ÖNCÜŞEHİR – İzmir Köy-Kop Birlik Başkanı Neptün Soyer, bundan sonra 15 günde bir Öncüşehir TV’de yayınlanacak olan ‘Toprak Ana’ programının ilk konuğu olarak, Türkiye’deki kooperatif yapılanmasına ve son günlerin en önemli gündemi olan zeytinlik alanlarında madenciliğe izin veren yönetmeliğe yönelik açıklamalarda bulundu. Öncüşehir Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mevlüt Dağdeviren ile Oluşum Haber İmtiyaz Sahibi Ezgi Yeşil’in sorularını yanıtlayan Soyer, Türkiye’nin gıda egemenliğine dikkat çekti.
“ALANDA HERKES SÜT
TOPLAYIP ET ÜRETİYOR”
Neptün Soyer, kooperatiflerin birbiriyle rekabet etmemesi
gerektiğini ifade ederek, “Kooperatifleşmede ve birlik yapısında çok dallanmış
budaklanmış bir yapı var. Kooperatifleşmenin içindeki bu yapı bizi yoruyor,
üretim alanlarımızı parçalıyor, bizi birbirimize rekabete zorluyor.
Kooperatifler birbirleriyle rekabet etmez. Birlik ve beraberlik içerisinde
olur. Aynı amaçlı çalışan 3 tane birlik düşünebiliyor musunuz? Hangi memlekette
var? Köp-Kop, Hay-Kop ve Tar-Kop… Köy-Kop 1960’larda başlıyor, dikey
örgütlenmesi 1971’de tamamlıyor. 2000’li yıllara geldiğimizde bir tane hayvan
kooperatifleri diyorlar ve bunun dikey örgütlenmesine izin veriyorlar. Şu an onlarda
bizim alanımızda her şeyi yapıyorlar. Sonra Tar-Kop’un dikey örgütlenmesine
izin veriliyor, alanda herkes süt toplayıp et üretiyor. Herkes her şeyi aynı
anda yaparken bu 3 birliğin Bakanlık nezdinde muhataplığı nasıl olacak?
Bakanlık için de zor. Hem bu konu var hem de desteklemeler konusu var. Tarım
Kanunu var, destekleme gayri safi milli hasılanın yüzde 1’den az olamaz diyor.
Bir de bunun uygulanması lazım. Dolayısıyla uygulamalar biraz sıkıntılı.
Bunların hepsi kooperatifçilik, köylünün örgütlenmesi demek oluyor. Bütün bu
sorunlar dakırsaldaki köylünün can çekişmesine sebep oluyor” ifadelerini
kullandı.
“TAŞ MI SIKACAĞIZ?”
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sürmekte olan Rusya-Ukrayna
savaşının gıda arzında sıkıntıyaneden olmaması amacıyla fasulye, kırmızı
mercimek ve dökme zeytinyağı ihracatına kısıtlama getirmesi hakkında da konuşan
Neptün Soyer, “26 Şubat tarihinde, acil olarak yeni bir tebliğ geldi. Karadeniz
Bölgesinde yaşanan olağanüstü durum dolayısıyla gıda egemenliğimiz için bazı
ürünlere ihracat kısıtlaması getirildi. Bence doğru bir şey, gıda
egemenliğinizi düşünmemiz lazım. Bu kısıtlamalardan biri de zeytinyağı.
Zeytinyağının ihracatına kısıtlama getirildi. Nohut, fasulye, mercimek gibi...
Bu kısıtlamayı getirirken bir yandan da aynı tarihlerde biz zeytin arazilerinin
ihtiyaç halinde madenciliğe açılmasını duyduk. Şimdi siz gıda egemenliği ile
ilgili bir risk altında olduğumuzu düşünürken bu yasayı nasıl getirirsiniz? Taş
mı sıkacağız, taş mı yiyeceğiz? Eğer gıda egemenliğimizi düşünüyorsanız bu yasa
gelmemeliydi. Bu yasanın gıda egemenliği ile ilgisi yok diyorsanız, o zaman
Karadeniz Bölgesinde olağanüstü bir durum olmadığı durumu ortaya çıkıyor.
Hangisi doğru” sorusunu yöneltti.
