2021 yılının ilk 6 ayında Ege Demir ve Demirdışı Metaller
İhracatçıları Birliği 985 milyon dolar ihracata imza attı. Bu 740 bin tonluk
ürün ihracatı ile yakalanan bu ihracat rakamı geçtiğimiz yılın aynı dönemine
göre değer bazında yüzde 53 ve miktar bazında yüzde 16 artış yaşandığını
göstermiştir.
Değer bazında bölgemiz demir ve demirdışı metaller ihracatı
aynı sektörün Türkiye geneli ihracatının yüzde 6,5’ine tekabül etmektedir.
Bölgemiz firmalarının başarılı performansı ile gerçekleşen bu ihracatın 687
milyon doları demir çelik ürünlerinden, 165 milyon doları bakır ürünlerinden,
44 milyon doları alüminyum ve 89 milyon doları metal ürünlerinden yapılmıştır.
İlk 6 aylık döneme demir çelik ürünleri ihracatı miktar
bazında yüzde 16 ve değer bazında yüzde 54 artış gösterirken, en önemli ikinci
ihraç grubu olan bakır ürünlerinde değer bazında yüzde 11 ve değer bazında yüzde
71’lik artış yaşanmıştır.
2021 yılının ilk yarısında bölgemiz firmaları tarafından
gerçekleşen 985 milyon dolar ihracatın en fazla gerçekleştiği 3 ülke sırasıyla
117 milyon dolar ile Almanya, 61 milyon dolar ile Birleşik Krallık ve 51 milyon
dolar ile Yemen’e yapılmıştır.
Bilindiği üzere 2018 yılından beri demir çelik sektörümüz
ana pazarlarımız olan ABD ve AB pazarlarında uygulanmakta olan korunmacı
önlemler, ilave vergiler, ticaret savaşları, anti damping soruşturmaları ve iç
piyasadaki tüketimin azlığı sebebiyle zorlu bir süreç geçirmekteydi.
2020 yılına bu sıkıntıları firmalarımızın yeni pazarlar,
katma değerli üretime yönelme girişimleri ile azaltarak girsek de 2020 yılı
Mart ayında başlayan ve önce Çin olmak üzere tüm dünyayı etkisi altına alan
Covid-19 salgınının yarattığı olumsuzluklar hem sektörümüzü hem de
ürünlerimizin girdi olarak kullanan sektörleri etkiledi.
Yine de salgın başlangıcından itibaren 1-2 aylık süreçte
yavaşlasak da sektör firmalarımız bu zorluğu da büyük özveri ile göğüsledi ve
hızla adapte olarak sektörü yeniden güçlendirmeyi başardı.
Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliğimiz tüm
olumsuzluklara rağmen 2020 yılını 1 milyar 361 milyon dolar dövizi Türkiye’ye
kazandırarak geride bıraktı.
2021 yılı başında 1,4 milyar dolar ihracat hedefi belirledik
ancak ilk 6 aydaki yüksek performansımız sayesinde son 1 yıllık dönemdeki
ihracatımız 1,7 milyar dolara yükseldi, koşulların bu şekilde devam etmesi
halinde ihracat hedefimizi rahatlıkla geçeceğiz gibi görünüyor.
AB’nin 3 yıllık kota uygulamasını 1 Temmuz itibarıyla yine 3
yıl boyunca sürdürme kararı, sektörümüz açısından tabi ki sıkıntı yaratacak
olsa da Ege bölgemizdeki demir ve demirdışı metaller ihracatçısı firmalarımız
tarafından 170’ten fazla ülkeye ürün gönderiliyor.
Bu ülkelere AB ve ABD pazarlarına alternatif olarak Afrika,
Latin Amerika ülkeleri ile son yıllarda satışlarımızın azaldığı Uzak Doğu
ülkeleri de eklendi. İhracatçı üyelerimizin tecrübesi ve adaptasyon kabiliyeti
sayesinde Yönetim Kurulu olarak bizler de önümüzdeki yıl için olumlu bakış
açımızı sürdürmekteyiz.
Ege Bölgesi’nden yaptığımız ihracatta da her ay artan bir
ivmemiz var. Sektör olarak yılın başından beri de siparişlerde bir aksama
olmadığı gibi hammadde fiyatlarının daha da yükselmesinden endişe eden çelik
kullanıcıları yeterli stok bulundurabilmek için alımlarını artırıyorlar.
ABD ve Uzakdoğu başka olmak üzere çok çeşitli pazarlarda
artış trendine girmesi de sektörün pozitif gelişimini gözler önüne sermekte.
Karbon salınımını azaltmak için kömür-cevher bazlı yüksek fırınlı tesislerde
münavebeli üretime yönelen Çin’in ihracat vergi desteğini kaldırması, ayrıca
bazı girdilerde ithalat vergilerini sıfırlaması sebebiyle iç pazarına yönelmesi
de demir-çelik üretiminin yüzde 57’sini tek başına gerçekleştiren Çin’in
tedarikçisi olduğu pazarları domine etme fırsatı sağlıyor.
