Çiğdem CANPOLAT / ÖNCÜŞEHİR – İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Ağustos ayı Olağan Meclis toplantısının birinci oturumu Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleşti.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer idaresinde gerçekleşen oturumun gündeminde; söküm için Aliağa'ya doğru yola çıkan ve 900 ton asbest taşıdığı iddia edilen uçak gemisi Sao Paulo vardı.
TRAFO ALANI MECLİS GÜNDEMİNDE
İzmir’de 30 Ekim 2020 tarihinde yaşanan deprem sonrası Bayraklı’da dönüşüm çalışmaları kapsamında 7 katlı yapılar proje alanlarında 5 kat olarak inşa edilirken, yaklaşık 25 daire açıkta kalmıştı. Sorunun çözülmesi ve vatandaşların da mahallelerinden ayrılmaması için gerek Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı gerekse İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Bayraklı Belediyesi çalışmalarını sürdürürken, çözüm için en net adım Bayraklı ilçesi sınırları içerisinde yer alan ve trafo alanı olan alan yer aldı. Bakanlık yetkilileri İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Bayraklı Belediyesi’nin TEİAŞ’a trafo yeri göstermesi halinde trafo alanına konut yapılabileceğini belirtmişti. Süreç içinde bir gelişme yaşanmaması ile sonrası ise konuyla ilgili gerekli çalışmaların yapılması amacıyla AK Parti Grup Başkanvekili Özgür Hızal, AK Parti Grup Sözcüsü Hakan Yıldız ve AK Parti Meclis Üyesi Hüsnü Boztepe yazılı bir önerge verdi.
SANDAL: SİZİN BU KONUDA DESTEK OLABİLECEĞİNİZİ İLETTİK
Önerge hakkında konuşan Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal, “TEİAŞ ile ilgili kısım İzmir Büyükşehir Belediyemizin öncülüğünde giden bir durum. Farklı alanlar gösterilmesine rağmen TEİAŞ yetkilerinin kabul etmemesine rağmen, vatandaş mağduriyetinden kaynaklı meseleye sıcak davrandık. Söz konusu alan ile ilgili dedik ki yeni bir yer gösterildiğinde orada konut yapılabilecek. Sizin de bu konuda destek olabileceğinizi ilettik” dedi.
HIZAL: KONUYU SİYASETE ÇEKMEKSİZİN BİR ÖNERGE HAZIRLADIK
AK Parti Grup Başkanvekili Özgür Hızal ise, “Önergenin verilmesi amacı bunlarla alakalı. Bununla ilgili depremzede vatandaşların sizle ve Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal ile görüşmeleri var. Biz bu konuyu siyasete çekmeksizin bir önerge hazırladık. Bu önerge komisyonlara aktarılır ve Büyükşehir’in yaptığı çalışmalar ile birleştirilir. Buradaki vatandaşların yaşadığı bir takım sorunlar da giderilmiş olur” diye konuştu.
Görüşmeler sonrası söz konusu önerge İmar Komisyonu’na sevk edildi. Başkan Soyer komisyona gönderilmesinin ardından Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal’a seslenerek, “Siz de katılırsanız toplantıya iyi olur” ifadelerini kullandı.
KANTAR KRİZİ AŞILDI
Bayındır'da bulunan ve üreticinin kullandığı yaklaşık 60 ton ağırlığında olan kantarı İzmir Büyükşehir Belediyesi Menderes'e götürme ve oradaki üreticilerin kullanmasını talep etmişti. Söz konusu talep hakkında açıklama yapan AK Parti İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya “Lafa gelince "başka bir tarım mümkün", "kırsalı desteklemeliyiz" diyen CHP'li Tunç Soyer, Bayındır'ın merkezinde bulunan tek kantarı söküp götürmek istiyor. Belediyesi AK Partili diye Bayındır'ın çiftçisine zulmediyor. Ateş olsan, cürmün kadar yer yakarsın!" kullanmıştı. AK Partili Kaya ayrıca meclis üyelerine önergeyi reddetme çağrısında bulunmuştu.
