CHP Konak İlçe Başkanı Çağrı Gruşçu ve Sosyal Hizmetler
Komisyonu Başkanı Halime Yurteri, TÜİK’in verilerini eleştiren basın açıklaması
gerçekleştirdi.
Konak, Kemeraltı girişinde gerçekleştirilen basın
açıklamasında konuşan CHP Konak İlçe Başkanı Çağrı Gruşçu, “Ey Erdoğan! Sen
ekonomiyi batırdın, halka yardıma Cumhuriyet Halk Partisi ve belediyeleri
koştu. O kadar gönlün fakir ki; sahip olduğun tek şey sarayların, paraların ve
kibrin” ifadelerini kullandı.
GRUŞÇU: İKTİDAR ÇAREYİ GERÇEKLERİ MANİPÜLE ETMEKTE ARIYOR
Yoksulluk ve işsizliğin her geçen gün arttığını ifade eden
Gruşçu, “AK Parti Genel Başkanı, gerçeklerden ne kadar kopuk olduğunu gözler
önüne serdi. Yetki ve imkanları 20 yıldır tek başına elinde bulunduran ancak
durmaksızın her konuda muhalefeti sorumlu tutan AK Parti Genel Başkanı “Neymiş,
millet açmış. Nankörlük parayla değil” ifadelerini sarf ettiği anlarda sosyal
medyada ise hayalinin “fakir olmamak” olduğunu söyleyen bir çocuk
konuşuluyordu. Bu ülkede bir çocuğa “hayalin nedir?” diye sorulduğunda,
“Hayalim fakirlik olmaması. Evde yiyeceğimizin olması." diyorsa ve
yalnızca bir çocuk dahi yatağa aç giriyorsa kimsenin 'nankörlük etmeyin' deme
lüksün yoktur. İktidar pandemi ve geçim
sıkıntısıyla boğuşan yurttaşın taleplerini görmezden gelirken yoksulluk
büyüyor. Ekonomik kriz karşısında alım gücü düşen yurttaşlar temel
ihtiyaçlarını bile karşılayamazken, iktidar çareyi gerçekleri manipüle etmekte
arıyor” diye konuştu.
FAİZ LOBİSİNİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEYE DEVAM ETMEKTEDİRLER
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin grup
toplantısındaki konuşmalarını hatırlatan Gruşçu, “AKP’li Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan, yoksulluğa dikkat çeken muhalefeti hedef aldı, bir hafta 2’nci
kez “nankörlükle” suçladı. Erdoğan, “Neymiş, millet açmış. Aç olarak
dolaşanları buyurun, siz de doyuruverin! Nankörlük parayla değil!” diye
konuşurken, gelin biz tarihleri ve rakamları birlikte hatırlayalım. 2003
Nisan’ında 4 kişilik bir aile, günlük minimum 15,51 TL’ye sağlıklı
beslenebilirken, bugün ancak 93,85 TL’ye beslenebiliyor. Yurttaşın bankalara
olan borcu 2002’de 6,8 milyar lirayken bu yılki kredi borçlarının toplamı 872
milyar lira. Ülkenin mali tablosunu beşli çeteye emanet edenler her geçen gün
faiz lobisinin ekmeğine yağ sürmeye devam etmektedirler. Türkiye'de bütün
ücretli çalışanların yüzde 17’si yani yaklaşık 3,3 milyon işçi, asgari ücretin
altında bir ücretle çalışıyor. Asgari ücretin yarısından daha az ücretle
çalışan işçi sayısı ise 1 milyona yakın. Ülke genelinde 10 milyonu aşkın
emekçilerimiz ise yılbaşında 2 bin 825 lira olarak açıklanan asgari ücretle çalışıyor.
Ancak asgari ücret hızla eriyor. Yılbaşında 7,37 lira olan dolar kuru, bugün
itibarıyla 8,72 liraya çıktı. Ocak ayında 383 dolara denk gelen asgari ücret
bugün 324 dolara düştü. Yaklaşık 6 aylık erime, 59 dolara denk geliyor. Başka
bir ifadeyle asgari ücretliler yılbaşından bu yana 514,5 lira yoksullaştı” dedi.
