Bir internet yayınında dile getirilen çirkin iddia ve ithamlara karşı açıklamalarda bulunan Öncüşehir Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mevlüt Dağdeviren, şu açıklamayı yaptı:“Malum hakkımda birçok iddia ve iftiranın bulunduğu bir televizyon yayını yapıldı ve ardından bu programın içeriği haberleştirilerek, 2-3 internet gazetesi tarafından yayınlandı.İnanın nasıl bir operasyona maruz kaldığımı halen anlamaya çalışıyorum.O yüzden o iddialara gerekçe yapılan olayları olduğu gibi özetleyip; oyunun ne olduğunu, oyunu kimin kurguladığını, kimlerin itibar cellatlığı yaptığını sizlerin değerlendirmelerine bırakacağım.Malum gazeteci arkadaşımız Abdullah Polat’ın Foça yolu üzerinde bir mekanı var. Ortağımla birlikte Aliağa, Bergama, Dikili taraflarına yolumuz düştüğünde, vaktimiz de müsaitse gider otururuz, dinleniriz, sohbet ederiz.Bazen de Abdullah’ın daveti ile gidip birlikte yemek yediğimiz ve başka meslektaşlarımızın da olduğu zamanlar da oluyordu. 24 Mayıs günü akşamüzeri, iş ortağım ‘Abdullah’ın mekanında akşam yemek yiyoruz, birlikte gidelim’ dedi. Ben yemeğin neden düzenlendiğini ve kimlerin davetli olduğunu bilmiyorum, sormadım da... Normal olarak birkaç arkadaş toplanıp mangal yapıp yemek yeriz diye düşünerek gittim. Yemekte benim hatırladığım kadarıyla hiç iş konuşulmadı. Espriler yapıldı, sohbet edildi, eğlenildi. Bir kere asla ortak hareket etmek veya bir gazeteye cephe almak yada bir senaryo dahilinde bir çalışma ortaya koymak anlamında asla bir cümle dahi edilmedi. Benim açımdan o akşamki yemek orada kaldı. O akşamın sabahında ise Narlıdere Belediyesinin düzenlediği 3. Yıl toplantısı vardı. Biraz da gecikerek vardığımda, basın toplantısı için oturma düzenine geçiliyordu. Akşamki yemekte bulunan bazı arkadaşlar, organizasyonun aksaklıklarını gerekçe gösterip basın toplantısını terk ettiler. O arkadaşlardan bir tanesi bana organizasyonu saçma bulduğunu, kendilerine saygısızlık yapıldığı söyleyip, benim de toplantıyı terk etmem gerektiğini söyledi. Ben de kibarca reddettim. Çünkü gittiğim dakikadan itibaren görebildiğim her şey bana gayet normal geldi, bir anormallik görmedim. O konu benim için orada kaldı. Zaten yoğun bir çalışma tempomuz var, gün içinde televizyon yayınım vardı. Aynın günün akşamı Efes Selçuk Belediyesinin de 3. Yıl toplantısı vardı. Ortağım biraz rahatsız olduğu için ben tek gittim. Salona girdiğimde yine büyük oranda salonda herkes yerini almıştı. Ancak sabahki Narlıdere Belediyesinin basın toplantısını terk eden arkadaşlardan iki tanesini basın için ayrılan yerde değil, plastik sandalyelerin olduğu yan tarafta bir bölüm var, orda otururken gördüm. Selamlaştım. Yanımıza gel buraya otur dediler. Ben de ‘oradan sahne görünmüyor’ diyerek. Yanlarına gitmedim. Salondaki ön koltuklarda gazeteciler, meclis üyeleri ve halk karışık oturuyordu. Ben iki yada üç sıra geride boş yer görüp oturdum. Diğer arkadaşlar ise basın toplantısı başlamadan salonu terk edip gittiler. Olayın