Tarımda girdi fiyatlarının artması sebebiyle üreticilerin
yaşadığı sorunlara düşük maliyetli, doğa dostu çözümlerle üretimde verimi
arttıracak yöntemlerin anlatıldığı panele TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube
Başkanı Hakan Çakıcı’nın yanısıra konuşmacı olarak da Prof. Dr. Tayfun Özkaya,
Ziraat Mühendisi Mehmet Pakkaner ve üretici Ogün Acar katıldı.
TEMİZ TOPRAĞA, TEMİZ
SUYA İHTİYACIMIZ VAR
Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel protokol
imzalanmadan önce yaptığı konuşmada Efes Tarlası Yaşam Köyü ve tarımsal
üretimin önemine değinerek; “Geldiğimiz noktada toprak çok hor kullanılan, su
çok hor kullanılan bir ana madde haline geldi. Doğru üretimin sağlanabilmesi
için temiz toprağa, iyi toprağa ve iyi suya ihtiyacımız var. Küçük Menderes
Havzası’nın en sonunda, yarım adanın da en güneyinde olan ilçemizde toprağımız
çok verimli ancak kabul etmek lazım ki, bu değişen dünya ne yazık ki
toprağımızın kalitesinden aldı. Aynı zamanda suyumuzu da kirletti. Biz Toprak
Okulu diye başladık. Toprak Okulu’nu Köy Enstitülerinden ilham alarak
başlattık. 10 Ocak Haftası Tarımsal Eğitiminin 176. Yıldönümünde Toprak
Okulu’nda sizi ağırlamak ve bu protokolün bugüne nasip olması bizim için çok
büyük bir şeref” dedi.
Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Hakan Çakıcı
ise, “Şu anda Türkiye’de tarımın geldiği noktayı hepimiz biliyoruz. İklim
sorunlarımız var. Çevre sorunlarımız var. Tarımsal girdilerin artması nedeniyle
üreticilerimizin sorunları var. Bu sorunlar için merkezi üretimlerden yeni tarım
politikaları üretmelerini bekliyoruz. Biz yerelde de güzel projelerle üretimi
çiftçiyi desteklemek istiyoruz. Bu anlamda bu protokolün hayırlı olmasını
diliyoruz” şeklinde konuştu.
EFES TARLASI YAŞAM
KÖYÜ BİR MODEL
Panele katılmak için Efes Tarlası Yaşam Köyü’nde bulunan
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez daha
önce Efes Tarlası Yaşam Köyü’nün açılışına geldiklerini belirterek; “Bu proje
Köy Enstitüleri mantığıyla yaşama geçirilecek ve uygulamanın doğrudan alana yansıyacağı,
küçük aile işletmeciliğinin destekleneceği doğal üretiminin ortaya çıkacağı bir
model. Onu üreticilerle alana yayıyorsunuz. Şimdi imzalanan protokol de
belediyemize, odamıza, ülkemize ve Selçuk halkına hayırlı olsun. Bizim odamızın
savunduğu tarım politikalarının temeli Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı tam bağımsızlık ilkesine dayalı bir tarım
politikası. Bu merkezi kurdunuz. Oda
olarak teşekkür ediyoruz. Bizler de her türlü işbirliğinde sizlerle birlikte
olacağız” dedi.
Efes Selçuk’taki tarımsal üretim ve üreticilerin
desteklenmesi adına önem taşıyan protokolün imzalanmasının ardından “Düşük Maliyetli Doğa Dostu Yöntemlerle
Verimli Üretim Yolları” konulu panel Dr. Zerrin Çelik’in moderatörlüğünde başladı.
Tarım Ekonomisti Prof. Dr. Tayfun Özkaya, tarım sektörünün
içinde bulunduğu sıkışmada üreticinin girdi fiyatları ile geliri arasındaki
farkın giderek açıldığına dikkat çekerek; “Bu bir kriz durumu. Bu kriz anları
aynı zamanda bir dönüşüm için uyarıdır” dedi.
TARIM KRİZİNE ÇÖZÜM
AGROEKOLOJİK TARIM
Dünya genelinde uygulanan endüstriyel tarım yönteminin
doğaya ve toprağa verdiği zarara dikkat çeken Özkaya; “Bu krizden
çıkabilmemizin yolu endüstriyel tarımdan vazgeçmek. Biz kimyasal gübrelerden,
tarım ilaçlarından, dışardan alınan tohumlardan vazgeçmedikçe, toprağı bu kadar
işledikçe bu krizden kurtuluş yok. Bizim Agroekolojik tarıma geçmemiz lazım”
dedi. Agroekolojinin bir tarım tekniği olmasın yanı sıra eşitlikçi bir hareket
olduğunun altını çizen Özkaya; “ Agreokolojik tarım yöntemleri olarak tarım
ilaçları yerine ev yapımı ilaçlar, kimyasal gübre yerine hayvan gübresi,
kırmızı solucan gübresi, komposto, baklagil ekmek, toprak işleme yerine
pulluksuz tarım ve azaltılmış toprak işleme, tarım sigortası ve risklere karşı
ürün çeşitlendirme yöntemlerini sayabiliriz” dedi.
