Rüşvet ve irtikap davası kapsamında tutuklanan daha sonra da
tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen Menemen Belediyesi eski Başkanı
Serdar Aksoy’un dosyasında ikinci duruşması Karşıyaka 1’inci Ağır Ceza
Mahkemesi’nde görüldü.
Yalnızca tanıkların dinlendiği duruşmada, sanık
avukatlarının tamamı savunma hakkı vurgusu yaparken davanın İzmir Adliyesi’ne taşınmasını
talep etti. Ancak talep Cumhuriyet Başsavcısı karşı çıkarken, talebi
değerlendiren mahkeme heyetin mahkeme değişikliği talebini oy birliği ile
reddetti.
İlk duruşmada sanık ifadeleri alınırken ikinci duruşmada
şantiye ve hurdalık konusunda tanık ifadeleri alındı.
'BELEDİYE
ŞANTİYESİNDEN ALINACAĞINI BİLMİYORDUM'
Hurda alım satımı konusunda ifadesi alınan ve taşımacılık
işiyle uğraşan tanık A.K., şunları söyledi; “Hiçbir ey bilmiyorum. Ben
sanıklardan Zeki Torun’u tanırım. Zeki Torun, bana mal taşıyacağım söyleyince
tırı tahsis ettim. Bir sefer taşıma yaptığını biliyorum. Ben Zeki torun adına
200 lira fatura kestim. Şoförü tanımıyorum. Zeki Torun bana çöp taşıyacağımı
söyledi. Nereden alacağını söylemedi. Benim şirketimin adı AYDEM Geri Dönüşüm
Ltd. Şti.’dir. Menemen Belediyesi’yle bir bağlantım yoktur. Benim beyanım
doğrudur. Belediye şantiyesinden alınacağını bilmiyordum”
A.K.’nin ifadesinin ardından kendisine dosya içerisindeki
kamyon görüntüleri gösterildi ve onaylanıp onaylamadığı soruldu. A.K.,
görüntüleri onayladı.
'SİSTEME GİRİŞİM
ENGELLENDİ'
Hurdalık konusuna Aksoy’un talimatıyla belediye içerisinde
gerçekleştirilen soruşturmada görevlendirilen Menemen Belediye Başkan
Yardımcısı Mehmet Çakmak’ın sekreteri D.A. da mahkemede tanık olarak ifade
verdi. Görevlendirmenin ilk etapta geçmiş tarihli olduğunu belirten D.A.;
“Menemen Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Çakmak’a bir görev verildi Aksoy
tarafından. Hurda işi ile ilgili soruşturma yapması için yazılı olarak
görevlendirildi. Eski tarihli görevlendirme yazısı yazmıştı. 1 Yıl önce de
böyle bir söylenti çıktığı için o güne ait yazı verilmesini istedi ve geçmiş
belgeyi kabul etmedi. Görevlendirme yapıldığı tarihte Çakmak’ın başkan
yardımcısı Cin’in odası verecekti ancak görevi kabul etmeyince oda tahsis
edilmedi. Odaya geçmemizi Çakmak’a sorduğumuzda eski tarihli görevlendirmeyi
kabul etmediği için odanın verilmediğini söyledi. Çakmak, güncel bir
görevlendirme yazısı gelirse kabul edeceğini söylediği için ve yeni yazı
geldiği için odayı kullanmaya başladık. Görev için oda lazımdı. Bize güncel
görevlendirme Ağustos başarında, raporun hazırlanması ise Eylül başlarını
buldu. Görev başladıktan sonra K.Y., M.O.han, satın alma müdürlüğünden savunma
istedi ve belge gönderildi. Belgeler ve savunma geldiğinde ben doğrudan
Çakmak’a veriyordum. Araştırma sonunda çok sayıda belge geldi. Araştırma
sonunda Çakmak rapor hazırladı. Belediyede kullandığımız oldu sistemi vardır.
Burada elektronik imza atılır. Çakmak’ın elektronik imzasını ben kullanırım.
Belgeyi tarattım ve Çakmak’ın isteği doğrultusunda elektronik imzayı attım.