üzerinden 3 gün sonra bir gelişme yaşandı. Efes Selçuk Belediye Başkanının eşi Gökhan Bey beni aradı. Aramasının nedeni bu olaylar değil. Biz Filiz Başkanı televizyon programına davet etmişiz, üzerinden epey zaman geçmiş ve program sürekli ertelenmiş, biraz sitemliyiz. Sitemimizi de basın danışmanlarına iletmiştik. Bu sitem üzerine beni arıyor. Çünkü televizyon yayınlarına yeni başlamışız ve doğal olarak bir yayın takvimi oturtmak istiyoruz. Onun dışında bizim Belediye ile herhangi bir sorunumuz da yok. Kaldı ki Filiz Başkanın, başkan adayı olmasından bile çok önce biz eşi Gökhan Bey ile tanışıyoruz, arkadaşız. Medya ile ilgili olarak çok önemli bir problem yaşadıklarında da bize danışır. Basına da yansımıştı işyerinde bir iş kazası olmuş, kendisinin ve Filiz Başkanın hiç kastı, dahli ve kusuru olmadığı halde bir kısım medyanın bu olayı Filiz Başkana karşı bir yıpratma operasyonuna dönüştürme ihtimalinden endişe ettiği için bizi davet edip, evinde toplantı yapıp fikir soracak kadar da bize güvenir. Böyle de bir hukukumuz var. O gün beni aradığında da önce Filiz hanımın bizim televizyon programına katılımını konuştuk. Hatta bir süredir kendi işlerine çok odaklandığı için bizimle ilgilenemediğini söyleyip, üzüntüsünü paylaştı. Sonra sözü basın toplantısının terk edilmesine getirerek ‘ben hiç anlamadım ne oluyor’, ‘şu isimler ortaya çıkmaya başladı’ diye bana değerlendirmemi sordu. Ben spontane bir şekilde sesli düşünerek, basın zor durumda daha iyi destek almak içindir dedim. Sonra Gökhan Bey, bu değerlendirmemin olayı tam açıklamadığını ima ederek dedi ki, ‘ama geçen akşam bir yemek yenmiş, yemekte şu şu isimler varmış, sabahında da Narlıdere’nin de toplantısını terk etmişler’. Ben yine hiç düşünmeden dedim ki, o yemekte ben de vardım. Sabahki Narlıdere olayında da bana da toplantıyı terk edelim, diyerek o protestoya beni de katmak istediler. Ben katılmadım, dedim. Gökhan Bey, Narlıdere’deki protestoyu da işin içine katınca ben de o zaman dedim, bu tepki belki bazı gazetelere fazla yakın göründüğünüz için oluşmuş bir tepki olabilir. Hatta arkadaşlar haklı da olabilirler, oturup konuşmak lazım. Sonra beni de şaşırtan ve beni yeni bir değerlendirme ihtiyacı ortaya koymama neden olan bazı duyumlarını benimle paylaştı. Burada o oyuna alet olmak istemediğim için o iddiada geçen isimleri şimdilik açıklamayacağım. Ama “önemli bir siyasetçinin Filiz hanımı eleştiren, yıpratmaya çalışan bir köşe yazısı için telefon edip, yazıyı yazan gazeteciyi tebrik ettiğini veya teşekkür ettiğini” kendisine ilettiklerini söyledi. Ben yine spontane olarak, bu kesinlikle yalandır, o önemli siyasetçi böyle bir yazı için bir gazeteciyi arayıp teşekkür etmez, dedim. Bu enteresan iddia benim kafamı karıştırdı. Büyük bir kurgu olduğunu ve bazı masum insanların zarar göreceğini düşünerek, Gökhan beye yeniden yazdım; önemli siyasetçinin isminin geçtiği iddia yalan olduğuna göre o zaman geriye bir ihtimal kalıyor. 