Özellikle tarım alanında basit biyoteknolojik yöntemler ile sağlanan üretim
artışlarının günümüzdeki teknolojiye uygun metotlarla daha da
artırılabileceğini öngören uzmanlar, bu sayede açlık sorununa kalıcı çözümler
getirilebileceğini ifade ediyor. Uzmanlar, modern biyoteknolojinin tarıma, gıda
sanayiine ve fermantasyon endüstrisine değişik olanaklar sunarak ve yeni
ufuklar açtığına dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi
Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Doç. Dr. Emel Serdaroğlu Kaşıkçı,
biyoteknolojinin kullanım alanları ile ilgili önemli bilgiler paylaştı.
Bilgilerin çoğalmasıyla yeni buluşlar ortaya çıktı
Biyoteknolojiyi ‘biyolojik sistemlerin bilim ve mühendislik
ilkelerine dayalı olarak sonucunda bir ürün elde edilmesi ve hizmet üretiminde
kullanılması’ olarak tanımlayan Doç. Dr. Emel Serdaroğlu Kaşıkçı, “Bu biyolojik
sistemler, doğrudan canlı sistemler olabileceği gibi enzimler ve bu sistemlerin
ürettiği moleküller de olabilir. 1960’lardan günümüze genetik ve moleküler
biyoloji alanındaki bilgilerimizin hızla artması, biyoteknoloji alanında
heyecan verici yeni buluşlar ve uygulamalara yol açmıştır. DNA yapısı ve
işlevinin bilinmeye başlanması ile yeni teknolojileri, gen klonlama ve genetik
mühendisliği uygulamalarını da beraberinde getirdi” ifadelerini kullandı.
Biyoteknoloji ile tarımda üretim artışı sağlanıyor
Doç. Dr. Emel Serdaroğlu Kaşıkçı, biyoteknolojinin birçok
türü olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Ancak doğal
kaynakların giderek yetersizleştiği dünyamızda gıda açığına çözüm bulma
konusunda giderek güncelleşen bir teknoloji olarak önem kazanıyor. Özellikle
tarım alanında basit biyoteknolojik yöntemler ile sağlanan üretim artışlarının
günümüzdeki teknolojiye uygun metotlarla daha da artırılabileceği ön
görülmektedir. Bu sayede açlık sorununa kalıcı çözümler getirilebileceğini
söyleyebiliriz. Gıdalarımızın çoğunu tahıllar, şekerli bitkiler, baklagiller,
yağlı tohumlar, meyve ve sebzeler oluşturuyor. Bütün bunlar göz önüne
alındığında, insanların temel gıdalarını oluşturan tarımsal ürünlerin
üretiminde olduğu kadar ürünlerin işlenmesi ve istenilen özellikte gıdalar elde
edilmesi gibi pek çok sahada uygulama imkanı bulan biyoteknolojinin önemi
kendiliğinden ortaya çıkıyor.”
Biyoteknoloji farmakolojide kullanılabiliyor
on yıllarda yapılan araştırmalarda birçok farmakolojik
proteinin üretilmesi için geniş bir yelpazedeki bitki türünün
tasarlanabileceğinin gösterildiğini ifade eden Kaşıkçı, ‘Bitkilerin
farmakolojik ürünlerinin kaynağı olarak kullanılması, tarımsal biyoteknolojinin
“moleküler eczacılık” olarak adlandırılan bir uygulamasıdır’ dedi.
Hayvan biyoteknolojisi hızla değişiyor
Biyoteknolojinin hızlı değişen alanlarından birinin hayvan
biyoteknolojisi olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Emel Serdaroğlu Kaşıkçı, “Hayvanlar
önemli ürünlerin üretilmesinde ‘biyoreaktörler’ olarak kullanılabilir. Ayrıca
insan tedavisinde kullanılan diğer birçok terapötik proteinin transgenik
hayvanlardan elde edilmesi gerçekleştirilmekle birlikte, transgenik hayvanlar
diğer canlıların genlerini bünyelerinde bulundurabilmektedir. Örneğin;
pıhtılaşma proteinlerini sentezleyen insan genleri keçilere aktarılıp, bu
proteinlerin keçi sütünde üretilmesi sağlanabiliyor’ diye konuştu.
Hayvanların aynı zamanda önemli model organizmalar
olduklarını ifade eden Kaşıkçı, “Bir veya daha fazla genin işleyişinin
durdurulduğu gen silme (nakavt) deneyleri, o genlerin fonksiyonlarının
öğrenilmesi açısından faydalı olabiliyor. Gen silme; bir genin işleyişini
bozarak o genin yokluğunda hayvandaki hangi fonksiyonların etkilendiğini
gözlemek, sonuçta o genin rolü ve önemini belirlemektir. Fare ve sıçan gibi
hayvanlarda bulunan birçok gen aynı
zamanda insanlarda da bulunduğu için, hayvanlardaki gen fonksiyonlarının
bilinmesi insanlardaki genlerin fonksiyonlarının daha iyi anlaşılmasını
sağlıyor. Hayvanlarda uygulanan ilaç testleri ve genetik terapiler, insanlarda
yeni tedavi stratejilerinin geliştirilmesine olanak sağlıyor” dedi.
Biyoteknolojinin yıldızı parladı
Doç. Dr. Emel Serdaroğlu Kaşıkçı, ‘Sonuç olarak,
biyoteknolojinin yıldızının parlamasında rol oynayan diğer bir etken ise
moleküler biyoteknoloji’deki gelişmelerin ürün temelli meyvelerini vermeye
başlamış olmasıdır’ dedi ve sözlerini şöyle tamamladı:
“Sonuçta moleküler
düzeyde yapılan genetik manipulasyonlarla verimliliğin ve üretkenliğin
arttırıldığı, yeni ürünlerin üretilebildiği “Modern Biyoteknoloji” doğdu.
Modern biyoteknoloji; tarıma, gıda sanayiine ve fermantasyon endüstrisine
değişik olanaklar sunarak ve yeni ufuklar açtı. Bu bağlamda aslında
biyoteknolojinin gerçek değerinin bilinmesi, hangi bilim dallarını içerdiğini
ve biyoteknolojinin farklı türleri birbirlerine nasıl bağımlı olduğunun
anlaşılması ile mümkündür. Birçok bilim dalının bu etkileşimi, 21’nci yüzyılda
önemli problemleri çözmede test edilecek ve etkili olacaktır.”