ÖNCÜŞEHİR – Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Bedri Serter, Öncüşehir TV’de ‘Öncü Siyaset’ programının konuğu oldu. Mevlüt Dağdeviren ve Çiğdem Canpolat’ın sorularını yanıtlayan Serter, önemli açıklamalarda bulundu.
“BÖYLE BİR ANLAYIŞI BİZ KABUL ETMİYORUZ”
Yaşanan ekonomik gelişmeler yüzünden hükümete eleştirilerde bulunan Serter, “Türkiye’de gerçekten 17 Eylülden sonra hükümet ipin ucunu kaçırdı. 17 Eylül 2021 tarihinde faizi yüzde 19’dan yüzde 14’e çektikleri an itibariyle Türkiye2de kaotik pozisyon oldu. Dolar Euro patladı ve borçlarımız arttı. Kötü bir yönetim anlayışıydı. Hazine Bakanı değişti, arkasından Ukrayna savaş başladı. Dünyada da bir kriz yaşanıyor ama bu krizin yüzde 80’i Türkiye’de ekonomiyi idare eden hükümetin olumsuz yapısından ve görüşlerinden kaynaklanıyor. Tek adam rejiminin ne kadar kötü olduğunu burada görmekteyiz. Cumhurbaşkanı o günlerde, “nas” dedi. Nerede nas? Bir tarafta ticari faizler yüzde 50’ler de dolanıyor, banka faizleri kişilerden para topluyor, kur korumalı hesaplarda Eurosu ve doları olan insanlara inanılmaz paralar kazandırıyorlar, bir yandan da “ben faize karşıyım” diyor. Böyle bir anlayışı biz kabul etmiyoruz. Bu sadece toplumun kendisine bakan kesimini yeniden kandırma politikası diye görüyoruz. Çünkü faizlerimiz gün geçtikçe artıyor, borçlarımız gün geçtikçe artıyor” dedi.
“TÜRK EKONOMİSİNE VE BİZLERE BÜYÜK BİR ZARAR VERİYOR”
Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 13’e çekmesiyle ilgili düşüncelerini söyleyen Serter, “Hemen baktık kurlara, dolar 18 liranın üstüne çıktı. Bizim zaten her şeyimiz dolar ve Euro’ya bağlı. Dolarla borçlanıyoruz, yaptığımız işleri Euro ile satıyoruz. Aradaki parametrede kapandı. Bu devamlı Türk ekonomisine ve bizlere büyük bir zarar veriyor. Asgari ücreti 5.500 TL yaptık, kiralar oldu 5-6 bin lira. Nasıl çıkacak gençlerimiz bu işin altında, nasıl dönecek bu işler? Arttırmakla iş bitmiyor, önemli olan statüyü sağlamak. Hem iş hayatını koruyacaksınız, hem çalışanın ekonomisini koruyacaksınız hem de dünya entegre olaraktan büyün ithalat ve ihracatınızı dengeleyeceksiniz. Böyle bir sistem çöktü, kaldı” şeklinde konuştu.
“TEKRARDAN DÖNÜŞÜM SAĞLAMAK İSTİYORUZ”
“21 yılda iktidarda kalmak kolay mı?” diyen Serter, “21 yıldır iktidarda kalmalarının ana sebeplerinden biri; çok düşük rakamlarla insanları onurlarını kıraraktan para vererek. Ben köylere denk geliyorum, amcamız dayımız bana soruyor, “evlat, ben Tayyip’in verdiğini verecek misin bana?” bende, “amca, verilmiş haklar haktır, bu kesinlikle geri alınmaz, sen bu hakkı her zaman alacaksın” diyorum. Bana, “o zaman bir düşüneyim” diyor. O hale getirdiler ki insanları bir makarnaya, bir pirince, bir çuval oduna kömüre muhtaç hale getirdiler. Büyük bir ilkokul okumamış kesimimiz var. sadece din üstünden siyaseti güttüğün zaman, bir de böyle ufak tefek dokunuşlar yaptığın zaman insanları bir noktada mutluluğu arıyor. Yani makarnayla utlu olmaya çalışıyorlar, yok çünkü. Yok olan bir şey bedava asaya geldiği zaman, “yaşasın Tayyip, yaşasın hükümet” diyor. Burayı çok iyi keşfettiler, 21 yıldır iktidarlarını sadece bu insanlarımıza borçlular. Biz iktidara geldiğimiz zaman özellikle insanlarımızı iş sahibi yaparak, köylerimizi tarımla toprakla buluşturarak, köyden kente geçen gençlerimizi kenti ata toprağıyla buluşturaraktan hayatı ideme ettirmek istiyoruz. Tekrardan dönüşüm sağlamak istiyoruz. Bunu yaptığımız zaman zaten insanların mutluluğu kendi kazandıkları parayla olacak. Bunun tadı başka hiçbir şey de yok” dedi.
