Çiğdem CANPOLAT / ÖNCÜŞEHİR – Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi için İzmir’de bir araya geldi. Buluşmaya İYİ Parti'yi temsilen ise Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özlale katıldı.
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde yapılan buluşmada Türkiye’nin yeni yüzyılında izlenecek yol haritası paylaşıldı.
KILIÇDAROĞLU: İŞİMİZİN ÇOK KOLAY OLDUĞUNU KİMSE DÜŞÜNMESİN
“Türkiye’nin ikinci yüzyılı birlikte inşa edeceğiz” diyerek sözlerine başlayan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “İşimizin çok kolay olduğunu kimse düşünmesin. Birinci yüzyılın kongresinde de o dönemin liderlerinin işinin kolay olmadığını bilmiyorlar. Güzel yaşanabilir barış içinde kalkına ve büyüyen bir Türkiye. Hepimizi idealinde olan Türkiye. Zor zamanlardan geçtiğimizi farkındayız. MKA ben hep iki temel ilkeyle anarım; siyasi bağımsızlık. Kendi sözleriyle özgürlük e bağımsızlık benim karakterimdir der. İkinci olarak da ekonomik bağımsızlık. Öyle bir sistem öyle bir düzen kuralım ki kim iktidara gelirse gelsin bu krizlerle Türkiye karşı karşıya kalmasın. 4 ayaklı bir stratejiden söz edeceğiz. Binci ayak güçlü bir demokrasi, güçlü bir parlamenter sistem. 6 lider bir araya getiren temel felsefede demokrasi yatıyor. Dünyaya baktığınızda kişi başlına gelirin en yüksek olduğu ülkelerde demokrasi vardır. Biz de demokrasimizi geliştirmek zorundayız. Özgürlüğün olmadığı yerde demokrasi olmaz. Bunun alt yapısının sağlanması gerekiyor. Her gücün mutlaka denetlenebilir olmadır. Denetlenemez güç demokraside yoktur. Siyaset kurumunun halkına hesap vermesi gerekiyor. İktidar sahipleri halka hesap veremiyorsa orada demokrasi yoktur. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçerken Millet İttifakı olarak ulusal vergi konseyi kuracağız dedik. 85 milyonun toplana vergilerin nereye harcandığını bu komisyon toplanacak, bir rapora bağlanıp Resmi Gazete’de yayınlanacak. Bunun taahhüdünü yaptık. Siyaset kurumunun lekelenmemesi lazım, temiz kalması lazım. Bu konuda da irade ortaya koyduk. Siyaset etik kanunu çıkacağız dedik siyaset ahlak zemininde yürürse birçok sorun çözülmüş olur. TBMM’de Plan ve Bütçe Komisyonu dışında kesin hesap kuracağız dedik. Bir yıl önceki bütçenin kaynaklarının nereye harcandığının hesabını verelim diye. Kesin hesap komisyonu ana muhalefet partisinden olacak dedik. Nasıl bir Türkiye hayal ettiğimizi ayakları yere basan harcanan her kuruşun hesabını verildiği medyanın özgür olduğu bir Türkiye hayal ediyoruz” dedi.
“GÜÇLÜ BİR SOSYAL DEVLET İNŞA EDECEĞİZ”
Türkiye’nin üretmesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, “Her alanda hem de. Sanayiden tarıma, kültürden hayatın her alanına kadar üreten bir Türkiye. Üreten Türkiye güçlü Türkiye’dir. Kaynaklarınız ovalarınız dağlarınızı var ama üretimden kopartılıyor. Herkes üretecek. Herkesin ürettiği Türkiye güçlü bir Türkiye’dir, dışarıya el avuç açmaz. Komşularına her türlü yardımı yapabilecek bir Türkiye’dir. Hangi ülke bilgi üretirse o ülke kalkınır. Bilgiyi üniversite öğretiriz. Bizim iktidarımızda üniversitelerde her tülü düşünce özgüre karşılanacak. Hiç kimse faklı düşündü diye atılmayacak. Üniversiteler bilgi yuvası olacak. Güçlü bir sosyal devlet inşa edeceğiz. Edemezsiniz istediğiniz kadar üretin; halkça bölüşmezseniz orada huzur olmaz, berekette olmaz. Huzurun olması yaratılan kaynağın halkça bölüşülmesine bağlıdır. Hiç bir çocuğun aç girmediği Türkiye’yi yeniden inşa edeceği. Herkesin devletin altında güvende hissedeceği Türkiye inşa edeceğiz. Türkiye’de sosyal devlet yara almış durumda. Alt gelir gruplarından üst gelir gurubuna milyarlarca dolar para aktarılıyor. Bunu düzeltmek bize nasip olacak” şeklinde konuştu.
“SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN KEMİK ANAHTARI DEVLETTE LİYAKATTİR”
Sürdürülebilirliğin öneminden bahseden Kılıçdaroğlu, “Demokrasiyi getirdiniz, ürettiniz, sosyal devleti inşa ettiniz ama durduğunuz andan itibaren geri giderseniz. Dünya hızlıca geliyoruz. Bu değişime ayak uydurmak zorundasınız. Sürdürülebilirliğin kemik anahtarı devlette liyakattir. Değişime, dönüşüme, atılıma öncülük yapan Türkiye’yi gerektiğinde de dünyaya öncülük yapan Türkiye’yi inşa etmek istiyoruz. Devletin kurumları, kurumlarında kendi kültürü vardır. O kültürler sıcak siyasetin müdahale edemeyeceği kadar şekil alır. Merkez Bankası gibi... O kültürler devlet dediğiniz kurumu güçlü hale getiriri. Sürdürülebilirliğin temel anahtarlarından biri eğitimdir. Eğitimin yeniliğe, merak duyguna açık olmalıdır. Biz eğitim sisteminde de köklü değişiklikler yapacağız. Çocuklar neyi merak ediyorsa araştıracağız, onları özgür bırakacağız. Bu sürdürülebilirlik liyakatle beraber temel anahtarlarından biridir” diye konuştu.
BABACAN: NE KADAR LİYAKAT O KADAR EKONOMİ
Ülkenin orta gelir tuzağından geçtiğini belirten DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, “Son 20 yıldan ders almamız gereken bir kaç grafiğimiz var. Birincisinde enflasyon oranları var; 34 yıllık 3 haneli enflasyondan sonra tek haneye iniyor. Son yıllarda tekrar alıyor başını gidiyor. Milli gelirimiz 3 bin küsür dolarlarla başlıyor, 2013 yıllarında zirveye ulaşıyor ve sonra tekrar düşüşe geçiyor. Şeffaflık endeksi… Türkiye uluslararası şeffaflık örgütün, yani tersinden yolsuzluk algı endeksinde kötü bir yoldan başlıyor bir zirve yapıyor sonra aşağıya düşüyor. Bu 3 grafik siz enflasyonu öngörülebilir hale getirdiğiniz ekonomik büyüme geliyor. Şeffaflık ne kadar yükselirse ekonomi o kadar iyi oluyor şeffaflık azalttığında ülke fakirleşiyor. Ekonomi için olmazsa olmaz en önemli iki kavram var; hukuk ve eğitim. Bu zirvede olduğu yıllarda bundan bahsediyordum. 2013’te benim en son katıldığım İzmir İktisat Kongresi’nin 90. yılında kürsüde konuşma yaptım; 2023’e hedef koyduk, 2 trilyondu toplam ama eğer eğitimde ve hukukta gerekenleri yapmazsak bu ülke orta gelir tuzağına düşer demiştim. Ve malesef düştük. Ülke bir orta gelir tuzağında. Fakat bu tuzaktan çıkış mümkün. Endişe mahal yok. Doğruları yaptığınız sürece Türkiye bu tuzağı kırıp atar, yüksel gelirli ülkeler arasına girer. Ne kadar çok demokrasi o kadar ekonomi. Ne kadar adalet o kadar ekonomi. Ne kadar liyakat o kadar ekonomi. Ne kadar eğitim o kadar ekonomi. Dünya bugün çok net bir ayrıma giriyor. Bu ülkenin sorunlarının çözümü hukuktan adaletten, eşitlikten geçiyor. Siz hukuk bir kağıt parçasıdır derseniz bu memleketi düştüğü çukurdan kurtaramazsınız. En önemlisi de beka diye ülkeye korku pompalayan yönetim, ülkeyi beka sorunların tam da ortasına düşürmüştür. Son 2 yılda milli gelirden alınan gelir 2020’de yüzde 37’ken yüzde 25’e düşürmüş. Sermayenin aldığı payı yükselmiş. Sermaye demek varlığı olan demek. Varlığı olanın milli gelirden aldığı pay yükselmiş aylık maşla geçinen aldığı milli gelir düşmüş. Orta gelir vatandaşımız çökmüş” dedi.
