Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan, ilçe halkının
büyük çoğunluğunun düşüncelerini yansıtan beyanlarına karşı,TOKİ’nin yaptığı
basın açıklamasındakullanılan ifadelere tepki gösterdi.
Erdoğan, TOKİ tarafından yapılan açıklamada yer alan
“Halkımıza hizmet edermiş gibi görünmek isteyenler, konuşulacak herhangi bir
hizmeti bulunmasa gerek ki; uygulamalarıyla vatandaşlarımızın takdirini
kazanmış olan İdaremiz çalışmalarında projelerimize destek vermek yerine
baltalamaya çalışmaktadırlar.” ifadelerinin, “parti devleti” olgusunun geldiği
aşamayı göstermek açısından ibret verici olduğunu belirtti.
“TOKİ’NİN GÖREVİ DE
HADDİ DE DEĞİL!”
Bir kamu kurumu olan TOKİ’nin, yüzde 49 oyla seçilmiş bir
belediye başkanının hizmetlerini sorgular ya da değerlendirir noktada
olamayacağını belirten Erdoğan, şu açıklamayı yaptı:
“Herkes haddini ve konumunu bilmeli; devlet kurumlarının
idarecileri, burunlarını siyasete sokmamalı. Karaburun Belediye Başkanı’nın
hizmetlerini değerlendirecek olan TOKİ değil Karaburun halkıdır. Halk beğenir
‘devam et’ der; beğenmez ‘sen çekil başkası gelsin’ der. Bunu sorgulamak
TOKİ’nin görevi de haddi de değildir. Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB)
uygulaması kapsamında üç yıla yaklaşık süredir uyum içinde ve keyifle
çalıştığımız Çevre Şehircilik Bakanlığı bürokratlarından bugüne kadar görmediğimiz
bu türden bir davranışı TOKİ’den görmüş olmak bizleri ziyadesiyle üzmüştür.
Durumu Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Murat Kurum’un takdirlerine
sunuyorum.” dedi.
TOKİ’nin, Karaburun Belediyesi’ni ve kendisini doğrudan
hedef alarak yaptığı açıklamada gerçeklerin çarpıtıldığına dikkat çeken İlkay
Girgin Erdoğan, TOKİ’nin “Planlama yok, henüz belli değil” mealindeki
açıklamalarına karşılık, AKP milletvekillerinin projeyi “müjde” olarak
vatandaşlarla paylaşmaya başladığını anımsattı.
Yapılan açıklamada “yatay mimari” ve “dar gelirli aileler
için konut” vurgularının dikkat çekici olduğunu kaydeden Erdoğan, sözlerini
şöyle sürdürdü:
“Bir kamu kurumu olan TOKİ, bir başka kamu kurumu olan
Karaburun Belediyesi’ni suçlamayı, siyasi değerlendirmeler yapmayı bir kenara
bırakmalı ve şu somut hususlara cevap vermeli, açıklama getirmelidir:
1- İlçemiz
15 Mart 2019’dan bugüne ÖÇKB kapsamındadır. ‘Sosyal Konut’ adı altında proje
yapılmak istenen bölge, TOKİ açıklamasında belirtilen 3194 sayılı İmar Kanunu
ve ilgili yönetmeliklerinin dışındadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile
birlikte üç yıldır titizlikle koruduğumuz yapılaşma ilkelerine ve imar
disiplinine açıkça aykırılık teşkil eden projeye özel bir imar değişikliği mi
yapılacaktır? Bu durum, imarlı arsası olduğu halde 3 yıldır konut yapamayan
diğer vatandaşlar için bir hak gaspı anlamına gelmeyecek midir?
TOKİ yöneticileri, bağlı bulundukları Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nın Karaburun’da gerçekleştirdiği ve bizim de destek verdiğimiz imar
süreçlerine aykırı davranmaktan vazgeçmelidirler. İçinde bulundukları konum,
Bakanlıkları ile çelişkiye düşer noktadadır.
