Architecture 2030 CEO’su Edward Mazria’nın açılış
konuşmasıyla başlayan konferansta; sıfır karbonlu binalar, sağlıklı ve doğal
yapı malzemeleri, mimaride sağlığa etki eden gürültü, hava ve aydınlatma üçgeni
konularına dikkat çekildi.
Ekoyapı Dergisi, ArcheThink ortaklığı, Dörken Sistem
stratejik ortaklığı ve Roca’nın konferans sponsorluğunda gerçekleşen ilk
oturumda, tasarım ve mimarlık sektörleri özelinde “sürdürülebilirlik” konusuna
odaklanıldı.
“Dünyayı kurtarmak için sıfır karbonlu bina kodlarını
benimsemeliyiz”
Dünyada inşaat sektörünün tasarım, mimarlık, planlama ve
üretim süreçlerinde karbon salınımını engelleyecek bir vizyonun geliştirilmesi
gerektiğini vurgulayan Architecture 2030 CEO’su Edward Mazria, alınacak
sektörel önlemler hakkında önemli bilgiler verdi. Yeryüzü Mimarisi konu başlığıyla
yapıların tasarım ve inşaat süreçlerinin çevresel etkilerinin azaltılması
yönünde sonuçları kanıtlanmış, gerçek öneriler sunan Mazria, daha yaşanabilir
bir gelecek için rehber olarak kabul edilecek yol haritası sundu.
21.yüzyılın gerçek sorunlarına odaklandığı konuşmasında
Architecture 2030 CEO’su Edward Mazria, şunları söyledi; “Dünyanın geleceği
için sıfır karbonlu yapılar inşa etmek zorundayız. Çünkü dünyamızı kurtarmak
için 20 yılımız var. Bu noktada birinci adım planlama ve tasarım, ikinci adım ise
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı. Bu adımlar ile sıfır karbonlu ve
enerji verimliliği sağlayan yapılar inşa etmek mümkün. Verimli yapı
malzemeleri, doğru elektrifikasyon ve yenilebilir enerji yaklaşımıyla daha
güzel bir gelecek inşa edebiliriz ve dünyamızı kurtarabiliriz” dedi.
Sözlerine şu şekilde devam eden Mazria; “Bugün gezegenimizin
ortalama küresel sıcaklığı, sanayi öncesi seviyelere göre 1 °C'nin biraz
üzerinde arttı. Dünya; küresel karbon emisyonlarının mevcut seviyelerini toplu
olarak 2030 yılına kadar yüzde 50 ila yüzde 65 azaltmadıkça 2015 Paris
Anlaşması tarafından belirlenen 1.5 °C'lik ısınma eşiğinin geçilmesi çok olası
görünüyor. Bu durumun ise iklim değişikliği, doğa ekosistemi ve haliyle canlı
sağlığı üzerinde yıkıcı etlileri olabilir. Bu noktada tüm dünya olarak enerji
verimliliği sağlayan bina iyileştirmelerini ve sıfır karbonlu bina kodlarını
benimsemeliyiz” dedi.
“Sağlıklı kalmak için doktordan çok mimara ihtiyacımız var”
İlk oturumun ardından, And Akman ve Şahin Ekşioğlu’nun
katılımı ile gerçekleşen panelde, değişen paradigmalar doğrultusunda daha
sağlıklı yaşam alanları için mimarideki sürdürülebilir yaklaşımlar konuşuldu.
Yapı biyolojisi ve ekolojisi üzerine uluslararası akademik
ve mimari çalışmalarını sürdüren And Akman; yapıların tasarımından, kullanılan
malzemeye kadar tüm sürecin insan sağlığı üzerindeki etkileri ve sağlıklı yaşam
alanları tasarlamak için dikkat edilmesi gerekenleri anlattığı konuşması büyük
beğeni topladı.
