Osmanlı topraklarına yüzyıllar önce gelen
Avrupalıların son temsilcileri, dünyada benzeri olmayan Levanten kültürünü
tiyatro sahnesinde, kitaplarda, sofralarda ve yeşil sahalarda yaşatmaya
çalışıyor.
Tarihi kaynaklara göre, İngiliz, Fransız, İtalyanların
çoğunluğunu oluşturduğu Avrupalılar, özellikle Tanzimat'tan sonra ticaret
yapmak için Osmanlı topraklarına gelmeye başladı.
"Güneşin doğuşu" anlamına gelen
Fransızcadaki "Lever" kelimesinden türemiş "Levant" yani
"Doğulu" olarak anılan yüzlerce, binlerce aile, kimi tarihçilere göre
1500'lü kimi tarihçilere göre de 1700'lü yıllardan itibaren yoğun olarak
geldikleri İstanbul, İzmir gibi şehirlerde Türk insanıyla kültür alışverişinde
bulundu.
Özellikle de İzmir'de sayıları hızla artan
Levantenler, sadece ticari anlaşmalar yapmakla kalmadı, Anadolu'da ilk kez
tiyatro sahnesine çıktı, ilk futbol takımını oluşturdu, tenis oynadı, dostluk
bağları kurdu, hatta bazıları yaşadıkları köşkleri İzmir'i Yunan işgalinden
kurtaran Mustafa Kemal ile ordusunun kullanımına sundu.
Doğuda "Batılı", Batıda ise
"Doğulu" olarak tanınan, kimilerine göre "arada kalan"
Levantenler, mimari, sanat, spor ve ticarette bir kültür sentezinin yaşayan
örnekleri haline geldi.
Genç kuşak İzmirli Levantenlerin 21. yüzyılda artık
Türklerle evlenmeyi tercih etmesi ya da yaşamak için farklı ülkeleri seçmesi
ise bir dönem on binlerle anılan nüfuslarının azalmasına neden oldu.
Farklı aksanlarıyla Türkçe konuşan ama en az 3-4 dil
bilen, dini ayinlerini kilisede gerçekleştirdikten sonra Türk dostlarıyla
buluşan, Avrupa'nın yemeklerini Anadolu'ya uyarlayan İzmir'deki Levantenlerin
sayısı da 300'ün altına düştü.
Türkiye'nin bir rengini kaybetmesini istemeyen son Levantenler de kültürlerini gelecek nesillere aktarmak için tiyatro yapmaya, futbol oynamaya, kitaplar yazmaya, "bu topraklarda yüzyıllardır yaşadıklarını" anlatmaya devam ediyor.
"Kendimi başka yerde göremiyorum"
İzmir Levantenleri Derneğinin başkanlığını yapan 80
yaşındaki İtalyan kökenli Peter Papi açıklamada, derneği, bir araya gelmek,
eski günleri yad etmek ve çocuklarına Levanten alışkanlıklarını aktarabilmek
için kurduklarını söyledi.
Papi, yaşama veda eden Levantenlerin ellerindeki
tarihi belgeleri, fotoğrafları da dernekte sakladıklarını ancak bu mirası
devralma konusunda gençlerin çok istekli olmadığını vurguladı.
İstanbul, İskenderun, Mersin gibi kentlerde de az
sayıda Levanten yaşadığına değinen Papi, şöyle konuştu:
"Levantenler mi İzmir'i seçti, İzmir mi
Levantenleri seçti bilmiyorum. Birbirlerini seçtiler sanırım. Böylece ikisi de
memnundu. Osmanlı zamanında İzmir yurt dışından gelenlerin rahat edebileceği,
meramını anlatabileceği bir yerdi. Doğunun batıya açıldığı kapıydı. Kendimi
İzmirli olarak görüyorum. Büyük bir yayınevinin temsilciliğini yaptım.
İtalya'da, İngiltere'de, Amerika'da yaşadım hala da yaşayabilirim ama ben
İzmir'i seviyorum çünkü yüzmeyi bu sokağın sonundaki sahilden denize atlayarak
öğrendim. Kordon'da körfezin dibindeki çağanozla beslenen çipurayı yedim.
Kendimi başka yerde göremiyorum."
"İtalyan'ım diyemem"
İzmir Amatör Levanten Tiyatrosu kurucularından İtalyan
kökenli 65 yaşındaki Ugo Braggiotti ise Fransızca orijinal eserleri okuyan
Levantenlerin İzmir'de tiyatronun temellerini attığını dile getirdi.
