İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Aliağa Emek ve
Demokrasi Platformu’nun katkısıyla düzenlenen Aliağa Emek ve Barış Şenlikleri
başladı. İki gün boyunca panel, söyleşi, şiir dinletisi ve konserlerle
Aliağalılar ve tüm İzmirlileri bir araya getirecek Emek ve Barış Şenliği’nin
açılışı, Aliağa Demokrasi Meydanı’nda yapıldı. Açılışa İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanı Tunç Soyer ve eşi Neptün Soyer, Karaburun Belediye Başkanı
İlkay Girgin Erdoğan, Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, Kemalpaşa
Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı, Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü,
Dikili Belediye Başkanı Adil Kırgöz ve eşi Nesrin Kırgöz, Foça Belediye Başkan
Yardımcısı Göksel Acar, Aliağa eski Belediye Başkanı Turgut Oğuz, CHP İzmir İl
Başkan Yardımcıları Özcan Durmaz, Saniye Bora Fıçı, CHP Aliağa İlçe Başkanı
Özlem Şan Oğuzcan, Çiğli İlçe Başkanı Mert Özcan İYİ Parti Aliağa İlçe Başkanı
Oğuz Adar, Saadet Partisi İlçe Başkanı Mahmut Koç, Aliağa Emek ve Demokrasi
Platformu temsilcileri, İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, sivil toplum
kuruluşları, meclis üyeleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Emeğin ve barışın
korteji
Açılış töreni, İzmir Büyükşehir Belediye Bandosu eşliğindeki
kortej yürüyüşüyle Alp Oğuz Anadolu Lisesi önünden başladı. Türk bayrakları
eşliğinde şölen havasında gerçekleştirilen korteje Aliağalılar yoğun ilgi
gösterdi. Vatandaşlar evlerinin balkonlarından bayraklarla alkışlarla korteji
selamladı. Coşkulu kortej, Aliağa Demokrasi Meydanı’nda son buldu.
“Ekonomik kriz
felakete dönüştü”
Açılış konuşmasını yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı
Tunç Soyer, sözlerine şenliğin emek ve barış için önemini ifade ederek başladı.
Türkiye ekonomisinde yaşanan sıkıntıların toplumu darboğaza soktuğunu söyleyen
Başkan Tunç Soyer, “Türkiye toplumu, son yıllarda siyasette yaratılan
kutuplaşma zemininin ortadan kalkmasını istiyor. Çünkü artık hemen her hanede
en yoğun biçimde hissedilen bir geçim derdi var. Çünkü halkımız artık işsizlik,
yoksulluk, yolsuzluk, adaletsizlik ve eşitsizliklere ‘yetti artık’ diyor.
Ülkemizde uzunca bir süredir yaşadığımız ekonomik kriz, adeta bir felakete
dönüştü. Her geçen gün döviz kurunun artışıyla katlanan borçlar; bizleri
geçtim, yeni doğan her bir bebeğin dahi geleceğini ipotek altına alıyor” dedi.
“Dip dalgayı limana
yanaştıracak biziz”
Başkan Soyer, “Bir tarafta asgari ücretle çalışan milyonlar;
öte tarafta ülkenin milli gelirinden faydalanan ayrıcalıklı yapılar… Farklı
düşüncelere tahammül edemeyen, karşısındakinin haklarına saygı göstermeyen, her
karşı görüşü terör diye tarif eden siyasal iklim; toplumu artık nefessiz
bırakıyor. Tüm bunlar, ülke tarihinde görülmemiş ekonomik, siyasi ve toplumsal
bir buhran yaratıyor. Ancak karamsar değiliz. Bu krizlerin seyircisi hiç
değiliz. Tersine; her zamankinden daha umut dolu, daha kararlıyız. Çünkü
toplumun tabanından gelen bir dip dalga var. O dip dalgayı bir limana
yanaştıracak olansa, bir başkası değil, biziz.
Burada, bu demokrasi meydanında toplanan her birimiz, çocuklar, gençler,
kadınlar, işçi ve emekçiler, yani bu toplumun ta kendisi, geleceği
şekillendiriyoruz. Umut bizleriz. Ülkemizde yaşadığımız tüm sorunlara çözüm
üretecek yol haritamızı, tüm vatandaşlarımızın haklı taleplerinden beslenerek,
dostlarımızla inşa ediyoruz. Hep birlikte, iyilikte yarışıyoruz.
“Başka bir dünya
mümkün!”