Sağlıklı Yaşatan Mimarlık adlı konuşmasında sağlıklı yaşam
alanlarını mümkün kılacak yeni yaklaşımlara vurgu yapan And Akman; “Sağlıklı
yaşatan mimarlık konusunun önemini anlatmak için kısa bir done paylaşmak
istiyorum. Katıldığım bir etkinlikte şöyle bir açıklama dikkatimi çekmişti,
‘doktordan çok mimara ihtiyacımız var.’ Doktor hastalıkları iyileştirir ancak
mimar yaptığı bina ile sağlıklı kalmamızı sağlayabilir. Bu bağlamda yapı
biyolojisi dediğimiz disiplin, hastalanmadan sağlıklı kalmamızı sağlamak esasına
dayanan bir disiplin. Özellikle de evlerde daha fazla vakit geçirdiğimiz bu
günlerde mimarlara ve yapı sektöründeki profesyonellere düşen görev daha da
arttı. Bu noktada tıpkı organik gıda malzemesi gibi doğal yapı malzemelerinin
de öneminin giderek daha fazla anlaşılacağını ve bu malzemelere daha kolay
ulaşabilir hale geleceğimize inanıyorum” dedi.
“Sirkadiyen aydınlatma, doğru ses ve havalandırma odaklı
yapılar inşa edilmeli”
Bilim, teknoloji ve gelecek hakkında; gazete, dergi ve web
sitelerinde yazılar yazan, radyo/TV programlarında ve panellerde yer alan Şahin
Ekşioğlu, Yeşil Rapido konferansında geleceği şekillendiren yaklaşımların, yapı
sektörüne yansımalarına değindi.
Sektör için önemli açıklamalarda bulunan Ekşioğlu; “Sağlıklı
mimari konusunda çok sayıda araştırma mevcut. Mimaride kontrollü gürültü,
aydınlatma ve hava sirkülasyonu gibi temel konulara eğilmek sadece yaşam
kalitemizi arttırmakla kalmıyor, çalışma verimimizi de yükseltiyor. Uygun
şekilde aydınlatılmış, görece sessiz ve iyi havalandırılmış mekanlar kulağa
imkansız gibi gelse de doğru tekniklerle hiç de zor değil. Özellikle de
teknoloji ve iyi tasarımla bunu sağlamak mümkün. Aydınlatma biz farkında
olmadan vücudumuzda ve psikolojimizde çok fazla etkiye sahip. Çünkü vücut
saatimiz, sirkadiyen ritmimiz gün ışığına göre ayarlı. Sirkadiyen ritmiminiz o
kadar önemli ki, işin ucu yaşam süremiz yani ömrümüze kadar uzanıyor. Yapılan
araştırmalar, ofislerde uygulanan sirkadiyen aydınlatmaların katılımcıların
yüzde 71’inin daha enerjik hissettiğini ortaya çıkardı. Sağlığa uygun doğal
aydınlatmalar, kişinin çok daha iyi hissetmesinde, kaliteli uyumasında
belirleyici oluyor” dedi.
Sözlerine şu şekilde devam eden Ekşioğlu; “Diğer bir önemli
konu ise iyi havalandırılmış mekanlar. Uzun vadede kan basıncı ve nabzı
doğrudan etkiliyor. Ayrıca iyi havalandırılmış iç mekanlarda daha enerjik
hissediyoruz ve daha kolay odaklanıyoruz. Mimari de iyi havalandırma aynı
zamanda alerjenleri, mantarları, küfleri ve sağlığa zararlı diğer etkenleri yok
etmede de etkin rol oynuyor. Bu noktada iç mekanda hava dolaşımını sağlayan
mimari yaklaşımları benimsemek özellikle de covid döneminde olduğumuz
bugünlerde sağlığımızı korumak adına kritik. Yapılarda diğer bir önem mesele
gürültü kirliliği. Konuyla ilgili yapılan araştırmalar, hem bilişsel
performansı hem de psikolojik durumu ciddi oranda etkilediğini gösteriyor.
Doğru olansa iç mekan akustiğini ve ses yalıtımını optimize ederek mekan
donatılarını sağlıklı hale getirmek” dedi.