“DEMOKRASİ TARİHİ YAZIYORUZ”
6 parti olarak demokrasi tarihi yazdıklarını söyleyen Babacan, “DEVA Partisi olarak 3 yıl önce partimizin kurduğumuz en önemli çalışma ülkenin yarınlar ile ilgili çalışma oldu. 22 alanda neler yapması gerektiğiyle ilgili binlerce sayfa çalışma yaptık. Hepsi gerçekçi, uygulanabilir. 6 parti olarak bir araya gelerek cumhuriyet tarihinde yapılmamış işi başardık; ortak politikalar mutabakat metnini hazırladık. Tarihimizde böyle bir şey yok. 6 tane birbirinden farklı ülke ülkenin yarınlar için buluştu, anayasa çalışmamızı bitirdik, hükümetten bir ses yok. Eğitimden hukuktan her alanda hazırız. Hiçbir siyasi partinin olmadığı kadar biz bu ülkeyi yönetmeye hazırız. Gerçekten önemli bir eşikteyiz. Tüm bu çalışmalarında nereden başlamamız gerekiyor diye sorsanız benim cevabım; özgürlükler olur. İfade, basın özgürlüğü. Bunu yapmak ilk 90 dakika. Sayın Cumhurbaşkanımız yenim töreninden sonra bir konuşma yapar, 3 cümle önereceğim kendisine. En basın mensupları düşünürler yazarlarımız şöyle derin bir nefes alın, artık özgürsünüz. Yargının bağımsızlık için savcılara, hakimlere artık rahat olun, vicdanlarınızın sesini dinleyin kararlarınız alın. Endişeye mahal yok. Biz millet olarak 1921’de Kurtuluş Savaşı’nı hukukun üstünlüğü ilke taçlandırmış biriyiz. Savaş devam ederken meclisin devam ettiği bir gelenekten geliyoruz. Daha zor şartlarda cumhuriyeti biz kurduk. Bunları yine yapacağız. Bütün krizleri hepsinin en hızlı çözecek takım burada, hazırız. Bu enkazı hep beraber kaldıracağız. Nasıl depremde ilk 1-2 gün milletin kendisi o enkazı kaldırdıysa bu enkazı da milletimizin kendisi kaldıracak. Kimsenin endişesi olmasın. Gerçekten bir demokrasi tarihi yazıyoruz. Kitaplarda okutulacak başarıyı tuğla tuğla örüyoruz” ifadelerini kullandı.
UYSAL: CUMHURİYETİN FETRET DÖNEMİ OLARAK TARİHE GEÇECEK
Kongrenin yeni bir atılım için başlangıç olmasını umduğunu dile getiren Demokrat Parti Lideri Gültekin Uysal, “Bir tarihi kongreyi gerçekleştiriyoruz. Aslında bu tür kongrelerin bir muhasebe yapmak açsından çok değerli buluyorum. Yüzyıllık bir muhasebeyi yapmak mecburiyetindeyiz. Başta Aziz Atatürk ve tüm delegasyonun kararları bir mücadelenin sonucuydu. İzmir İktisat Kongresi’nden yüzyıl bir ay sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından organize edilen kongrenin yüzyıl önce olduğu gibi yeni bir atılım için başlangıç olmasını temenni ediyorum. İki asırlık modernleşme çizgisi içerisinde hangi tarihi eşikte yeni bir boyut ve derinlik katmak gerekiyorsa, devlet adamları onun gereğini yapmıştır. Büyük Atatürk de yüzyıl nefes almamızı sağlayan şartları ortaya koymuştur. Vatandaşlarımızın birliğini teminat altına almak için karnı tok sırtı pek insanları bu birlikteliğin arkasına koymak için üreten Türkiye diyerek bunun gereğini yapmışız. Çok önemli mesafeler almışız. Yarınlarda imparatorluk tarihinde fetret dönemi olarak tarihe geçmiş bir dönemi, yarınlarda cumhuriyet tarihi yazılırken de cumhuriyetin fetret dönemi olarak tarihe geçecek bir dönemi sonlandırmak için bu kürsüde ifade ediyoruz. Tarihi geriye doğru akıtamazsınız. Gerçekleri isteseniz de değiştiremezsiniz. Bu ülkenin kırk kanaatle inşa ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını ulusallığını yıkmaya çalışsanız da milletini emin olsun ki yarınlara hep beraber taşıyacağız. Büyük milletlerin tarihinde, tarihi bir vesika vardır. Bir kez başaranlar, bir kez daha başaracaktır. İşte bunun için varız” şeklinde konuştu.