Rapor atıldıktan sonra Çakmak elindeki sarı zarf ile başkanlığa gitti. Raporu
ayrıca elden teslim etti. Yukarıda ne kadar kaldığını hatırlamıyorum. Gelince
Mustafa İlhan’ın odasına çağırdı. İçeride ne konuşulduğunu bilmiyorum ancak
çıkınca gergindi. Bana, ‘Önüne ne konulursa konulsun imzalama’ dedi. Daha sonra
dönünce bana sarı zarfı verdi ve ‘Duran Bülbül’e teslim et’ dedi. Belediye
içinde kendisini aradım. Yazı işlerinde buldum. Müdürle görüştüğü için kapıda
bekledim. Teslim ettikten sonra ‘Mehmet Bey’e’ verdim diye attım."
Mahkeme hakiminin 'Kim mobbing uyguladı' sorusuna da yanıt
veren D.A " Herkes baskı yaptı Başkan Aksoy. Ben görmedim duydum sadece.
Belediyede herkes konuşuyordu. Bunu Çakmak dile getirdi. Belediye’de Meta-Su
şirketinden sahibi H.T. 'Senin birimin değişti' dedi. Aksoy tarafından verilen
talimat bu. Çakmak, başkan yardımcısı olarak görev almadı. Beni de sosyal
yardımlara verdiler. Çakmak görevden alındıktan sonra elindeki belgeleri
Cumhuriyet Savcılığına teslim etti. Sisteme raporu yüklediğimde flaş bellekteki
hiçbir raporu yüklemedin, içinde ne olduğunu bilmiyordum. Çakmak Aksoy’un
yanına giderken elinde flaş bellek vardı.
Kendilerinin siteme raporu yükledikten sonra sistem
erişiminin kesildiğini de belirten D.A, "Biz Çakmak’ın imzası ile olgu
sistemine raporu yükledikten 1 gün sonra sisteme girişim engellendi. İsteme
girişimi kimin engellediğini bilmiyorum. Aksoy ile hiç görüşmedim. Benim
yanımda Aksoy’un raporun geri çekilmesi yönünde konuşması olmadı. Ancak Çakmak
bana bunu söyledi. Çakmak bunu Belediye Başkanı ve diğer yetkililerin Mustafa
İlhan ve Duran Bülbül raporu geri çekecek yoksa başkan bile götürür denmiş.
Bunu da Duran Bülbül söylemiş” dedi.
ÖZER'DEN 'GENEL
MERKEZ' SORUSU
Mahkeme başkanıyla duruşmanın taşınması hususundaki
konuşmanın ardından Aksoy’un avukatı Özer, D.A.’ya şu soruyu yöneltti; “Çakmak
hangi görevde sistemden silinmesi mümkün mü, CHP Genel Merkezi’ne raporu
götürdü mü götürmedi mi?”
D.A. ise soruya şu şekilde yanıt verdi; “Sistemle ilgili bir
bilgim yok. Genel Merkez’e gidip gidilmediğini bilmiyorum. İlan’ın odasında
Aksoy yoktu. Mustafa İlhan’ın sekreterliğine içeride kimlerin olduğunu sordum.
O bana içeride kimlerin olduğunu söyledi.”
KAMU ZARARININ
KARŞILANMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİM
D.A'nın ardından çağrılan sanık M.İ.'nin bir dönem
avukatlığını yapan ve tanık olarak ifade veren A.Z, "Ben sanıklardan
M.İ.'nin avukatlığını yaptım. Dosyada da bilirkişi olarak belediye başkanlığına
rapor sundum. 202’nin ağustos ayında belediye ile ilgili sosyal medyada çok
sayıda haber çıktığı için Aksoy, Çakmak’ı bu olayı soruşturması için yazılı
olarak görevlendirdi. Benim bildiğim geçmiş tarihli bir görevlendirme
yapılmadı. İşlemler online olduğu için geçmiş dönem olması olanaksız.