“GIDA VE TARIM EN
STRATEJİK ALAN”
“Zeytinyağı çok sağlıklı bir meyve suyu” diyen Soyer
“Sağlıklı gıda olan bir ürünü dünyaya nasıl pazarlayamıyoruz? Çünkü
üretmiyoruz. Olana da bakmıyoruz, madene açıyoruz. Maden de olsun. Bu da bir
ihracat ve gelir. Olabilir ama onu kıyaslayacaksınız. Gıda ve tarım en
stratejik alan” vurgusunu yaptı.
“BUNLARI SÖYLEMEKTEN
GERİ DURMAYACAĞIZ”
Gıda egemenliği hakkındaki uyarılarını sürdüren Neptün
Soyer, "Biz gıda egemenliğimizi elimize almadan, korumadan güçlü bir ülke
olamayız. Komşularımıza bakın. Ne kadar sıkıntılı bir bölgede yaşıyoruz.
Sürekli etrafımızda bombalar patlıyor. Dolayısıyla önce topraklarımızdaki
ürettiğimiz ürünün, gıda egemenliğini, sonra gıda güvenliğini sağlamak
zorundayız. Bu durum siyasilerin tercihi ama biz bunları söylemekten geri
durmayacağız” diye konuştu.
“KOOPERATİFÇİLİĞİ BİR
SİVİL TOPLUM KURULUŞU GİBİ DÜŞÜNMEMEK LAZIM”
Çok sayıda kooperatifin alanda aynı işleri yapmasının
getirdiği sıkıntılara bir kez daha vurgu yapan Soyer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz birlik olarak ortaklarımızla zeytinyağı veya süt pazarlayacağız ama alanda
sütü toplamayan yok. Tarım Krediler topluyor. Sen süt toplayacağına önce
köylüye doğru düzgün ve düşük faizli krediyi ver. Marketçilikten bir çık. Sen
önce desteklemeyi yerine getir. Tarım Kredi ürün pazarlıyor, kalkıp süt
topluyor. Damızlık Birliği topluyor, Süt birliği topluyor. Biz de topluyoruz,
Hay-Kop ve Tar-Kop’ta topluyor. Bu ne demek? Ne kadar bölünmüşüz değil mi?
Halbuki bizim İzmir Köy-Kop Birliği’nin ortakları damızlık birliğinin de üyesi.
Gidip orada Hay-Kop’a da üye olabilirim diyor. Her yere ortak oluyor. Hangimize
fayda sağlayacak, bizim hangisine faydamız olacak? Bakanlığın bir an evvel el
atması gerekiyor. Biz Tarım Kooperatifleri olarak Tarım Bakanlığı ile
muhatabız. Ama kurulurken Ticaret Bakanlığı’na da bağlı olarak kuruluyoruz. Bu
iş bir ekonomik faaliyet. Kooperatifçiliği bir sivil toplum kuruluşu gibi de
düşünmemek lazım. Bizim 7 ilkemiz var ve hepsi sosyal bir anlam ifade eder.”
“KAMUNUN YARDIMI
HERKESE ULAŞABİLECEK ŞEKİLDE OLMALI”
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin tarımsal desteklerinden de
söz eden Soyer, “İzmir Büyükşehir Belediyesi bir süt fiyatı açıkladı. İyi
gidiyor. Yarın (9 Mart) Seferihisar’da, bir süt alımı için Büyükşehir ile
beraber olacağız. Bergama’da kooperatiflerimize can suyu oldu. Bunu çok net
söylüyoruz. Kamu bu desteklemeleri yaparken tabandaki bütün en güçlü ve en
küçüklerine kadar nüfus edecek şekilde eşit ve adil bir yardım yapmalı. Kamunun
yardımı herkese ulaşabilecek şekilde olmalı” dedi.
“GENETİĞİMİZLE
OYNAMASINLAR”
6360 sayılı Kanunla, büyükşehir Belediyesi olan illerde; il
özel idarelerin ve köylerin ortadan kaldırıldığını da hatırlatan Soyer, bu
düzenlemenin neden olduğu sorunlara da dikkat çekti. Soyer, “Yasa çıktığında
Tunç Bey o zaman Seferihisar Belediye Başkanıydı ve bir çağrıda bulundu; ‘Bu
yasaya evet demeyin, köy vasfınızı ve köy mallarınızı kaybetmeyin’ diye.
Geldiğimiz noktaya bakın. Şimdi bir kırsal mahalle hikayesi uyduruyorlar.
Olmaz. Köy malları dağıldı artık. Genetiğimizle oynamasınlar” ifadelerini kullandı.