RAKAMLARI GİZLEYEREK, GERÇEKLERİ MANİPÜLE EDEMEZSİNİZ
Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin ödeneklerini ele alan Çağrı Gruşçu, “Asgari ücretin altına mahkûm edilenlerin sayısı ile işini kaybeden kayıtsız işçiler göz önüne alındığında, asgari ücretin altında gelirle yaşamak zorunda olanların sayısı çarpıcı boyutlara ulaşıyor. Bugün 16,8 milyonu aşkın yurttaşımız ise sosyal yardımlarla ayakta durabiliyor. TÜİK verilerine göre yoksul 17 milyon vatandaşımız var ancak bir kez daha Türkiye istatistik değil itibarsızlaştırma kurumu olduğunu kanıtladı. Rakamları gizleyerek, gerçekleri manipüle edemezsiniz. Türkiye’de açlık sınırında 17 milyon yaşarken, 34 milyon yoksul vatandaşımız bulunuyor. Ey Erdoğan! Sen ekonomiyi batırdın, halka yardıma Cumhuriyet Halk Partisi ve belediyeleri koştu. O kadar gönlün fakir ki; sahip olduğun tek şey sarayların, paraların ve kibrin. AKP’li Cumhurbaşkanı, sözlerinin devamında hemen hemen hepsi ‘yap-işlet-devret’ yöntemiyle yapılan ve birkaç müteahhidin elinde olan köprü, otoyol ile barajların yurttaşı iş sahibi yaparak doyurduğunu öne sürdü. İktidarın gerçeklerden ne kadar kopuk olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Zira genç nüfusun %25’i işsiz yani her 4 gençten biri, açlık sınırı asgari ücretle yarışıyor, halkın alım gücü her geçen gün azalıyor. Yurttaş, enflasyon ve gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle tüketim alışkanlarını değiştiriyor. Ülkede işsizlik yüzde 22,5'a ulaşırken yoksulluk sınırı 11 bin 925 TL, açlık sınırı ise 3 bin 468 TL'ye yükseldi. Yandaşa gelince ballı kaymaklı ihaleler, vergi muafiyetleri, yap, işlet, devret; kendilerine gelince ye, iç, israf et, vatandaşa gelince nankörlük etme şükret! Soruyoruz! Düşük ve orta gelirli 120 ülke arasında Türkiye’yi 2019 yılı sonunda 440,9 milyar dolar ile en çok dış borcu olan altıncı ülke haline getirdiniz mi, getirmediniz mi? Devletin şirketlerini arpalığa dönüştürüp bu şirketlerden yandaşlarınıza iki maaş, üç maaş, dört maaş veriyor musunuz, vermiyor musunuz? Eline iş ve aş yazarak güpegündüz sokak ortasında intihar eden Samsunlu vatandaşımızın hakkını yediğinizi, düşünüyor musunuz yoksa gözünüze rahat uyku giriyor mu? Sarayda ejder meyveli smoothielerinizi yudumlarken halkı açlığa mahkum ettiniz. Halktan uzak, toplumu tanımayan, kanayan yaralara merhem olmayan bir yönetim yarattınız. 18 yıldır kesintisiz olarak vatandaşın cebinden topladığınız paralarla kendinize saraylar, köşkler, yazlıklar inşa ettiniz. Asgari ücretle çalışan vatandaşımın bir aylık alın terini sarayda bir dakikada yiyenlerden hesap sordunuz mu? Haberiniz var mı? Yandaş firmaların milyonluk borçlarını silerken Kübra bebek açlıktan yaşamını yitirdi. Somali’nin IMF borcu ödenirken, Tunus’a 40 milyar TL hibe ederken atanamayan genç öğretmen Mikail Cengiz çalıştığı inşaattan düşerek yaşamını yitirdi. Bu ülkede bir baba oğluna pantolon alamadığı için kendini astı. Meydanlarda işsizler kendilerini yaktı. Bunca insanımızın vebalini taşıdığınızı düşünüyor musunuz, yoksa vicdanınız hala rahat mı? Bizler hakkını alamayan emeklimiz için, gece gündüz çalışan çiftçimiz için, kışın soğukta yazın sıcakta ekmek parası kazanacağım diye mücadele eden esnafımız için, emeği gasp edilen sağlık çalışanlarımız için soruyoruz. Geride bıraktığımız 18 yıl içinde yoksullaşan 30 milyon insanımız, açlığa mahkum edilen 17 milyon yurttaşımız için soruyoruz. Sormaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
BU İKTİDAR SİZE DE GÜVEN VERMİYOR
“Evinde yiyecek hayali kuran yüreği büyük evladım üzülme”