“UMUDU DAHA DA BÜYÜTMEK MECBURİYETİNDEYİZ”
Umudu yeşertmek için mücadele ettiklerini ifade eden Uysal, “Atatürk’ün bize kazandırdığı zamanın sonuna geldik. İkinci yüzyılın başında yeniden büyük bir iradeyle beraber farklı siyasi partiler olarak milletimizi umudunu yeşertmek için mücadele veriyoruz. Burada yeşeren umudu daha da büyütmek mecburiyetindeyiz. 14 Mayıs 2014 Mayıs 1950’de Türk demokrasisinin belki de en büyük sermayesi haline gelmiş kavgasız dövüşsüz iktidarı değiştirebilme tecrübesini ortaya koymuş Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti birlikteliğini bugün yeniden anlamlandırmak için irade koyduk. Bu iradeyi yeniden 14 Mayıs 2023’te yeniden milletin kendi kaderine hakim olacağı gün olarak ifade etmek istiyoruz. Bir tarihi muhasebeye imkan veren İktisat Kongresi’nde bulunmaktan onur duyuyorum. Bu süreçte güçlendirilmiş parlamenter sistem ve mutabakat metniyle bu büyük kongrede çıkacak fikirlerin buluşacağını biliyorum. Yarınki Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde bu büyük ülkeyi tüm genel başkanlarla yarınlara taşıyacağız” ifadelerini kullandı.
DAVUTOĞLU: İZMİR BİZİM MİLLETİMİZİN UFUK ŞEHRİDİR
İzmir’in milletin ufuk şehri olduğunu belirten Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, “Büyükşehir Belediye başkanımızı tebrik ediyorum. Çok güzel bir ortamda bizi çok güzel bir şekilde bir araya getirdiler. Neden İzmir, neden iktisat kongresi? İzmir ile ilgili çok farklı konuları konuştuğumuzu bilirler. İzmir bizim milletimizin ufuk şehir. Bütün iktisat tarihimizin en merkezi yeridir İzmir. Dünyadan büyük değişimler yaşandı. Modern iktisat 4 büyük değişimi yaşarken, Osmanlı Devleti Selçuklu birikimi üzerinden ipek yolunun denetimini almış geleneksel ekonominin en muktedir gücüne sahipti” şeklinde konuştu.
“BİZ BU NESİLLERİN ÖNÜNÜ KAPATMAK İSTEYENLERİN AKSİNE…”
İzmir'in tarihteki önemine dikkat çeken Davutoğlu, "İzmir'de ilk konsolosluk Fransa konsolosluğuydu. Bütün seyyahlar 16 farklı ülkenin konsolosluğunun İzmir'de olduğunu kaydettiler. 1986'da ilk telgraf hattı İzmir Menemen'de döşendi ve ilk tren hattı yine İzmir'de düzenlendi. İzmir'in kurtuluşundan 5 ay sonra hakimiyeti milliye için İzmir İktisat kongresi toparlandı. Cumhuriyetin kurucu iradesi biliyordu ki iktisat özgürleşmeden, cumhuriyeti ilan etmenin ekonomik temeli olamazdı. İstiklal savaşını noktalamanın da temeli olamazdı. Şimdi yeni bir eşikteyiz. Dördüncü büyük dönüşümün içindeyiz. İleride bu tarihi yapacaklar bizim 1'nci iktisat kongresini andığımız gibi güzel bir hatıra olarak anlamlılar. Türkiye'nin her siyasi düşüncesi bir masa etrafından toplandı ve hakimiyeti milliye için hakimiyeti iktisadi kararı aldılar demeliler. Sanayi devriminden çok daha derin izler bırakan ve çabuk hareket ederek büyük bir dönüşüm içindeyiz. Bizim dedelerimizin sanayi devrimi yanlış yorumlaması gibi kaçıracağız. Bu dönüşümünü ya da işte bugün diyerek bu nesillerin önünü açacağız. Biz bu nesillerin önünü kapatmak isteyenlerin aksine önlerini açmak için 6 siyasi parti bir araya geldik. 6'lı masa 200 yıllık modernleşme tarihimizin en büyük toplumsal barış projesidir. Mutlaka başarılı olacağız" dedi.
