Kendisi yıllardır İzmir'de yaşamasına rağmen bir yerde Erzurum ve Tortum adı geçtiğinde veya konuşulduğunda içinde bir heyecan,sevinç oluşur.Hüzünde vardır tabi.
Kolay değildir memleketi uzaktan sevmek.Fırsat buldukça da gelip kentin havasını solumak kendi deyimiyle üç beş gün tatil yapmak.Önemli birinden bahsediyorum sizlere.Hepimizin tanıdığı bildiği,Kuaför Harun Cici'den.
Şiir gibi güzel ve çileli hayatı olan özgün yanı ve insancıl yanını asla kaybetmeyen birinden..
Ve bir yer düşünün ki,suyu bol bir alandan çıkan,ırmağı,şelalesi ve gölü ile çevreye,doğaya ve insanlığa bereket sunmak için var olan Tortum ve Uzundere gibi olsun.
Bir kent düşünün uygun iklim koşullarına sahip,doğal güzellikleri zengin olan tıpkı torpilli kentler gibi olsun.
İşte Harun Cici gibiler bölgeye bahşedilmiş bu nimetin farkındalar.Bu minvalde çalışmalarını sürdürüyorlar.
Köyden kente göçün bir zamanların üretken ve bereketli topraklarını adeta bozkıra çevirdiğine dikkat çeken Harun Cici bakın doğduğu topraklar için neler ortaya koymuş.
İşte o açıklamalar:
“Tortum Alapınar köyünde 70’li 80’li yıllardan sonra müthiş göç yaşandı. Tarla yetmiyor, tapan yetmiyor. 1. Kuşak büyük kentlere işçi olarak geldi. İkinci kuşak yani bizim gibiler okudu, para kazandı. Üçüncü kuşak yani bizim çocuklarımız birbirini tanımıyor; bu acı bir şey. Erzurum Kış Olimpiyatları için çalıştım ve dedik ki burada bir de festival yapalım. Çünkü doğa yok oluyor. Asırlar boyunca bizim inançlarımızda, geleneklerimizde yeri olan bu topraklar terkedilmiş, baykuşlar ötmeye başlamış. Çok güzel bir köy festivali yaptık adı Sıla-i Rahim. Bayramın ikinci günü, hem bayramlaştık sıla-i rahim yaptık hem de köyümüzü tanıttık. Bugün devletin de bir politikası var. Akraba turizmi dediğimiz şey. Yani herkes doğduğu topraklara gidip üç beş gün on gün tatil yapsın. Hem sıla-i rahim yapıyorsun, sevap kazanıyorsun hem eski ata topraklarını, inançlarını geliştirmeye çalışıyorsun. Diğer projem de köylere yeniden hayat vermek. Bizim meşhur İspir’in Tortum’un organik beyaz fasulyeleri artık ekilmiyor. Ekim için iki kişi tutacağız, asgari ücretle. Sigortasını yatıracağız. Bize üretecek kendi toprağımızda. Bunu örgütleyebilirsek hem iki tane insan istihdam edeceğiz hem de kendi doğal fasulyemizi çocuklarımız da yiyecek. Artı köyden kente göçü tersine çevirmeye çalışacağız. Bununla ilişkili olarak köy evlerine yenileme çalışmamız da var. 40-50 yıl olmuş biz köyden çıkalı. Evlerimiz harap olmuş. Ben 10 sene önce gittim, babamlara daha yaşanabilir bir köy evi yaptım. Bir evin orada 20-30 bin lira tadilat maliyeti var. Şimdi düşünün; yüzlerce köyün böyle tadilata girdiğini… Artı değer olarak o ilçede ve o köyün ekonomisine girecek. Fasulye projemiz tutarsa ki mutlaka olacak, bir de köy evlerinin tadilatını yapabilirsek, ekonomide müthiş bir canlanma olacak.”Kaynak: erzurumsoz.com
Kolay değildir memleketi uzaktan sevmek.Fırsat buldukça da gelip kentin havasını solumak kendi deyimiyle üç beş gün tatil yapmak.Önemli birinden bahsediyorum sizlere.Hepimizin tanıdığı bildiği,Kuaför Harun Cici'den.
Şiir gibi güzel ve çileli hayatı olan özgün yanı ve insancıl yanını asla kaybetmeyen birinden..
Ve bir yer düşünün ki,suyu bol bir alandan çıkan,ırmağı,şelalesi ve gölü ile çevreye,doğaya ve insanlığa bereket sunmak için var olan Tortum ve Uzundere gibi olsun.
Bir kent düşünün uygun iklim koşullarına sahip,doğal güzellikleri zengin olan tıpkı torpilli kentler gibi olsun.
İşte Harun Cici gibiler bölgeye bahşedilmiş bu nimetin farkındalar.Bu minvalde çalışmalarını sürdürüyorlar.
Köyden kente göçün bir zamanların üretken ve bereketli topraklarını adeta bozkıra çevirdiğine dikkat çeken Harun Cici bakın doğduğu topraklar için neler ortaya koymuş.
İşte o açıklamalar:
“Tortum Alapınar köyünde 70’li 80’li yıllardan sonra müthiş göç yaşandı. Tarla yetmiyor, tapan yetmiyor. 1. Kuşak büyük kentlere işçi olarak geldi. İkinci kuşak yani bizim gibiler okudu, para kazandı. Üçüncü kuşak yani bizim çocuklarımız birbirini tanımıyor; bu acı bir şey. Erzurum Kış Olimpiyatları için çalıştım ve dedik ki burada bir de festival yapalım. Çünkü doğa yok oluyor. Asırlar boyunca bizim inançlarımızda, geleneklerimizde yeri olan bu topraklar terkedilmiş, baykuşlar ötmeye başlamış. Çok güzel bir köy festivali yaptık adı Sıla-i Rahim. Bayramın ikinci günü, hem bayramlaştık sıla-i rahim yaptık hem de köyümüzü tanıttık. Bugün devletin de bir politikası var. Akraba turizmi dediğimiz şey. Yani herkes doğduğu topraklara gidip üç beş gün on gün tatil yapsın. Hem sıla-i rahim yapıyorsun, sevap kazanıyorsun hem eski ata topraklarını, inançlarını geliştirmeye çalışıyorsun. Diğer projem de köylere yeniden hayat vermek. Bizim meşhur İspir’in Tortum’un organik beyaz fasulyeleri artık ekilmiyor. Ekim için iki kişi tutacağız, asgari ücretle. Sigortasını yatıracağız. Bize üretecek kendi toprağımızda. Bunu örgütleyebilirsek hem iki tane insan istihdam edeceğiz hem de kendi doğal fasulyemizi çocuklarımız da yiyecek. Artı köyden kente göçü tersine çevirmeye çalışacağız. Bununla ilişkili olarak köy evlerine yenileme çalışmamız da var. 40-50 yıl olmuş biz köyden çıkalı. Evlerimiz harap olmuş. Ben 10 sene önce gittim, babamlara daha yaşanabilir bir köy evi yaptım. Bir evin orada 20-30 bin lira tadilat maliyeti var. Şimdi düşünün; yüzlerce köyün böyle tadilata girdiğini… Artı değer olarak o ilçede ve o köyün ekonomisine girecek. Fasulye projemiz tutarsa ki mutlaka olacak, bir de köy evlerinin tadilatını yapabilirsek, ekonomide müthiş bir canlanma olacak.”Kaynak: erzurumsoz.com