diyen Gruşçu, “Sen gelecekte ülken için eğitim alacak ve ülken için
üreteceksin. Asla ümitsizliğe kapılma. Cumhuriyet Halk Partisi her zaman
yanında. Senin gibi hayali aş kaynayan milyonlarca çocuğa sözümüzdür.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidarında sen dahil hiçbir çocuk yatağa aç
girmeyecektir. Başınızı yastığa koyduğunuzda kuracağınız hayaller fakirlik ve
yoksulluk değil; ülkenizi ve ailenizi daha güzel bir geleceğe hazırlamak
olacaktır. Bundan en ufak bir kuşkun olmasın. Buradan bilhassa Akparti’ye ve
MHP’ye oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum: Milyonlarca çocuğun feryadını,
evinde aş kaynama hayaliyle yaşayan, açlık ve sefaletle boğuşan çocuklarımızı
sizler de görüyorsunuz. Vicdan ve inanç sahibi insanlar olarak saraydan kibirle
'nankörlük etmeyin' diyen bir iktidarı değiştirme zamanı gelmedi mi? Biliyoruz,
gidişattan siz de memnun değilsiniz. Bu iktidar size de güven vermiyor. Gelin,
tefeciler için çalışan bu iktidara gereken cevabı sandıkta hep birlikte
verelim. Türkiye çok güçlü bir devlettir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak güçlü
devletimizin kaynaklarını 83 milyon insanımıza adaletle dağıtmaya söz
veriyoruz. Türkiye’yi dışa bağımlı bir ülke konumuna getiren, üretmek yerine
ekonomik değerlerini haraç mezat satan bu iktidarın bütün sattıklarını, milli
değerlerimizi ve geleceğimizi birer birer geri alacağız. Söz veriyoruz. Biz
tefeciler için değil halk için çalışacağız. Söz veriyoruz. Devletimize, milletimize,
bayrağımıza zarar veren, yerli ve milli olmayan bu iktidarı tarihin tozlu
raflarına kaldıracağız. Söz veriyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kadroları
bunu yapmaya muktedirdir, yeterlidir. Aydınlık yarınlar yakındır” dedi.
YURTERİ: SAHADA HEP İÇİMİZİ ACITAN MANZARALARLA
KARŞILAŞTIK
Sosyal Hizmetler Komisyonu Başkanı Halime Yurteri ise
yaptığı konuşmada, “Hepimizin bildiği gibi ülkemizde her geçen gün
giderek büyüyen bir yoksulluk var ve buna paralel olarak milyonlarca
yurttaşımız sosyal yardım almaya muhtaç durumda. Aile Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü’nün faaliyet raporunda
açıklamış olduğu resmi rakamlara göre 2020 yılında 6 milyon 630 bin hane sosyal
yardım almak durumunda kaldı. Biz de Konak İlçe Başkanlığı Sosyal Hizmetler
Komisyonu olarak görev süremiz başladığından bugüne kadar sahada ihtiyaç sahibi
yurttaşlarımıza el uzatmaya çalıştık. Bu çalışmalarımızda beyaz eşya, çeşitli
ev eşyaları, gıda, çocuklarımıza bot ve mont, bayramlık kıyafet, defter, kitap,
okul araç gereçleri, zor durumdaki ailelerimize market alışverişi kartları gibi
çeşitli yardımlarla destek olduk. Bu yardımlarla beraber Konak’ta ihtiyaç
sahibi toplam 9 bin 500 aileye ulaştık. Şunu belirtmek isteriz ki maalesef arkadaşlarımızla
birlikte sahada hep içimizi acıtan manzaralarla karşılaştık. Bizler şunu çok
iyi biliyoruz ki bu yaptığımız çalışmalarla zor durumdaki yurttaşlarımıza
kalıcı çözümler üretemedik. Ancak bir nebze de olsa kendilerine moral kaynağı
olmaya özen gösterdik. Yüzlerindeki tebessüme her zaman şahit olmak bizi hep
çok mutlu etti. Kendilerine ulaşıldığında mutlu olan yurttaşlarımız maalesef
sistemin dışına itilmiş haldeler ve en azından tebessüm etmeye, gülmeye ve
morale ihtiyaçları var. Türkiye’de dört duvar içinde bir koltuğu, bir halısı,
bir buzdolabı olmadan yaşamaya çalışan, işsiz ve sosyal güvencesi olmayıp temel
gıda maddelerini almakta zorlanan, pazarlardan artık toplayan ve bu koşullarda
yaşam mücadelesi veren vatandaşlarımızı bu durumdan kurtarmak elbette ki mevcut
iktidarın görevidir” ifadelerine yer verdi.