Soruşturma Ağustos ayı içine başladı. 13 Eylül’de RES ile ilgili idare
mahkemesinin iptal kararı elimize geçti. Müvekkilim, İlhan Bey’i çağırdığı
odada Çakmak ve ben vardım. ‘Biz bu olayda taraf değiliz ancak yürütmeye
durdurma kararı alabilir miyiz’ dedi. Ben kararın bağlayıcı olduğunu ve
çalışmanın geri çekilmesi gerektiğini söyledim. Çalık raporu verdi. K.Y.
ifadesinde müvekkilimin ismi geçmiyordu. Ancak bir daha ifadesi alınınca ismi
geçirilmişti. İki ifade de raporda yer alıyordu. Raporun başkan ve çalışanlara
karşı bir rapor olduğunu gördüm. Rapor sistemimize girdi ve işlem yapılması
gerektiğini söyledim. Başkan da mali işler danışmanına talimat verdi. Ayrıca
Aksoy, raporu bana vererek ‘raporla ilgili hukuki inceleme yapın ve bana sunun’
dedi. Ben de belediye avukatı olmadığımı ve ücret karşılığı yapacağımı söyledim
3 bin lira artı KDV vereceklerini söylediler. Ben de fatura kesip bilirkişi
raporunu hazırladım. Ben dolayda yer alan flaş belleğin içeriğini bilmediğim
için cezai anlamda bir şey yapılamayacağını belirttim ve kamu zararının karşılanması
gerektiğini söyledim."
'RESMİ PLAKALI ARAÇ
DA GELMİŞTİ'
İfadesi alınan ve hurda çöp kamyonunu taşıdığı tespit edilen
E.K. ise aldıkları hurdayı adı sanı olmayan bir yere bıraktıklarını belirtirken
şu ifadeleri kullandı; "Ben nakliyecilik yaparım. Pazar günüydü ve
nakliyeci arkadaşım arayıp ‘İş var gelir misin’ dedi. Bana Koyundere Garajı’na
gel’ dedi ve ücret konuşmadık. Aracımı önce belediye şantiyesi karşısındaki
beton şantiyesindeki garaja koydular. Oradan belediye şantiyesine gittik. Orada
tırıma kullanılmayan çöp kamyonunu yüklediler. Brandayı çektik, çıkışta yine
tarttılar. Çıktıktan sonra 3 araç Aliağa’ya gittik. Demir-Çelik fabrikalarının
orada ismi cismi belli olmayan bir yere bıraktık. 600-650 lira gibi bir ücret
aldık. Beni çağıran arkadaşım da oradaydı. Resmi plakalı araç hatırlıyorum. Bir
bayan ve 4-5 erkek arkadaş vardı. Hiçbirini tanımıyorum. Parayı Alptekin Ünal
şoför arkadaştan aldım. Benim kamyonumun kapasitesi 26 tondur. Aldığım yük ise
hatırladığım kadarıyla 13-14 ton civarı geldi."
Mahkeme başkanının çöp kamyonunu bütün halinde mi taşıdığını
sorması üzerine E.K. şunları söyledi; “Aracıma konuşan kamyon üçe bölünmüş haldeydi
ve 3 parça da kamyonuma yüklendi. Resmi araç ile gelen esmer arkadaşa bizi
kantara sokup çıkardı.”
400 KİLO PLASTİK
TAŞIDIM
Kendisinin sadece plastik sandalyeleri taşıdığını belirten
tanık R.Ö ise bir kez alana giriş çıkış yaptığını dile getirirken, "Z.T’yu
tanırım. Diğerlerini tanımam. Ben şoförüm. Z.T abi beni aradı. ‘Mal var taşır
mısın’ dedi. Malı nereden alacağımı söylemedi. Atasanayi’de Zeki ağabeyin
işyerinde buluştuk ve birlikte gittik. İlk olarak kantara gittik, sonra da
şantiyeye gittik. Eski plastik kırılmış sandalyeler vardı. Benim aracı 3 ton
yük taşır. Plastikler kaba ve şekilsiz olduğu için 400 kilo civanında yük
geldi. Bana kantar fişini vermediler. Plastikleri Sayın Plastiğe 450 liraya
sattım. Parasını Zeki abiye verdim. Bana taşıma için 150 lira verdi. Sadece bir
kez giriş çıkış yaptım."
