Medicana International İstanbul Hastanesi Genel Cerrahi
Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Çipe, sanılanın aksine kolon ve rektum kanserlerinin
sadece yüzde 5 kadarının genetik, yani ailesel geçişli olduğunu belirterek,
"Geri kalanlar çevresel faktörlerle ilişkilidir. En önemli çevresel faktör
ise diyettir. Yanlış yapılan diyetler kolon kanseri riskini arttırıyor."
ifadelerini kullandı.
Çipe, yaptığı yazılı açıklamada, yanlış yapılan diyetler,
genetik faktörler ve kolon kanserine yol açan nedenlere ilişkin
değerlendirmelerde bulundu.
Kolon ve rektum kanserlerinin gelişmiş ülkelerde ikinci en
sık ve sindirim sisteminde de en sık görülen kanser türü olduğuna dikkati çeken
Çipe, her 50 kişiden birinin yaşamı boyunca kolorektal kanser olduğunu
bildirdi.
Sanılanın aksine kolon ve rektum kanserlerinin yüzde 5
kadarının genetik, geri kalanların ise çevresel faktörlerle ilişkili olduğunu
aktaran Çipe, "Geri kalanlar çevresel faktörlerle ilişkilidir. En önemli
çevresel faktör ise diyettir. Yanlış yapılan diyetler kolon kanseri riskini
arttırıyor. Meyve ve sebze ağırlıklı beslenmenin kolon ve rektum kanserlerine
karşı koruyucu olduğu gösterilmiştir. Bu etkiler keratenoidler, folat, fonol ve
flavonoidler gibi antikanserojenler aracılığı ile olmaktadır. Kırmızı et
tüketimi ise kolon kanserine yakalanma riskini arttırmaktadır."
ifadelerini kullandı.
"Obez kişilerde risk 2 kat artar"
Prof. Dr. Gökhan Çipe, düzenli olarak yapılan ve bir ömre
yayılmış, yürüyüş, koşma, yüzme gibi düzenli fiziksel aktivitelerin kolon
kanserine yakalanma riskini azalttığını belirterek, "Obezite; meme
kanseri, prostat kanserinde olduğu gibi kolon ve rektum kanserleri için de risk
faktörüdür. Vücut kitle indeksi arttıkça kolonda kanser öncüsü olan poliplerin
oluşma sıklığı artmaktadır. Obez kişilerde genel olarak kolon kanseri riski 2
kat artmış kabul edilmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
Aspirinin uzun süreli ve düzenli kullanımının kolon
kanserine yakalanma riskini azalttığının görüldüğünü aktaran Çipe, şunları
kaydetti:
"Kolon ve rektum kanserleri hemen her zaman poliplerden
gelişir. Dolayısıyla polip halinde saptandığında tedavi edilirse kansere
dönüşmeden önlenebilir. Bu nedenle kolorektal kanserlerin önlenmesinde tarama
yöntemleri çok önemlidir. Günümüzde altın standart tarama yöntemi
kolonoskopidir. Amerikan Kolorektal Cerrahlar Cemiyeti, kolonoskopi ile
taramanın 45 yaşında başlamasını önermektedir. Birinci derece akrabasında kolon
ve rektum kanseri olan kişilerde ise bu tarama daha erken yapılmalıdır.
Tarama yöntemleri ile polip aşamasında yakalanamayan, kansere dönüşmüş olgularda ise tedavi yöntemi cerrahidir. Günümüzde kolon ve rektum kanserinin cerrahisi laparoskopik (kapalı) yöntemle de güvenle yapılmaktadır. Laparoskopik yöntemin avantajları; daha küçük yara, daha az ağrı, daha erken taburculuk ve erken işe başlamadır."