TÜRKİYE’DE İŞSİZLİK REKOR SEVİYELERE ULAŞMIŞ DURUMDA
Rakamlar üzerinden örnekler veren Yurteri, “Türkiye’de
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun açıkladığı rakamlara göre dört kişilik bir
aile için açlık sınırı 3 bin 468TL, yoksulluk sınırı ise 11 bin 925TL’dir.
Asgari ücretin 2825 lira olduğu ülkemizde, bu ekonomik kriz şartlarında
milyonlarca insanımızın yardımlara ihtiyaç duyması, en temel yaşamsal
ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanması elbette ki şaşırılacak bir durum
değildir. Gün geçmiyor ki ekonomik sıkıntılardan dolayı intihar eden bir
vatandaşımızın haberini almayalım. İşin daha da acı olan tarafı ise 19 yıldır
iktidarda bulunan şahsım hükümetinin bu duruma çözüm üretemeyecek oluşunu
biliyor ve böyle bir dertlerinin olmadığını da görüyoruz. Yine tek adam
rejiminin, israfın, 4-5 ayrı yerden maaş alan yöneticilerin olduğu, yargının
siyasallaşıp hukukun askıya alındığı, kurumların işlevsizleştirildiği, devletin
bir parti devleti haline getirildiği bir sistemde bu yaşanan yoksulluk ve kriz kaçınılmazdır.
Sokağa çıktığımızda görüyoruz ki pazardaki vatandaşımız, esnafımız, çiftçimiz,
üreticimiz, işçi ve emekçimiz, emeklimiz yaşanan bu darboğazdan bıkmış durumda.
Alım gücü günden güne düşüyor ve biz her yeni güne yeni zamlarla uyanıyoruz.
Türkiye’de işsizlik rekor seviyelere ulaşmış durumda ve her dört gençten biri
işsiz. Böyle bir Türkiye ikliminde büyümeden, gelişmeden söz etmek ise en hafif
tabiriyle aymazlıktır. Sosyal adaletin olmadığı, refahın olmadığı, gelir
dağılımlarında büyük uçurumların olduğu bir ülkede büyümeden nasıl söz
edilebilir ki?
BU ÇÜRÜMÜŞ DÜZEN MUTLAKA DEĞİŞECEK DİYORUZ
Yurteri sözlerini şöyle tamamladı:
Pandemi döneminde de sosyal devlet anlayışından uzak kötü
bir sınav vererek vatandaşımıza gerekli destekleri hiçbir şekilde sağlamayan
şahsım hükümeti, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerimizin halka hizmet
götürmesini de engellemeye çalıştı. Bu dönemde ihtiyaç sahibi yurttaşlarımıza
yardım toplanan banka hesaplarına bloke konuldu, Eskişehir’de insanımıza sıcak
yemek götürmek için çalışan aşevi kapatıldı. İstanbul’da ise ucuz ekmeğin
vatandaşımıza ulaştırılmasınınengellenmeye çalışılmasına da şahit olduk. Bu
millet bunları unutmayacaktır. İktidar hırsıyla halka hizmet götürülmesinin
engellenmek istenmesi kabul edilemez bir durumdur ve toplum vicdanını
kanatmıştır. Bizler ülkemizin ve milletimizin yaşadığı bu buhrandan dolayı
büyük üzüntü duyuyor ve bu çürümüş düzen mutlaka değişecek diyoruz. Hukukun
üstünlüğüne dayalı, demokrasinin işlediği, emeğin ön plana konulduğu, liyakatın
olduğu şeffaf bir devlet yönetimi egemen kılındığında ise mutlaka bu denli
ekonomik darboğazlar da yaşanmayacaktır. Bizler demokrasiye inanan, adalete
inanan insanlar ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin neferleri olarak ivedilikle
yapılması gereken seçimi kazanıp hep birlikte adil bir Türkiye’yi inşa
edeceğiz.
İLK SEÇİMLERDE ADALETİ GETİRECEĞİZ, DEMOKRASİYİ
GETİRECEĞİZ
Sözlerimizi Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun
söylediği gibi “Pazar artıklarından beslenen ailelerin ayıbını kaldırmak
Allah’ın izniyle bize nasip olacaktır, ilk seçimlerde adaleti getireceğiz,
demokrasiyi getireceğiz, liyakatı getireceğiz, alın terinin ne demek olduğunu
bütün dünyaya göstereceğiz” diyerek bitirmek istiyoruz.