Levanten olduğu için Türkiye'de hiç sıkıntı yaşamadığını, insanların kendisine sempatiyle yaklaştığını vurgulayan Braggiotti, "Aslında biz Türk'üz. Ben Türkiye'de doğdum. Bana İtalyan kültürü de verildi, evde İtalyan kültürü de yaşatıldı. Bana 'İtalyan mısın' dersen, ben kesinlikle 'evet' diyemem çünkü yüzde 50 tarafın belki daha fazlası Türk. Tam Türk de değilim, eklentilerim var." diye konuştu.
"Çocuklarımının Türk'ten hiç farkı yok"
İngiliz baba ve İtalyan annenin kızı olarak 76 yıl
önce İzmir'de dünyaya gelen Margery Braggiotti, ömrü boyunca kendini doğduğu
topraklarda hiç yabancı hissetmediğini, çocuklarının da "Koyu Türk"
olarak yetiştiğini anlattı.
"Nereli olduğumu sorarsanız 'İzmirliyim' derim.
İzmir madem ki Türkiye'de ben de Türk'üm. İzmir'in dışında kendimi ne
hissediyorum, bilmiyorum. İstanbul'da yabancıyım mesela." ifadelerini
kullanan Braggiotti, şöyle devam etti:
"Benim çocuklarımın Türk'ten hiç farkı yok.
Çocuğum yılbaşında Floransa'da Türk bayrağı ile sokaklardaydı. Ona neden
yaptığını söylediğimde 'Bilsinler ki Türkiye var' cevabını verdi. Ben de
İzmir'e hastayım, o başka. Burada büyüdük, taşını biliyoruz. Türk insanları çok
severim; bayrağını, Atatürk'ü sever, ailesiyle ilgilenirim. 76 yaşındayım, bana
çok iyi Türkçe konuştuğumu söylüyorlar. Haklılar ama gücüme gidiyor. Çünkü
benim ailem buraya 1830'larda geldi. Herkes bilmez belki ama ben İzmir'i ezbere
bilirim."
Gina Carla Maria Ersan da artık Levanten kültürünün
son bulacağını düşündüğünü belirtti.
Adı nedeniyle Türk olduğunu anlatmakta zaman zaman
güçlük çektiğini, Levantenlerin genelde çift vatandaşlığa sahip olduğunu ancak
kendi ailesinin Türkiye'de yaşamaktan çok mutlu olduğu için anavatanlarının
vatandaşlığını alma zahmetine bile katlanmadığını belirten Ersan, "Ben
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım, çok da mutluyum. Ben kendi şehrime, buralara
aşığım. Bırakın şehir değiştirmeyi, mahallemi bile değiştirmek istemem."
dedi.
Fransız bir baba ile İtalyan annenin çocuğu olarak İzmir'de dünyaya gelen ve bugün ailesinin ihracat şirketini yöneten Giyom Pagy ise ailesinin 9. kuşak Levanten temsilcisi olduğunu anlattı.
Levanten mutfağı
İngrid Braggiotti ise Türkiye'de mozaiğin bir parçası
olmaktan gurur duyduğunu söyledi.
"Mutfak Tarihinin Levanten Tarifleri" adlı
kitabı Lotte Filippucci Romano, Maria Elisa Capaccioli Sponza ve Aude Giraud
Ragusin ile birlikte 3 yılda yazdıklarını anlatan Braggiotti, "Bazı
yemeklerimiz 400-500 yıllık. Anneannelerimiz, onların anneleri Latince
harflerle Rumca tarifler bırakmış. Büyük zenginlik, kaybolup gitmesin."
dedi.
Avrupa'dan taşıdıkları yemek kültürünün, bazı
malzemelerin Anadolu'da eksik olması nedeniyle değiştiğini ve farklı
lezzetlerin, sıra dışı bir karışımın ortaya çıktığını vurgulayan Braggiotti,
"keftedhes", "brizolakya pane", "pita" gibi
lezzetleri gelecek kuşaklara bırakacaklarını dile getirdi.
"Dinle ilgili hiçbir baskı yaşamadık"
İtalyan kökenli iş insanı Giuliano Gloghini de Anadolu
topraklarında yaşadıklarını ve futbol maceralarını anlattı.
Dini inanç konusunda hiçbir zaman zorlukla karşılaşmadıklarını vurgulayan Gloghini, "Hiçbir zaman dinle ilgili bir baskı veya kısıtlama gerçekten yaşamadık. Bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim." diye konuştu.
En eğlenceli miras futbol
Futbolu Anadolu topraklarına getirenlerin Levantenler
olduğunu ifade eden Gloghini, şu bilgileri verdi:
"Giraud ve Whittal aileleri burada futbolu ilk oynayan
aileler. Güzel ve sevilen bir spordu, sonra yayıldı. Futbolun bizler için önemi
büyük. Benim dedem de futbol oynadı, babam da ben de. Levanten ruhunu futbolda
yaşatmaya çalışıyoruz."
