ÖNCÜŞEHİR - Bayraklı
Havuz Düğün Salonu’nda Eğitimci Aylin Sandal’ın moderatörlüğünde gerçekleşen
etkinlikte CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya ve Yeni Kuşak Köy Enstitülüler
Derneği Başkan Yardımcısı, Akademisyen Dr. Semiha Özalp Günay konuşmacı oldu.
Söyleşiye; Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal, CHP Bayraklı İlçe Başkanı
Pınar Susmuş, meclis üyeleri, ADD Bayraklı Şubesi Başkanı Gönül Güngör, ADD
yönetici ve üyeleri, CHP il ve ilçe yöneticileri, muhtarlar, sivil toplum
örgütü temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Etkinlik, pandemi koşulları göz
önünde bulundurularak alınan tedbirler kapsamında gerçekleştirildi.
Köy endüstrileri ve eğitim hakkında konuşan Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, “İzmir köy endüstrilerini, eğitimi, laikliği, çağdaş yaşamı, modern yaşamı, özgür düşünceyi ve kamusal anlayışı yaparak taşıyacak kanıtlar var. Ben buraya gelmeden önce iki kooperatif gezdim. Kooperatifleri herkes şöyle bilir; mal alan, mal satan, herkesin bir araya toplandığı, kooperatifçilerin memur kesimi çarpıp gittiği bir yer olarak ifade ederiz. Ama İzmir’e geldiğimizde Bayındır çiçek kooperatifine baktığımızda ya da Ödemiş Bademli’deki kooperatife baktığımızda hiçte işin böyle olmadığını gördük. Tohumun fideye, fidenin fidana, fidanında sofraya ekmeğe nasıl dönüştüğünü; bunun arka planında neler yaşandığını bugün izledim ve gördüm. Bir şey daha gördüm; CHP Ödemiş İlçe Örgütü’ne gittim. Ödemiş’te onur abideleri diye bir fotoğraf var. İlk başta bir kadın dikkatimi çekti; Ümmü Töre. Kim diye baktım. 1877 doğumlu, 1928 yılında muhtar olmuş. 10 yıl muhtarlık yapmış Mustafa Kemal Atatürk sayesinde” dedi.
KAYA’DAN İKTİDARA
EĞİTİM ELEŞTİRİSİ
AK Parti’nin Cumhuriyetin temelinin eğitimle atıldığını bildiğini söyleyen Vekil Kaya, “AK Parti, Cumhuriyet devrimlerinin yaşatmanın yolu, laik demokratik bilimsel ve çağdaş bir eğitimden geçtiğini biliyor. Siz bir binayı yıkmak isteseniz; çatısına mı dinamit koyarsınız yoksa temeline mi? Temeline atarsınız değil mi? Cumhuriyetin temeline neyle atıldı, eğitimle. Cumhuriyeti yıkmak isteyen ne yapar, Cumhuriyetin temeli eğitimle atılmışsa temeline dinamiti yerleştirir. Şimdi yapılmak istenen budur. Şu an da okula gitmeyen kız çocuğu sayısı 2 milyonu aştı. Okula gitmeyen, uzaktan öğretim sistemine yönelttikleri pandemide önce 3 milyon 600 bin ortaokulu ve lise öğrencisi vardı. Uzaktan açık öğretim hastanesine giden sayıda yine 3 milyon civarındaydı. Etti mi size 6 buçuk milyon. Şimdi pandemi döneminde uzaktan öğretime erişemeyen yaklaşık 10 milyon öğrenci var. Siz sanmayın ki öyle, internete tüm çocuklarımız giriyor. 750 bin hanede televizyon yok, EBA’ya ulaşamıyor. Bayraklı Belediyesi demiş ki; Bayraklı’da da yoksul semtler var. Tableti, cep telefonu, interneti olmayan var. Ama evinde televizyon olmayanlar varsa onları da tespit ederiz, televizyonları ulaştırırız. Ne yapmış, Bayraklı Eğitim Kanalı’nı kurmuş. Her gün sabah bu televizyonda, gönüllü öğretmenler eğitim veriyor. Bizim yapmamız gereken iş, 750 bin hanede televizyon yoksa onların evine televizyon alacağız. Eğer 10 milyona yakın çocuk, uzaktan öğretime dahi erişemiyorsa onların erişebilmesi için kanalları açacağız. Belediyenin görevi kaldırım, yol demek değil sadece. Cumhuriyeti korumak kaldırım taşlarıyla olmuyor, eğitime vereceğiniz değer ile oluyor. Kreşleri, öğrenci yurtlarını açmazsak eğitim göremeyen çocuklara böyle televizyon kurarak ulaşmazsak istediğiniz kadar kaldırım döşeyin, yol yapın, çiçek ekin bunların hiç birinin bir kıymeti yok. Bir gecede sizin ağaçlarınıza kezzap sürüp, döker ve kuruturlar” şeklinde konuştu.
