İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir
Büyükşehir Belediyesi'nin Ana Sporsoru olduğu GastroShow kapsamında yapılan
Duayenler Oturumu'na katıldı.
Modaretörlüğünü Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan
Boztepe’nin yaptığı oturumda, Başkan Soyer ile birlikte Kültür ve Turizm Bakan
Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı ve Gaziantep
Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, TÜRSAB Başkan Yardımcısı Ali Bilir,
Turizm eski Bakanı Bülent Akarcalı, DEMSA Group Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Demet Sabancı, sektör profesyonelleri, katılımcılar ve ziyaretçiler yer aldı.
Gastronominin tarım ve turizmin kesişme noktası olduğunu
belirten Başkan Soyer, “Ne sadece alengirli yemek tarifleri, ne gösterişli sofralar.
Hiçbiri değil herhalde. En çok tarım ve turizmin kesişme noktası. Tarımı da,
turizmi de ileriye götürebilir. Öncelikle gerçekten pandemi döneminde her şey
sıfırlandı ve sıfırdan başlayacak. Bu başlangıç aslında tabi geçmişten
beslenerek ve geleceği planlayarak yapılacak” dedi.
Bakanlığımıza görev düşüyor
Sürdürülebilirliğin “geçmişle gelecek arasındaki adalet”
olarak tarif edildiğini vurgulayan Başkan Soyer şunları kaydetti:
“Eğer biz bunu yakalamaya özen gösterirsek o zaman
sürdürülebilir bir şey yapmaya başlayacağız. Kore'deki bir turşunun nasıl bir
memleketin turizm sektörünü markalaştırdığından bahsedildi. Bizim de tarhana
çorbamız var. Aslında tam da tarımla turizmin buluşabileceği örnek. Arkasında
olağanüstü kültür vardır, deneyim birikimi vardır. Sağlıktır, lezzettir. Hepsi
vardır. Türk Hava Yolları uçaklarında biz neden tarhana çorbası içmeyiz? Tarımı
desteklemesi ile ilgili, bir ilçemizdeki butik otel, alışverişini yaparken niye
çevredeki köylüden üreticiden almaz? Öyle yapsa müşterisine der ki; bu karpuz,
patlıcan, domates karşı köyden... Öyle yaparsa oradaki küçük üretici daha da
can bulacak. Turizmci bunu daha güzel satabilecek. Dolayısıyla burada Kültür ve
Turizm Bakanlığımıza da bir görev düştüğüne inanıyorum. Bizim
restoranlarımızda, otellerimizde bunlar olmalı ama bakanlığımız teşvik etmeli,
ödüllendirmeli. Lokal ürün kullanmanın ödüllendirilmesi, tarhana çorbasının
ödüllendirilmesi hem üretici hem turizmci için güç anlamına gelecektir, hem de
dışarıdan gelenlere kendimizi daha iyi ifade etme imkanı bulacağız. Şu andaki
seviyemizi hak etmediğimizi düşünüyoruz. Hepimizin kanaati bu. Daha iyisine,
fazlasına layığız. Dünya Türkiye'yi, bizim lezzetlerimizi, tarımımızı,
turizmimizi daha iyi tanımalı. O zaman ne yapmak lazım? Mücadele etmek lazım.
İşbirliği gerekiyor. Ne sektörün, ne yerel yönetimin, ne merkezi otoritenin, ne
sivil toplum kuruluşlarının tek başına mücadelesi olamaz. Biz el ele vermek
zorundayız, gücümüzü birleştirmeliyiz. Eğer bunu yapmazsak o zaman güç, enerji
kaybederiz. Olması gereken yere bir türlü gelemiyoruz. Bizim çok ciddi bir
şekilde dayanışmayı öne çıkarmamız lazım” dedi.
Dayanışma vurgusu
Hikayenin tılsımından bahseden Soyer, “Nasıl olacak da biz
tarımı turizmi kesişme noktasında itici güç olarak kullanabileceğiz? Sayın
Fatma Şahin çok güzel bir örnek vermişti açılışta; ekonomiyi ekolojiyle
buluşturamayan kaybedecek diye. Tam da böyle... Bizim ekonomi ile ekoloji
arasındaki çatışmayı ortadan kaldırmamız lazım. Bu bizim kadim kültürümüzde
var. Üreticimiz, çiftçimiz köylümüz tohum serperken der ki 'kurda, kuşa,
aşa'... Bu aslında bir matematik formüldür. İki doğaya bir aşa... Eğer biz
içinde yaşadığımız bu olağanüstü cenneti 'iki doğaya bir aşa' formülü ile
sürdürmezsek o doğa bize ihanet edecek. O kadim kültür bizi bırakacak. ‘Kurda,
kuşa, aşa’ yani ‘iki doğaya bir aşa’ diyerek devam etmek zorundayız. Kadim
kültürümüzün zenginliğini, gücünü gün ışığına çıkartmak ve onu geleceğe taşımak
mecburiyetindeyiz. Ne zaman ki o geçmişi unutacak bir hızla devam ediyoruz
hayatımıza, o zaman olağanüstü mirastan da mahrum kalıyoruz. Köksüz bir hikaye
asla gelecek bulamıyor. Bir yandan o kültüre sahip çıkıp onu parlatacağız, bir
yandan da bunu günün teknolojisiyle dijital teknolojilerle, yaratıcı
endüstrilerle buluşturacağız. İleriye taşıyacağız. Sırrı da dayanışma içinde
olmak” diye konuştu.