“MAL VARLIKLARI HAZİNEYE AKTARILSIN”
Mal varlıkların açıklanmasının altını çizen Davutoğlu, "İnşallah Cumhurbaşkanımız Kılıçdaroğlu 4 ayaktan bahsetti. Ben bunu açarak 8 ilke demek istiyorum buna. Dünya iktisadı ile bütünleşerek yapacağız. İktisadın iklim... Çöl iklimde gül ağacı yetişmez. İktisadın ikilim hukuk ve ahlaktır. Bunların egemen olmadığı ortamda en doğru iktisat politikalarını uygularsanız bugün yaşananlar ortaya çıkar. Bu metnimizin ruhu siyasi ahlaktır. Çünkü eğer hesap vermeye hazır olmayan yönetim ülkeyi yönetiyorsa bilin ki otoritelik kaçınılmazdır. Mutabakat metnimize ve 6 lidere güvenerek çağrıda bulunuyorum. Tüm siyasiler mal varlığı beyanında bulunmalıdırlar. Görev yaptıkları süreçte kendi gelirleri ile sahip olduğu mal arasında izah edilemeyecek artık varsa bu artış hazineye intikal ettirilmeli ve gazi, şehit yakınlarına engellilere verilmelidir. Kimin nerede malı mülkü varsa, kimin yakınlarının üzerinde malı varsa açıklanmalıdır. Ben bu çağrıyı ilk önce kendi üzerimden yaptım. Kimse merak etmesin, siyasi ahlak kanunu mutlak çıkacak. Bu ülkede bir daha kimse sahip olduğu pozisyondan kaynaklı mal ve mülkünü arttırmayacak" dedi
“ŞİMDİ BELEDİYE BAŞKANI İLE İMAR MÜDÜRÜNÜ BİRLİKTE TUTUKLADILAR”
İmar konusuna dikkat çeken Davutoğlu, "Deprem bölgeleri gezdik 6'lı masa liderlerimiz ile. Topraklar savaşarak rant elde etmeye çalışan inşaat anlayışı. Biz topraktan geldik toprağa gideceğiz. Şanlıurfa'da dere yataklarına bina yaparsanız, İstanbul’da rant alanlarına dayandırırsanız, ekoloji ile ekonomi dengesini bozarsınız. Ulusal ve yerel imar yaslarını nelere mal olduğunu bildiğim için imar baronları beraber çalıştığı çete ile harekete geçtiler. Yerel imar baronlarına karşı bu azizi vatanının her bir karşını yeniden imar etmeliyiz. Alelacele bina yaparak değil. İmar yasası getireceğiz dediğimizde bir ilçe başkanı bile bulamazsınız demişlerdi. Nurdağı'nda buldular. Şimdi belediye başkanlarını ve imar müdürlerini birlikte tutukladılar. Gençler hiç merak etmeyin, 2016'da almayı taahhüt ettiğimiz AB serbest vize uygulamasını en kısa sürede hayata geçireceğiz. AB gümrük müzakeresini genişleterek bugünkü ihtiyaçlara uygun hale getirmemiz lazım. 15 Mayıs'tan itibaren kurumsal seferberlik yeniden sağlanacaktır. Bugün Türkiye'de fakir toplumlardan küçük zümreye servet transferi yapılıyor. Bir yerde iş gücünün milli gelirden aldığı pay düşüyorsa orada yoksullaşma vardır. Yoksullaşmaya savaş açacağız ve Türkiye'nin her yerinde insanlar insanca yaşama standardı getireceğiz. Yepyeni bir dünya kuruluyor. Eski alışkanlıklar ile yeni dünyaya uyum sağlayamayız. Bu değişimin önüne geçmek ve öncüsü olmak zorundayız. Ekonomimizi yeni bir zihniyet ile kurmalıyız. 15 Mayıs'Ta yeni bir Cumhurbaşkanı ve kadroları ile yeni bir dönem başlayacak.14 Mayısa kadar hattı siyaset yoktur, sathı siyaset vardır, sathı ise bütün vatandır" dedi.
