel ısınma Dünya Turizm Örgütü ve Avrupa Birliği’nin de önemli bir gündemini oluşturuyor. Avrupa Birliği'nin konuyla ilgili yaptığı bir araştırmada, küresel ısınmanın bu boyutta sürmesi durumunda turizmde mevcut durumun değişebileceği, İskandinavya gibi daha serin Avrupa bölgelerinin gelecekte iklim değişikliğinden yararlanabileceği ve serin hava arayan tatilcileri ülkelerine çekebileceği belirtiliyor. Aynı araştırmada, ana tatil sezonunda da bir değişiklik olabileceği ancak bunun uzun vadede gerçekleşeceği belirtilerek, seyahat akımlarının yavaş yavaş değiştiği gibi, tatil koridorlarının da oldukça yavaş değiştiği vurgulanmış. Popüler destinasyonlarda görülen aşırı turizm olgusunun da bunu bir miktar tetikleyebileceği konusunda tahminler de var” diye konuştu.
“Hedef az ve nitelikli turist omalı"
Küresel ısınma ve yoğun turist ziyaretinin enerji kaybı etkisine dikkat çeken Prof. Dr. İçöz, “Ülkemiz artan sıcak günler ve azalan yağışlar nedeniyle bir taraftan turizm bölgelerinde fazla su tüketimi, diğer taraftan da sürekli çalışan soğutma (iklimlendirme) sistemleri nedeniyle ciddi bir enerji kaybı ve su sıkıntısı sorunu ile karşı karşıyadır. Hatta bazı destinasyonlarda turistlerin yüksek tüketimleri nedeniyle yerel halkın yaşam kalitesi ciddi zararlar görmektedir ve bundan dolayı turizme tepki görülmektedir. Bu nedenle, ülkemiz için daha fazla turist hedefinden çok, elit turizmi, sürdürülebilir turizm ve eko turizmin gündemimizde daha fazla yer alması gerekir. Daha fazla turist yerine daha az ama daha nitelikli bir turizm ülkenin temel hedefi olmalıdır” şeklinde konuştu.