2- Karaburun
ilçesi sınırları içerisinde TOKİ’ye ait toplam 81 parça taşınmaz vardır. Bu
taşınmazların içinde imar durumu uygun olan pek çok taşınmaz bulunmaktadır.
Ancak İdare, bu alanlar için proje üretmek yerine her nedense imar durumu en
sorunlu olan, orman ve tarım alanında bulunan gayrimenkullerini değerlendirmek
istemektedir. Karaburun Belediyesi TOKİ düşmanı bir Belediye değildir. Karşı
çıktığımız nokta, ilçemize sosyal konut adı altında beton yığınları inşa
edilmesidir.
3- İlçemiz
İskele Mahallesi Kuyucak Mevkii’nde yer alan mezkûr arsada, plan notlarında
değişiklik yapılsa dahi azami iki katlı yapılaşma yapılabilecektir. Deniz
manzaralı ve iki katlı olabilecek bu konutların hangi ‘sosyal konut’ sınıfına
dâhil olacağı izaha muhtaç bir durumdur ve açıklanmalıdır. Buna en somut örnek,
TOKİ’nin açıklamasında bahsi geçen Çeşme-Reisdere TOKİ Projesi’dir.
Vatandaşların haklı tepkilerine rağmen ısrarla inşa edilen proje zemin artı 3
kat olarak projelendirilmiştir. Projede ikamet edenler de dar gelirli değil,
gelir seviyesi yüksek vatandaşlardan oluşmaktadır.
4- İzmir’de
30 Ekim 2020’de yaşanan deprem felaketinde Kösedere Köyü’müzde 31, Bozköy
Köyü’müzde 5, Anbarseki Köyü’müzde 5, Hasseki Köyü’müzde 1, Yayla Köyü’müzde 1
olmak üzere toplam 43 ev AFAD tarafından ağır hasarlı olarak tespit edilmiş ve
Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından yıkımı gerçekleştirilmiştir. Bu
konutların sahiplerinin birçoğu 70 yaş üzeri vatandaşlarımızdan oluşmaktadır.
İleri yaşlarda bulunan hemşehrilerimiz, yıkılan evlerinin yerinde oturmak
istemekte, nesiller boyunca oturdukları sokaklarından ve komşularından ayrılmak
istememektedir. Buna karşılık yıkımın en fazla olduğu Kösedere Köyü’müzde,
mağdur vatandaşlarımızın yeni konutları için belirlenen alan, Kösedere Köyü ile
İnecik Köyü arasında yer alan, tarım arazisi vasfında olan; su, elektrik,
kanalizasyon, yol gibi hiçbir altyapısı olmayan bir arazidir. Karaburun
Belediyesi ve hemşehrilerimizin TOKİ’den EN ÖNEMLİ VE ACİL beklentisi, rant
projelerine mesai harcamak yerine depremin üzerinden bir buçuk yıl geçmesine
rağmen mağduriyetleri giderilemeyen vatandaşlarımızın sorunlarına çare bulması,
evlerini yıkılan yerlerinde yeniden inşa etmesidir.
5- TOKİ’nin
Karaburun Belediyesi’ni hedef alan açıklamasında ve söylemlerinde yer alan
“yatay mimari” ve “dar gelirli vatandaşların konut sahibi olması” vurgusu ise
“idamdan sonra gelen af” gibidir. TOKİ’nin İstanbul başta olmak üzere büyük
kentlerdeki projelerinin pek çoğu lüks konut sınıfında yer almakta ve gökyüzüne
yükselen mimaride inşa edilmiştir. Dikey mimari ile kadim kentlerimizin tarihi
ve kültürel dokuları mahvedildikten sonra “yatay mimari” vurgusuna sığınmak,
bir nedamet gösterisinden ötede anlam taşımamaktadır.
6- Karaburun
Belediyesi TOKİ’nin açıklamasında yer aldığı şekliyle “algı operasyonu” değil,
“olgu operasyonu” yapmaktadır. Somut, anlaşılır, çerçevesi belli sorular
sormakta; “hukuk zemininde” cevap aramaktadır.”