“DÖRT LİDERE SÖZÜMÜZÜ
YERİNE GETİRMEMİZ LAZIM”
Türkiye’nin 5 temel sorunu olduğunu dile getiren Kayaü “Dış politika, eğitim, özgürlük, temel hak ve özgürlükler, demokrasi, hak, hukuk ve adalet. Bunlar olmadan bizim ikinci yüzyıla giderken demokrasi devrimini gerçekleştirme şansımız yok. Eğer demokrasi devrimini gerçekleştirmez isek; Cumhuriyeti korumak ve yaşattırmak şansımız da yok. Cumhuriyetin yaşayabilmesi, cumhuriyet devrimlerinin yaşaması için, demokrasi devrimi kaçınılmazdır. Kurultayımızda Genel Başkanımızın bize verdiği en önemli görev budur. Biz de bunun altına imzamızı attık. Demokrasi devrimini gerçekleştirmek için söz verdik. Kime söz verdik? Mustafa Kemal Atatürk’e verdik. En büyük devrimciye. Kime söz verdik. İsmet İnönü’ye. Çok partili yaşama geçerek ikinci büyük devrimi gerçekleştirdi. Kimse söz verdik? Bülent Ecevit’e. Sosyal demokrasi devrimini bu topraklara getirdi. Bir daha söz verdik 37. Kurultayımızda Kemal Kılıçdaroğlu’na. O da dedi ki; ben bu üç genel başkanıma, Cumhuriyetin kurucusuna söz veriyorum. Cumhuriyeti ve cumhuriyet devrimlerini yaşatacağım. Bunun için de dördüncü devrimi ben gerçekleştireceğim. İşte biz, bu dört lidere sözümüzü yerine getirmemiz lazım. Devrimin yolu eğitimden geçiyor, eğitim devrimlerine sahip çıkmaktan geçiyor. Eğitim değerlerine sahip çıkacak da eğitimin komutanlarıdır” diye konuştu.