Konuşmasının son bölümünde mücadele çağrısını sürdüren
Soyer, “Demokrasiyi demokratikleştirecek, emeğin hakkını iade edecek, özlem
duyduğumuz toplumsal barışı kuracak anahtar bizim elimizde. Ve biliyorum ki
bunu başaracağız. Bu ülkeyi, Cumhuriyet’in
ikinci yüzyılında; demokrasi ile taçlandıracağız. Bugün Aliağa’da bu inancı görüyorum. Daha
güzel bir dünya için mücadele eden herkese sonsuz teşekkür ediyorum. Mücadele
umuttur. Başka bir dünya mümkün” dedi.
Livaneli ve
Özgentürk’le keyifli söyleşi
Açılış konuşmalarının ardından şenliğin ilk söyleşisine
geçildi. Barış Kültürü, Hayat ve Sanat Söyleşisi’nde Başkan Tunç Soyer’in yanı
sıra Türk müziğinin duayen ismi ve yazar Zülfü Livaneli, yazar ve yönetmen
Nebil Özgentürk İzmirlilerle buluştu. Nebil Özgentürk’ün Zülfü Livaneli
belgeseliyle başlayan söyleşide, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten günümüze
Türkiye’nin yakın geçmişi, barış ve emeğin değeri masaya yatırıldı.
“Barışı bize çok
görüyorlar”
Söyleşide Nebil Özgentürk ve Zülfü Livaneli’nin sorularını
yanıtlayan Başkan Soyer, “Barışa hasretiz barış çok önemli. Barış çok büyük
özlemimiz barış yoksa tencerede çorba yok. Barış yoksa umut yok. Bugünün
siyasal ikliminde çatışmadan, kutuplaştırmadan medet umanlar, barışı bize çok
görüyorlar. Bizi birbirimizden ayıran sebeplerden çok daha fazla birleştiren
sebepler var. Onun için birbirimize sarılmaya, kucaklaşmaya ihtiyacımız var.
Ancak barış varsa birlikte yaşamanın mutluluğu ve huzur var. Denizler ayırmaz
birleştirir. Ege Denizi iki yakayı birleştirir. Bizim o kadar çok ortak tarihimiz var ki;
biz, politikacılardan, onların kararlarından sıyrılabilsek hepimiz o kadar
güzel kucaklaşırız ki, edebiyatta, sanatta, müzikte, kitapta o kadar çok
kucaklaşacağımız şey var ki. Vicdan dedik ya; vicdan barışı arar” şeklinde
konuştu.
“İzmir Türkiye’nin
geleceğidir”
İzmir’deki barış ortamı hakkında konuşan Soyer, “İzmir
yüzlerce yıl boyunca bir liman kenti olmuş.
Liman kenti olmanın bir özelliği var. Birbirinin dilini, dinini,
milletini sormadan birlikte yaşamışlar, birlikte ekmek üretmişler. Bu bir arada
yaşama konusunda muazzam bir deneyim biriktirmiş. İzmir’in kökeninde
farklılıklara hoşgörü, farklılıklarla birlikte zenginleşmenin bilgisi ve
bilgeliği yatar. O nedenle aslında İzmir, hiçbir şeyin değilse de demokrasinin
kalesidir. Çünkü demokrasi empati ve vicdanla başlar. İnsanın vicdanını
uyandıran şey empatidir. Vicdan uyandığı anda barışın, adaletin, eşitliğin
temelleri atılır. O yüzden İzmir, empati ve vicdan konusunda çok zengin bir
şehir. En büyük zenginliğimiz oradan gelir; vicdanlıdır İzmir. İzmir’in
vicdanı, yüreği güzeldir. Bu iklim Türkiye’ye yansır. Tarih boyunca
yansımıştır. İzmir öncüdür, İzmir Anadolu’nun lokomotifidir. İzmir Türkiye’nin
geleceğidir” ifadelerini kullandı.
“Çok şükür emeğin
karşılığını veren bir anlayışla çalışıyoruz”
Emek ve Barış Şenliği’nin geçmişi hakkında bilgi veren
Soyer, emeğin en yüce değer olduğunun altını çizerek, “Demokrasiyle barışla
emeğin çok yakın bir ilişkisi var. Eğer emekçi verdiği emeğin karşılığını
alamıyorsa, o zaman demokrasi ve barışı tesis etmek mümkün değil. Önce üreten
insanın hakkını alabilmesi lazım. Bu demokrasinin de barışın da sigortası.