GERİ ADIM ATILDI
Çağrı sonrası ise İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nde görüşülen ilgili gündem maddesi Cumhuriyet Halk Partisi’nin önerisi sonrası oybirliği ile gündemden kaldırıldı.
ŞAHİN: 2000 YILINDAN GÜNÜMÜZE KADAR YÜZDE 33 ARTIŞ GÖZLEMLENİYOR
Gündem dışı konuşmalarda 13 Haziran tarihinde verdiği önergesinden bahseden MHP Grup Başkanvekili Selahattin Şahin, “Sayın başkanım 13 Haziran 2022 yazılı önergemizde körfeze akan hangi derelerin tabanında pis su kanalı bulunulmaktadır. Ben, “Uzunlukları ne kadardır, hangi çapta ve hangi yıl yapılmıştır, yapıldığı dönemden bugüne kadar nüfus artışı sebebi ile boru çaplarının genişletilmesine yönelik yenile çalışması yapıldı mı” sorularını sormuştum. Verilen cevapta; Alionbaşı Deresi, Arap Deresi, Bostanlı Deresi, Büyük Çiğli Deresi, Cin Deresi, Çamlık Deresi, Çaykara Deresi, Çitlenmik Deresi, Dimo Deresi, Emrez Deresi, Hacıahmet Deresi, Ilıca Deresi, Irmak Deresi, Kazangöl Deresi, Kırmızı Toprak Deresi, Killik Deresi, Küçük Çiğli Deresi, Manda Deresi, Melez Deresi, Otokent Deresi, Ören Deresi, Pınar Deresi, Poligon Deresi, Sepetçi Deresi, Uzundere Deresi, Yaren Dede Deresi, Yobaz Deresi Tabanlarındaki pis su hatlarının bulunduğu bildirilmiştir. Bu hatların imalat tarihleri çoğunlukla sıfır yazılarak bilinmediği ifade edilmiştir. Diğerleri ise 2000-2002-2003-2004 yıllarında yoğunlaşmış sonrasında 2008-2012-2013-2014 yıllarında da tahminen tamir bakım çalışmalarının yapıldığı düşünülmektedir. 2000 yılında İzmir’in nüfusu 3 milyon 375 bin civarında 2022 yılında İzmir’in nüfusu tahmini verilere göre 4 milyon 500 bin olduğu düşünülmektedir. 2000 yılından günümüze kadar yüzde 33 artış gözlemleniyor. Ancak nüfus artışının metropol içerisinde yoğunlaştığı düşünülür ise kent merkezinde yüzde 50 nüfus artışının olduğunu söylemek çokta yanıltıcı bir veri değildir” dedi.
“İZMİR KIŞIN TAŞAN YAZIN KOKAN ŞEHİR OLMAYA DEVAM EDECEKTİR”
Kent merkezinde ki kullanıcı yükünün artması ile birlikte dere tabanlarında yer alan pis su kanallarının yetersiz olduğunu ifade eden Şahin, “Üstüne üstlük birleşik sistem gibi bir garabet var. İzmir de kullanıcı yükü ve yağmur suyu ile birlikte yaklaşık 25 ila 30 yıl öncesinde yapılan bu alt yapı yağmur suyu ve pis su karışımını taşıyamıyor. Patlayan ve taşan pis sular dere yatakları vasıtasıyla İzmir Körfezine dolmaktadır. Arıtmanın yeterli kapasitede olmaması arıtmanın deşarj edilen suyun iç körfeze verilmesi dere yataklarının betonlanması tali faktörler olarak koku problemini arttırsa da körfezin koku probleminin dere yataklarında bulunan pis su kanallarıdır. Önergemize verilen cevapta dere yatakları içerinde ki hatların deplase edileceği bilgi verilmesine rağmen hangi tarihte yapılacağı konusunda bir öngörüde bulunulmamıştır. Şu ana kadar ayrıştırılan yağmur suyu kanalı 9 yüz km civarındadır. Toplam yapılması gereken ise 6 bin km civarındadır. Geçtiğimiz günlerde Sayın Başkanın yaptığı açıklamada “Gelecek yıl koku sorunu yaşanmayacak” dedi. Hangi bilimsel veriye dayanarak söylediğini bilmiyoruz. Birleşik sistemi tamamen ayırmadan ve dere yataklarında ki pis su kanalları deplase edilmeden. Verilen her söz tutarsız olmaya mahkûmdur. Sayın Başkanım bize kulak verin. Aksi halde İzmir kışın taşan yazın kokan şehir olmaya devam edecektir” diye konuştu.