KAYA’DAN MHP’YE VE AK
PARTİ’YE BİLDİRİ ÇIKIŞI
Öğrencilere köy endüstrilerinden bu yana düşüncelerini özgürce söylemeyi öğrettiklerini savunan Vekil Kaya, “Amirallerinden tamamı da bizim öğrencilerimizdir. 12 Mart’ta darbeyi yiyen biziz. TÖS’ü kapattı, genel başkanlarımızı sürgüne gönderdi, işkence ile kaybettiğimiz genel başkanlar oldu. 12 Eylül, partimizi kapattı. Genel başkanımızı zindanlara attı. Devrimcileri zindanlara attı, işkence tezgahlarında kaybettik. Darbeler her zaman demokrasi mücadelesi veren bizlere karşı yapılmıştır. Darbelerden beslenenler bugün ki besleme partilerdir. Onlar darbelerin çocuklarıdır, darbelerin partileridir. Onların hiçbirinin ağzını açıp bize söz söyleme hakkı yoktur. MHP Genel Başkanı, caka satıp konuşuyor. Eğer senin ilk Genel başkanına saygın varsa, onun çizgisinden devam ediyorsan, yani AKP’ye tam anlamıyla teslim olmadıysan hatırlatayım sana. 12 Mart muhtırasını okuyan Alparslan Türkeş’ti. Darbe bildirisini okudu. 360 generale mektup yazıp Adalet ve Kalkınma Partisi’ne Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bildiri yayınlayın diye yalvarandan sendin. Adalet ve Kalkınma Partisi de 12 Eylül ürünüdür. Onlar 15 Temmuz hain darbe girişimini yapanların yol arkadaşlarıdır. 20 Temmuz’da sivil darbeyi gerçekleştirenler de. Darbelerde en çok ezilen, yok edilen biz olduk. Darbelere her zaman direndik, yine direniriz. Ne kravatlı darbeciler, ne sarıklı darbeciler, ne de postallı darbeciler bu ülkeye de demokrasiye dost olmaz. Demokrasiye düşman olur. Bu amirallerin yaptığı bildiri Lozan’a ve Montrö’ye sahip çıkmaktır. Lozan da Montrö de yaşayacak, çünkü onlar cumhuriyetin teminatıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin teminat olan iki sözleşmedir. Onlara uzanan dil, onlara kalkan el her zaman bizim tarafımızda tutulur. Bizim öğrencilerimiz düşüncelerini özgürce söyler ama darbelerin karşısında demokrasiyi kanının son damlasına kadar savunurlar. İşte bizim devlet anlayışımız, eğitim anlayışımız, cumhuriyet anlayışımız…
GÜNGÖR: KÖY
ENSTİTÜLERİ ATILAN EN BÜYÜK ADIMDIR
Bayraklı Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Gönül Güngör,
“Okuma yazma oranının çok düşük ve yüzde 5’lerde olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde çağdaş, laik, yerinde girişimin, üretimin, sanatın ve öğretinin yapılması amaçlanan köy endüstrileri 17 Nisan 1940 yılında 3803 sayılı yasa ile Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç gibi cumhuriyetin idealist, yöneticileri tarafından yaşama geçirilen önemli bir programdır. Bilimi ve akılcılığı öne çıkaran yaklaşımını yaşama geçirme yönünde atılmış, en önemli adımdır köy enstitüleri. Mustafa Necatilerin,, Saffet Arıkanların, Hasan Ali Yücellerin, Mustafa Kemal Tunguçların, bilim çizgisinde kuşkusuz Mustafa Kemal Atatürk’ün bilgisi ve önderliği doğrultusunda ülkemizi aydınlığa kalkınmışlığa barışa mutluluğa ulaştıracak en güvenli yol olan köy enstitülerini ve o günden bu güne eğitimi konuşacağımız konuklarımız sayın CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, Köy Enstitüleri Yeni Kuşak Dernek Başkanı Yardımcısı Semiha Günal ve moderatörlüğümüzü üstlenen Aylin Sandal’a çok teşekkürlerimizi iletiyoruz” ifadelerini kullandı.