Agroekolojinin, ekolojiyi kullanarak tarım yapmak anlamına
geldiği ve halkın bilgisine dayandığını belirten Özkaya; “Bu hareketin amacı
üreticinin ve tüketicinin bağımsızlaşması ve dayanıklılık. Eğer bir çiftçi
Agroekolojik tarım yaparsa dayanıklılık kazanacak. Şöyle ki; bu tarımla esas
amaç dış girdilerden kurtulmak yani bütün girdiler tarımın içinden olursa
maliyetler aşağı iner” dedi.
KOMPOST GÜBRE TOPRAĞI
KORUYOR
Panelin ikinci konuşmacısı olan Ziraat Mühendisi Mehmet
Pakkaner, kompost gübre kullanımının artmasının toprağın yapısını korumak ve
girdi maliyetlerini düşürmek açısından önemine değinerek; “Toprağı canlı
tutmadığımız sürece bizim sistemi düzeltme şansımız yok. Eskiden verimlilik daha
fazlaydı. Biz kendi seçimimizi yaptık. Nakliyeye daha dayanıklı ürünler
istedik. Bunlarla beraber verimliliğin artmasını istedik. Biz beklentilerimizi
düşürürsek bizim alacağımız, elde edeceğimiz ekonomik girdilerimizi minimalize
edeceğimiz problemsiz besinlerimiz olur. Eğer bitki beslemeyi doğru yaparsak
bitki strese girmeyecek. Kendi bariyerini oluşturacak. Çevredeki hastalık ve
zararlılar saldıramayacak. Doğru besleme ile toprak canlılığını artırırsak
bizim üretimde birçok sorunumuz kalmayacak. Kompost gübre kullanırsanız
toprağın parçalandığında su kaybetmesine sebep olan yapısını düzeltirsiniz.
Anız yakmazsanız organik maddeyi korursunuz. Toprak organik maddesini yüzde 1
arttırırsanız, 1 dekarda 30 ton su tutarsınız” diyerek kompost gübrenin yararları
hakkında bilgi verdi.
ÜRETİCİ OGÜN ACAR
DENEYİMLERİNİ PAYLAŞTI
Bir üretici olarak panelde doğal, düşük maliyetli ve verimli
üretim konusunda deneyimleri paylaşan Ogün Acar, üreticilik serüvenine toprak
analizi yaptırarak başladığını belirterek; “Analiz sonucunda bana sürekli
toprağa bir şeyler atmaya yönelik bir sonuç verdiler. Bu sonuçlara ve
köylülerden edindiğim bilgilere göre bunları satın almak ve atmak için iş gücü,
makine kullanmak yerine hiçbir gübre kullanmayarak işe başladım. Çünkü atılması
istenen şeyleri ben cebimden finanse etmeye başladığım zaman ben cebimden
harcamaya devam edeceğim. Biraz daha araştırmaya başlayınca endüstriyel
sistemin önümüze koyduğu ürünlerle kendi sistemini finanse etmeye devam ediyor.
Biz onlar için daha fazlasını vermeye devam eden figüranlarız” dedi.
Zeytinliğinde yaptığı çalışmaları anlatan Acar; “Bugün
geldiğimiz noktada kendi çiftlik gübremizi kullanıyorum. Çiftlik gübremizi
traktör olmadan kendim taşıyorum. Toprağı sürmemem gerektiğini de öğrendim.
Çünkü siz doğayı kendi haline bırakırsanız bir parça desteklerseniz bunun
endüstriyel düzenin elinden çıkacak bütün çözümlerden daha iyi olacağına
inanıyorum. Toprağı sürmemeye karar verdim. Çünkü toprağı sürme suretiyle
toprağın altında bulunan canlılara zarar veriyoruz” dedi.
Üreticilerin bir arada durarak, dayanışma ile çalışarak da
girdi maliyetlerini düşebileceğini belirten Acar; “Üreticiler olarak hepimizin
her şeyin en iyisini hak ettiğimizi düşünüp, eğitimin de yalnızca doktor ve
mühendis olmak için gereken bir şey olduğu bakış açısından kurtulursak
ortaklaşa yaptığımız tarımla birçok şeyin iyisine sahip olabileceğimize
inanıyorum. Ve buna layık olduğumuzu düşünüyorum” dedi.
Panelin ardından, Efes Selçuk Belediyesi’nin kendi Efes Tarlası’nda doğa dostu yöntemlerle üretilen ıspanaklar katılımcılara hediye edildi.