“CHP’NİN BİR EKONOMİ REÇETESİ VAR”
Ekonomi Masası’nın çalışmalarından söz eden Serter, “İllere gittiğimiz zaman ilk gün o şehrin ileri gelen iş dünyası, sanayi odası, ticaret odası, borsası, meclis başkanları, organize sanayi bölgeleri, esnaf odaları, birlik başkanlarıyla basına açık bir toplantı gerçekleştiriyoruz. Bu toplantıda CHP’nin ekonomiye bakışını Faik Bey sunum ile anlatıyor. Sonra iktidara geldiğimiz an itibariyle yapılacaklarımızı gösteriyor. CHP’nin bir ekonomi reçetesi var ve gerçekten çok iyi bir sunum. O sunumda Türkiye’nin reçetesi çok net ortada, planlama olarak neler yapacağımız adım adım ortada. Bu sunum sonrası basına teşekkür ediyoruz ve iş dünyası ile baş başa kalıyoruz. Çünkü bir divanımı var, neredeyse 10 veya 11 vekilimiz görevli oluyor. Bu divanda iş ve esnaf dünyasındaki arkadaşlarımız kendi düşüncelerini aktarıyor, bize soru soruyorlar. Sıcak ve sempatik bir toplantı oluyor. Bu raporlamaları hem kendi arşivimize koyuyoruz, hem de Genel Başkanımıza takdim ediyoruz. Bunlar bizim iktidara geldiğimizdeki yol haritalarımız” dedi.
“KERVAN YOLDA DÜZÜLSÜN DEDİLER”
Bayraklı’da yapımı devam eden Bayraklı Şehir Hastanesi hakkında konuşan Serter, “Şehir efsanesi olan şehir hastanesi var. Orası bitmiyor, bitmeyecek de. Bütün İzmir’deki hasta bakıcıları ve doktorları toplayıp oraya götürün yine çalışmaz o hastane. Planlama yok, sadece buraya bir şehir hastanesi yapalım dediler. Kervan yolda düzülsün dediler. Oranın daha bir yolu izi belli değil, ben geçenlere gidiyordum. Onur Mahallesinden verdi, daracık sokaklardan çıktık. Oralarda bir ambulansın geçmesi bile zor. İnsanların evinin kapısı sokağa açılıyor. Çocuğun biri bir fırlasa ambulansın altına girer. Daracık sokaklardan oraya gitme yöntemi düşünülüyor. Bunun yolunu izini düşünmeden o hastaneyi nasıl yaparsın, hiçbir planlama yapmamışsın. Şu anda yine işçileri bir kısmı grevde, ücretlerini alamıyorlar. İnşaat işinden anlayan bir insanım, inşaatın kalitesinden anlarım. İnceleme yaptım. İnanın, 10 üzerinden baktığınızda 2 veya 3 kalitesinde inşaat var. Deprem sonrasında hasarın ne olduğunu bize kapattılar kapıları göstermediler. Hasar var mı yok mu bilmiyorum. Yok da demiyorlar, var da demiyorlar” ifadelerini kullandı.