İzmir'de 1910'lu yıllarda kurulan ilk Levanten futbol
takımının adını İtalyan halk kahramanı Garibaldi'den aldığını aktaran Gloghini,
Altay'a 10-0 mağlup olan takımın İtalyan Konsolosluğu emriyle kapatıldığını
ifade etti.
Futbol maceralarının farklı takım isimleriyle
sürdüğünü dile getiren Gloghini, ses getiren Edwin ve Joe Clarke gibi Levanten
oyuncuların Türk takımlarında özellikle de Altay'da top koşturduğunu
hatırlattı.
Gloghini, kendisinin masterler düzeyinde Azzurri
Futbol Takımı'nda hala futbol oynadığını, gençlerin de Levant United adlı bir
takımda oynadığını ancak sayıları azaldığı için takımlarının sadece
Levantenlerden oluşmadığını dile getirdi.
Köşkleri karargah olarak kullanılmış
Brian Giraud ise Fransız İhtilali'nden önce atalarının
İzmir'e geldiğini ve ticaretle uğraştığını anlattı.
Bornova'da bulunan kendilerine ait köşkün, Kurtuluş
Savaşı sırasında Türk ordusunun karargahlarından biri olarak olarak
kullanıldığını kaydeden Griaud, şöyle konuştu:
"Bu ev, Türk ordusunun üst düzey komutanları tarafından karargah olarak kullanılmış. O dönem kıdemli insanların köşkün önünde çekilmiş fotoğrafları var. Atatürk'ün arka balkonda yürüdüğüne ilişkin görüntüler var. Bu eve gelip gitmiş. O dönemde kimin kullandığını bilmiyorum ama ordu tarafından kullanılmış. Açıkçası ben de kimlerin o dönemde burada kaldığını bilmek isterim."
Levanten evleri şimdi SİT statüsünde
Araştırmacı tarihçi yazar Altan Altın, Levantenlerin
1700'lü yılların başından itibaren Bornova'ya yerleşmeye başladığını ve
köşklerde yaşadıklarını aktardı.
Yüzlerce yıllık estetiği yansıtan bu köşklerin her
birinin SİT statüsünde olduğunu ve yıkılmasının söz konusu olamayacağını dile
getiren Altın, şunları kaydetti:
"Bu evler, Kurtuluş Savaşı'na da tanıklık etmişler. 13 Eylül'de başlayan İzmir yangınının neden olduğu olumsuzluk nedeniyle ordunun komuta kademesi kararlarını bu köşklerde almış, bazıları karargah olarak kullanılmış. Levantenlerin o dönem kimi desteklediğini kesin çizgilerle ayırmak zor. Bazı Levanten dostlarımız sempatisini başka tarafa kullanmış. Pek çok Levanten İzmir'i Yunan işgalinden kurtaran Mustafa Kemal Atatürk'ün ordusuna destek vermiş en azından sempati duymuşlar. Köşklerinde, evlerinde Türk komutanlarını ağırlamışlar."
Hepinizi cok seviyoruz ve seveceğiz sizleri has Izmirli olmiyan bilemez nede algılayamaz
Zenginlik kattıkları bir gerçek.
Alsancakta buyudum. Ailecek birçok Lavanten ve musevi arkadaş ve dostum oldu. Hepsini çok severim. Bizden daha fazla bu vatani severler adetlerimize saygi gosterirler. Bayramlarda kapimizi ilk onlar çalar tebrik ederlerdi.Braggiottilerden çok tanidigim var. Nadia B. Cocukluk okul ve sira arkadaşim. Ailesi ve o dunya tstlisidir.❤❤❤❤❤❤
İyi dostlarım var.levantenler en iyi gönüllü turizm elçisidirler.onlar değişik batı ülkelerinden gelmiş, kültürleri ile gelen bu insanları yakından tanımak insana çok şey kazandırır.renkli insanladır.bu ülkenin zenginliği olduğunu biliyorum. S
"...ben kesinlikle 'evet' diyemem çünkü yüzde 50 tarafın belki daha fazlası Türk. Tam Türk de değilim, eklentilerim var." Yok öyle bir şey... Anadolu Türk halkı içinde eklentileri olmayan çok az. Bizler için bu kişiler tam anlamıyla öz be öz Türk. Bu topraklara atalarını gömmüş, çocuklarını bu topraklardan beslemiş herkes, bizim toplumumuzun doğal bir parçasıdır. Kendilerini farklı hissettirmeye çalışan veya söyleyenlere de izin vermesinler. (Bir hata başka bir hata ile düzeltilmez...)