AYDIN: ÇEVRE VE DOĞA SAĞLIĞINI BİRİLERİ PARA KAZANSIN DİYE BİR KENARA BIRAKAMAYIZ
CHP Grup Başkanvekili Murat Aydın, 900 ton asbest içerdiği iddia edilen Sao Paulo savaş gemisi hakkında eleştirilerde bulundu. İkiz gemisinin 760 ton asbest içerdiğini, gelen geminin de bu miktarlarda asbest içerdiğini söyleyen Aydın, insan sağlığını tehdit eden geminin gelmemesi gerektiğini ifade etti. Aydın, “Bakan Kurum, iddia edildiği kadar asbest olmadığını, gelince kontrol edileceğini ve tehlike varsa gönderileceğini söyledi. Bu geminin ikizi Clemen Sao da Aliağa’da sökülmek istendi ancak bu kadar karşı çıkıldı ve gemi İngiltere’de söküldü. Bu gemide 760 ton asbest çıktı. Yani bu gemiden 760 ton asbest çıkmışken Sap Paulo’dan sadece 9 ton asbest çıkacağının söylenmesinin değerlendirmesini size bırakıyorum. Çevre ve doğa sağlığını birileri para kazansın diye bir kenara bırakamayız. Bu şehirde insanları refahı hepimizi ilgilendirir. Ama çevresi ve sağlığı daha çok ilgilendirir. İki aynı gemi, aynı banttan çıkmış iki ürün. İzmir’e bu gemileri değil turizm gemileri istiyoruz. Daha sağlıklı ve temiz bir İzmir’de yaşamak istiyoruz. İzmir’in sağlığını korumak bu meclisin birinci görevidir” ifadelerini kullandı.
HIZAL: ELBETTE Kİ PARA KAZANMAK İNSAN SAĞLIĞINDAN ÖNEMLİ DEĞİL
Aydın’ın eleştirilerine cevap veren AK Partili Hızal, “İzmir’i suyu ve insanı bizim için kıymetli ve değerli. Elbette ki para kazanmak insan sağlığından önemli değil. Tüm canlıların sağlığı adan çok kıymetli. Ama bazen gerçekler ve doğrular görmemiz lazım. Bir gemi yol çıktı geliyor. Gelip gelmeyeceğini bilmiyoruz. Bir tedbir kararı verildi, verilen kararın sebebi o geminin müze olarak kullanılmak istenmesi, tehlike arz etmesinden dolayı değil. Gemide asbest var, bunu Sayın Bakanımız Murat Kurum açıkladı. İncelemeler yapılmış ve o inceleme neticesinde çıkan rapor var. 9 ton asbest olduğu açıklandı. Sayın bakan gemi geldiğinde söküm başlamadan bizler tarafından inceleme yapılacak, eğer aksi durum varsa söküm yapmada gerekli işlemler yapılacak denmiş. Bunu Norveç’te ehil bir firma vermiş. Radyasyon testi de yapılmış, en yetkili ağızdan Bakanın açıklaması var ama sizler tarafından algısal ifadeler kullanılarak mesele çok farklı yerle taşınıp, ülken itibarı ile ilgili bir takım meseleler ortaya çıktı. Siz rapora ve Sayın Bakanın açıklamalarına inanmadınız ve 9 ton değil de 900 ton asbest var dediniz. Elinizde rapor var mı yok. Bir takım çevreci örgütlerin söylediklerine göre açıklamalar yapıyorsunuz. Asbest sadece gemiler de mi olur, asbest doğada olan çokça zehirli olan bir mineral. İnsan sağlığı için büyük bir zarar olduğunu biliyoruz. Isıya dayanıklı oldu için geçmişte bir takım ürünlerde kullanılmış. Gemilerde, balatalarda, otobüslerde, inşaat malzemelerinde kullanılmış. Çimentoda, boyda, çatı malzemelerinde, yalıtım malzemelerinde kullanılmış” dedi.