“GEMİNİN İZMİR’E GİRMEMESİ İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ”
Serter, Brezilya’dan söküm için İzmir’e gelen ve 900 ton asbest içerdiği uçak gemisi hakkında ise, “Ben 2. Bölge milletvekiliyim, Aliağa’da zaman zaman gemi söküm yerlerine gidip inceleme yapıyorum. Artık gem söküm firmalarının sahipleriyle de masaya oturup konuşuyorum. Öğrenmek istiyorum, bilmediğim bir konu. Bu geminin hikayesi bir seneye önce ait. Alan firmayla da tanıştım. Bana söylediği şu ki; “Brezilya’da çıktığı andan itibaren bir gram asbest üstüne olmayacak, Bütün asbestler dökülüp gemi öyle gelecek.” Gemi söküme gelebilir ama üzerinde bir gram asbest olmayacak. Bir çevre bakanının asbesti kabul etmesi bile onun kendi zafiyetini göstermekte. Niye çevre bakanısın, çevreyi korumak için bakansın sen. Öncelikle çevre demek çevreyi korumak demek. Sen bunu 9 ton da olsa, 900 ton da olsa asbestin bir gramını Türkiye hudutlarına sokmaman lazım. Bunu ayrışması çok zor, yok edilmesi çok zor. Bir de bir sistem var, İzmir’de özellikle. Gemi burnuyla geliyor, kıyıya çıkıyor. Geminin yarısı karada yarısı denizde oluyor. Geminin karada olan kısmını sökerken bütün bu kimyasal maddeler kıç tarafı denizde olduğu için denize akma oranı yüksek oluyor. Bir de denizimiz kirleniyor. 9 ton asbestin bile girmemesi gerekir. Çevre Bakanı yüzde 100 sorumludur. Eğer asbesti varsa Büyükşehir TMMOB, diğer dernekler ve biz milletvekilleri olarak bu geminin İzmir’e girmemesi için elimizden geleni yapacağız. Yoksa raporlarını getirsinler bakalım bizde sokalım limana” dedi.
“ANKARA’YA ATLA GİTMEYE RAZIYIM, BIRAKIN PARALARIMIZI ÇARÇUR ETMEYİN ARTIK”
Hükümet tarafından yürütülen Ankara-İzmir Yüksek Hızlı Tren Projesi’nin yapılamayacağını ifade eden Serter, “İzmir Ankara hızlı tren projesi rezalet gidiyor. O projeyi hayatta yapamazlar. Bir planlama olmadan yine yola çıkmışlar, yine kervan yolda düzülür demişler. 2007’de bir karar verilmiş ve demişler ki; “İzmir Ankara hızlı tren hattı yapalım.” Tamam deyip yola çıkmışlar. Sonra Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım olmuş. 2011’de bir müteahhit firmayla tokalaşmış, 4,8 milyar TL’ye bu hat bitsin demiş. 2014’de kendini hazırlıyordu İzmir Büyükşehir’e. Hattı bitirdiğinde, “bakın ben bunu bitirdim, geldim. Burada seçim alacağım” hayalleri yaşayan bir kişi. Tabi o hayallerde suya düştü. O paralarda çar çur olmuş vaziyette. Bir tek Afyon’da bir şantiye kurulmuş, bir de tünel var, bir kaç kilometre de demir yolu döşenmiş. 2020’ye kadar da 8 milyar TL de para harcanmış, bunu tespit ettim. Sonra 2020’de şimdi ki Bakan sordum, “ ne kadar zamanda ve ne kadar maliyetle bitirmeyi düşünüyorsunuz bu projeyi?” dedim. Bitecek rakam konusunda hiçbir bilge vermeyip, “110 ay sonra biter” dedi. Dalga geçer gibi. 110 ay, 10 yıl ediyor. 2007’de başlamış, 2011’de temel atılmış, yıl kaç olmuş ama 10 yıl sonra bitecek. Arkasından bir kapalı devre ihale yaptılar. 2,3 milyar dolarlık Hazine garantili bir krediyi bu ihale için yaptılar. Şu an hiçbir şey yapılmıyor, bir de ortada handikap var. Ankara Polatlı’dan sonra trenin gideceği noktada şu anda 14 taneye yakın obruk var. O obruklar açılamıyor, bu obrukları geçemiyorlar. Toprak sisteminde nasıl olacağını bilemiyorlar. Ondan diyorum yapamazlar diye. Mantıklı ve akıl alıcı bir proje değil. Ben diyorum ki Ankara’ya atla gitmeye razıyım, bırakın paralarımızı çarçur etmeyin artık, yeter” diye konuştu.