'BANA HURDALARIN
MAKİNE KİMYA ENDÜSTRİSİ'NDEN ALINACAK DENİLDİ'
Kendisine hurdaları almaya Makine Kimya Endüstrisi'nden
geleceklerinin söylendiğini belirten tanık K.K, yüklemenin iki günde sürdüğüne
dikkat çekerken ifadelerinde şunları söyledi; "Ben Menemen Belediyesi Fen
İşleri'nde işçi olarak çalışıyorum. Biz Makine Kimya araçları alacak diye
biliyordum. Bizim büromuz meydandadır. Meydanda isminim G.Y. olduğunu
öğrendiğim bir kadın G.K ile konuşuyordu. G.K. bana bunlar hurda malzemeleri
alacaklar, sağlam malzemeleri de almalarına engel ol arada bir dolaş dedi. Daha
sonrada şantiye amiri K. Y. geldi. Sonra Gazi Koşu'nun yanına geldi yüksek
sesle konuştular. Daha sonra beraber uzaklaştılar. Cuma günü yükleme yapılıp
yapılmadığını bilmiyorum ancak cumartesi pazar yükleme yapıldı. İşçi olduğumuz
için gel dediklerinde gidiyoruz. Hafta sonu da çağrıldıkları için gittik.
Cumartesi mesaimiz öğlene kadardı normalde. Kaç araç yükleme yapıldığını
bilmiyorum ancak sadece yükleme yapılırken gördüm saymadım. Eşyaların nereye
gittiği yönünde bir bilgim yok. Hurdaların satışı ile ilgili de herhangi bir
bilgim yoktur."
Yeki kağıdının kendisine verilerek fotokopi çekilmesinin de
istendiğini belirten tanık K.K, "Ben G. Y. ismini sonradan G.K.den
öğrendim. İlk önce yanlarına çıktım kim olduğunu sordum daha sonra ben içeri
girdim. Tekrar çıktığımda da G.K., K. Y.'ü, G. Y'nın Aksoy tarafından
yetkilendirildiğine dair yetki kağıdını bize gösterdi. 'Atıl malzemeyi almakla
yetkilidir' diye bir yazı yazıyordu. G.K.'nun isteği doğrultusunda G.Y.'nın ve
anındaki şahsa hurda gibi duran ancak kullanılan bir kısım maddeyi almamaları
gerektiğini gösterdim. Ben G.Y hanımı G.K.'nın söylediği için ismen biliyorum.
Diğer şahısları tanıyorum. Yükleme yapan kamyonların yüklerini nereye
götürdüklerini bilmiyorum."
Kendisinin belediye gitmesini G.K'nin söylediğini de
belirten K.K, "İlk gün, yazılı yetki belgesi ile ilgili bir sorun olduğu
için G.K. bunları belediyeye götür diye söylediği için ve belediyenin yeri
biraz ters bir yerde olduğu için Gamze hanım ile beraber belediyeye kadar
gittim. Tekrar onun aracı ile geri döndüm. G.Y. belediyede 15-20 dakika kadar
kaldı, sonrasında çıktık ve birlikte geri döndük."
G.Y. getirdiği belgeyi K.Y. yeterli görmediğini ve mühür
eksik olduğunu G.Y'e söyledi. Ben aralarındaki konuşmaya şahit olmadım. G.Y
hanım ban belediyede satın almanın yer neresi diye sordu bende girişte sağdaki
oda dedim. Mühürsüz olarak verilen belgeyi ben bizzat görmedim. Mühürlü olan
belgenin fotokopisini ben çektiğim için
belgenin içeriğini okudum. İlk mühürsüz belgeyi gören K.Y.'di. Bu belgede mühür
yok dedi. Bunu bana söyleyen G.Y. hanımdır. G.Y hanımın söylediğine göre
'başkan beni aramdı, bu belgede de mühür yok, ben neye göre hurdaları size
teslim edeyim' dedi.