Aliağa’da emeğe saygı için başlatılmış bu şenlikler. Çünkü toplumda insanlar
emeğinin karşılığını alamadıklarına dair bir algı yaşarlarsa, büyük bir
huzursuzluk ve sıkıntı yaşarlar. Öncelikle insanların liyakatlarına,
ürettiklerine uygun bir şekilde emeklerinin karşılığını aldıklarını görmeleri
lazım. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çok şükür emeğin karşılığını veren bir
anlayışla çalışıyoruz. Bugün metro ve tramvay işçilerimizle yaptığımız
sözleşmemizden geliyorum. Gerçekten çok anlamlı bir sözleşmeydi. Gözyaşları
içinde bir kucaklaşmayla yaptık. Emeğin hakkını korumadığını vermediğiniz
takdirde toplum şirazesinden çıkar. Ondan sonra kaos, mutsuzluk hakim olur”
dedi.
“Tunç Başkan’dan
sonra İzmir’in dağlarında çiçekler daha çok açmaya başladı”
Söyleşide birinden güzel hikayeleriyle konukları zaman
tüneline sokan Zülfü Livaneli, tarihin öğretilerinden günümüz Türkiye’sini
aydınlattı. Cumhuriyete ve Atatürk’e sıkı sıkıya bağlanma çağrısı yapan
Livaneli, “30 yıldır köşe yazısı yazarım. Bir tane umutsuz yazım yoktur.
Şarkılarımda türkülerimde umut vardır. Umudunuzu kaybettiğiniz zaman mücadele
gücünüzü kaybediyorsunuz. Ben kamuoyunun karşısına çıkıyorsam umutsuzluk yayma
hakkım yok. Umutla aydınlık yarınlara hep birlikte ulaşacağız. İçinde
bulunduğumuz durumu daha önce askerler bitiyordu. Şimdi demokratların,
ilericilerin oyuyla sandıkta gidecekler ve bir daha gelmeyecekler. Atatürk’ün
üç büyük sütunu olan partisi, ordusu ve halkın gönlündeki sevgisi vardı. Belki
partiyi, orduyu bitirebilirler ama halkın gönlündeki Atatürk sevgisini
silemezler; dalga dalga büyür. Biz Atatürk’ün mirasına sıkı sıkıya sahip
çıkarken, bağımsızlığa, emperyalizme, laikliğe, kadın haklarına sıkı sıkıya
sahip çıkarken bir amacımız var. Bunu demokratik kılacağız. Darbelerle değil.
İnsan haklarına dayalı, kadın haklarına dayalı, hatta çevre haklarına dayalı
demokratik bir cumhuriyeti hep birlikte oluşturacağız” diye konuştu.
Livaneli sözlerini Tunç Soyer’i çalışmalarından dolayı
tebrik ederek, “Ben belediyede falan çalışmıyorum. Belediyede bir işim de yok.
Gönlümden gelerek söylüyorum, çok seviyorum. Diyorum ki Tunç Başkan’dan sonra
İzmir’in dağlarında çiçekler daha çok açmaya başladı” şeklinde
sonlandırdı.
Söyleşinin ardından ise Ferhat Livaneli Orkestrası
eşliğindeki Livaneli Şarkılarıyla Memleket Yolculuğu konseri sahne aldı.
Konsere Serenad Bağcan ve Özlem Özdil birbirinden değerli performanslarıyla
eşlik etti.
İkinci güne sanat
dolu program
Şenliğin ikinci günü olan 24 Ekim Pazar saat günü ise
17.30’da Demokrasi Meydanı’nda, yazar ve şair Tuğrul Keskin, yazar ve şair
Nevzat Çelik’in yer alacağı Şiir Dinletisi Emek ve Edebiyat söyleşisi
yapılacak. Saat 18.30’da SODEV Başkanı Ertan Aksoy'un moderatörlüğünde, CHP
Genel Sekreteri ve İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, KESK Eş Genel Başkanı
Şükran Kablan Yeşil ve DİSK Emekli-Sen Genel Başkanı Cengiz Yavuz’un yer
alacağı “Ekonomik Krizin İşçi ve Emekçiler Üzerindeki Etkileri” konulu panel
düzenlenecek. Aliağa Emek ve Barış Şenlikleri saat 20.30’da başlayacak Kardeş
Türküler Konseri ile Demokrasi Meydanı’nda son bulacak.