“BU DUYARLILIK ÜZERİNDEN BİR ÜLKENİN, BİR ŞEHRİN İTİBARIYLA BU KADAR OYNANMAZ”
“Gelelim İzmir’in asıl asbest sorununa” diyen Hızal, sözlerine şöyle devam etti; “İzmir’de bir deprem yaşadık, yüzlerce canımızı kaybettik. Bayraklı’da, Bornova’da, Konak’ta kaç bina yıkıldı? 100-200? Bilmiyoruz. Binaların yıkılması için asbest raporu çıkarılması lazım. Raporu uluslararası birimlerce akredite olmuş kurular çıkarıyor. Asbest tespit edilip uygun koşullarda bertaraf edilir. Ama çoğunlukla asbestin tespit edilmediğine dair raporlar var elimizde. Gemideki asbest miktar ile ilgili hazırlanmış rapor, üstüne Sayın Murat Kurum’un açıklamasına inanmıyorsunuz ama sizin belediyelerden verilen raporlara inanıyorsunuz. Ben inanıyorum bu raporlara. Hiç kimsenin bu raporlara olumsuz manada göz yumacağına inanmıyorum. İzmir’de hiçbir belediye başkanı bu konuda hassas davranmadı diyemem. Çevre hassasiyeti sadece sizinle alakalı bir mesele değil. Bu duyarlılık üzerinden bir ülkenin, bir şehrin itibarıyla bu kadar oynanmaz.”
ŞİMŞEK: DEVLETİMİ TEMSİL EDEN BİR VEKİLİN AÇIKLAMALARINA İTİBAR EDERİM
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yaptığı açıklamalara itibar edeceğini ifade eden MHP’li Meclis Üyesi Hakan Şimşek, “Her kişi her kurum işe kendi tarafından bakıyor. Para kazanma ve ticari ilişkiler kurma meselesi gibi… Ben hepsinden önemlisi kim olursa olsun devletimi temsil eden bir vekilin yapmış olduğu açıklamaya itibar ederim. Şu anda her şeye ulaşabileceğimiz noktada ben ülkemi temsil eden o koltuklarda karar veren kişilerin yapmış olduğunu açıklamaları sonuna kadar doğru kabul eder, ona göre hareket ederim. Kimsenin bu ülkenin aleyhine çalışacağını bir saniye bile düşünmem. Ama bazen siyasi çıkarlar bizi belli noktalara götürebiliyor. Ben bu gemi konusunu burada kapatıyorum” şeklinde konuştu.
ZENGİNOBUZ: BU CADI AVI NE BENİ NE DE CHP’Yİ KORKUTAMAZ
KPSS sınavının iptal edilmesi sonrası CHP’li Meclis Üyesi İzel Zenginobuz, Gaziemir Belediye Meclis toplantısında bir takım açıklamalarda bulunmuştu. Bu açıklamaların tartışma konusu olması sonrası konuşan Zenginobuz, “Türkiye’de büyük bir skandal yaşandı. Duyunca şaşırmadık, çünkü bir bu skandalı ilk kez yaşamıyoruz. AK Parti iktidarında bu ve benzeri skandalları defalarca yaşadık. Konu, KPSS’de çıkan soruların yandaşlara sızdırılmış olması. Sorun soruların çalınmış olması değil, bu sorular birilerine sızdırıldı. ÖSYM başkanının görevden alınmasına sebep olan şey, soruların sızdırılması değil, sızdırılmasının ortaya çıkmış olması. Son on yılda muhalefet partileri 16 kez ÖSYM ve ÖSYM sınavlarında yapılan usulsüzlüklerin araştırılması için önerge veriyor. Bu önergelerin 11 tanesi partimize ait. Diğer önergelerin 3 tane İYİ Parti, 1 tanesi HDP, 1 tanesi MHP’ye ait. Bu araştırma önergelerinin 16 tanesinin tamamı AKP oylarıyla reddediliyor. Bunlar ayyuka çıkmış, mesele ısrarla örtbas ediliyor. KPSS’de yaşanan bu rezalette ilgili benim dediklerim sosyal medya hesaplarında mevcut, açıp izleyebilirler. Ben bu yaşananların bizzat şahidiyim. Bugün yaşanan KPSS skandalı bana 12 yıl önce yaşadığım bu olayı anımsattı, bende cesurca bunu dile getirdim. 18 yaşında bir gençken bunu ÖSYM önünde dile getirmiş biriyim. Bu ek derslerin son anda koyulduğuna benim gibi binlerce şahit var. Bazı dershaneler tarafından yapılan ek derslerin şahidiyim. Bunu dünde söyledim, bugünde söyledim, yarında söyleyeceğim. Bu şaibeli sınavların arkasındakiler yargılanırken bende şahit olacağım. Bu cadı avı ne beni ne de CHP’yi korkutamaz. Umudu ve geleceği ÖSYM sınavlarına bağlı olan genç kardeşlerim, CHP iktidarında bunlar son olacak. Sizlerin geleceğinizi teminatı biziz” dedi.