G.K'nin avukatı tarafından sorulan 'amir olarak atandığını
kim bildirdi' sorusu hakkında da konuşan K.K; "Serdar Aksoy başkanlığa
geldiğinde amir olarak F.K. görevlendirilmişti. Önceleri G.K. şoförlük
yapıyordu. Başkan yardımcıları ya da başbakanın şoförlüğünü yapıyordu. Serdar Aksoy başkan olduktan 6 ay sonra G.K.
da bizim amirimiz olarak görevlendirildi. Bu konuda bize yazılı olarak bir
bilgi gelmedi. Ağabeyi Fırat Koşum işten ayrıldıktan sonra G.K. şantiye ye
gelen ürünler ile ilgilendiği için kendisini amir olarak biliyoruz ancak yazı
tebliğ edilmedi. Bizde yeni gelen kişi ben sizin amiriniz olarak
görevlendirildim diyor, bizde bu şekilde biliyoruz. Ayrıca görevlendirme yazısı
gelmiyor. Görevli olup olmadığının peşine düşmeyiz. İlk belgenin fotokopisini
çektim, mühür mü eksikti başka bir şey mi bilmiyorum. Sonra belgeyi geri
götürdüm. G.Y. Hanım vardı, G.K. vardı, K.Y. vardı. G.Y hanımın yanında bir
adam daha vardı ancak kim olduğunu bilmiyorum. Belgenin fotokopisini çektikten
sonra G.Y'ye geri verdim. İl fotokopiyi çekmek için belgeyi G.K. verdi."
Amirleri olan B.Ç'ye bilgi verip verilmediğinin sorulması
üzerine de konuşan K.K, "Bizim amirimiz olan B.Ç belediye binasında oturuyordu, şantiyeye
bir iki kez geldi. Bu nedenle ben kendisini tanımadığım için cep telefonu da
olmadığı için bu olayla ilgili olarak kendisine herhangi bir bilgi
vermedim."
HURDA SATIŞIYLA
İLGİLİ ENCÜMEN KARARI ÇIKMASI GEREKİYOR
Tanıklardan Menemen Belediyesi Meclis üyesi İ.P ise; hurda
konusunda Aksoy’un 2 araştırma yaptığını belirtti. Hurda satışı konusunda çok
bilgili olmadığını ifade eden İ.P, “Menemen Belediyesi Meclis üyesiyim. K.Y
beni arayarak ‘Şantiyede önemli bir problem var. Ben belediye başkanına
ulaşmaya çalıştım ama görüşemedim. Bizi görüştürür müsün’ dedi. Ben de belediye
başkanına söyledim. Kendisi ‘Tamam abi görüşürüz dedi. Görüşüp görüşmediklerini
bilmiyorum. Belediye Başkanı Aksoy, olaylarla ilgili 2 adet araştırma yaptırdı.
Birini D.B. diğerini de Avukat A.Z. yapmış. Bize belediye başkanı bu dosyaları
vererek araştırma yapmamızı istedi. Biz de 2 meclis üyesi arkadaşımıza
dosyaları verdik. Bunlar mecliste gündeme alınmadan tutuklamalar oldu. Hurda
eşyaların satımıyla ilgili belediyeden encümen kararı çıkması gerektiğini
biliyorum” dedi.
KOMİSYON KURULMASI
GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİM
Hurdalık olayına ilişkin ifadesine başvurulan şantiye araç
sorumlusu M.O., şunları söyledi; “Belediyeden biri beni aradı. Belediye
hurdalığından çıkış yapılacağı ve haberim olup olmadığı soruldu. Haberim
olmadığını söyledim. Sonra şantiyeye gittim. Şantiye amiri K.Y.’ü gördüm. Onunla
birlikte G.K.’un yanına gittik. G.K.’a bir komisyon kurulması gerektiğini ve
karar sonrası hurdaların çıkarılabileceğini, bu şekilde yapılamayacağını
söyledim. G.K bana ‘Seni ilgilendiren bir durum yok. Başkanın bilgisi var. Sen
işine bak’ dedi. Ben de o zamanki hizmet müdürü E.U.’ya haber verdim.
Uyarılarımı yaptığımı söyledim. ‘Senin yapabileceğin bir şey yok. Geri gelebilirsin’
dedi” diye konuştu.
Mahkeme başkanının hurda çıkışıyla ilgili teknik bilgi
sormasının ardından M.O., şunları söyledi; “Ben belediyenin araç sorumlusu
olduğum için daha önce de hurda araçların tesliminde hazır bulundum. Bu nedenle
hurdaların MKE’ye tesliminin gerektiğini biliyorum. G.K. bana herhangi bir
belge vermedi. Ben Cuma günü gitmiştim oraya ve o gün yükleme yapıyorlardı.”