KARAMOLLAOĞLU: HAVANDA SU DÖVÜYORUZ
Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu, “Tam 100 yıl olmuş, istiklal harbini tamamlamışız. Savaş bitmiş, yaralarını sarmak gibi işlerle uğraşırken bir anda iktisat kongresi yapılmış İzmir'de. İzmir 1'nci iktisat kongresi icra edilmiş. 1'nci İktisat Kongresi'nin maddelerini mutlaka bulup okuyun. Bunları okumakta fayda var. Osmanlı'nın son dönemlerinde bir takım iktisadi faaliyetler başladı ancak bunlar ülkemizi ayağa kaldıracak seviyeye gelmedi. Giyim kuşağımız ile ilgili ne varsa maalesef dışarıdan temin eder hale geldik. İzmir iktisat Kongresi'nden sonrası bunları yayacak radyo TV'de yoktu. Ancak 22nci İktisat Kongresi'nden sonra bunlar biraz daha şekillenme yoluna gitti. Hangi fabrikalar kurulacak, bunları kurmak için hangi finanslar hayata geçirilecek... Benim şahsi görüşüme göre Türkiye'de yapılması gereken işlerden en önemlisi Uçak sanayilerinden biridir. Bu o dönemin en önemli konularından biridir. Ne zaman 1920'de...Biz neredeyiz şimdi? Havanda su dövüyoruz. O kadar uçmayın deniliyor; Ne uçması millet aya, marsa gidiyor. Biz kendi ülkemizde bir yerden başka yere giderken başka ülkelerin imal ettiği uçakları alarak gidebiliyoruz. Maalesef çok kısa bir zaman içinde bu teşebbüsler atıl kalmış" diye konuştu.
“DEVLETİN TEMELİ ADALETE DAYANIR”
Adaletin öneminden bahseden Karamollaoğlu, "O dönemdeki hayal ve ufuk bizde maalesef yok. Kardeşlerimiz genel başkanlarımız güzel ufuklar çizdi ancak biz bugüne kadar bir şey yapmışız. Kendi içimize kapanıp çekişmeler ile uğraşmışız ancak problemlerimizi çözecek adımlar atamamışız. Ülkemizin ayağa kalkması, yaşanabilir ülke haline gelmesi için iktisaden kalkınması şart. Ancak nereden başlayacağız denildiğinde herkes ortak olarak adalet dedi. Bir ülkede adalet olmadan siz hiçbir şey yapamazsınız. Devletin temeli adalete dayanır. Şu an ülkemizin sıkıştığı en büyük kıskaç, ne adalete güven kalkması, ne dürüstlük olması ne de liyakate önem veriliyor... Geçmişten de ders almamız icap eder. Türkiye'de 1920'lerde başlamış olan bir kaç teşebbüs ile ele alınan uçak sanayi başarıya ulaşamadı. Biz bunu anlamak zorundayız. Dünyaya açılırken bir takım ciddi hatalar da yapıldı. Ekonomimizi bütünü ile dışa bağımlı hale getirdik. Erbakan Hocamız Almanya'da gitti doktorasını aldı. Orada kalmasını istediler ancak buraya gelmeyi tercih etti. Motor mühendisiydi kendini, imkanlar kolay sağlanmadı, 3 senede motor imalathanesi kurdu. 30 bin TL'den satılan motor 6 bin TL'ye indi. Ordu mensuplarına, “bu teşebbüsü biraz destekleyin, ihtiyacınızı yerliden karşılayın” denildiğinde askeriyenin içinde başında olan kişi biz ABD'lileri küstüremeyiz, senin para ile verdiğini bedavaya veriyorlar dedi" şeklinde konuştu.
“BUNDAN DAHA FAZLA İNSAFSIZLIK OLUR MU?”