Diğer yandan sektör olarak kapasite kullanım oranımız da bu
yönde yapılan yatırımlar da artmakta. Bu durum Türkiye’yi uzun vadede kalıcı
olarak Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise yedinci büyük çelik üreticisi konumuna
getirecektir.
Bu hedefimizi desteklemek adına küresel piyasada rekabet
gücümüzü koruyabilmemiz için değişimlere ayak uydurmanın elzem olduğunu
farkındayız ve sektörümüzün son 20 yılda yeni koşullara ne kadar hızlı ve
başarılı şekilde adapte olabildiğini gözlemledik. Bu doğrultuda Avrupa başta
olmak üzere Dünya çapında karbon ayak izinin azaltılması ile çevrenin korunması
ve küresel ısınmanın önüne geçilmesi amacıyla yapılan girişimlere de adapte olmak
için üzerimize düşen görevi yerine getirmek için çalışıyoruz.
Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında karbon ayak izinin 2030
yılında yüzde 50’ye ve 2050’de sıfıra indirilmesi hedefleri bulunuyor. Ayrıca
sınırda karbon vergisi de söz konusu. En fazla karbon salınımı yapan sektörler
arasında bulunan demir çelik sektörümüzün de bu doğrultuda rekabet avantajını
kaybetmemesi için zaman kaybetmeden yeşil üretim ile karbon ayak izinin
azaltılması konusunda bilinçlenmesi ve girişimlerde bulunması önem arz ediyor.
Tüm sektörü yeşil dönüşüm adapte edebilmek ise en büyük
hedefimiz ancak tabi ki bu bir süreç gerektiriyor. Ege Demir ve Demirdışı
Metaller İhracatçıları Birliğimizin 2021 yılı ihracat hedefine ulaşmak amacıyla
sektörün karbon ayak izinin azaltılması konusunda bir çalışma grubu oluşturarak
yeşil enerjiye dönüşüm, kömür yerine hidrojen kullanımı, döngüsel ekonomi
konularında girişimlerde bulunmayı hedefliyoruz.
Ayrıca Avrupa’nın temiz ve sürdürülebilir üretim
sertifikasyon girişimi olan Responsible Steel üyeliğimiz tamamlanmak üzere.
Yine firmaların sürdürülebilirlik ve karbon ayak izinin azaltılması konularında
bilinçlendirilmesi amacıyla da bir UR-GE projesi başlatmak için düğmeye bastık,
ön talepleri topluyoruz kısa zaman içerisinde ise başvurumuzu gerçekleştireceğiz.
Türkiye’nin büyük bir bölümü deprem kuşağında yer alıyor,
İzmir de özellikle en fazla tehlike arz eden bölgelerden biri konumunda. Deprem
hep birlikte mücadele etmemiz ve bilimsel veriler ile değerlendirmemiz gereken
doğal bir afet ve gerekli önlemlerin deprem olmadan önce alınması şart.
Güvenlik için binalarda kırılgan olmayan esnek yapısı,
dayanımı ve hafifliği ile depreme karşı son derece güvenli bir model olan çelik
yapı modelinin yaygınlaştırılması gerekmekte. Çelik yapı sistemi maalesef ki
Türkiye'de bilinirliği oldukça düşük. Avrupa ve Amerika'da çelik sistem
kullanımı yüzde 40'lardayken, bu rakam Türkiye’de yüzde 1 civarında seyrediyor.
Korozyon ve çürüme riski bulunmayan yapı özelliğiyle yaygın
kullanımdaki betonarme modeline göre uzun kullanım ömrüyle önemli avantaj
sağlıyor. Yapı güvenliğinin yanı sıra tasarım açısından da geniş ve ferah
mekanlar yaratılabilmesi ve estetik mimarinin uygulanmasına imkan sağlaması
sebebiyle çelik yapı sistemini daha fazla paydaşa anlatmak için önümüzdeki
dönemde çalışmalar yürütmeyi planlıyoruz.
İhracatımızı daha da artırabilmek amacıyla katma değeri
yüksek olan kaliteli yani alaşımlı çelik diyebileceğimiz ürün gamındaki üretim
düzeyini daha üst seviyelere çıkarmamız gerekiyor. Bu konuda bölgemiz başta
olmak üzere ülke genelinde yatırımlar artmakta, katma değerli ürün ihracatı ve
Türkiye ekonomisine sağlayacağı katkı açısından da çok önem arz etmekte.
Demir çelik sektöründe Sanayi 4.0 vizyonunun gerçekleşmesi
için kendi ekosistemimize bilgi beslemesi yapmamız ve süreci üretimden Ar-Ge’ye
kadar detaylı şekilde yürütmemiz gerekiyor.