SOYER: RAPORDA YÜZDE 12’SİNDE İNCELEME YAPILDIĞINI SÖYLÜYOR ZATEN
Son olarak konuşan Başkan Soyer, “Hakan Bey, hükümet temsilcimizin söylediğinin sonuna kadar doğru olduğunu düşünürüm dedi. Eğer böyle olsaydı ne seçime ne de iktidar değişikliğine ihtiyaç vardı. Sittin sene iktidarlar devam ederlerdi. Bu doğru değil, mümkün de değil. Siyaset kuşku ve merak üzerine kuruludur. Bir yöneticinin söylediğinden emin olmazsınız, kuşku duyarsınız. İnanmamak için elinizde delil var mıdır bakarsınız. Bir vatandaş olarak bir hükümet yetkilisinin söylediğinin baştan yanlış olduğunu düşünerek hareket edersiniz. Mesela baştan nelerden şüphe diyorum? Öncelikle Aliağa’da söküm için 8 tesisi alanı varken 22 tesis olması söküm konusunda bende kuşu uyanıyor. Ayrıca ikiz gemi. Bu aynı materyal demektir. Yani ikizinden 760 ton çıkmışken bu gemiden 9 ton çıkma ihtimali yok. Ayrıca Özgür Bey Norveç’te yapılan rapordan bahsetti. O raporda yüzde 12’sinde inceleme yapıldığını söylüyor zaten” dedi.
“3. DÜNYA ÜLKE MUAMELESİ YAPILAN KENT OLMAK AĞRIMA GİDİYOR”
“Hindistan, Pakistan gibi 3. Dünya ülke muamelesi yapılan kent olmak ağrıma gidiyor” diyen Soyer, “Tüm bular beni kuşkuya devrediyor. Şirket yetkilileri ile de bir araya geldim, çünkü kuşku duyuyorum. Bu 4 başlık benim kuşku duymam için yeter. En çok Aliağa Belediye Başkanının ve Aliağa meclis üyelerinin düşünmesi gerekiyor. Bunu yapmak en çok size düşüyor Hakan Bey. Eğer siz Aliağa’ya sahip çıkmazsanız asıl o zaman mış gibi yaptığınız düşünülür. Asıl olan bir belediye başkanının ve meclis üyelerinin kentine sahip çıkmasıdır. Bunlar bizim babamızın malı değil, biz 3-5 yıl yapıp gideceğiz. Burası 8500 yıllık bir kent. 8500 yıl boyunca pırıl pırıl gelmiş bir Aliağa’dan bahsediyoruz, buna izin vermemeliyiz, korumalıyız. Ondan sonra köprüsünü, yolunu düşünmeliyiz. Asıl olan bize geleni bizden sonrakilere devretmektir. Bu şehrin ağacını, nehrini, denizini, körfezini korumak hepimizin asli görevidir. Ondan sonra gücümüzün yettiği kadarıyla yapmaya devem edeceğiz” ifadelerini kullandı.