Üretime önem verilmesi gerektiğini ifade eden Karamollaoğlu, “Birileri ayağımıza çelme takmaktan vazgeçmez. Dünyanın merkezi neresi deseniz Türkiye çıkar karşınıza. Birileri bu bölgede bizim hakim olmamızı istemiyor. Bu nedenle bizim farklı bir politika izlememiz gerekiyor. Kavga edelim demiyorum ancak onları oynayacağı oyunlar karşısında dik durmak mecburiyetindeyiz. Biz dışarıya bağımlı kaldığımız sürece hayatta kalmamıza müsaade etmezler. Üretimde Türkiye bir şantiye havasına bürünecek. İstanbul’da bin kişiye iş sağlayacak tesis kurmak bu vatana kurulacak en büyük kötülüktür. Bazı gıcık kaçıyor benim söylediğimden. Devlette her yer el uzatacak gücü yettiği kadar. Ben dövizin dışında ülkemizin başka bir şeye ihtiyacı olduğu kanaatinde değilim. Bir yerden bulup temin ederseniz ama döviz konusunda bir takım sıkıntılar yaşanabilir ama yatırımları döviz ihtiyacını azaltacak yatırımları öne alırsanız bu problemi çözebilirsiniz. Önümüzde büyük bir Pazar var. Ülkemizi bütün olarak ayağa kaldırmayı hedef olarak benimsemeyi her yapılaşan yatırıma devlet olarak destek vermeliyiz. Bu olduğu zaman Türkiye işsizlik problemini çözer, güçlenir, zenginleşir. Zenginleştiğimiz yeni imkanları gelir dağılımında adaleti sağlayarak yapacağız. Yıllardır Türkiye’de toplu sözlemeler hep açılı sınırında yapılıyor. Peki bu inanın çocuğunun ayakkabısını, okul ihtiyacını, elektriğini, doğalgazını nasıl karşılayacak? Ona, “ben karışmam” diyor, karnını doyurmak yeter deniyor, bundan daha fazla insafsızlık olur mu? Açlık sınırının yanında yoksuzluk sınırı denilen bir sınır daha var ekonomide. Bu birden bir olmaz ama hedef olarak seçerseniz 3-5 senede bunu gerçekleştirmek mümkün. O gerçekleştiğinde talep açlığı da olur. Cebine bu sınırda maaş koyan insan pazara çıkar, pazardaki talep o talebi karşılayacak yeni yatırımlara sebep olur” dedi.
ÖZLALE: VARSIN GİDERSE GİTSİN DİYEN İKTİDAR…
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özlale ise, “Geçtiğimiz 10 yıldır Cumhuriyetimizin emekle yetiştirdiği insan siyasi istikrarsızlık, hukuksuzluk, ekonomik belirsizlik nedeniyle ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Daha iyi yaşam koşulları gerekçesi ile göç ettiler. Varsın giderse gitsin diyen iktidar gelişmiş insan kaynağını başka ülkelerin yarattığı ekonomik mucizelere hediye eti. Batıya kafa tutarmış gibi yapan bu iktidar, emek gücünü dolduracak bir şey yapmadığı için bu yüzyılda da batının teknolojik hakimiyetini mümkün kıldı. Bu iktidar bağımsız düşünceye karşıydı. 20'inci yüzyılın başında ülkeyi bu hale getirecek zihniyetin 100 yıl önce farkına varmış. Cumhuriyetimize en büyük kazanımı mesleğini iyi yapan insanlar yetiştirmek oldu. Ancak ne yazık ki onları memleketimizde tutamamaya devam ediyoruz. Bugün okuyan bir öğrenci, bir iş insanı dünyadaki rakipleri ile de mücadele ediyor. Artık içimize kapanarak sahip olduğumuz tüm avantajları yok ederek bu dünya ile mücadele edemeyiz. Dünyadaki değişimi seyretmek değil, yönetmek zorundayız. Bu büyük bir devlet olmanın gereği değil, ülkemin insanlarına hak ettiği yaşama şansını veren bir devlet olmanın gerekliliğidir. Temel sorumluluğunu millete değil sermayeye duyan bir iktidar yaşatma sorumluluğunu yerine getiremez. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Rizeli kaptanın çocuğu ile Dersimli bir çiftçinin çocuğu arasında seçim yapacaksak bu cumhuriyetin nimetidir" dedi.