SANDAL: ÇOCUKLARI
ÖNCE DÜŞÜNMEYİ ÖĞRETİN, NE DÜŞÜNECEĞİNİ ÖĞRETMEYİN
Panelin moderatörlüğü yapan Aylin Sandal, öğretmen kimliğim ile burada olduğunu belirterek, “1924’te Cumhuriyet Kurulduktan sonra genç nüfusun savaşta, yetişmiş aydınlık insanların savaşta yaşamlarını yitirmesiyle yaşlı bir popülasyonla kalan Türkiye Cumhuriyeti; Atatürk’ün köylere cumhuriyete götüremedik sözlerine ardından köylüyü, çocukları, kadını yetiştirmek… Ki burada kadını yetiştirmek çok önemli çünkü o çocuklar kadınlara tarafından yetiştiriliyor. Bir eğitim kurumuna ihtiyaç duyulmuş. Mustafa Kemal Atatürk 1924’ta çağın önemli eğitim filozoflarından John Dewey’i nasıl bir eğitim kurulu kurmalıyız, nasıl eğitim kurumlarıyla kalınabiliriz şeklinde kendisini Anadolu’ya davet eder. Anadolu’yu gezdiğinde Anadolu’nun ihtiyaçlarını ve toplumun neye ihtiyacı olduğu üzerine bir çalışma yapıp Atatürk’e sunar. Bunun üzerine çok yıllar bunun üzerine düşünülür, konuşulur ama burada kadının yetişmesi ve tarımın yetişmesi çok önemlidir. Neden tarım? Çünkü savaş geçiren ülkede tek varlığınız toprak, güneş, su ve insan gücünüz oluyor. Başka hiçbir şeyiniz yok. O zaman biz tarımı desteklemeliyiz ki aç kalmayacağız. Önce karnımız doyacak sonra aynı insanlar ve öğretmenler yetiştireceğiz ki toplumumuz bir an önce Atatürk’ün hayalini kurduğu o çağdaş düzeye ulaşabilsin. Bu noktada ben köy enstitülerine öğrenci seçilikten köylü çocukları tercih ediliyor. Çok sayıda eğitim enstitüsü kurulmak isteniyor. Tarım alanlarının ihtiyaçlarına bakılarak 21 tane eğitim enstitüsü kurulmak üzere taslak hazırlanıyor. Bu köylü çocukları enstitüye yazılırken sadece ailelerinde yol parası alıyor, onun dışındaki tüm ihtiyaçları köy enstitüsü tarafından karşılanıyor. Burada çocuklar öncelikle düşünebilmeyi öğreniyor. Zaten eğitim felsefecisi diyor ki; çocukları önce düşünmeyi öğretin, ne düşüneceğini öğretmeyin" dedi.
KADINLARIN ÖNÜNÜ
KESERSEK DAHA ÇOK GERİLERİZ
Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Başkan Yardımcısı, Akademisyen Dr. Semiha Özalp Günay, “Şuan Türkiye’de kadın dediğimizde aklımıza gelen iki şey var: 1 cinayet, 2 baş örtüsü bugünlerde bir de İstanbul sözleşmesi var. Kadın bu duruma nasıl geldi? Cumhuriyetin çağdaş, laik, kamusal alanlarda yüzde 70 oranda çalışan kadınlar ne oldu da evlerine kapandılar ve hayatlarını değiştirmeye kalktıklarında erkek şiddetiyle karşı karşıya geliyorlar? Sorunun yanıtı: Bizim kız çocuklarını eğitmemizden ya da eğitememizden kaynaklandığını düşünüyorum. Köy enstitülerinin en önemli ilkelerinden biri mümkün olduğunca fazla kız öğrenci alalımdı. Ne kadar fazla olursa o kadar fazla örnek olur düşüncesi vardı. O kız çocuklarının her biri tarımda, sosyal yaşamda, kültürel hayatta o dönemin ve bu dönemin toplumsal cinsiyet rollerini benimseyerek örnek oldu ve ayrıca köylülerin ihtiyacı olan işleri de öğrenip mezun oldular. Dünya ekonomik forumunun her yıl açıkladığı küresel cinsiyet eşitsizliği sıralamasında Türkiye 156 ülke arasında 133’üncü sırada yer alıyor. Kadınlarımızı eğitmez ve demokratik hayatın içine katmazsak, onları özel hayata hapsedip, kamusal alana çıkmalarının önünü kesersek çok daha aşağılara gerileriz. Bunu değiştirebilmek için, demokrasiyi, laikliği, bilimsel düşünmeyi ve dayanışmayı gerçekleştirebilmek için köy enstitülerine ve ilkelerine çok ihtiyacımız var. Dilerim köy enstitülerinin ilkeleri doğrultusunda yeni bir eğitim modeli geliştirebiliriz” dedi.