2-3 gazete, bazı gazetelere çok yakın göründüğünüz için size ve bu kapsamda gördükleri belediyelere cephe alıyorlar yönündeki değerlendirmemi, bir kez daha teyit ettim. Burada asla kasıt yok, sorunu doğru saptayıp, çözüm geliştirme amaçlı olarak, ihtimaller üzerinde konuşuyoruz. Bunun üzerinden çok geçmiyor, bir gün sonra ben bazı yeni bilgiler öğrendim. Gökhan Beye, tepkinin o kadar organize olmadığını, 2-3 gazetenin, başka bazı gazetelere yakın göründükleri için onları hedef aldığına dair ortaya koyduğum değerlendirmemin yanlış olduğunu söyledim. Bana konu hakkında ilk kez fikrimi sorduğunda, söylediğim değerlendirmeye geri dönüp; bu tepki basına yaptığınız destekler yeterli ve samimi bulunmadığı içindir, dedim. Hatta yerel seçime daha 2 yıl var, basın bu ekonomik bunalımı bu şartlarda atlatamaz diyerek, o arkadaşların da haklı olabileceğine bir kez daha vurgu yaptım. Peki bu sırada arka tarafta neler olmuş??? Bir şekilde benim Gökhan Bey’in görüş talebine verdiğim cevaplar, muhatabı olan bazı arkadaşlarla paylaşılmış. Hatta yazışmalarımızın ekran görüntüleri, bu arkadaşların ellerinde dolaşıyor. Bunun nasıl olduğunu, Gökhan Bey ve o kişilerin açıklaması lazım!!! Bunlar olurken de birkaç gün konu bana hiç aksettirilmeden işleniyor, parlatılıyor, bir amaca hizmet edecek şekilde çarptırılarak büyük bir senaryoya dönüştürülüyor. Tüm bu süreçte benim hiçbir şeyden haberim olmuyor. Son günün sabahı Gökhan Bey beni aradı, bir toplantıdaydım. Telefonu açtığımda, bizim aramızdaki değerlendirmenin kastı ve kontrolü dışında, değerlendirmenin muhatabı olan gazetecilere sızdırıldığını, o kişilerin enteresan bir şekilde olayı büyütmek istediklerini, Ancak o değerlendirmenin benden çıktığını bilmediklerini, Oynanmak istenen oyuna malzeme vermemek için de tartışmaya kesinlikle müdahil olmamamı rica etti. Olayı ben çözerim dedi. Bu uyarının üzerine ben akşam saatlerinde kendi araştırmamı yaptığımda, o gazetecilerin tümünün, benim Gökhan Beyle yaptığım yazışmaların; bir senaryoya hizmet edecek kısımlarına hakim olduklarını, aslında beni bir senaryonun içine çekmek için değerlendirmeyi yapanı bilmediklerini, o kişiyi tespit etmeye çalışıyormuş gibi davrandıklarını öğrendim. Hemen arkasından akşam saatlerinde bu bir grup gazeteci tarafından bir whatsapp grubu kuruldu. İznim dışında gruba dahil edildim. Grupta daha ilk yazışmalardan itibaren hakaretler, tehditlerle bir cadı avı başlatıldı. Ben hepsinin tüm hakaret ve tehditleri ‘beni kast ederek’ yaptıklarını biliyorum. Ancak onlar da bilmesine rağmen, sanki açığa yapıyorlarmış gibi davranıyorlar. Gökhan Sengel Bey ile yüz yüze görüşüp yüzleşelim, bize o ismi versin denildi. Gökhan Bey ismi vermezse ne yapacağız diye yazıldı, ne ceza keselim diye soran oldu. Anlayacağınız, whatsapp grubunda korkunç bir cadı avı yürütüldü. Bütün bu tehdit, hakaret ve yargısız infaza karşın, o iki kişi arasında kalması gereken özel görüşmede kullandığım ve taraflara servis edilen görüşmedeki ‘çirkin ittifak’ ‘güruh’ gibi kastı aşan kelimeler için bu kişilerden özür diledim. Ancak, ne amaçladıklarını, nereye varmaya çalıştıklarını sizlerin değerlendirmesine bırakacağım bu olay büyütülmeye devam edildi. Arkasından Mithat Umutoğlulları bir canlı yayın yaptı ve orada kullandığı çirkin itham ve iddialar söylendi ardından da örgütlü bir şekilde; itibar cellatlığı yapmak, şahsımı yıpratmak için bu haber belli gazetelerde kullanıldı. Olayın bir yüzü budur. ÖTE YANDAN…O televizyon yayınında Mithat Umutoğulları, konuyla hiçbir ilgisi olmamasına karşın, itibar cellatlığı yapmak amacıyla benim için ‘FETÖ’nün bütün kurumlarında danışmanlık yapmış’ ifadesini kullandı. Bunu farklı çirkin söylemlerle de sürdürdü.Çoğunuzun bildiği ve tanıdığı gibi 1997 yılında Ege Üniversitesi Gazetecilik Bölümü 2. Sınıf öğrencisi iken başladığım aktif gazetecilik hayatım; Ekonomik Çözüm, İhlas Haber Ajansı, Gözlem Gazetesi, Ege Telgraf Gazetesi, Sabah Gazetesi ve 2013 yılından beri kurucu ortağı olduğum Öncüşehir Gazetesi ile devam ediyor.Kast edilen FETÖ kurumu, Şifa Üniversitesi’dir, orada bir süre basın danışmanı olarak profesyonel görev yaptım. Ancak o ve benzeri kurumlarda çalışıp FETÖ’ye gram taviz vermeyen, hatta hayatı pahasına FETÖ ile mücadele eden yüzlerce hatta binlerce insandan biri oldum. Bunun İzmir basınından da şahitleri var.Kaldı ki, ben FETÖ’ye karşı mücadelemi gizli saklı da yapmadım. Nasıl mücadele ettiğimi öğrenmek isteyenler,15 Temmuz Gecesi, sözde darbenin başladığı saatlerde yaptığım ve halen sosyal medya hesaplarımda duran tespitime ve tepkime baksınlar!!!FETÖ’nün hain yüzünün ortaya çıkmaya başladığı o günlerde dahi Şifa Üniversitesinde çalıştığım halde, kurucu ortağı ve yöneticisi olduğum www.oncusehir.com’un o dönemki haberlerine baksınlarDaha da ötesi sözde darbe girişiminin başladığı saatlerde www.oncusehir.com’da bizzat benim tarafımdan yayımlanan habere ve darbeye karşı koyma çağrısına baksınlar!!!Devletin tüm birimleri ile büyük bir hassasiyetle üzerinde çalıştığı bu hain FETÖ terör örgütüne ilişkin 7 yıldır hakkında tek bir soruşturma, dava, hatta emniyetin bilgi isteme talebi dahi olmayan bir insana ‘FETÖ yaftası’ yapıştırmak nasıl bir vicdanın işidir, yine değerlendirmenize sunuyorum.Cadı avına ve yargısız infaza dönüştürülen olayın özü bu şekildedir. Değerlendirmesi ise sizlere ve kamuoyuna aittir.”
Gündem
08 Haziran 2022 - 12:07
Dağdeviren, o çirkin ithamlara cevap verdi
Öncüşehir Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mevlüt Dağdeviren, bir internet yayınında yayınında dile getirilen çirkin itham ve iddialara cevap verdi. Dağdeviren, “Ciddi danışmanlık hukuku içinde bulunduğumuz bir kişinin görüş talebine verdiğim cevapların bir bölümü, bir senaryoya hizmet edecek şekilde muhataplarına sızdırıldı ve büyük bir itibar cellatlığına maruz kaldım. Bu kurgulanmak istenen oyunun kime ve neye hizmet ettiğini kamuoyunun takdirine bırakıyorum" dedi.
Gündem
08 Haziran 2022 - 12:07
İlginizi Çekebilir