“İŞ GÜCÜNÜ DIŞARI KAÇIRMAMAK ZORUNDAYIZ”
İş gücünün dışarıya kaçırılmaması gerektiğini savunan Özlale, "Tüm çocukların içine doğduğu ailenin ekonomik durumuna bakılmaksızın kaliteli eğitime sahip olması en temel kuralımız olmalı. Bugün tamamen çökmüş eğitim kurumlarını revize etmek, aynı zamanda bu nitelikli iş gücünü dışarı kaçırmamak zorundayız. 21'nci yüzyıl devleti sadece sınırları içindeki malları koruyan devlet olamaz. 21'nci yüzyıl devletini ana görevi, topraklarından akan göçü, sıcak parayı milletin yararına kullanan bir devlet olmalıdır. Kadınları eve, gençleri kafelere hapseden zihniyetten çıkmamız lazım. Sağlayacağımız işleri kamunun değil, özel sektörün marifeti ile sağlamamız gerekiyor. Bunun için iş dünyası ile uyumlu bir yönetim anlayışına ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı
“HERKESİN KAZANACAĞI BİRİ TÜRKİYE'NİN SÖZÜNÜ VERİYORUZ”
Yeni bir anlayışın sözünü veren Özlale, "Biz bu yeni yüzyılda sadece enflasyonu düşüreceğiz demiyoruz, yeni bir devlet anlayışının sözünü veriyoruz. Devlet ile vatandaş arasındaki anlaşmayı yeniden yazacağımızın sözünü veriyoruz. Hangi inanışta olurlarsa olsunlar, hangi partiye oy verirlerse versinler, herkesin kazanacağı biri Türkiye'nin sözünü veriyoruz" ifadelerini kullandı.
SOYER: TÜRKİYE’SİNİN ŞEKİLLENMESİNDEN ÖNEMLİ ROL OYNAYACAK
İki gün sonra ortaya çıkacak olan karar ve ilkelerin Türkiye’nin geleceğini şekillendireceğini ifade eden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “100 yıl ülkelerin tarihinde önemli kilometre taşıdır. 100 önceden hatırlatma yapmak lazım. 100 yıl önce İzmir’de yanığının üzerinden 5,5 ay geçmiş. Barış görüşmeleri Lozan’da kesilmiş, heyetler geri dönmüş. Bütün ülke yanmış yıkılmış. On binlerde insan savaşta canını kaybetmiş. 100 yıl sonra ekonomik enkazla baş başayız. Üretim yere vurmuş. Gençlerin umutsuzluğu yüzde 86’a sorduğunda geleceğe dair bir fikrim yok denilen ülke. 11 ilde büyük bir yıkım. 100 yıl önce neden İzmir seçilmiş? Yüzlerce yıl boyunca liman kenti olarak birlikte yaşam kültürü konusunda birçok adım atmış 8 bin 500 yılık geçmişe sahip İzmir tarih boyunca farklı uygarlıklarla oturmuş birlikte yaşamanın şifrelerini keşfetmiş ve bunu refaha dönüştürmüş. Mustafa Kemal Atatürk bu yüzden İzmir’i seçmiş. 3 bin belediyeyi İzmir’e davet etmiş, 1135 tane delege İzmir’e varabilmiş, kongre katılmışlar. Biz de tam buradan yola çıktık. Toplumun kılcallarından beslenip gelecek inşa etmeye karar verdik. 500 delegeyle uzun saatler süren 21 ayrı toplantı gerçekleştirdik. 192 kararı, 4 ayrı masanın önüne getirdik. Doğa demokrasi tarih ve inovasyon başlıkları altında buluşmalar uzmanların önüne kondu. 50uzmanın yer aldığı Yüksek İstişare Kurulu son hale getirildi. Son 2 gün paydaşların yaptığı toplantılar birbirlerine sunuldu. 100 yıl öncesinde farklı olarak dağa da bir paydaş oldu ve masaya dahil edildi. Bu çalışmaları yaparken bize ilham veren kongre için kongre için izlediği yol model oldu. Gördük ki ortak akılla inşa edilen süreç güçlü bir içerik çıkardı. Hiç bir sorunun tek başına değil de uzlaşmayla çözülebileceğini gösterdi. İki gün sonra yapılacak oylamayla oraya çıkarak kararlar ve ilkeler geleceğin Türkiye’sinin şekillenmesinden önemli rol oynayacak” dedi.
“BİR ŞEY DEĞİŞECEK, HER ŞEY DEĞİŞECEK”
Soyer son olarak ise, “Biz sadece köprüleri yollar binaları değil iyi tasarlanmış geleceği miras bırakmak istedik. Millet İttifakı’nın liderleri olarak sizin izlediğiniz yol da bundan farklı değil aslında. Bir geleceğin Türkiye’sinin inşa ediyorsunuz. Bu kongre Türkiye’nin içinden geçtiği kritik anlarda Millet İttifakının attığı adımlara İzmir’den yaptığımız bir katkıdır. Umarım kabul bulursunuz. Artık çok iyi biliyoruz; bir şey değişecek, her şey değişecek” ifadelerini kullandı.