M.O, mahkeme başkanının “sahte imzalı” belgeye ilişkin
bilgisi olup olmadığı konusunda ise, “Belediyede hurda çıkışıyla ilgili
başkanın yetki verdiğini söylediler. Daha sonra Whatsapp üzerinden belgenin
fotoğrafını gösterdiler. Geçmiş zaman olduğu için fotoğrafı kimin gösterdiğini
hatırlamıyorum. Yanılmıyorsam K.Y. gösterdi. Benim bilgim bundan ibarettir”
dedi.
Hurdalık konusuna ilişkin Aksoy ile makamında toplantı
yaptıklarını belirten M.O, “Bu konuyla ilgili Aksoy’un odasında Nagihan Karca,
K.Y., M.Ç ve ben toplantı yaptık. Ben onlara hurdaların MKE’ye satılması ve
teslim edilmesi gerektiğini söyledim. Ancak beni dinlemediler. 35 MBT 08
plakalı çöp kamyonunun envanterde göründüğünü ancak ortada olmadığını,
getirsinler kamyonu bana göstersinler diye söyledim. Ancak kimse beni
dinlemedi” diye konuştu.
“GÖREVLENDİRME YAZISI
OLDUĞU SÖYLENDİ”
Or’a, görevlendirme yazısını görüp görmediğinin sorulması
üzerine Or, şunları söyledi; “G.K. bana birinin görevlendirildiğini ve elinde
yazı olduğunu söyledi. Yazıyı gördüm ancak görevlendirilenleri okumadım. Daha
sonra Gamze Yıldız adını duydum. Bu olaylar ortaya çıktıktan sonra yapılan
araştırmada 18 aracın yerinde olmadığını tespit ettik. Bir kısmı hurda bir kısmı
fiilen kullanılan araçtır.”
M.O. ayrıca, 18 aracın 2009 yılında kapatılan belediyelerden
gelen araçlar olduğunu, hurdalar için bir komisyon kurulduğunu ve çıkış
kararlarının bu komisyonda verildiğini söyledi. Kararın ardından Karayolları ve
Emniyet’e müracaat edildiğini ve kurumlardan gelen bilirkişilerin incelemelerin
sonucunda hurdaların MKE’ye hurda çıkışını yapılabileceğini belirtti. Or
ayrıca, hurdalık konusunun odağında olan isimlerden Nagihan Karaca'nın komisyonda
olmadığını ifade etti.
Araçların hangi tarihten itibaren kayıp olduğunu bilmediğini
ifade eden Or, araçların yokluğunun ne zaman fark edildiği sorusuna şu yanıtı
verdi; “Biz tutanak tuttuğumuzda 18 aracın olmadığını fark ettik. 15 aracın
hurda düşümü yapılmamıştı. 3 araç da belde belediyelerinden gelmelerine rağmen
fatura ve ruhsatı yoktur. Fiilen komisyon kararı olmamasına rağmen çalışmaz
durumda olan ya da tamir masrafından fazla olan araçlar, belediye deposuna
çekilir. Tüm araçların üzerinde haciz olduğu için biz, araçlarla ilgili icra
dairesiyle yazışıp daire haczi kaldırdığında araçlar komisyonu oluşturup
düşümünü sağlarız. Araçların hepsi şantiyeden hurdaların taşınmasından sonra
ortadan kayboldu. Olay tarihinde şantiye sorumlusu K.Y.’tü. Bu araçlardan
sorumlu kişi de şantiye sorumlusudur."
CUMHURİYET
BAŞSAVCILIĞINDAN KRİTİK ÖNERİ
Tanıkların dinlenmesinin arından sanık avukatlarına söz
verilirken, sanık avukatlarının ardından konuşan ve iddianameyi hazırlayan
Cumhuriyet Başsavcısı ise adli kontrol şartı ile serbest bırakılan sanıkların
'adli kontrol' kararının kaldırılması teklifinde bulundu.
Talebin ardından mahkemeye 10 dakika ara verilirken,
Cumhuriyet Başsavcısı, 'adli kontrol
şartı kaldırılsın' talebi meclis heyeti tarafından reddedildi.